• Register
    • Login
    • Search
    • Categories
    • Recent
      • Popular Topics
      • Best Posts
    • Popular Topics
    • Best Posts
    • Feed
    • Watched Topics
    • Bookmarks
      • Users
      • Groups
    • Users
    • Groups
    • Map
    • Calendar
    • Social Media
      • Facebook Group
      • YouTube Channel
      • Facebook Page
      • Twitter Page
      • Instagram Page
    • Search
    1. Home
    2. Alper Bayram
    Üyelik oluşturma ve foruma giriş konusunda sorun yaşayan üyelerimiz forum@yesilkartforum.com adresine email gönderebilirler!
    6 Şubat 2023 Depremzedelerine yardımda bulunmak isteyenler AHBAP Derneği'ne bağış yapabilirler.
    • Profile
    • Following 0
    • Followers 12
    • Topics 0
    • Posts 53
    • Best 45
    • Controversial 0
    • Groups 0

    Alper Bayram

    @Alper Bayram

    372
    Reputation
    374
    Profile views
    53
    Posts
    12
    Followers
    0
    Following
    Joined Last Online

    Alper Bayram Unfollow Follow

    Best posts made by Alper Bayram

    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      Yılın son günlerinde Christmas ışıklarıyla süslenmiş ağaçlarla dolu New York'tan herkese merhaba. ''holiday season'' dedikleri herkesin neredeyse 1 aylığına işi gücü bırakıp ailelerinin yanına, arkadaşlarının evine, kayağa, denize başka eyaletlere tatillere gittikleri dönemi yaşıyoruz. her yer çok hareketli. bizim de hayatımızda ev anlamında maalesef olumlu ve olumsuz gelişmeler oldu. Lizbon'a iş teklifi alan stüdyosunda kaldığımız kız, Lizbon'a gitmekten vazgeçtiği için ocak ortasında 3 aydır çok severek kaldığımız bu evi terk etmek zorunda kalacağız. ancak kızın wall street'te yaşayan bir arkadaşı bize kendi evini teklif etti, 21. katta özgürlük heykeli ve jersey city manzaralı bu yeni stüdyonun bir süre yeni sakinleri biz olacağız. binanın doorman'ini ve lobisindeki yılbaşı ağacını görünce bütünü olmasa da üzüntümüzün büyük kısmını unuttuk.

      üzüntümüz deyince belki uzaklardan bu anlattığım kulağa şımarıklık gibi geliyordur ancak burada sürekli ev değiştirme haliyle yaşadığınız bu göçebe hayat duygusal olarak insanı çok yoruyor. bavulunuz sürekli açılıp kapanıyor, hiçbir yere bağlanmadan yaşamak zorunda kalıyorsunuz. biz de bu sürecin olumlu yanlarını görmeye gayret ediyoruz. bu noktada sizlere yeni yılda göç etmeyi ciddi ciddi düşünenler için yine bir toparlama ve değerlendirme yapmaya çalışacağım. artılar ve eksiler yine birlikte olacak.

      ev meselesiyle başladık. öyle devam edelim. orada sahip olduğunuz ve genel olarak özgürlükler ve hayat pahalılığı endeksinde yoğunlaşan mutsuzlukların içinde bilmiyorum barınma bir problem mi? ancak buraya geldiğinizde banka hesabınızdaki paranın miktarından bağımsız ciddi anlamda bir barınma problemi sizi bekliyor olacak. biz çok şanslı insanlar olarak iyi bir arkadaş grubunun içine düştüğümüz halde 7 ayda 4.kez ev değiştirmiş olacağız. Amerikalılardan oluşan bu arkadaş grubu bize yardım teklifi etmese büyük ihtimalle airbnb odası bulmak zorunda kalacaktık. Buraya geldiğinizde bir kredi geçmişiniz olmadığı için bankadaki paranız hiçbir şey ifade etmiyor bunu unutmayın. 7 ay içinde tanıdığım biri Polonya'da yaşarken greencard çıkıp buraya gelen, biri de direkt Türkiye'den greencard çıkan iki ayrı arkadaşım da Green cardları olduğu halde uzun süre ev bulamadılar. Türkiye'den gelen arkadaş, iki çocuğuyla gelmişti, jersey'de çocuklar başka birinin evinde bir süre kaldılar, arkadaşım başka birinin yanında kaldı bir süre. 3-4 ay geçtikten sonra bir Türk arkadaşlarının kefil olması sayesinde Brooklyn'de ev tutmayı başardılar. Bunları böyle detaylı yazmamın sebebi Amerika çok güzel, her şey çok ucuz sığlığındaki YouTube videolarının yarattığı algıyla sınırlı kalınmasını istemememden kaynaklı. Eğer buraya geldiğinizde sizden önce buraya gelmiş bir arkadaşınız, akrabanız varsa, size kefil olma noktasında güvenilir biriyse yukarıda yaşadığım zorlukları yaşamama ihtimaliniz yüksek demektir.

      barınma dışında daha önceki yazılarımda bahsettiğim kültürel farklılıklar alışmak için zorlanacağınız başka bir mesele. öğrenmeye açıksanız değişimin sancılarını daha kolay atlatmakla birlikte yine de dil ve yaşam kültürü bıraktığınız hayattan tamamen farklı. gecenin 3ünde yan komşunun tivi gürültüsünden uyuyamadığım için lobideki güvenliğe gidip durumu bildirdim, daireyi aradı kimseye ulaşamayınca isterseniz polis çağırabilirsiniz dedi. yani burada bu benim komşum falan durumu yok. rahatsızsanız gereğini yapmalısınız. bende gereğini yaptım ve polisi aramak yerine evde kulak tıpası aradım.

      bir diğer zorluk iklim. New York city özelinde konuşuyorsak eğer, şu anda dışarıda hissedilen hava -7, normaliyse -3. dışarı çıktığınızda manhattan'daki gökdelenlerin arasında okyanustan esen ani rüzgarlardan korunmak mümkün, ancak blok başlarındaki ışıklara geldiğinizde yeşilin yanmasını dua ederek bekliyorsunuz. ancak northface, Uniqlo gibi markalardan çok da abartı olmayan rakamlara uygun koruyuculu kışlıklar almak mümkün. ve müşteri hizmetleri anlayışları şu düzeyde: northface'den aldığım bereye tamamen kendi hatamla latte dökmüştüm, mağazaya geri gidip durumu dürüstçe satış elemanına söyledim. 'lütfen raflardan kendinize yeni bir tane alın' dedi ve elimdeki kirli bereyi alıp kaldırdı. ne bir kağıt imzaladım, ne kullanıcı hatası olduğunu söyleyen mutsuz suratlar gördüm.

      satın alma gücüne daha önceki yazılarımda değinmiştim. Zaten internet bu konuda okyanus gibi. 1 hafta çalıştığınızda başlangıç seviyesi bir iş bile yapsanız kendinize iPhone 14 pro alabilirsiniz. ama almalı mısınız kendinize sormanız gereken asıl soru bu. mevcut telefonunuzun yapmadığı hiçbir şeyi yapmıyor alet.
      burada deneyime para vermek insanların daha çok önemsediği bir konu. eşimi yılın son günü candlelight konserine götürmek için dün konserin yapılacağı kiliseye gittik. mekanı önceden görmek istedik. tüm zeminin mum ışıklarıyla aydınlatıldığı bir kilisede canlı klasik müzik dinlemek bizi çok heyecanlandırdı.
      kiliseye gittiğimizde henüz başlamak üzere olan bir 'anma töreni' olduğunu fark ettik. içeri girerken kimse 'siz kimsiniz' demedi. elimize tutuşturdukları programı bildiren kağıtlarda 20 gün önce hayata 82 yaşında gözlerini yuman amerikalı ünlü şair ve yayımcı bir kadının anma töreninde olduğumuzu öğrendik.
      yukarı doğu yakasındaki bu güzel atmosferde herkesin çok şık giyindiği ortamda 1 saat kaldık. dualar edildi, şarkılar söylendi, filmlerdeki gibi yakınlarından bazıları kalkıp onunla ilgili güzel sözlerin söylendiği, komik anların anlatıldığı konuşmalar yaptı. kimse tavuklu pilav derdinde değildi, kimse bir tane daha pide alabilir miyim telaşına düşmemişti. hayatımız boyunca unutmayacağımız bir deneyim yaşamış olduk. etrafımda çoğu 80'lerin üzerinde kadın ve erkeklerin giyim ve kuşam anlamında gösterdikleri özeni, o yaşa rağmen vücut postürlerinin nasıl bu kadar dik ve uzun olduğunu anlamaya çalışarak ben de kendi dilimde duamı ettim.

      burası bildiğiniz hiçbir şeye benzemiyor. gelip çok mutlu olarak kalmaya devam edenler olduğu gibi, bir an önce dönmek isteyen insanlar da çok. yukarıda bahsettiğim Polonya'da yaşarken Green card çıkınca atlayıp gelen arkadaş şu anda ciddi ciddi polonyaya geri dönme planları yapıyor. düşünsenize istanbulda nerede yaşıyor olursanız olun evinizde çamaşır makinesi mutlaka vardır. burada çok havalı görünen gökdelenlerde bile çamaşırınızı yıkamak için çamaşırhane katına inmeniz, yıkamaya 2.75, kurutmaya 2.75 vermeniz ve programlar bittiğinde evinizden çıkıp çamaşırlarınızı geri almanız gerek. çünkü adında 'new' olan york şehrinin neredeyse yarısı 1900'ların başında yapılmış evlerden ibaret. binaların çok büyük kısmı 'pre-war' olarak geçiyor.

      yeme - içme anlamında aldıklarımızın kalitesine uzun uzun değinip kimsenin canını sıkmam istemem. limon ne kadar sulu, domates nasıl kırmızı, avokado ne kadar güzel, yumurta nasıl sarı, kahve nasıl harika kokulu, salata malzemesini yıkamadan nasıl direkt kullanabileceğiniz kadar temiz konularını hayal gücünüze bırakıyorum, çünkü orası sonsuz.

      sanıyorum bu benim bu forumdaki son yazım. çünkü burada öğrendiklerimi ve paylaşmak istediğim her şeyi paylaştım. bundan sonra yazarsam kendimi tekrara düşmüş hissedeceğim. bu kadar uzun bir yazıyı okuduğunuz için teşekkür ederim. umarım yeni yıl nerede yaşarsanız yaşayın, hayat sevgisiyle gelsin. o olunca geri kalan her şey için yakıt bulunuyor nasıl olsa. sevgiler...

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram
    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      herkese tekrar merhaba.
      New York'taki 6. ayımızın içindeyiz. vize uzatma başvurularımızın uscis'e ulaştığı ve dosyalarımızın inceleme sürecinin başladığının haberini uscis'ten aldık.
      bundan sonraki süreçte ek bir inceleme belgesi veya eksik bir belge durumu çıkmazsa 2-3 ay içinde biometrics randevusu için (gerekirse) haber bekleyeceğiz.
      biz buraya gelmeden önce YouTube ve diğer mecralarda gitme kararı verenlerin paylaşımlarını dört gözle bekliyorduk. acaba gitmekle doğru kararı verdiler mi? hayatlarında mutlular mı? artık burada olduğumuz için bu soruların cevaplarını merak eden yeni insanlar için kendimce kısa bir özet geçmek isterim. Hayatımızda bu 6 ayda neler değişti? iyi mi yaptık, neleri özlüyoruz? yine konu başlıkları içinde toplamaya çalışacağım. Aslında yazacaklarımın birçoğunu zaten çok iyi biliyorsunuz.

      ekonomi: bu başlıkla konuya girmemin nedeni satın alma gücünüz olduğunda mutluluğun ve rahatlığın bir anda psikolojiyi ne kadar etkilediğini gösterebilmek. 8 yıl kadar önce bir başka platformda konuyu kaleme aldığım birim mukayesesi aslında üzerinden zaman geçince anlıyorum ki yanlışlıklar barındırıyor. yani Amerika'da harcanan 8 birim para, Türkiye'de harcanan 8 TL'ye eşittir önermesi temelinde yanlış bir iddia. Çünkü 8 TL'nin bir Türk'e ifade ettiğiyle 8 USD'nin bir Amerikalı'ya ifade ettiği farklı tamamen farklı.... Konuya saatlik ücretler bazında baktığınızda ödediğiniz para karşılığında satın aldığınız ürün/hizmet eşitliğini daha iyi ve adil bir şekilde masaya yatırabiliyoruz.
      buradaki giriş seviyesi bir işin saatlik ücreti ortalama 15 dolar seviyesinde. (genelde vergi dahil başlangıç seviyesi paraların 17-18 usd civarında olduğunu söyleyebilirim) 8 saatlik bir shiftin sonunda günlük kazanç için 120 usd diyebiliriz. Türkiye'de asgari ücret 5.500 TL olduğu için haftada 40 saat çalışan birinin saatlik ücreti yaklaşık 35 TL'ye, 8 saatlik bir mesai sonrasında günlük kazancın 280 TL'ye geldiğini söyleyebiliriz. Dolayısıyla NY'da çalışma izni olan birinin kazancı olan saatlik 15 USD eşittir, İstanbul'daki saatlik 35 TL diyebiliriz. Ancak bu başlangıç seviyesi olan paralarla neleri ne kadar alabildiğiniz kısmı epey değişiyor. Örneğin, NY'da en yaygın süpermarketler olan ve aşırı ucuz iddiasında olmayan Trader's Joe ve Amazon'a ait olan Wholefoods marketleriyle İstanbul'daki Migros'ları, karşılaştırmak yerinde olacak. Yoksa iki şehirde de daha ucuz rakamlarla hizmet veren marketler de mevcut.

      Örneğin Trader's Joe'da 12'li büyük boy kahverengi yumurta (organik) 4 usd (vergi dahil).
      Migros'un kendi markası olan Mjet 10'lu büyük boy kahverengi yumurta (organik) 39.5 TL.

      Bu durumda NY'ta yaşayan en alt gelir düzeyindeki bir çalışan 12'li yumurta almak için 15 dk çalışmak zorundayken İstanbul'da en alt gelir düzeyindeki bir çalışanın 10'lu yumurta için 1 saat 10 dk civarında çalışması gerekli. Yalnız bu 70 dakikalık mesainin içinde 70 dk gerçek çalışma yapması lazım. Yani akşamki derbinin geyiği bu süreye dahil değil.

      Yumurtayı kırıp kahvaltıyı başlattığımıza göre yanına bir kahve yapalım. Starbucks'ın çekirdek kahvesi burada 12 oz olarak satıldığı için yaklaşık 340 gramlık paketlerde 14 dolara yerini alıyor. Türkiye'deki fiyatı 210 lira civarında.
      Bu durumda yine bir Amerikalı yaklaşık 1 saatlik mesaiyle 340 gramlık çekirdek kahvesini alabilirken, Türkiye'de 250 gramlık çekirdek kahve için 6 saat çalışmak lazım.

      Kahvaltımızı ettiğimize göre kabanımızı alıp dışarı çıkabiliriz. Kaban demişken eksi 15 dereceye kadar sıcak tuttuğunu iddia eden Calvin Klein marka kaz tüyü mont burada 70 usd'ye satılırken, aynı mont İstanbul'da 5 bin TL. İsteyenlere özelden linkleri gönderebilirim. Bu durumda bu montu alabilmek için Amerikalı 4,5 saatten biraz daha fazla çalışmak zorundayken, bir Türk'ün maalesef 143 saat çalışması gerekiyor. 143 saat bir anlam ifade etmediğinden başka bir ifadeyle yaklaşık 18 gün çalışması gerek ki kabanı alabilsin. Timberland bot burada yaklaşık 130-150 usd aralığında, Türkiye'de 4.200 TL. Amerikalı 9 saat çalıştığında botu alabilirken Türk 15 gün çalışırsa botu alabiliyor.

      araba, ev, televizyon, telefon örneklerine hiç girmiyorum çünkü bu dramatik farkı tatsız seviyelere doğru taşımaktan başka bir işe yaramıyor. bu örnekleri farklı ürün ve hizmetlerle karşılaştırıp çoğaltmak pekala mümkün ancak sonuçlar hep aynı. işte bu satın alma gücünü etrafta gezerken gördüğünüzde ve bizzat yaşadığınızda üzerinizde çok ciddi bir hafifleme oluşuyor. sanki tonlarca yüklük bir baskıyı omuzlarınızdan atmışsınız gibi. dünyanın en önde gelen ülkelerinden birini Türkiye'yle kıyaslamak belki adil değil ancak biz de insanız ve sadece bir kez geldiğimiz bu dünyada siyasiler için çalışmaktansa kendimiz için çalışmak istiyoruz.

      Aslında bu konuyla ilgili asıl söylemek istediğim buranın çok ucuz Türkiye'nin çok pahalı olduğu meselesi değil. Burada ciddi bir enflasyon artışı var ve gıda fiyatları 6 ay öncesine göre bile bugün daha pahalı. Asıl söylemek istediğim; insani temel ihtiyaçların nasıl giderileceği konusu hayatımızın tam ortasında ve yıllardır giderek daha da büyüyen bir koca delik. İçine almadığı meslek gurubu yok. Bütün bir hayatı bu sorunun etrafında dolaşarak geçirmek kadar üzücü bir şey yok.
      Çok daha anlamlı hayatlara sahip olabilecekken sadece bu meseleyle ilgilenmek zorunda kalıyoruz. Yazık hayatlar...

      İstanbul'un meşhur trafiğinden sonra NY'un hafta sonları biraz sorunlu çalışan metro sistemi olsa da bize bu stressiz hayat çok iyi geldi. 127 dolara aldığınız metro kartınız cebinizdeyken ny'un 5 mahallesi içinde istediğiniz gibi sınırsızca ulaşım sorununu hızlıca çözebiliyorsunuz.

      Kültür sanat alanında NY açık büfe gibi. Broadway showları pek ucuz olmasa da insanın ağzını bırakacak kadar iyi. Alaaddin'in sihirli lambasından çıkan cini öyle bir düzenekle sahnenin herhangi bir noktasından çıkarabilmeleri ya da uçan halıyı nasıl öyle uçurabildikleri meselesi 3 dilek hakkından birini buna kullanmak isteyeceğiniz kadar sizi etkiliyor. Üstelik bu şovu izleyeceğiniz New Amsterdam Tiyatrosu 1903 yılında ilk kez kapılarını açmış. Bilmiyorum İstanbul'da kaldı mı böyle yaşayan ve yaşatılan tarihi kültür merkezleri. Bunun dışında MET ve MOMA'nın dışında şehirde çok fazla sayıda sanat sergisi mevcut, bunların bazıları ücretsiz. Lincoln Center'da canlı klasik müzik konserlerini ya da Madison Square Garden'da NBA maçlarını izleyerek gerçek bir New Yorker deneyimi yaşamak mümkün.

      Yazıyı buraya kadar sabırla okuduysanız merakınızı gidermenin vaktidir, her şey gerçekten bu kadar kusursuz mu? Tabii ki hayır.
      Hatta şöyle ifade edeyim, bahsettiğim satın alma gücünün hafifliğini ortalama bir Amerikalının aklından bile geçirmediğine emin olabilirsiniz. Yani bizi derinden etkileyen bu durum onlar için yok hükmünde. Bu biraz da, görebildiğiniz, duyabildiğiniz, işitebildiğiniz, düşünüp konuşabildiğiniz organlarınıza doğuştan sahip olduğunuz için sürekli şükran duygusu taşımamak gibi. Onların da böyle bir mutluluk hormonu yok. Bir Amerikalı'yı çevirip ''biliyor musun elinde tuttuğun iPhone, Tr'de 45 bin lira, asgari ücretin 9 katı, yani bu telefonu yaklaşık 25 bin dolar ödeyerek satın aldığını düşün dediğinizde ilgisini tamamen yitiriyor. Çünkü onun için bir telefonun 25 bin dolar olabilmesi diye bir seçenek yok. Tıpkı bir filin lastiği olabileceğini düşünsene demişsiniz gibi size bakmaya başlıyorlar. Bunu bizzat denediğim için not düşebilirim.

      New York'ta yazın epey sıcaktı kışın da oldukça soğuk olacak. Bu açıdan İstanbul'un havasının genel anlamda daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. Ancak hava temizliği açısından İstanbul'dan sonra çok mutluyum. Burada legal olan ve özellikle Brooklyn'de yoğunlaşan ot kokusunu saymazsam tabii.

      Sigara içmeyen biri olarak beni en mutlu eden şeylerden biri de, kitabımı ve kahvemi alıp bir kafenin bahçesinde birkaç saat oturduğumda sigara içen bir kişinin bile dumanına maruz kalmamak. Gerçekten sigara içen birini görmek için özel olarak dışarıda birkaç saat yürümeniz lazım. İstanbul'da ben böyle bir kafeye pek denk gelmedim. Özellikle Starbucks'larda herhangi bir dış masaya oturduğunuzda masanın üstünde uçuşan küller, tam ortada duran dokunmak bile istemediğiniz küllük kötü bir görüntü olarak maalesef hafızamda.

      Genel olarak mutluyuz, ailelerimizi özlemenin, yaşadığımız bu hafifliği onların da yaşamasını istememiz dışında pek bir sorunumuz yok. Ancak her şeye rağmen kendimizi bir Amerikalı gibi hissedemiyoruz, çünkü değiliz. Sanırım uzun vadede bireyin aşması gereken en önemli mesele bu.

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram
    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      Herkese merhaba, uzun zamandır takip ettiğim foruma ilk mesajımı yazıyorum. Eşimle birlikte 20 gün oldu new york'a geleli. Hali hazırda turist vizelerimiz var ancak niyetimiz uzun vadede e2 vizesine geçmek. İstanbul'da 20 yılı aşkın kurumsal hayatlarımızı geride bırakıp geldik. Niyetimiz önce dilimizi geliştirmek, biraz iş tecrübesi kazanmak ve ardından yapabileceğimize kanaat getirirsek dönüp türkiyeden e2'ye başvurmak.

      Bu bizim ny'a 2., amerikaya 3. gelişimiz. öncesinde sf'yi ve los angeles'ı görme fırsatımız olmuştu. ancak bu sefer ki gezimiz, -turist olmadığımız için belki de, biraz farklı hissettiriyor. bu 20 günde, her gün ortalama 15 km yürüdük, ulaşımlarımızı aylık sınırsız metro cardlarla hallediyoruz.
      bankacılık konusunda herkesin deneyimlediği bank of America yerine Hsbc üzerinden ilerlemeyi seçtik. Hsbc premier müşterisi olunca uluslararası tanınırlığınız oluyor şeklinde bankanın bir vaadi var. ancak buradaki 20 gün içinde bankada yaptığımız 2 ziyaretimiz henüz sonuç vermedi. Hsbc istanbul şubesinden tüm banka hesap hareketlerini gönderdikleri halde işlemleri ingilizceye çevirmeleri 8-9 iş günü sürdü. şu aşamada hesapta gösterdiğimiz paranın kaynağına bakıyorlar. bu konuda hesap açma işlemini başarabilirsek güncellerim. başaramazsak ben de bank of america'nın yolunu tutacağım. Hsbc'de ısrar etmemin bir sebebi de istanbuldaki hesaptan ny'taki hesaba ücretsiz para transferi yapabiliyor olmak.

      Eşimle henüz istanbuldayken aldığımız bir karar vardı, ny'a geldiğimizde türk komunitesinin içine mümkün olduğunca girmeyelim, kendi girişimlerimizle kendi hikayemizi yaratalım. buraya geldiğimizde bunun doğru bir karar olduğunu gördük. maalesef iş için kapısını çaldığımız Brooklyn ve civarındaki hiçbir türk restoranı yardımcı olmaya yanaşmadığı gibi güleryüz de göstermedi. oysa hiç tanımadığınız beyaz amerikalıların restoran ve kafelerine çat kapı gidip busser ya da Food Runner arayışınız var mı diye sorduğumuzda hep güleryüz ve cesaret verici bir tavırla karşılaştık. Birkaç tanesiyle iş görüşmesi de gerçekleştirdik gerçekten güzel deneyimlerdi. Belirli kurumsallıkta, çalışmaktan keyif alacağınız yerler maalesef çalışma izni arıyor, gerekli görmeyenleri tecrübeyi çok önemsiyor. maalesef henüz bu engelleri aşamadık.

      Ben ve eşim 20 yıllık reklamcılık hayatlarımızı sonlandırmak ve yeni bir bölümü başlatmak istedik. Robert de niro'nun emekliyken tekrar çalışma hayatına dönmesini konu alan intern filmindeki gibi 40'ından sonra sıfırdan başlamak istedik. Maalesef enerjimiz, her gün, günün her saati çok yüksek olamıyor. Yine de ne yaşarsanız yaşayın sabah kalktığınızda yine umutla ve dinlenmiş olarak kalkıyorsunuz.

      Yeme içme anlamında 90'ların başına dönmüş gibiyim. hangi meyveden alsak kiraz, şeftali, muz, ahududu inanılmaz lezzetli ve kokulu. tıpkı 30 sene önce güzel ülkemde olduğu gibi. bunun dışında yemeklerimizi çoğunlukla wholefoods'ta yemeyi tercih ediyoruz. 2 kişi, vergiler dahil 18-25 dolar aralığında tıka basa doyabiliyorsunuz. kağıt kutudan tabaklarınıza balık, et, tavuk, hindi protein ağırlıklı doldurursanız fiyat 25 dolar ve üstüne doğru çıkıyor. ancak dediğim gibi her şey çok lezzetli. mc donalds'ta iki big Mac, patates ve büyük boy koladan oluşan iki kişilik menü de 18-20 dolar aralığında. gariptir turistik yerler de kalite düşük olur, ancak en lezzetli mc donalds times meydanındaki. musluklardan, parklardaki çeşmelerden insanlar su içse de biz marketlerdeki 3 litrelik sulardan alıyoruz. bunun da günlük 2 dolar gibi bir maliyeti var.
      telefon hatlarımızı mint mobile'dan açtık, prepaid 3 aylık hatlardan bir tanesine vergilerle birlikte 84 dolar ödedim. aylık 15 gb internet ve sınırsız text, sınırsız konuşma var pakette. bu hattın güzelliği e-sim olması ve telefonunuza gelen aktivasyon koduyla birlikte direkt çalışmaya başlaması. Turkcell hatlarımızla birlikte kullanabilmemiz güzel fakat biz zaten yerel hattımızı sürekli kapalı tutuyoruz.

      Çok uzun oldu kusura bakmayın, konu başlıkları için de durumu toparlamaya çalıştım.

      20 gün içinde kendime dair fark ettiğim, beni mutlu eden şey şu oldu, ben öncesinde çok kızgın ve öfkeli bir insanmışım. araba kullanırken yayalara, arabalara kızıyormuşum, yayayken diğer yayalara, arabalara, yolu kapatarak yan yana yürüyen insanlara vs. hayat böyle duygularla yaşamak için çok kısa. bu sebeple gelmeyi düşünen ama çeşitli sebeplerle sürekli erteleyen herkese gözlerini kapatıp, gönül rahatlığıyla gelmelerini tavsiye edebilirim.

      Ancak gelince birileri nasıl olsa elimden tutar, yardım eder ön kabulüyle hareket etmeyin, hayal kırıklığınız büyük olur.
      sabrınız için teşekkürler...

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram
    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      Göç etmek başlı başına çok büyük bir değişim bir de işin içine çocuğu da dahil ettiğinizde zorluklar daha da katlanıyor. Çocuk, okula, arkadaşlarına alıştığında ebeveynlerden daha avantajlı bir konuma yükseliyor. Bu sebeple göç etmeyi düşünen ailelerin varsa çocuklarının okula başlamamış olması büyük bir avantaj. Hiç olmazsa çocuğun ayarlarıyla okula başladıktan sonra oynamamış oluyorsunuz.
      Biz burada genellikle şunu gördük, göçü gerçekleştiren ilk nesil tohumu atıyor, asıl meyvesini yiyen sonraki nesiller oluyor. Bu gerçek tarihin her döneminde dünyanın her coğrafyasında hep böyle işlemiş. Amerika'ya ilk gelen Kıta Avrupası'ndaki insanların torunları ve onların çocukları bugünün en varlıklı insanları.

      Emre Bey yazısında işin kültürel tarafına değinmiş. Gerçekten maddi imkanları bir kenara bıraktığınızda en büyük mücadele bu cephede gerçekleşiyor. Bizim kültürümüzde bildiğimiz, alıştığımız, sorgulamadan kabul ettiğimiz bize doğru gelen şeylerin burada hiçbir önemi yok. Burada önem arz eden meselelerin neden önemli olduğunu da biz anlamaktan uzağız. Örneklerle ilerlemek yerinde olur: Bizim kültürümüzde biz tanımadıklarımızla çok çabuk iyi ilişkiler kurarız. Birinin bizim kankamız olması birkaç güne bakar. İlk başta bu iyi gibi gelen samimiyet işler ters yönde ilerlediğinde hızını kaybetmez. İki günde kankamız olan kişi, bir anda 'şeytan görsün yüzünü' kişisine dönüşür. Burada böyle bir şeyin imkanı yok. Tanıdıklar, arkadaşlar, dostlar hiyerarşisi bizdeki gibi birkaç haftada inşa edilmiyor burada. Bu sebeple her gördükleriyle her şeyi konuşmazlar. Ama bir pub'a gittiğinizde çok güzel günlük sohbetler edersiniz, hayattan bahseder, iyi zaman geçirirsiniz. Ki benim kriterim şahsen 'iyi zaman'dır. Çünkü herkes saatlik çalışır, zaman kıymetlidir. Türkiye'de saatleri aşan toplantılarda konuşulan konuları burada 5-10 dk'da konuşur dağılırsınız. Bir mesele bu kadar zamanda çözülmüyorsa orada başka bir sorun vardır.

      Sanıyorum bunun böyle olmasında en büyük etken, bizim kalbimizin düğmesinin, beynimizin düğmesinden hep daha fazla açık olmasında yatıyor. Her meseleye, her duruma karşı önce duygularımızı konuşturuyoruz. Amerika'da biri gözünüzün içine baka baka yemeğini yer ve yemeğini sizinle paylaşmak aklının ucundan bile geçmez. Bizdeyse ısrar kıyamet. Ölümü gör'ler havada uçuşur. Şu anda evinde kalmakta olduğumuz kızın arkadaşları, kız, San Francisco'ya ailesinin yanına dönmeden önce kızlar gecesi için evde toplandılar. Şaraplar açıldı, yiyecekler ortaya kondu. 1 saat 15 dk sonra hepsi sessizce evlerine dağıldılar. E biliyorsunuz bizde böyle geceler sabaha karşı biter.
      Diyeceğim o ki, aşırı uçlara kaymadan, böyle yaparsam şöyle düşünürler yargılarına varmadan insanın içinden geldiği gibi yaşaması aslında güzel bir özgürlük.

      7 aydır kendimize şunu soruyoruz. Lotodan 10 milyon dolar çıktı. Türkiye'de mi yaşamak isteriz, burada mı? Buna kalbinizin düğmesi açık cevap ararsanız memleketiniz size daha fazla göz kırpabilir. Ama aklınızın düğmesini açarsanız Türkiye'de artık varlıklı insanların bile huzurla yaşayamadığını görürsünüz. Arabanızı istediğiniz gibi sokağa bırakamaz, valeye teslim edemez, güvenlik kameraları ve elemanlarıyla çevrili villa sitenizin duvarlarınızın dışındaki hayata her karıştığınızda bir yerden bir yere giderken bin tane stresin içinde kalırsınız. Bu yazı kaleme alınırken New York city'de 35 saattir aralıksız yağmur yağıyor, şehirde hiçbir noktada tek bir su birikintisi yok. Bu yağmur istanbul'da yağsaydı metrekareye son yılların rekor yağmuru düştü diye haberler servis edilirdi önünüze.

      Konu varlıklı olmanın önünde bir engel olup olmamasıysa eğer, gelişmiş ülkeleri gelişmiş yapan şeyin ne olduğunu burada görüyorsunuz. Yoksulların bile araba alabilmesi değil, varlıklı olmak. Zenginlerin bile toplu taşıma kullanması. Bizi diğer ülkelerden ayıran şey maalesef bu. Yoksa toprağa, ağaca, doğaya olan sevgiyi taşıyan birey dünyanın her yerinde dünyanın bütün kuşlarını sever, bütün ağaçlarından huzur bulur. Bunu çocukluğundaki 29 Ekim törenlerinde Vatan Caddesi'nden geçen tankları, askerleri, bandoları izlerken coşkuyla ağlayan küçük bir çocuk olarak söylüyorum.

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram
    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      tekrar merhaba,
      change of status başlığında paylaştığım statü nasıl uzatılır konulu yazıyı burada da paylaşmak isterim. umarım yararlı olur.

      herkese merhaba.
      bu konunun ilk paylaşımında turist vizesinin nasıl uzatılacağıyla ilgili çok detaylı bir içerik hali hazırda mevcut. ancak başvuru formunu kendinizle birlikte eşiniz ve/veya çocuklarınız için de dolduracaksanız uscis maalesef başvuruyu dijital olarak yapmanıza izin vermiyor. bu yüzden ingilizcesi iyi olmayanlar için turist vizesinin formdan çıkış alarak nasıl uzatılacağını paylaşmak istiyorum. kendi uzatma başvurumuzu henüz teslim ettiğimiz için sıcağı sıcağına aktarmak isterim.

      öncelikle bilmeniz gereken ilk bilgi şu: kendi başvurunuz için doldurmanız gereken formun adı, i539. bu 7 sayfalık çok basit sorulardan oluşan kolayca doldurabileceğiniz bir form. eşiniz ve varsa çocuklarınız için uzatma formlarını ayrıca doldurmanız gerekiyor ve dolduracağınız formun adı, i-539a. kendiniz dışında dolduracağınız her ek kişi için i-539a formunun ayrı ayrı doldurulması gerekiyor. bu da 4 sayfadan oluşan yine çok basit bir form. örnek üzerinden açıklayacak olursak 3 kişilik bir ailenin turist vizesiyle Amerika'ya gelip statüsünü uzatma isteği durumunda 3 tane form doldurulması gerekiyor. ilk ana form olan i-539, sonra iki adet i539a formları ayrı ayrı dolduruluyor.

      uzatma sürecimde buradaki birkaç avukattan kişi başı 600 - 1000 dolar aralığında fiyat teklifleri aldım. ama inanın çok basit ve dikkatli bir sürecin sonunda siz de kendi uzatma talebinizi uscis'e iletebilir, en azından bu harcama kaleminden tasarruf edebilirsiniz. ilk kez uzatma yapacaksanız ''bir avukatla ilerlemek daha iyi olur'' içgörüsünün de içinin oldukça boş olduğunu söylemem gerek. çünkü hiçbir avukat, danışmanlık hizmeti sonucunda uzatma talebiniz kesin kabul edilir sözü veremez. bu genel bilgilerden sonra neler yapmanız, nasıl bir yol izlemeniz gerekir detaylı bir şekilde devam edelim.

      ilk olarak formu online doldurmak elbette çok daha kolay, pratik ve güvenilir. uscis'in ana sayfasından formları dijital olarak doldurduğunuzda ve istenen belgeleri eklediğinizde formum uscis'e ulaştı mı, yolda başına bir şey geldi mi endişesi duymuyorsunuz. ancak başta da belirttiğim gibi yalnız başvurmuyorsanız maalesef bu sizin için bir seçenek değil. başvurunuzu tekrar tekrar ifade ettiğim gibi kağıdı doldurup dosyanızı bir kuryeyle (Fedex, UPS, DHL) Teksas'a ulaştırmanız gerek.

      peki anladık, nasıl yapıyoruz?

      Application to Extend/Change Nonimmigrant Status
      Application to Extend/Change Nonimmigrant Status
      The following groups use this form: Certain nonimmigrants extending their stay or changing to another nonimmigrant status; CNMI residents applying for an initial grant of status; F and M nonimmigrants applying for reinstatement; and, Persons seeking V nonimmigrant status or an extension of stay as...
      şuradan formları ve uscis'in hazırladığı form rehberlerini indirin.
      formu mutlaka siyah bir tükenmez kalemle doldurun.
      formları indirdiniz, doldurmaya başlamadan önce ücretlendirmeyle ilgili bilgiyi de paylaşayım. kendiniz için dolduracağınız i-539 formunun başvuru ücreti 370 usd.
      i539a formlarının (hatırlayın, eşiniz ve/veya çocuğunuz için dolduracağınız formlar) ücretsiz. ancak bir de biometrics servis hizmetleri adı altında kişi başı 85 usd daha ödeme yapmanız gerekiyor. biz çocuksuz bir aile olduğumuz için toplamda 170 usd biometrics için ödedik. yani bizim başvurumuzun toplamında 540 usd'lik bir ödeme yapmış olduk. ancak burada dikkat edilmesi gereken konu şu: uscis 540 usd'lik toplam bir ödemeyi kabul etmiyor, bunu yaparsanız başvurunuz iptal edilecektir şeklinde resmi sitede bir uyarı var. burada doğru hareket, ücretlendirme kısmına geldiğinizde başvuru formu ücreti ve biometrics service hizmeti adı altında 370 usd - 170 usd rakamlarında iki ayrı çek doldurmanız ve bunları dosyanıza eklemeniz.

      formları doldurmaya başlamadan önce sizden istenenleri kısaca şöyle özetleyebiliriz.

      başvuru formlarınız,
      ödemenin yapıldığını gösteren çekleriniz,
      statünüzü neden uzatmak istediğinizi anlatan yeteri kadar açıklayıcı bir durum mektubu,
      geri döneceğinizi gösteren kanıt niteliğindeki dokumanlar
      dönüş uçak biletleriniz, varsa yaşadığınız şehirdeki evinize ait ikametgah ya da geri döndüğünüzde sizi bekleyen işinizle ilgili belge, burada kaldığınız, kalacağınız süre boyunca sizi idare edecek parayı gösterir banka hesap hareketleriniz.
      pasaportlarınızın ilk sayfasının ve abd vizelerinizin olduğu sayfalarının çıktıları
      I-94 formlarınızın çıktıları (eskiden pasaporta yapıştırılan artık dijital olarak işlenen giriş kaydınız)
      Amerika'ya geldiniz, zaten biyolojinizin yeni kıtaya, ülkeye uyum sağlaması, havaya alışmanız vs derken ilk bir, iki ay çok hızlı geçecek. daha fazla kalmaya karar verdiğinizde 6 aylık sürenizin bitimine en az 45 gün kala uzatma başvurunuzu ulaştırmış olmanız gerekiyor. en azından resmi sitede ifade edilen zamanlama bu yönde. hangi hal ve durumlarda daha kısa bir zamanlamanın kabul edilebileceğiyle ilgili sitede açıklama da ayrıca bulunuyor.

      evet nihayet hazırsak başlıyoruz.
      formları indirince bilgisayarınızı kullanarak direkt formun içine yazarak ilerleyin, böylece yazım hatalarına ya da olası diğer hatalara karşı sürekli çıkış almak zorunda kalmazsınız. inanır mısınız bilmiyorum ama en azından benim yaşadığım New York şehrinde çıkış almak 2022 son çeyreği itibarıyla oldukça zordu. herkesin evinde bir yazıcı olduğu için herhalde, sayfa başı ücretle çıkış alabileceğiniz print dükkanlarının yerinde yeller esiyordu.

      PART -1
      Bu kısmı gördüğünüz yerden itibaren doldurmaya başlıyoruz.
      1.a: soyadınız
      1.b: adınız
      1.c: varsa Tayyip falan gibi bir 2. adınız onu yazıyorsunuz, yoksa boş bırakmıyorsunuz N/A yazıp devam ediyorsunuz.
      2: none yazıyorsunuz.
      3: none yazıyorsunuz.
      4a: kalmakta olduğunuz ev bir başkasının eviyse ev sahibinin ad soyadını yazıyorsunuz. yazmasak olur mu, olur. ama boş bırakmıyoruz N/A yazıyoruz.
      4b: kaldığınız evin posta adresini dolduruyorsunuz. birkaç ay sonra uscisten size posta gelirse ve sizin ev değiştirmek gibi bir durumunuz olursa bunu düşünerek doldurun. bu kısma sokak ismi geliyor.
      4c: apartman, site vs bilgisini ekliyorsunuz.
      4d: şehir ismini yazıyorsunuz. mesela brooklynde kalıyorsanız şehir kısmına Brooklyn yazıyorsunuz, ny değil.
      4e: buraya yaşadığınız eyaletin kodunu yazıyorsunuz. ny'taysanız ny diyeceğiniz kısım burası.
      4f: posta kodunuzu yazıyorsunuz.
      5a: bu kez yaşadığınız evin fiziksel adresini dolduracağız. yukarıdaki posta adresiyle aynı şekilde ilerleyeceğiz. yine sokak ismiyle başlıyoruz.
      5b: apartmansa apartmanı işaretleyin, siteyse site. 19 numaralı dairede otuyorsanız apt deyip sondaki boşluğa 19 yazın.
      5c: şehrinizi yazıyorsunuz.
      5d: eyaletinizi yazıyorsunuz.
      5e: posta kodunuz
      6: doğdunuz şehir (doyduğunuz değil)
      7: ülkeniz
      8: doğum tarihiniz (doğum tarihinizi yazarken gün ay yıl şeklinde değil ay gün yıl şeklinde yazın) 15 Ocak 1990 doğumluysanız 01/15/1990 gibi.
      9: Allah size sosyal security number sahibi olmayı yaşatsın, o zamana kadar bu soruya cevabınız none olacak.
      10. amerikaya giriş tarihinizi yine ay gün yıl olacak şekilde yazıyorsunuz.
      11. I-94 formunuzdaki kayıt numaranızı yazıyorsunuz. https://i94.cbp.dhs.gov/I94/#/recent-search şu sayfadaki istenen bilgileri sağlayınca i-94 formunuza ulaşıyorsunuz. onu görüntüleyince Pdf olarak bilgisayarınıza kaydedin, lazım olacak.
      12. pasaport numaranızı giriyorsunuz.
      13. pasaport numaranızı bir daha giriyorsunuz.
      14a. pasaportu veren ülkeyi yazıyorsunuz.
      14b. pasaportun geçerlilik süresini ay gün yıl şeklinde yazıyorsunuz.
      15a. statünüzü yazıyorsunuz. b2 temporary visitor for pleasure olan.
      15b. vizenizin bitiş tarihini yazıyorsunuz. burada pasaportun bitiş tarihini yazmayın. amerikan vizenizin bitiş tarihi.
      16. burayı boş bırakıyorsunuz çünkü turist vizesiyle giriş yaptığınızda size bir d/s süresi verilmiyor.

      İlk kısım bitti bile.

      PART-2
      2'yi seçiyorsunuz.
      3b ve 3c'ye N/A yazıyorsunuz.
      4'ü işaretliyorsunuz. bu başvuruyu dolduran tek kişi sizsiniz, sakın eşiniz ve ailenizdeki diğer ferdleri düşünerek benden başka başvuranlar da var, onlar ne olacak yanılgısına düşmeyin. unuttunuz mu onlar için dolduracağınız form i-539 değil, i-539a. bunları anlattık.
      5.a: burayı boş bırakıyoruz.
      5.b: N/A yazıyoruz.

      PART-3

      Kalış sürenizi uzatmayı istediğiniz tarihi ay gün yıl şeklinde yazıyorsunuz. bunu belirlemek için dönüş uçak biletinizi kesinleştirmiş olmanız gerek.
      2a: no diyorsunuz.
      2b: boş bırakıyorsunuz.
      3a: no diyorsunuz.
      3b: boş bırakıyorsunuz.
      4: N/A diyorsunuz.
      5: N/A diyorsunuz.
      PART-4
      1a: pasaport numaranız
      1b: pasaportu veren ülke
      1c: pasaport geçerlilik süreniz (aygünyıl)
      2a: türkiyedeki ikamet adresinizi yazıyorsunuz. sokak adı buraya gelecek.
      2b: apartmansa apartman numaranızı giriyorsunuz.
      2c: şehir
      2d: N/A yazıyorsunuz.
      2e: posta kodunuz
      2f: ülkenizin adı
      3 ile 15. sorular arasındaki bütün sorulara no demeniz gerekiyor. burada sizi ahlak ve karakter olarak değerlendirdikleri sorular var. birini öldürdünüz mü, hiç silah kullandınız mı, birinin yaralanmasına neden oldunuz mu vs gibi sorular. hiç bir örgüte bağlı mısınız, hiç silahlı eğitim aldınız mı gibi sorular. son soruya evet cevabı verip e-devletten askerlik belgesi alıp ekleyen kişiler de var. ancak eklediğiniz her türkçe belgenin yeminli tercüman tarafından ingilizceye çevrilmiş bir örneğini de başvuru dosyanıza eklemeniz gerektiğini unutmayın.

      PART-5
      1.a'yı işaretliyorsunuz.
      1.b ve 2'yi boş bırakıyorsunuz.
      3 Sabit bir telefon hattınız varsa onu yazıyorsunuz yoksa N/A yazıyorsunuz.
      4 cep telefonunuzu yazıyorsunuz yoksa N/A yazıyorsunuz.
      5 mail adresinizi yazıyorsunuz yoksa insanlarla nasıl iletişim kuruyorsunuz? mesela uscis size dumanla mı ulaşacak?
      6a: buraya imzanızı atıyorsunuz. mutlaka doldurun. yoksa başvurunuzun red cevabı alacağından emin olabilirsiniz.
      6b: başvuruyu imzaladığınız günün tarihini aygünyıl şeklinde yazıyorsunuz.

      PART-6
      yeminli tercüman kullandıysanız tercümanın soyadını adını ve varsa şirketinin adını yazıyorsunuz, kullanmadıysanız 1a - 1b ve 2'ye NA yazıyorsunuz.
      3a'dan 3h'ye kadar yeminli tercümanın posta adresini dolduruyorsunuz.
      4-5 ve 6. sorularda tercümanınızın sabit telefonunu, cep telefonunu ve varsa mail adresini yazıyorsunuz.
      7a ya tercümanınızın imzasını ekliyorsunuz.
      7b ye imzanın atıldığı tarihi ekliyorsunuz. bunlar yoksa 7a ve 7b'ye N/A yazabilirsiniz.

      PART-7
      başvurunuzu sizin dışınızda başka biri yaptıysa onun bilgilerini gireceğiniz kısım burası. ama siz benim adımı yazmak istemiyorsanız ki bence istemezsiniz, bu kısmı tamamen N/A şeklinde doldurarak ilerleyin.

      PART-8
      Sunacağınız ek bilgiler varsa bu bölüm bunun için var. benim durumumda sunacağım herhangi bir ek bilgi olmadığı için bu kısmı boş bıraktım.

      Böylece 7 sayfalık i-539 formunu tamamen doldurmuş olduk.

      Gelelim her bir aile ferdi için ayrı ayrı doldurulacak olan 4 sayfalık i-539a formuna:

      PART-1
      1a: i-539 formunu dolduran kişinin soyadı (formu siz doldurduğunuz için kendi soyadınızı yazıyorsunuz)
      1b: i-539 formunu dolduran kişinin adı (formu siz doldurduğunuz için kendi adınızı yazıyorsunuz)
      1c: varsa Tayyip gibi bir ikinci isminiz onu yazıyorsunuz yoksa N/A yazıyorsunuz.

      PART-2
      1a: i-539a formunu doldurduğunuz kişinin soyadını yazıyorsunuz. eşiniz için ya da çocuğunuz için dolduruyorsunuz bu formu unutmayın.
      1b: i-539a formunu doldurduğunuz kişinin adını yazıyorsunuz. (mesela eşinizin)
      1c: i-539a formunu doldurduğunuz kişinin Tayyip gibi bir ikinci ismi varsa onu yazıyorsunuz. yoksa N/A yazıyorsunuz. (eşinizin)
      2: form sahibinin doğum tarihini Aygünyıl şeklinde yazıyorsunuz. (eşinizin)
      3: doğduğu ülkeyi yazıyorsunuz. (eşinizin)
      4: form sahibi hangi ülkenin vatandaşıysa o ülkeyi yazıyorsunuz.
      5 ve 6'ya none yazıyorsunuz. (eşinizin)
      7: form sahibinin ülkeye giriş tarihini yazıyorsunuz. aygünyıl (eşinizin)
      8: Part 1, 11. şıktaki web sitesinden form sahibinin i-94 formunu görüntülüyorsunuz. oradan kayıt numarasını 8.alana giriyorsunuz. ayrıca i-94 formunu pdf olarak bilgisayarınıza kaydedin. sizinkiyle birlikte bu da lazım olacak.
      9. başvuru sahibinin pasaport numarası. (eşinizin)
      10. başvuru sahibinin pasaport numarası bir daha. (eşinizin)
      11a: başvuru sahibinin pasaportu aldığı ülke (eşinizin)
      11b: pasaportun bitiş tarihi (eşinizin)
      12a: başvuru sahibinin statü kodu. B2 - TEMPORARY VISITOR FOR PLEASURE (eşinizin)
      12b: başvuru sahibinin abd vizesinin biteceği tarih (eşinizin)
      13a: pasaport numarası
      13b: pasaportu veren ülke
      13c: pasaportun geçerli olduğu tarih
      14: none

      PART-3
      1a:'yı seçiyorsunuz.
      3 başvuru sahibinin sabit hattı varsa yazın, yoksa N/A yazıyorsunuz.
      4 başvuru sahibinin cep telefonunu yazın. (eşinizin)
      5 başvuru sahibinin e-mail adresini yazın. (eşinizin)
      6a'ya eşiniz imzasını atıyor. çocuğunuz için dolduruyorsanız çocuğunuz imzasını atıyor.
      6b: imzanın atıldığı tarihi aygünyıl şeklinde yazıyoruz.

      PART-4
      1, 2 ve 3'ü N/A yazarak geçin. 3h ve 6'ya kadar her yere N/A yazın. 7A ve 7B'de N/A yazılacak.

      PART-5
      Yine her yere N/A yazılacak.

      PART-6
      İ-539a formu için ek bilgi varsa vereceğiniz bu kısım tam yeri. bizde olmadığı için bu kısmı boş bıraktık.

      Artık eşinizin başvurusu da tamam. siz kendi başvurunuzu imzaladınız (i-539), o kendi başvurusunu. (i-539a)
      varsa bir çocuğunuz onun için de ayrıca bir i-539a dolduracaksınız, 2 çocukla turist olarak uzatmak istiyorsanız iki i-539a daha doldurulacak.
      üç çocukla geldiyseniz tamam anladınız.

      Formlar dolduruldu, uçak biletinizden çıkışlar aldınız, Thy'nin sitesinden biletlerinizi İngilizce bastırdınız. e-devletten varsa ikametgah aldınız. tapu varsa ondan dar çıkış alın. çünkü döneceksiniz siz, unutmayın. i-94 formlarınızı yukarıdaki ilgili yerlerde anlatmıştım, aldınız indirdiniz pdf'lerini, çıkış aldınız. kaldığınız süre boyunca bankanızdan hesap hareketlerinin olduğu sayfaları istediniz, size dökümü attılar, imza sirküsüyle birlikte. onlardan çıkış aldınız. girdiniz internet bankacılığına dili ingilizceye çevirdiniz, hesap hareketlerinin dökümünü bir de İngilizce aldınız, döktünüz. pasaportunuzla ilgili en tepede yazdığım sayfaların da çıktılarını aldığınıza göre geriye tek bir mektup kaldı.

      şimdi bu mektup önemli. uscis diyor ki 'başlangıçta bana söylediğiniz planların değişebileceğini anlaşılır buluyoruz, ancak neden daha fazla kalmak istediğinizi ve bu kadar uzun süreli bir tatilin işinize, geride bıraktığınız hayata olan etkisini lütfen bana bir anlatın. Google'a bu mektup örneklerini aratırsanız çok fazla örneğini bulabilirsiniz ama fikir vermesi açısından belirteyim. biz kendi örneğimizde dedik ki: kardeşim neredeyse 2 yıldır pandemi yüzünden hiç seyahat edemedik. biz karı koca seyahat etmeyi çok seviyoruz. 2013'te ny'a, 2017'de sf ve la'ye gelmiştik pandemi bitince bir kez daha ny'a gelmek ve bu kez uzun kalmak istedik. bu süre içinde şuraları şuraları gezdik, eğer izin verirseniz bir de şuraları şuraları görmek niyetindeyiz. merak etmeyin, döneceğiz ve bakın bunlar da döneceğimizin garantileri ama tabii ki takdir sizin.

      mektubu bitirince adınız soyadınızla saygılarımla diye bitirip imzalıyorsunuz. bütün belgelerle birlikte Ekran Resmi 2022-10-20 23.38.48.png

      yukarıdaki adrese dosyanızı gönderiyorsunuz. eğer Amerika'nın posta servisini kullanıyorsanız ilk adrese gönderim yapmalısınız. ancak bir kurye şirketiyle gönderim yapacaksanız, ki ben Fedex'i tercih ettim, 2.adresi yazmanız gerekiyor.
      bir gün sonrasına gönderim seçeneği 25 dolardı, ben 3-4 günlük gönderim seçeneğiyle 14 dolara dosyamı teslim ettim.

      dosyanıza eklemeniz gereken çekleri nasıl dolduracağınızı yazının başında anlatmıştım. başvuru ücretleriyle biometrics ücretlerini ayrı ayrı çekle doldurup göndermeniz gerekiyor tekrar hatırlatayım. çekin görsel olarak neye benzediğini nereye ne geleceğini google'da basitçe aratarak bulabilirsiniz, inanın çok kolay.

      evet sanırım bu uzunca girdinin sonuna gelmiş bulunuyorum. umarım yardımcı olur. 1000 dolarınız cebinizde kalır ama daha önemlisi uzatmanız kabul olur ve gönlünüzce gezer, vizyonunuza vizyon katarsınız.

      sevgiler.

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram
    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      tekrar merhaba. uscis'ten bugün biometrics randevu tarihimizi bildiren mektuplarımızı aldık. haftaya parmak izi ve biyometrik fotoğraf çekimi için çağrılıyoruz. açıkcası bu kadar erken olacağını düşünmemiştim. bununla birlikte ny'daki yaşam kültürü üzerine 6 ay içinde fark ettiğim bazı ek notlarım daha olacak, onları da sizinle paylaşmak isterim.
      bir önceki yazımda saatlik ücretlerin istanbul ve ny şehirlerindeki alım güçlerini ortaya koymaya çalışmıştım. örnek birkaç ürüne sahip olabilmek için her iki şehirde ne kadar süre çalışmak gerektiğini incelemiştim. işin bir de ürün kalitesi boyutu var tabii, atlanmaması gereken. örneğin burada plastik çatalla eti bile kesebilirsiniz, plastiğin kalitesini öyle anlatayım. Türkiye'de bunu yapmayı denemeyeceğinizi biliyorum. meyve-sebze kalitesine daha ilk yazımda zaten değinmiştim. öte yandan bulaşık ve çamaşır deterjanı formülleri Türkiye'deki kadar güçlü değil. öncesinde reklamcı olduğum için markaların tüketici araştırmalarında çıkan sonuçlara göre formüllerini belirlediğini biliyorum. bizim insanımızın temizlik sözkonusu olduğunda içgörüsü, ''bulaşıklarım gıcır gıcır olsun, çamaşırım kar gibi bembeyaz olsun'' şeklinde gelişirken burada özellikle kimyasal içerik asla istenmiyor. bu durumda Türkiye'de temiz tabaklarda, bardaklarda yiyip içiyoruz da ne kadar sağlıklı orası belirsiz. burada da tabaklar, çatallar pek de o kadar güzel temizlenmiyor ama amaç sağlıktan ödün vermemek. benim gibi temizlik takıntılıysanız aklınızda bulunmasında fayda var.

      diğer bir konu satın alma gücününün iki farklı yönüyle ilgili. metro istasyonunda yerleri süpüren çok yaşlı bir mta görevlisinin kolunda Apple Watch görmek son derece sıradan. bilet gişesinde oturan görevlinin iPhone 13 pro kullanması da öyle. öğle yemeği arasında kaldırımın üzerinde oturup yemeğini yiyen inşaat işçilerinin ayaklarında Timberland bot görmek de. iPhone 14 pro almak isteyen biri kredi skoru yeterliyse, 3 saatlik bir çalışma karşılığında tarife artı cihaz kampanyalarının aylık taksidini ödeyerek sınırsız internet ve sınırsız konuşma ile iPhone 14 pro'ya sahip olabiliyor.
      ya da yeterli kredi skoruna sahip herhangi bir Amerikalı BMW elektrikli 3.30 e xdrive'a 5 bin dolar peşinat ve aylık yaklaşık 750 dolar ödemeyle sahip olabiliyor.
      Bu örnekleri çokça duyduğunuzu ve artık bunun bir haber değeri taşımadığını biliyorum. Ancak ilginçtir ki benim gördüğüm çevrede iPhone 14 pro da, otomobil almak da öyle bize geldiği gibi cazibeli bir iş değil. Hayır, BMW alman arabası olduğu için değil, alınası daha güzel arabalar için de durum aynı.

      Şehir metroyla ulaşımı çok cazip bir hale getirmiş. arabayla bir yere gitmek istediğinizde metrodan çok daha uzun süreler trafikte kalıyorsunuz. Aylık 300 dolarlık ödemeyle alınacak hibrit araçlar olduğu halde aylık 127 dolarlık metro kartları çok daha fazla tercih ediliyor. Bunun en önemli sebeplerinden biri de arabaların yürütme maliyetlerinin çok olması. vergiler, yüksek park ücretleri ve araçların 2.el değer kayıplarının çok fazla olması bunda etkili.
      Hal böyle olunca şehrin her yerinde bisiklet kullanan insanlar görüyorsunuz. Bisikletin avrupa şehirlerinde çok rağbet gören bir araç olduğunu biliyordum ama burada da yaşlısından gencine her yaştan insan gerçek anlamda bisikleti ulaşım aracı olarak kullanıyor. Gecenin bir vakti etekle bisiklet kullanan kadınları görünce
      içinizde çiçekler açıyor. Üzerindeki insanları mutlu etmek için tasarlanmış güzel bir şehirde yaşadığınızı hatırlıyorsunuz.

      Satın alma gücünün yüksekliği beraberinde başka bir şey daha getiriyor. tüketim inanılmaz fazla. o yüzden her apartmandan çıkan çöp miktarı da çok fazla. Google'da basit bir aramayla bulabileceğiniz üzere şehrin ızgara yapısı yüzünden çöpler üst üste yığılıyor, düzenli olarak toplansa da belirli gün ve saatlerde çöp yığınlarını görebiliyorsunuz.

      Oradaki ekonominin artık tamamen serbest düşüşe geçtiği haberlerini alıyoruz. Geçen gün eşimle İstanbul'daki hayatımızda her zaman yaptığımız kayıtlı alışveriş listemizi tekrar sepete ekledik ve çıkan rakamı görünce inanın 'üzüntü' ifadesi yetersiz kaldı. Bunun elbette sorumluları var ama asıl umut kırıcı olanın 40 yıllık hafızamda kaldığı kadarıyla ülkemin sürekli yoksullaştırılma politikalarına maruz bırakılması olduğunu düşünüyorum. Bu ülkede iktidar değişse de kendi zenginini yaratırken geri kalanı yoksullaştırmaktan hiç korkmayan zihniyet hep orada. paradan 6 sıfır atılınca bir anda zenginleştiğimizi sandık, bunun böyle olmadığı apaçık ortada.

      bir terslik çıkmaz da öncesinde dönmezsek 5-6 ay sonra geri geleceğiz istanbul'a. bizi hangi duyguların karşılayacağını bilmiyoruz. aile özlemleri mi, keşke dönmese miydik pişmanlığı mı? inanın her şey satın alma gücü de değil. kendinizi iyi ifade ettiğiniz bir işiniz ve çevreniz varsa buraya geldiğinizde o en güçlü kanatlarınızın artık olmadığını düşünün. insanın kendini iyi ifade edebilmesi inanın hiç azımsanmayacak kadar değerli. maalesef ingilizceniz ne kadar iyi olursa olsun, o ifade gücünü başka bir dilde karşılamanız çok ama çok zor. gelmeyi düşünenlerin aklında bulunması gereken bir başka detay.

      sevgiler,

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram
    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      Selam herkese. bu yazımda Nyc'deki iş fırsatlarından ve genel birtakım gözlemlerimden bahsetmek istiyorum. Buraya dv çekilişiyle green card kazanarak gelen Türkler olduğu gibi farklı vize türleriyle gelip şansını denemek isteyen pek çok kişi olduğunu Youtube'dan, Facebook gruplarından ve buradan zaten biliyorsunuz. Daha önce de değindiğim gibi maalesef Türkler birbirine destek olmamayı tercih ediyor diye genellersem çok da yanlış bir sonuca ulaşmamış olurum. Bunu söylerken bireysel destek örneklerinden bahsetmiyorum aslında. Bunu biraz açayım.

      Mesela Brooklyn'de ve Manhattan'da Güney Amerikalı nüfusu birbirini ciddi anlamda tutuyor. Doordash, Grubhub gibi online delivery işlerini genelde bu insanlar yapıyor. Burada Meksikalılara özel bir bölüm açmak lazım, inanılmaz çalışkanlar ve bana sorarsanız sadece bu açıdan bile saygıyı hak ediyorlar. Girmedikleri sektör, el atmadıkları giriş seviyesi iş yok. Çinliler, Araplar, İrlandalılar, Ruslar, İtalyanlar ve Güney Amerikalılar kendi içlerinde kenetlenerek belirli alanları domine etmeyi başarmışlar. Reklam sektöründe 20 yıllık bir mesaim olduğu için diyebilirim ki yukarıda saydığım her millet hafıza payında ciddi bir yere sahip. Ruslar denince inşaat işlerini, Yemenliler deyince Deli işlerini, (deliveryden bahsetmiyorum), bu insanların yürüttüklerini genelde görüyorsunuz. Biz Türklerse bu konuda karışık bir kafaya sahibiz. Eskiden buraya gelen Türkler nakit neredeyse o işe yönelmiş, nakit denince ilk akla gelen yer istasyonlar olduğu için benzin istasyonlarında pompa tutulmuş. Sonra daha çok kazanmak söz konusu olunca istasyona yakıtı getiren tırı kullanmaya başlamışlar. Youtube'un etkisiyle de son iki yıldır özellikle tır şoförlüğü ve Uber şoförlüğünden başka bir şey konuşmuyoruz. Ama burada yardımlaşma, dayanışma gibi kavramlar olmadığı için bilgi ve tecrübe kümülatif bir şekilde yeni gelenlere aktarılamıyor. Girdiğiniz dükkanda Türkçe konuşulduğunu duyan bir başka Türk'ün bir anda sessiz kalarak kendini deşifre etmeme çabasını kaç kez gördüm. Ama biz Türkler birbirimizi gözümüzden tanırız:)
      Bu konuyu çok uzattım aslında şuraya geleceğim: Yardımlaşma olmayınca dağılma gerçekleşmiş, dağılma olunca bir arada olamama fırsatını kaçırmış bizimkiler. O yüzden food bazaar diye envai çeşit milletin mutfağının ürünlerinin satıldığı (coğrafi işaretli ürünler pazarı)devasa bir markete girdiğinizde yoğurt yunan yoğurdu, baklava yunan baklavası diye satılıyor. çünkü onlar ortak bir amaçla hareket etmeyi bizden daha iyi başarıyorlar. bizse sosyal medyada kendi kendimize yaptığımız atarla kalıyoruz. maalesef NYC'de Yunan kültürü çok daha iyi tanınıyor ve Yunanlılar bize göre kendi alanlarını çok daha iyi tanıttığı gibi bizim alana da sarkıp, çünkü nasıl olsa sahipsiz bizim ürünleri sahiplenme konusunda rahat davranıyor.
      Deli dedik, en çok bac&egg&cheese adı verilen sandviçlerin özellikle sabah saatlerinde satıldığını söyleyebilirim. buradaki baconın normalde domuz ürünü olması lazım, ama çoğu delinin sahibi Yemenli olduğu için beef bacon kullanıyorlar ve bu tercihlerini birçok Amerikalıya kabul ettirmiş adamlar. Yemen haritada nerede bilmem ama bizim dağınık duruşumuz yüzünden kaçırdığımız bir başka iş alanı bence.

      Bu konuda hiç fikir sahibi olmayan biri kaldıysa, bir ara facebook'taki herhangi bir Nyc türk grubundaki yardım talebinde bulunan birine yazılan yorumlara kısaca bir göz atmasını öneririm.
      ''Hay beybi'' diye birbirine seslenen bir millet değiliz, ''habibi'' diye birbirine seslenen millet de değiliz. Kafamızı batıya ve doğuya çevirip hangi tarafa ait olduğumuzu çözemediğimiz için oldukça karışığız. Eğitimin de özellikle son 20 yıldır içi boşaltıldığı için ''kendi işinin patronu ol'' konforuna teslim olmuş ama el becerisi zayıf, gerçek hayattan uzak insanlara dönüştürüldük. Yukarıda bahsettiğim grupta yakın zamanda gördüğüm bir paylaşımdan örnek vereyim.
      ''Bugün itibarıyla new york'a gelmiş bulunuyorum, oldukça organize, düzenli biriyimdir, ev arayışım bulunmaktadır.''
      Yazının sahibi o kadar organize ki, ev konusunu şehre geldiği gün bırakmaya karar vermiş.

      Buraya gelme fikri bir gecede alınmıyor. O, zamana yayılan süreçte nihai kararı aldıysanız kendinize bir iyilik yapın. Bir el becerisi geliştirin. Gerekirse baristalık öğrenin, gerekirse barback nasıl olunur araştırın, birkaç kokteyl yapın. bıçakla ateşle olan ilişkinizi geliştirin. bir deli dükkanında nasıl sandviç yapılır onu öğrenin ya da. trendleri takip etmeye çalışın, acai bowl'u neyle süslerseniz daha çok satarsınız gibi konulara vakit ayırın. günün sonunda göreceksiniz amerikalılar da her milletten insanlar gibi acıkıp susuyorlar ve alım güçleri acıkan susayan diğer insanlara göre daha fazla. yapabilirsiniz.

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram
    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      Ny, Brooklyn'e gelişimizin 5. ayında hayatımızda neler oluyor bahsetmek isterim. öncesinde airbnb'den tanıştığımız ve 4 aydır birlikte yaşadığımız çiftin yakın arkadaşları lizbondan bir iş teklifi aldığı için yaşadığı stüdyoya bir alt kiracı arıyordu, bizim kaldığımız eve sürekli gelip gittiği ve bizim temizliğimizden çok etkilendiği için arkadaşımıza stüdyo dairesiyle ilgilenip ilgilenmeyeceğimizi sormuş. Biz de williamsburg'taki, her türlü aktivitenin yapılabildiği, doorman'li bu binayı ve stüdyoyu görünce çok yükseldik ve ekim başı itibariyle çok sevdiğimiz insanların yanından ayrılıp buraya yerleştik. sadece bavullarla taşınmak ne kolay şeymiş:)

      kafanızın uyuştuğu birileriyle evi paylaşmak güzel olsa da, son zamanlarda eşim, tr'deki evimizi özledim demeye başlamıştı. sonuçta tamamıyla kendinize ait bir yerin duygusu da çok farklı oluyor. bu yeni stüdyo konfor ve modern imkanlar açısından eşimin lokasyon bazlı dualarının tuttuğunu gösteriyor. ikimiz de kuşlar kadar hafifiz. binanın içinde tırmanma duvarından, squash salonlarına, gym'den rooftop'a birçok imkan var. sanıyorum bütün bu güzellikleri hak edecek farkında bile olmadan muhteşem bir iyilik yapmış olmamız gerek. bunu kutlamak için semtteki küçük bir marketten küçük bir çikolatalı pasta ve bir kutu ahududu aldık. ikisi için sadece 7 dolar ödedik. inanın pastanın tadı, divan'dakilerden bile güzeldi.

      bugünlerin bu tatlı deneyimlerinin yanında vizemizin uzatma zamanı geldi. turist vizemizi olduğu gibi uzatma kararı aldık. Youtube'da epey bir takipçi kitlesine sahip iki Türk avukattan araya referanslar da alarak fiyat istedik. iki kişi için 2 bin dolar istendi. gerekli evrakların belirli olduğu son derece rutin bir iş için 1 a4 kağıda yazılacak ''neden daha fazla kalmak istiyorum'' konulu yazı bu kadar etmez dedim ve uzatma işlemlerimi kendim halletmeye karar verdim. öte yandan 13-14 yıldır çıkmayan green card başvurularına ilk kez buradayken başvuracağız. şimdilik acele etmiyoruz. bakalım %1.7'lik şans bu kez bize çıkacak mı?

      yeni gelişmeler oldukça eklemeler yaparım. sağlıkla kalın.

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram
    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      herkese merhaba.
      @denizci10, tebrik ederim sizi, yeni hayatınızın ilk günleri heyecanlı, biraz endişeli, metabolizma şaşkın kısaca duygular tavan yapmış şekilde geçse de sonrası çok güzel olacak, zaten biliyorsunuz. büyüyen hayallerle birlikte büyüyecek olan ailenizi de tebrik ederim. sağlıkla kucağınıza alırsınız dilerim. doğduğu gibi amerikan vatandaşı olma hakkı kazanacak.

      bize gelince.. biz maalesef döndük. 31 aralık gecesi babamın yoğun bakıma kaldırıldığı haberini aldık. aslında kayınpederim ama babam kadar babalığı geçmiştir. takvimin havayolları açısından en yoğun dönemine denk geldiği için 9 Ocak'a bilet ayarlayabildik. Maalesef 11 Ocak'ın ilk saatlerinde babamı kaybettik. Daha önceki yazılarımda da belirtmiştim, giderken en büyük endişemiz buydu. Kendi annem ve eşimin babası. İkisinden söz istemiştim, dönene kadar bekleyeceksiniz diye. Babam sözünü tutmak için çok uğraştı ama tuttu. Peki bundan sonra ne olacak, annemizi yalnız bırakmak istemediğimiz için bir süre buralardayız. Sonrası allah kerim.

      Döndüğümde ilk fark ettiğim hayat pahalılığı oldu. Ne kadar bu gerçeği biliyor olsak da yaşamak başka bir deneyim. Bana sorarsanız Türkiye'deki tek gündemin bu olması gerek. Bir başka dikkatimi çeken de bu yoksulluğa ve ekonomik şartlara rağmen insanlarımızın ne kadar 'fancy' yaşadığı gerçeği. Elde 60-70 liralık kahveler, 300-400 liraya serpme kahvaltı tabakları, otoparklara, sokaklara, ara sokaklara, ana caddelere sığmayan lüks arabalar... Sanki 8 aydır burada değilmişiz de 8 yıldır yokmuşuz gibi.

      Gitmeyi düşünüp bu paylaşımlardan cesaret ummak isteyenlere yine aynı sözümü tekrarlayacağım. İstediğiniz kadar araştırın, planlar yapın. Hayat, siz plan yaparken başınıza gelenlerden ibaret. Bizim hikayemiz bunun onlarca örneğiyle dolu. Ve bir kere orada yaşadığınız anda her türlü pisliğine, adaptasyon sorunlarına, dil ve kültür bariyerine rağmen ruhunuz ve bedeniniz sizin için neyin doğru olduğunu zaten size söylüyor. So, bizim ny hikayemiz bitmedi, sadece sezon finali yaptık.

      @denizci10, texas'ta vergiler çok düşük, yaşam maliyetleri nyc'nin %40-50 altında. çok doğru bir yer seçtiğiniz fikrindeyim. Hele Austin'i seçtiyseniz büyük isabet.

      Sevgiler,

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram
    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      5 aylık raporun ikinci kısmında biraz daha hayat üzerine gördüklerimizden bahsetmek istiyorum. ny'da havalar 25-30'lardan bir anda 9-10'lara inince alel acele kışlık bir kaban ihtiyacı hasıl oldu. malum buraya gelirken yaz başıydı ve bavullarımıza kışlık hiçbir şey koymamıştık. öncesinde gezerken zamanı gelince bunu alırım diye işaretlediğim ürünlerin yerinde yeller esince çok ani bir kararla pek de tercih etmediğim bir markadan iyi de bir para vererek (162 dolar) bir kaban aldım. kabanı 3-4 gün giydikten ve epey de bir yağ kokuttuktan sonra iade etmeye karar verdim. mağazaya gittim, üstünde etiketleri olmayan, yağ kokulu, alışveriş poşeti bile olmayan ürünü fişiyle birlikte tam 47 saniyede iade ettim, ücret kartıma 3 gün sonra yattı. amerikalılar için tüketim toplumu diye eleştiriler yapıyoruz, bir şeyi alırken iade süreçlerini sizin için bu kadar kolaylaştıran bir sistemin içinde satın alma kararı vermek de bir hayli kolaylaşıyor. zaten amaç da bu.

      öte yandan şöyle gelişmeler de yaşıyoruz. uscis uzatma başvurularında döneceğinizin garantisini görmek istiyor. bu amaçla açığa aldığımız dönüş biletlerimiz için Thy'yi arayınca zaten parasını ödediğim biletler için benden 35 bin lira fark ödemem istendi. sıfırdan iki tek yön bilet alsam 45 bin liraymış. bunları yaşayınca geride bıraktığımız hayatın içindeki sinir harbinin çok uzaktan o sinir bozucu kokusunu aldım. ne hakla, hangi rasyonelle böyle bir ücreti isteyebiliyor bir marka akıl alır gibi değil. burada kaldığımız 127 günün üzerimizdeki en büyük etkisi sanırım bu sakinleştirici masaj hali. sadece kendinize ve sevdiklerinize yönelebileceğiniz çok güzel bir enerjiyle baş başa kalıyorsunuz. bir zaman sonra kendi içinizdeki sevgi öyle yüksek bir hal almaya başlıyor ki kendinizden şüpheye düşmeye başlıyorsunuz 'ben bu kadar duygusal bir insan mıydım' diye.

      uscis uzatma başvurularında iki kişi için toplam 540 dolarlık bir ödeme istiyor. bunun içinde biyometrik hizmetleri adı altında fotoğraf ve parmak izi gibi ihtiyaçlar da var. tek kişi için başvuru yapacakların bir avantajı var, direkt olarak başvuruyu online yapılabiliyor, böylece kağıtla, çıkışla uğraşılmıyor. ama kendiniz ve eşiniz ya da çocuğunuz için yapacağınız durumlarda formları indirip çıkış almanız ve siyah bir tükenmez kalemle doldurmanız gerekiyor. ilerlediğimde bununla da ilgili detaylı bilgiyi paylaşırım.

      sevgiler.

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram

    Latest posts made by Alper Bayram

    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      @daydreamer
      teşekkür ederim. gelir gelmez hızlı bir temponun içine girdik. babamızın kaybı, büyük deprem, yeni işler derken girdik yine bir girdabın içine. yakın zaman içinde tekrar oraya gitmek gibi bir niyetimiz yok. mayısta Gc sonuçları açıklanacak, 14 yıldır ilk kez oradayken başvurduk, belki bu yıl şans bize güler. Gülmezse er geç hayatımızı oraya taşıma isteğimiz baki.

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram
    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      Yeni yaşamınız size sağlık, mutluluk getirsin. Her adımınızın arkasında özenle düşünülmüş bir hazırlık süreci var. Oralarda kendinizi yalnız hissettiğiniz her an, buralarda sizi merak edenler olduğunu hatırlayın. iyi gelecektir.

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram
    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      @denizci10
      İki hafta içinde hem ev, hem araba işini halletmişsiniz. Bilmeyenler için söyleyeyim bu muazzam bir başarı. Kredi skoru oluşmadan kontrat yapabildiğinize göre kuzeninizin de yardımı olduğunu tahmin ediyorum. Sizin adınıza çok sevindim. Kafası çalışan, dürüst, geleceğe dair planları olan sizin gibi insanların Amerika’ya katacağı çok şey var. İnanıyorum, önünüz çok açık.

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram
    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      @mexido
      Hayırlı olsun.
      Boa’da hesabı nasıl açtırabildiğinizi sorabilir miyim?
      Malum adınıza fatura ve adres göstermeden hesap açmıyorlar.

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram
    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      Başsağlığı dilekleriniz için hepinize teşekkür ederim, var olun.
      @denizci10, havaalanından dönüp de evimizin kapısını açıp girdiğimizde ne kadar modern ve geniş evlere sahip olduğumuzu fark ettik ilk. ny'ta geçen 8 ayda, başkalarının eşyalarıyla dolu 3 farklı evde kalınca, insan sahip olduğunun değerini daha iyi anlıyor. bizim sitedeki daireler henüz 13 yaşında. öyle sanıyorum mutfak ve banyosu yenilenmemiş 2-3 daireden biridir bizimkisi. ny'taki evlerin mutfak ve banyoları kaybettiğimiz babamın yaşına denkti. farklı anlayışlar, yaşama verilen farklı değerler diyelim. şimdi sıra sizde, sizler yaşayıp anlatacak bizlere ilham olacaksınız. merakla bekliyoruz.

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram
    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      herkese merhaba.
      @denizci10, tebrik ederim sizi, yeni hayatınızın ilk günleri heyecanlı, biraz endişeli, metabolizma şaşkın kısaca duygular tavan yapmış şekilde geçse de sonrası çok güzel olacak, zaten biliyorsunuz. büyüyen hayallerle birlikte büyüyecek olan ailenizi de tebrik ederim. sağlıkla kucağınıza alırsınız dilerim. doğduğu gibi amerikan vatandaşı olma hakkı kazanacak.

      bize gelince.. biz maalesef döndük. 31 aralık gecesi babamın yoğun bakıma kaldırıldığı haberini aldık. aslında kayınpederim ama babam kadar babalığı geçmiştir. takvimin havayolları açısından en yoğun dönemine denk geldiği için 9 Ocak'a bilet ayarlayabildik. Maalesef 11 Ocak'ın ilk saatlerinde babamı kaybettik. Daha önceki yazılarımda da belirtmiştim, giderken en büyük endişemiz buydu. Kendi annem ve eşimin babası. İkisinden söz istemiştim, dönene kadar bekleyeceksiniz diye. Babam sözünü tutmak için çok uğraştı ama tuttu. Peki bundan sonra ne olacak, annemizi yalnız bırakmak istemediğimiz için bir süre buralardayız. Sonrası allah kerim.

      Döndüğümde ilk fark ettiğim hayat pahalılığı oldu. Ne kadar bu gerçeği biliyor olsak da yaşamak başka bir deneyim. Bana sorarsanız Türkiye'deki tek gündemin bu olması gerek. Bir başka dikkatimi çeken de bu yoksulluğa ve ekonomik şartlara rağmen insanlarımızın ne kadar 'fancy' yaşadığı gerçeği. Elde 60-70 liralık kahveler, 300-400 liraya serpme kahvaltı tabakları, otoparklara, sokaklara, ara sokaklara, ana caddelere sığmayan lüks arabalar... Sanki 8 aydır burada değilmişiz de 8 yıldır yokmuşuz gibi.

      Gitmeyi düşünüp bu paylaşımlardan cesaret ummak isteyenlere yine aynı sözümü tekrarlayacağım. İstediğiniz kadar araştırın, planlar yapın. Hayat, siz plan yaparken başınıza gelenlerden ibaret. Bizim hikayemiz bunun onlarca örneğiyle dolu. Ve bir kere orada yaşadığınız anda her türlü pisliğine, adaptasyon sorunlarına, dil ve kültür bariyerine rağmen ruhunuz ve bedeniniz sizin için neyin doğru olduğunu zaten size söylüyor. So, bizim ny hikayemiz bitmedi, sadece sezon finali yaptık.

      @denizci10, texas'ta vergiler çok düşük, yaşam maliyetleri nyc'nin %40-50 altında. çok doğru bir yer seçtiğiniz fikrindeyim. Hele Austin'i seçtiyseniz büyük isabet.

      Sevgiler,

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram
    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      Yılın son günlerinde Christmas ışıklarıyla süslenmiş ağaçlarla dolu New York'tan herkese merhaba. ''holiday season'' dedikleri herkesin neredeyse 1 aylığına işi gücü bırakıp ailelerinin yanına, arkadaşlarının evine, kayağa, denize başka eyaletlere tatillere gittikleri dönemi yaşıyoruz. her yer çok hareketli. bizim de hayatımızda ev anlamında maalesef olumlu ve olumsuz gelişmeler oldu. Lizbon'a iş teklifi alan stüdyosunda kaldığımız kız, Lizbon'a gitmekten vazgeçtiği için ocak ortasında 3 aydır çok severek kaldığımız bu evi terk etmek zorunda kalacağız. ancak kızın wall street'te yaşayan bir arkadaşı bize kendi evini teklif etti, 21. katta özgürlük heykeli ve jersey city manzaralı bu yeni stüdyonun bir süre yeni sakinleri biz olacağız. binanın doorman'ini ve lobisindeki yılbaşı ağacını görünce bütünü olmasa da üzüntümüzün büyük kısmını unuttuk.

      üzüntümüz deyince belki uzaklardan bu anlattığım kulağa şımarıklık gibi geliyordur ancak burada sürekli ev değiştirme haliyle yaşadığınız bu göçebe hayat duygusal olarak insanı çok yoruyor. bavulunuz sürekli açılıp kapanıyor, hiçbir yere bağlanmadan yaşamak zorunda kalıyorsunuz. biz de bu sürecin olumlu yanlarını görmeye gayret ediyoruz. bu noktada sizlere yeni yılda göç etmeyi ciddi ciddi düşünenler için yine bir toparlama ve değerlendirme yapmaya çalışacağım. artılar ve eksiler yine birlikte olacak.

      ev meselesiyle başladık. öyle devam edelim. orada sahip olduğunuz ve genel olarak özgürlükler ve hayat pahalılığı endeksinde yoğunlaşan mutsuzlukların içinde bilmiyorum barınma bir problem mi? ancak buraya geldiğinizde banka hesabınızdaki paranın miktarından bağımsız ciddi anlamda bir barınma problemi sizi bekliyor olacak. biz çok şanslı insanlar olarak iyi bir arkadaş grubunun içine düştüğümüz halde 7 ayda 4.kez ev değiştirmiş olacağız. Amerikalılardan oluşan bu arkadaş grubu bize yardım teklifi etmese büyük ihtimalle airbnb odası bulmak zorunda kalacaktık. Buraya geldiğinizde bir kredi geçmişiniz olmadığı için bankadaki paranız hiçbir şey ifade etmiyor bunu unutmayın. 7 ay içinde tanıdığım biri Polonya'da yaşarken greencard çıkıp buraya gelen, biri de direkt Türkiye'den greencard çıkan iki ayrı arkadaşım da Green cardları olduğu halde uzun süre ev bulamadılar. Türkiye'den gelen arkadaş, iki çocuğuyla gelmişti, jersey'de çocuklar başka birinin evinde bir süre kaldılar, arkadaşım başka birinin yanında kaldı bir süre. 3-4 ay geçtikten sonra bir Türk arkadaşlarının kefil olması sayesinde Brooklyn'de ev tutmayı başardılar. Bunları böyle detaylı yazmamın sebebi Amerika çok güzel, her şey çok ucuz sığlığındaki YouTube videolarının yarattığı algıyla sınırlı kalınmasını istemememden kaynaklı. Eğer buraya geldiğinizde sizden önce buraya gelmiş bir arkadaşınız, akrabanız varsa, size kefil olma noktasında güvenilir biriyse yukarıda yaşadığım zorlukları yaşamama ihtimaliniz yüksek demektir.

      barınma dışında daha önceki yazılarımda bahsettiğim kültürel farklılıklar alışmak için zorlanacağınız başka bir mesele. öğrenmeye açıksanız değişimin sancılarını daha kolay atlatmakla birlikte yine de dil ve yaşam kültürü bıraktığınız hayattan tamamen farklı. gecenin 3ünde yan komşunun tivi gürültüsünden uyuyamadığım için lobideki güvenliğe gidip durumu bildirdim, daireyi aradı kimseye ulaşamayınca isterseniz polis çağırabilirsiniz dedi. yani burada bu benim komşum falan durumu yok. rahatsızsanız gereğini yapmalısınız. bende gereğini yaptım ve polisi aramak yerine evde kulak tıpası aradım.

      bir diğer zorluk iklim. New York city özelinde konuşuyorsak eğer, şu anda dışarıda hissedilen hava -7, normaliyse -3. dışarı çıktığınızda manhattan'daki gökdelenlerin arasında okyanustan esen ani rüzgarlardan korunmak mümkün, ancak blok başlarındaki ışıklara geldiğinizde yeşilin yanmasını dua ederek bekliyorsunuz. ancak northface, Uniqlo gibi markalardan çok da abartı olmayan rakamlara uygun koruyuculu kışlıklar almak mümkün. ve müşteri hizmetleri anlayışları şu düzeyde: northface'den aldığım bereye tamamen kendi hatamla latte dökmüştüm, mağazaya geri gidip durumu dürüstçe satış elemanına söyledim. 'lütfen raflardan kendinize yeni bir tane alın' dedi ve elimdeki kirli bereyi alıp kaldırdı. ne bir kağıt imzaladım, ne kullanıcı hatası olduğunu söyleyen mutsuz suratlar gördüm.

      satın alma gücüne daha önceki yazılarımda değinmiştim. Zaten internet bu konuda okyanus gibi. 1 hafta çalıştığınızda başlangıç seviyesi bir iş bile yapsanız kendinize iPhone 14 pro alabilirsiniz. ama almalı mısınız kendinize sormanız gereken asıl soru bu. mevcut telefonunuzun yapmadığı hiçbir şeyi yapmıyor alet.
      burada deneyime para vermek insanların daha çok önemsediği bir konu. eşimi yılın son günü candlelight konserine götürmek için dün konserin yapılacağı kiliseye gittik. mekanı önceden görmek istedik. tüm zeminin mum ışıklarıyla aydınlatıldığı bir kilisede canlı klasik müzik dinlemek bizi çok heyecanlandırdı.
      kiliseye gittiğimizde henüz başlamak üzere olan bir 'anma töreni' olduğunu fark ettik. içeri girerken kimse 'siz kimsiniz' demedi. elimize tutuşturdukları programı bildiren kağıtlarda 20 gün önce hayata 82 yaşında gözlerini yuman amerikalı ünlü şair ve yayımcı bir kadının anma töreninde olduğumuzu öğrendik.
      yukarı doğu yakasındaki bu güzel atmosferde herkesin çok şık giyindiği ortamda 1 saat kaldık. dualar edildi, şarkılar söylendi, filmlerdeki gibi yakınlarından bazıları kalkıp onunla ilgili güzel sözlerin söylendiği, komik anların anlatıldığı konuşmalar yaptı. kimse tavuklu pilav derdinde değildi, kimse bir tane daha pide alabilir miyim telaşına düşmemişti. hayatımız boyunca unutmayacağımız bir deneyim yaşamış olduk. etrafımda çoğu 80'lerin üzerinde kadın ve erkeklerin giyim ve kuşam anlamında gösterdikleri özeni, o yaşa rağmen vücut postürlerinin nasıl bu kadar dik ve uzun olduğunu anlamaya çalışarak ben de kendi dilimde duamı ettim.

      burası bildiğiniz hiçbir şeye benzemiyor. gelip çok mutlu olarak kalmaya devam edenler olduğu gibi, bir an önce dönmek isteyen insanlar da çok. yukarıda bahsettiğim Polonya'da yaşarken Green card çıkınca atlayıp gelen arkadaş şu anda ciddi ciddi polonyaya geri dönme planları yapıyor. düşünsenize istanbulda nerede yaşıyor olursanız olun evinizde çamaşır makinesi mutlaka vardır. burada çok havalı görünen gökdelenlerde bile çamaşırınızı yıkamak için çamaşırhane katına inmeniz, yıkamaya 2.75, kurutmaya 2.75 vermeniz ve programlar bittiğinde evinizden çıkıp çamaşırlarınızı geri almanız gerek. çünkü adında 'new' olan york şehrinin neredeyse yarısı 1900'ların başında yapılmış evlerden ibaret. binaların çok büyük kısmı 'pre-war' olarak geçiyor.

      yeme - içme anlamında aldıklarımızın kalitesine uzun uzun değinip kimsenin canını sıkmam istemem. limon ne kadar sulu, domates nasıl kırmızı, avokado ne kadar güzel, yumurta nasıl sarı, kahve nasıl harika kokulu, salata malzemesini yıkamadan nasıl direkt kullanabileceğiniz kadar temiz konularını hayal gücünüze bırakıyorum, çünkü orası sonsuz.

      sanıyorum bu benim bu forumdaki son yazım. çünkü burada öğrendiklerimi ve paylaşmak istediğim her şeyi paylaştım. bundan sonra yazarsam kendimi tekrara düşmüş hissedeceğim. bu kadar uzun bir yazıyı okuduğunuz için teşekkür ederim. umarım yeni yıl nerede yaşarsanız yaşayın, hayat sevgisiyle gelsin. o olunca geri kalan her şey için yakıt bulunuyor nasıl olsa. sevgiler...

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram
    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      Sağlık konusunda ekleyeceklerim var. Türkiye'de hiç kullanmadığım 4.300 TL'lik özel sağlık sigortamın yenilemesi 11.425 TL olarak geldi. Ki yapan sigortacı arkadaşımdır. Hadi banka soydum bu yılki %160 artışı karşıladım, benzer performansla seneye 2023 kasımda yenilemesi geldiğinde 29 bin lira olacak, bunu nasıl ödeyeceğim diye sorduğumda 'allah kerim' cevabını aldım. isteyenin isteyene istediği gibi saplayabildiği bir sistem sürdürülebilir olur mu? mevcut fiyatların bu kadar şişmesinin bir sebebi de kesinlikle bu anlayış yüzündendir. gelişmiş bir ülkede kimse kimseye böyle bir artışı dayatamaz. bunu ne vicdanla, ne rasyonelle, ne akılla açıklayamazsınız.

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram
    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      Göç etmek başlı başına çok büyük bir değişim bir de işin içine çocuğu da dahil ettiğinizde zorluklar daha da katlanıyor. Çocuk, okula, arkadaşlarına alıştığında ebeveynlerden daha avantajlı bir konuma yükseliyor. Bu sebeple göç etmeyi düşünen ailelerin varsa çocuklarının okula başlamamış olması büyük bir avantaj. Hiç olmazsa çocuğun ayarlarıyla okula başladıktan sonra oynamamış oluyorsunuz.
      Biz burada genellikle şunu gördük, göçü gerçekleştiren ilk nesil tohumu atıyor, asıl meyvesini yiyen sonraki nesiller oluyor. Bu gerçek tarihin her döneminde dünyanın her coğrafyasında hep böyle işlemiş. Amerika'ya ilk gelen Kıta Avrupası'ndaki insanların torunları ve onların çocukları bugünün en varlıklı insanları.

      Emre Bey yazısında işin kültürel tarafına değinmiş. Gerçekten maddi imkanları bir kenara bıraktığınızda en büyük mücadele bu cephede gerçekleşiyor. Bizim kültürümüzde bildiğimiz, alıştığımız, sorgulamadan kabul ettiğimiz bize doğru gelen şeylerin burada hiçbir önemi yok. Burada önem arz eden meselelerin neden önemli olduğunu da biz anlamaktan uzağız. Örneklerle ilerlemek yerinde olur: Bizim kültürümüzde biz tanımadıklarımızla çok çabuk iyi ilişkiler kurarız. Birinin bizim kankamız olması birkaç güne bakar. İlk başta bu iyi gibi gelen samimiyet işler ters yönde ilerlediğinde hızını kaybetmez. İki günde kankamız olan kişi, bir anda 'şeytan görsün yüzünü' kişisine dönüşür. Burada böyle bir şeyin imkanı yok. Tanıdıklar, arkadaşlar, dostlar hiyerarşisi bizdeki gibi birkaç haftada inşa edilmiyor burada. Bu sebeple her gördükleriyle her şeyi konuşmazlar. Ama bir pub'a gittiğinizde çok güzel günlük sohbetler edersiniz, hayattan bahseder, iyi zaman geçirirsiniz. Ki benim kriterim şahsen 'iyi zaman'dır. Çünkü herkes saatlik çalışır, zaman kıymetlidir. Türkiye'de saatleri aşan toplantılarda konuşulan konuları burada 5-10 dk'da konuşur dağılırsınız. Bir mesele bu kadar zamanda çözülmüyorsa orada başka bir sorun vardır.

      Sanıyorum bunun böyle olmasında en büyük etken, bizim kalbimizin düğmesinin, beynimizin düğmesinden hep daha fazla açık olmasında yatıyor. Her meseleye, her duruma karşı önce duygularımızı konuşturuyoruz. Amerika'da biri gözünüzün içine baka baka yemeğini yer ve yemeğini sizinle paylaşmak aklının ucundan bile geçmez. Bizdeyse ısrar kıyamet. Ölümü gör'ler havada uçuşur. Şu anda evinde kalmakta olduğumuz kızın arkadaşları, kız, San Francisco'ya ailesinin yanına dönmeden önce kızlar gecesi için evde toplandılar. Şaraplar açıldı, yiyecekler ortaya kondu. 1 saat 15 dk sonra hepsi sessizce evlerine dağıldılar. E biliyorsunuz bizde böyle geceler sabaha karşı biter.
      Diyeceğim o ki, aşırı uçlara kaymadan, böyle yaparsam şöyle düşünürler yargılarına varmadan insanın içinden geldiği gibi yaşaması aslında güzel bir özgürlük.

      7 aydır kendimize şunu soruyoruz. Lotodan 10 milyon dolar çıktı. Türkiye'de mi yaşamak isteriz, burada mı? Buna kalbinizin düğmesi açık cevap ararsanız memleketiniz size daha fazla göz kırpabilir. Ama aklınızın düğmesini açarsanız Türkiye'de artık varlıklı insanların bile huzurla yaşayamadığını görürsünüz. Arabanızı istediğiniz gibi sokağa bırakamaz, valeye teslim edemez, güvenlik kameraları ve elemanlarıyla çevrili villa sitenizin duvarlarınızın dışındaki hayata her karıştığınızda bir yerden bir yere giderken bin tane stresin içinde kalırsınız. Bu yazı kaleme alınırken New York city'de 35 saattir aralıksız yağmur yağıyor, şehirde hiçbir noktada tek bir su birikintisi yok. Bu yağmur istanbul'da yağsaydı metrekareye son yılların rekor yağmuru düştü diye haberler servis edilirdi önünüze.

      Konu varlıklı olmanın önünde bir engel olup olmamasıysa eğer, gelişmiş ülkeleri gelişmiş yapan şeyin ne olduğunu burada görüyorsunuz. Yoksulların bile araba alabilmesi değil, varlıklı olmak. Zenginlerin bile toplu taşıma kullanması. Bizi diğer ülkelerden ayıran şey maalesef bu. Yoksa toprağa, ağaca, doğaya olan sevgiyi taşıyan birey dünyanın her yerinde dünyanın bütün kuşlarını sever, bütün ağaçlarından huzur bulur. Bunu çocukluğundaki 29 Ekim törenlerinde Vatan Caddesi'nden geçen tankları, askerleri, bandoları izlerken coşkuyla ağlayan küçük bir çocuk olarak söylüyorum.

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram
    • RE: ABD'ye Yeni Taşınmış Göçmen Olmayan Kişilerin Tecrübeleri

      NYC'de yaşayıp gıda sektöründe iş yapmak isteyenler için gıda koruma sertifikası alabileceğiniz online ücretsiz kursun linkini paylaşmak isterim.

      Food Protection: Free Online Training - NYC Health

      burada 15 derslik bir içerik mevcut, dersleri bitirince online görüşmeyle bir sınava giriyorsunuz, sadece sınav ücretli, (24.5 usd). sınavı geçtiğinizde bulunduğunuz adrese üzerinde fotoğrafınızın olduğu gıda koruma sertifikanızı gönderiyorlar. bu sertifika iş yapmayı düşünenlerin almak zorunda olduğu bir belge. kendi işinizi yapmayı düşünmüyorsanız bile iş başvurularında buna sahip olmanız sizi diğer adaylardan birkaç adım öne taşıyor. her türlü vize durumundan bağımsız kursa katılabilirsiniz.

      posted in Amerika Birleşik Devletleri'nde Yaşam
      Alper Bayram
      Alper Bayram