Part 5
Amerika'daki ilk W2 işime pazartesi günü öğleden sonra başlamış oldum böylece. Kısaca benden neler beklendiği, şirketin genel düzeni, yapmam gerekenleri konuşarak ve eğitimlerle ilk günüm -daha doğrusu ilk birkaç saatim- bitmiş oldu. Haftada 4 gün, günde 10 saat çalışma olan bir yerdi. Ev bakmak için bize bolca vakit tanırken arabam olmadan da para kazanmama olanak sağlayan bir işti. Arkadaşımla ise gelip arkadaşımla işe gidecektim. Bu fırsatı bana tanıdıkları için kendilerine minnettarım. Yeniden yokuşu tırmanmaya döndüğümü hissediyordum, şimdi güzel bir ev bulma vaktiydi.
İşten sonra birkaç ev baktık. Evler çok iyi değildi ama piyasa durmuş ve yeni ev gelmiyor gibiydi. Aralarından bizim için uygun olabileceğini düşündüklerimize bakıyorduk ama hep hayal kırıklığıydı sonuç. Hiç içimize sinen bir şey olmamıştı. Kotunun iyisine razı olmaya çalışıyormuşum gibi hissediyordum.
İlk haftam boyunca çalışırken iş çıkışları ev bakmaya devam ediyorduk. Çarşamba iş çıkışı bir eve bakmaya gittik. Ama oraya gitmeden gördüm ki bir önceki hafta baktığımız ama aynı sokakta başka bir ev görünce hızla yön değiştirdiğimiz eski evin -mavi evin- fiyatı 10bin dolar düşmüş ve Pazar günü yine open house olacakmış. Bu durum beni heyecanlandırdı açıkçası. Bu kadar kısa sürede fiyatı düşen ve 2.ye open house olan ev daha önce hiç görmemiştik. Hem ev alınabilirdi hem de pazardaki diğer evler için umut vermişti bu durum bana.
O gün bakmaya gittiğimiz eve vardık. Emlakçımız bizden biraz sonra geldi. O gelene kadar eve dışından biraz baktığımızda umut vaat edici görünüyordu ama ev biraz küçük gibiydi. Garaj ve ev aynı boyuttaydı. Garaj da normalden çok büyük bir garajdı, belki o yüzden ev göreceli olarak bize küçük gelmiş olabilir diye düşündüm. Emlakçı gelince ilk iş garaja baktık, çok büyük ve çok bakımlıydı. O zamana kadar gördüğümüz en iyi garajdı. Muhtemelen garaj olarak değil, atölye olarak kullanılmıştı. Tavanında bile bir sürü ışık ve neredeyse her yerde elektrik vardı. Daha sonra 3 odalı olduğu iddia edilen evin içine girip gezinmeye başladık. İddia edilen diyorum çünkü evin üst katında odamsı bir şey vardı. Muhtemelen oraya oda yapmaya başlanmış ama daha sonra ne olduysa vazgeçilip yarım bırakılmış ve o şekilde oda diye saymışlar. İnşaat malzemeleri bile odada duruyordu hala. Herhalde kendin yap kendin otur modeli bir oda olarak düşünülmüş 🙂 Evin içinde gerçekten iğrenç bir koku vardı. Mutfaga mutfak demek için küçük bir tezgah konmuş ve beyaz eşyalar saçma sapan bir şekilde sağa sola bırakılmış. Oda boyutundan bile küçük bir salon ve ondan bile küçük bir odası vardı. O odanın içersinde de gömme dolap desem değil, giyinme odası desem hiç değil bir alan vardı. Biz belki 3. oda çok iyidir diye evin içerisinde 3. odayı aradık ama bulamadık. Gerçekten 3 odalı diye ilana verilmiş evin 3. odası yoktu. Ya da o dolabimsi seyi de odadan saymislardi. Keşke evi sadece garaj olarak satsalardı. O muhteşem garaja bu ev hakaret gibiydi.
Dışarısı soğuktu, kar yağıyordu. Emlakçımızla 10 bin dolar fiyat düşen evi, mavi evi konuşmak istiyordum. İçinde bulunduğumuz ev öyle kötü kokuyordu ki, dışarıda soğukta konuşmak istemesem de içeride de konusmayi kısa tutmak zorunda kaldık. Emlakçımız da o evi takip etmiş ve fiyatının düştüğünü o da görmüş. Ondan sonra baktığımız her evi onunla kıyasladığımızı o da fark etmiş, aynı dili konuşmamamıza rağmen 🙂 Evin fiyatının 149,900 dolara düştüğünü, teklif vermek istediğimizi ama alabileceğimizin çok üstünde teklif vermek istemediğimizi söyledim. Eve bir teklif olmadığını düşündüğümü çünkü birkaç günde 10 bin fiyat düştüklerini ve hemen yeniden open house yaptıklarını, hem acil satmak istediklerini hem de 145 bine bile teklif almadıklarına inandığımı söyledim. Ama biz 140 teklif edersek ve biri 143'e falan alırsa üzülürüm açıkçası dedim. Emlakçımız kademeli teklif verebileceğimizden bahsetti. Tam olarak aradığım şeydi. Belirli bir aralık olarak teklif verip, o aralıkta baska bir teklif geldiğinde, bizim teklifimizin, o gelen teklifin 1000 dolar üstüne olacağı bir sistem. Peki teklifi yükseltmek için teklif almayi beklerlerse? diye sordum ve zaman kısıtı koyacağımızı, bu durumda genelde 10 gün süre verildiğini söyledi. Emlakçımız daha mesleğinde yeni olsa da egolu biri değildi, böyle ciddi bir mevzu olduğunda bir bilene danışmayı iyi biliyordu. Açıkçası böyle olması benim daha çok hoşuma gitmişti cunku birden fazla kisiyle calisiyor ama sadece iclerinden en sevdigimle iletisim kuruyor gibiydim. 137-143 arası teklif vermek istediğimizi söyledim. Teklif vermeden önce iş arkadaşlarına danışacağını söyledi. Ertesi gün yeniden konuşmak üzere o kötü kokulu evden bayılmadan önce ayrılmış olduk böylece.
Perşembe günü iş arkadaşlarına danıştıktan sonra bize dönüş yaptı. İş arkadaşları teklif süresini 3 gün vermemizi önermişler. Ev open house olup yeni teklifler almadan önce bizim teklifimizin süresi bitiyordu yani. Benim de aklıma yatan böylesiydi aslında ama sure cok kisa olur diye dusunup soylememistim. Çünkü evin uzun surecte, ozellikle open house olduktan sonra teklif alabileceğini düşünüyordum. Perşembe günü 137-143 bin araligi olan teklifimizi yazdık ve gönderdik. Ev arama sürecinde ilk teklifimizi göndermiş olduk ve 3 gün içerisinde ilk cevabımızı alacaktık. Heyecanlıydık, sabırsızdık… Birkaç saat geçti ve cevap geldi bile. Teklifimize karşı teklif vermişler, ellerinde teklif olmamasına rağmen 143 bin verirseniz tamamdir demişler. Ben de pazarlığa oturduk demek ki 140'ta, ortada buluşacagiz diye tahmin ettim. Emlakçımıza, biz de karşı teklif verebiliyor muyuz dedim, tabi ki dedi. Arkadaşım patronuna ve müdürüne sordu. Onların düşüncesini merak ediyor, onların tecrübesine güveniyordu. Sonuçta ilk kez teklif vermiştik ve teklifimiz aslında kabul edilmişti. Arkadaşım düşük bir teklif vererek karşı tarafı gücendirmek ve teklifi baltalamak istemiyordu. Müdür ve patron bu durumun çok normal olduğunu 140’ın orta yol olduğunu ve gücenecek bir teklif olmadığını söylediler. Onlar da benim düşündüğüm gibi düşünüyordu. 139,999 olarak karşı teklif yaptık. Çift sayı sevmediğim için 140 teklif etmek istemedim ve emlakçımıza da amacımızın onları gücendirmek olmadığını, takıntılı bir insan olduğumu açıklamasını özellikle rica ettim. Ama teklife öncekine göre bir şey ekledim: Evde gördüğümüz her şey evde kalacak. Gördüğümüz o tatlı piyano özellikle dikkatimizi çekmişti. Evdeki tamir aletleri ve özellikle bahçe malzemeleri bizi en azından bir süre masraftan kurtarır, idare edilebilir ürünlerdi. Ayrıca evdeki eşyalardan garaja koydukları arasında rengini ve tarzını hiç sevmesem de sehpa, sandalye, koltuk vardı. Bahçede bahçe mobilyası vardı bir süre idare edebilecektik. Zaten bomboş evi 137’ye almis olsak bile tüm bu malzemeleri alsak 140’a gelir diye düşünerek teklifi yeni eklentileriyle yapmıştık. Satıcı birkaç saat içerisinde teklifimizi kabul etti. Tüm eşyalar bize kalacak ve 139,999 ödeyecektik.
Sonunda bir hayal gerçek oluyor gibiydi. O günün nasıl geçtiğini ne arkadaşım ne de ben anlamadık. Heyecanlı, mutlu, umutluyduk. O ev sanki en başından beri olması gereken ev oymuş gibi hissettiriyordu. O ev sayesinde iş bulmuştum çünkü. Ama merak ettiğim bir şey vardı, Pazar günü ev yine open house olacak mıydı? Bizimkinden iyi teklif gelse ne olacaktı? Endişelerimi emlakçıma dile getirdim. Ev yine open house olabilir ama yeni ve daha yüksek teklif gelse bile sizin teklifiniz kabul edildiği için siz öncelikli olacaksınız dedi. Biraz rahatladım ama yine de içimi kemiren bir kurt yok değildi 🙂 Yokuşumu tırmanmaya devam ediyordum, yavaş ve emin adımlarla.