Teşekkür ederim vmature. Çok sık yazmıyorum genellikle okumayı tercih ediyorum. Bugün 3. ayımızın ilk günü. Kendi durumumuzla ilgili genel bir toparlama yapmaya çalışayım. New york'a gelmeye karar vermeden önce eşimle uzun sayılacak bir süre bu kararın artılarını eksilerini ölçmeye çalıştık. Çalıştık diyorum çünkü ne kadar plan yaparsanız yapın hayat siz plan yaparken başınıza gelenlerden ibaret. Çevremizde birçok arkadaş hali hazırda ankara anlaşmasıyla Londra'ya göçmüştü. Almanya'nın farklı şehirlerini tercih eden arkadaşlarım da oldu onların hikayeleri de hep bu yönde gelişti. Bizse oyumuzu Amerika'dan New York'tan yana kullandık. Bu kararı vermemizde en büyük etken Amerika'nın özgürlükler konusunda kıta Avrupa'sından genel olarak daha ileride olması sayılabilir. Bir de Avrupa ülkelerinde Türklere olan bakışla Amerika'nın kıyı şehirlerinde Türklere olan bakış aynı değil. Amerika bu konuda da çok daha rahat.
Yine konu başlıkları üzerinden ilerleyeyim okuması ve takip etmesi kolaylaşır sanırım.
Konaklama
Biz ilk iki ay birlikte yaşadığımız Amerikalı çiftle çok iyi anlaşınca onlarla kalmaya devam etme kararı aldık. Brooklyn Bushwick'te 2 oda 2 banyo bir evi paylaşıyoruz.
kiramızın bize düşen bölümü 2.200 dolar. buna tüm faturalar, 15 günde bir temizlikçi dahil. evdeki hiçbir alışverişi biz yapmıyoruz, tuvalet kağıdı, kağıt havlu, bulaşık, çamaşır deterjanı vs. Şimdi bu rakam ilk bakışta yüksek gelse de takvimin en yoğun zamanındayız, herkes ev arıyor ve markette fiyatlar çıldırmış vaziyette.
Facebook'taki paylaşımlı ev ilanları maalesef fake. Turist vizesiyle ev tutabilmeniz için ya Astoria bölgesinde yunanlı bir emlakçı bulup 6-8 aylık kirayı peşin vereceksiniz ya da rotayı nj'ye çevirip orada şansınızı deneyeceksiniz ki türklerin çoğunluğu bunu tercih ediyor.
biz etmedik. nedeni basit, sokağa çıktığımda istanbul kebap diye bir dükkan görmek istemiyorum, yanında portakalı diye bir marketin olduğu her gün türk yemeklerini pişirdiğimiz bir hayatı burada deneyimlemek istemedik. yanlış anlaşılmasın, bunu küçümsediğim için yazmıyorum sadece bizim tercihimiz bu değil. ben ve eşim gerçek amerikan yaşamını ve kültürünü öğrenmek istedik. evi paylaştığımız insanlar çok büyük şansımız oldu. böylelikle bir pazartesi akşamı onlarla birlikte pool oynamaya gidip biralarımızı içerken turnuva maçlarını izleyebiliyoruz. ya da oradan çıkıp arkasında muhteşem canlı jazz performansını size sunacağına asla inanmayacağınız köhne bir kapıdan geçip hiç unutmayacağımız bir gece geçirebiliyoruz.
bu insanlarla yaşamamızın bir başka nedeni de istediğimiz an bavulları toplayıp evi ertesi gün terk edebilecek özgürlüğe sahip olmak istememiz. aile büyüklerimizin ciddi sağlık sorunları var ve gerektiğinde hızlı hareket edebilmek adına sadece bavula sahip olmak bize gerekli esnekliği sağlıyor. bir ev tutmuş olsaydık daha başlangıçta kira, depozito, emlakçı ücreti, eşya vs derken 10 bin dolar harcayacaktık. ve acil bir durum olduğunda vize türümüz yüzünden türkiyeye döndüğümüzde hemen ny'a geri dönemeyeceğimiz için aklımız buradaki evde kalacaktı.
gelmeyi düşünenler için konaklama genel olarak bu durumda. yok mu daha ucuz bir yol? elbette var. amerikadaki türklere hizmet veren bazı sitelerde nj ve Brighton beach taraflarında daha ucuz odalar var. yer yatağında ya da şişme yatakta yatarım diyenler için 4 odalı bir evin bir odasına 800 dolar - 1000 dolar da verebilirsiniz.
ancak eşimle geldiğimiz için bu benim için bir seçenek olmadı.
yatırım iş fırsatları
yeni bir ülkeye, yeni bir şehre gelen insanların her gün kafasında çevirdiği 3 konu oluyor genellikle. konaklama - iş yatırım fırsatları - dil. birini hallettiğinizi düşünüp öbürüyle boğuşurken aslında ilk hallettiğinizi halledemediğiniz durumlar yaşanıyor. duygularınız ve enerjiniz bir gün yüksekken ertesi gün mental olarak kendinizi toparlamakta zorlanıyorsunuz. böylesi bir karar hiç kimse için kolay değil. özellikle geride bıraktığınız hayatın standartları belirli bir çıtadaysa bu zorluklarla her gün mücadele etmek sizi biraz yıpratıyor. bazen kendinize şunu soruyorsunuz ''bunu neden yaşıyorum'' işte burada bu şehirde ne kadar yaşamak istediğiniz devreye giriyor. gerçekten istiyorsanız kendinizi zorlamaya başlıyorsunuz ve gelişim de tam bu noktada hayatınıza dahil oluyor. ilk maddede belirttiğim konaklama modelimizin eksi yönüne burada değinmiş olayım. biz istanbuldaki evimizi satmadık, kiraya vermedik. dolayısıyla bir ayağımız istanbulda bir ayağımız ny'da. bu kulağa iyi gibi gelse de şöyle bir zorluğu var. ny'taki adımınız biraz konforsuz bir hal alsa istanbuldaki adımınıza yüklenmek istiyorsunuz. demek istediğim gemileri yakıp gelenler için bir zorlukla karşılaştıklarında geri adım atacak bir seçeneğin olmaması aslında daha iyi. özetle başarmak zorundasınız.
ekonomi amerika'da da, Avrupa'da da iyi sinyaller vermiyor. Türkiye'deki durumlara hiç girmiyorum, kimseyle siyasi bir tartışma yaratmak istemiyorum. iyi diyene iyi şanslar dileyeyim. 4 Temmuz bağımsızlık kutlamalarından sonra small business işleri epey bir yavaşlıyor burada. herkes tatile bir yerlere kaçıyor. elbette ny bitmiş tükenmiş değil. iyi bir iş fikri olana, fikrini hayata geçirecek cesarete ve kapitale sahip olana her türlü fırsatı sunuyor. ben bu konuda hiçbir tecrübeye sahip olmadığım için henüz sadece gözlemliyorum.
Gelmeye karar verenler kendi deneyimlerini yaşayacaklar. Ne kadar araştırma yaparsanız yapın her şey siz o kararı verip geldiğinizde şekilleniyor. Bizim durumumuz negatif değil. Şöyle de ifade edebilirim. Kuzenim green cardla 15 yıl önce geldi buraya. şu anda long Island'da yaşıyorlar. Kocasının kendine ait bir tırı var. Durumları oldukça iyi. Buraya geldiğimizi duyduklarında hemen yanımıza taşınıyorsunuz, kira falan vermiyorsunuz masraflarınızı bitiriyoruz şeklinde çok cazip bir teklifleri oldu. Ancak ben kolay olanı seçmek yerine zor olanı seçtim ve Brooklyn'de kaldım. 100 kişiden 98'i belki de long island'a gitmeyi tercih ederdi. Dile kolay yeme içme masrafları ve kirayla birlikte ayda 4 bin dolar civarında bir saving'ten bahsediyoruz. ancak dediğim gibi ben gerçek bir amerikan tecrübesi yaşamayı tercih ettim. Zaman yanlış yapıp yapmadığımızı bize gösterecek.
Son 6 ayda Meksika üzerinden buraya gelen ilticacıların 40 binden fazla olduğu gibi konuşmalar duyuyorum. Geceleri Central Park'ta bankların üzerinde yatanlar varmış. İnsanların hangi şartlara razı geldiklerine inanamıyorum. Bunu isterseniz fırsatçılık olarak değerlendirin, isterseniz çaresizlik her türlü olmaması gereken yasal durumlar bunlar. Gelirseniz yasal adımlarla hareket etmeye, yasal kalmaya çalışın. Ve kimsenin size yardım etmeyeceğini varsayın. Olur da yardım görürseniz hayatın hoş bir sürprizi olur. Görmezseniz hayal kırıklığı yaşamamış olursunuz. Son bir örnekle neden bu kanıya vardığımız yazayım ve bitireyim.
Williamsburg'te bir pazar sabahı bir kafede kredi kartımı uzattığım kasiyer Alper bey Türk olduğunuzu bilmiyordum dedi. Ben de sizin Türk olduğunuzu anlamadım dedim. Değilim İranlıyım ama Türkçe biliyorum dedi. İlerleyen dakikalarda adamın o şık kafenin sahibi olduğunu öğrendim. Bana cep telefonunu verdi ve her türlü yardıma hazır olduğunu söyledi. Görüştüğüm 50'ye yakın dükkan sahibi Türkse bırakın kendi telefonunu vermeyi, konuşurken yüzünüze bile bakmaya tenezzül etmeyen insanlar. Elbette burada yaşayan herkes böyledir diye bir genellemeye varmak doğru değil. Ama söylediğim gibi herkesin hikayesi farklı ve evren sizin karşınıza daha iyi insanlar çıkarsın umarım.