23 Haziran Cuma günü sabah 9'da mülakatımız vardı. Tüm belgeleri çoktan tamamlamıştım. 2002 ve 2022 yıllarındaki iki boşanma sürecime dair mahkeme evrakları, 4 yıl Irak'da çalıştığım için Irak büyükelçiliğinden aldığım adli sicil belgesi (bunun nasıl yapılabileceğini farklı ülkelerden adli sicil belgesi almakla ilgili konu başlığı altında yazdım), yine Cezayirde 11 ay 10 gün çalışmış olduğum için, her ihtimale karşı oradan aldığım adli sicil belgesi (bu konuyu da aynı şekilde paylaştım), askerlik durum belgesi, bir lisans ve iki yüksek lisans diplomam, yine gelen belge listesinde olmasa da ABD'ye girince lazım olacağından eski eşimden almış olduğum muvafakatname ve noter tasdikli ve apostilli tercümesi, oğlumun ve benim nüfus kayıt örnekleri (üç dilde olması sebebiyle hem formul a, hem de vukuatlı nüfus kaydı) belgelerimizi dosyaladık.
İstenirse yanımızda olsun diye bazı ilave belgeler de götürdük ama gerek kalmadı.
Ankarada Royal Sweet diye bir otelde kaldık. Hem fiyat olarak uygun, hem elçiliğe yakın, nitelik olarak da fena olmayan bir otel. Fiyat performans oranını beğendiğimi söylemeliyim.
Mülakat sabahı elçiliğin önüne 7:20 gibi gittik. 8:00 gibi içeri almaya başladılar. İlk biz girdik oğlumla. İçeri girdikten sonra bize hem sıra numaramızı verdiler, hem de okumamız için red gerekçelerini belirten kağıdı okuttular.
Vize ücretlerimizi yatırdık kişi başına 330’ar dolar olarak.
Ardından beklemeye başladık. Numaramız ilk yandığında, evraklarımızı teslim etmek üzere ilgili bankoya gittik. İyi Türkçe konuşan Amerikalı bir hanımefendi bizden belgelerimizi aldı. Adli sicil belgelerini verirken, ‘Cezayirde 12 ay’a yakın kaldığım için adli sicil belgesi yine de aldım’ diye ifade ettim. O belgeyi de istedi hanımefendi. Diplomayı sordu. Üç diplomam var, hepsini veriyorum deyince, en sonuncusu lütfen dedi. Ben de Liverpool üniversitesinde yaptığım yüksek lisans diplomamı ve kopyasını uzattım. ‘İngilterede ne kadar kaldınız?’ diye sordu. ‘Yüksek lisansı online yaptım. O yüzden eğitim için kalmadım. Sadece birkaç kez kısa süreli ziyaretlerim oldu’ diye ifade ettim. ‘İngilizce biliyorsunuz o zaman’ dedi. ‘Evet’ diye yanıtladım. ‘O zaman mülakatınız ingilizce olacak’ dedi. ‘Uygundur’ diye yanıt verdim. Ve tekrar sıramıza geçip beklemeye başladık.
Mülakat için numaramız çıkınca, sarışın gözlüklü beyefendi ile mülakata başladık.
Önce doğru bilgilendirme yapacağımıza dair yemin ettik. Akabinde her iki elimin parmak izleri ile, oğlum için de sol elimin parmak izlerini verdim.
Belgelere bakmaya başladı tek tek. Boşanma belgesini vermişsiniz dedi. ‘Evet, fakat iki boşanmam var. İkisini de orada bulabilirsiniz’ dedim. Burada anladığım kadarıyla bir kafa karışıklığı yaşadı ve oğlumun üvey olup olmadığını, hangi evliliğimden olduğunu sordu. Öz oğlum olduğunu, ikinci evliliğimde doğduğunu söyledim.
İngiltere burada da konu oldu. Aynı açıklamayı yaptım. Türkiyede eğitimim olup olmadığını sorguladı. Türkiyeden de bir lisans ve bir master derecem olduğunu söyledim.
Irak ve Cezayirde niçin kaldığımı sordu.
Petrol ve Doğalgaz projelerinde Elektrik ve Enstrümantasyon mühendisi olarak görev yaptığımı, bu ülkelerde de bu sebeple kalmış olduğumu ifade ettim.
Amerikada nerede yaşayacağımı sordu. Tabii ki Houston, petrol ve doğal gazın merkezi orada çünkü dedim. Ne iş yapacağımı sordu. Burada yaptığım işi aynen devam edeceğim dedim.
Tekrar ‘Burada ne iş yapıyordunuz?’ diye sordu. Önceki açıklamayı aynen tekrarladım.
Akabinde ‘Vizenizi onaylıyorum, bayramda çalışmıyoruz. O yüzden pasaportlarınız bayram sonrasında vize basılarak gelir, biraz gecikeceği için merak etmeyin’ dedi. Diplomalarımızı aldık ve oradan çıktık.
Oğlumun yüzündeki sevinç ifadesi sebebiyle elçilikteki bütün görevliler hayırlı olsun dileklerini ilettiler.
Ankarada bir gün daha kaldık, akraba ziyareti, eski iş arkadaşları vs görüşmesi sonrası, Cumartesi günü İstanbul’a döndük. İkimiz de son derece mutlu ve heyecanlıydık.
Bayramın bittiği gün artık heyecanla PTT’den mesaj gelmesini beklerken, onun yerine elçilikten gelen bir e-posta ile benden word formatındaki ‘DS-5535’ formunu 20 gün içinde doldurup göndermem istendi.
Hem Uğur bey ile yazıştım, hem konuyu araştırdım. Uğur bey’in de tavsiyesiyle formu aynı gün içerisinde doldurup gönderdim. Bu formun işlemlenmesinin birkaç haftadan başlayıp aylara uzayan süreçleri olabileceğini öğrendim. Açıkçası bende ve oğlumda bir hayal kırıklığı ve endişe oluştu. Endişemin kaynağı, işlemin 30 Eylül tarihine kadar tamamlanmaması halinde hakkımızı kaybedecek olmamızdı.
Araştırmanın olumsuz sonuçlanmasını gerektirecek bir durumumuz yok elbette. Bu sebeple bir endişe taşımıyorum. Fakat süreç ne kadar alacak, bu bir merak konusu.
Ve yaptığım araştırmaların yanı sıra, Brit Simons ve bir göçmen avukatı ile yaptığım görüşmelerde yapabileceğim tek şeyin beklemek olduğunu, süreci hızlandırma şansının pek olmadığını öğrendim. Yine de birkaç hafta sonra ABD büyükelçiliğine bir e-mail yazıp göndererek konunun aciliyetini hatırlatıp, durumu soracak bir e-posta atacağım. Gelişmeleri de tekrar paylaşacağım.
Şu anda beklemek dışında yapabileceğimiz birşey yok.