Üyelik oluşturma ve foruma giriş konusunda sorun yaşayan üyelerimiz [email protected] adresine email gönderebilirler!

  • Herkese merhabalar, İstanbul'da yaşıyorum 18 yaşındayım.üniversite sınavına hazırlanıyorum ve hedefim iyi bir üniversitede işletme okuduktan sonra Amerika'da mba yapmak.fakat mba programını bitirdikten sonra orada kalıcı olabilir miyim veya bunun olasılığı nedir gibi sorular var sürekli aklımda.mba sonrası iş bulmanın zorluğu nedir,kalıcı olabilmek için ne gibi şartlar gerekir vs. hakkında bilgisi veya tecrübesi olan varsa yararlanmayı çok isterim.şimdiden teşekkürler 🙂


  • @Bilalcan Selamlar, saygılar. Amerika'da MBA yapmış, ama kalıcı olamamış biri olarak, objektif tecrübelerimi ve subjektif tavsiyelerimi paylaşıyorum.

    MBA'de iş tecrübesi şartı olmasına rağmen, mevcut iş tecrübelerimi abartıp, olduklarından önemliymiş gibi gösterek programa kabul aldım. Sınıfta benim gibi yapan başka Türk arkadaşlar da vardı (Ben dahil, 4 adet). Gerçekten ve oldukça değerli iş tecrübeleri olanlar da vardı (2 adet). MBA'den en iyi verimi, gerçekten ve oldukça değerli iş tecrübeleri olan arkadaşlar elde ettiler. O iş tecrübesi şartının orada olmasının bir nedeni olduğunu, bizzat yaşayarak tecrübe ettim. Benim (ve 3 arkadaşım) gibi şartı esnetmeye çalışmaktansa, lisans eğitiminizden sonra Türkiye'de yeterli süre çalışıp, o şartın hakkını vererek, içini doldurduktan sonra MBA'e başvurmanızı tavsiye ederim.

    Ben ve MBA'den sonra Amerika'da kalıcı olamayan diğer arkadaşlar, kendimize, General Management, Marketing, (teknik becerilerle içini dolduramadığımız) Information Systems gibi, okuması nispeten eğlenceli ve bitirmesi nispeten kolay specialization'lar seçmiştik. Amerika'da kalıcı olan arkadaşlar ise, ellerini taşın altına koyup, Amerika'da ihtiyaç duyulan alanlara yöneldiler. Bizim okuldan, dönemden ya da sınıftan olsun ya da olmasın; MBA mezunu olup da, Amerika'da kariyer sahibi olmayı başaran arkadaşlar (sonuncusu hariç), hep matematik ağırlıklı (sonuncusu biyokimya ağırlıklı), nispeten teknik alanlara yoğunlaşanlar arasından çıktı (İlki, eşi Türk olan bir Amerikalı; kalanların hepsi Türk):

    Lisansını hangi okul ve bölümde aldığını bilmediğim arkadaş, Pace'te Accounting üzerine MBA yaptı. CPA sertifikası aldı. Deloitte'ta Auditor, Senior Auditor, Manager, Senior Manager; Goldman Sachs'te Senior Manager, Vice President'lık yaptı. İki çocuk sahibi olduktan sonra, çalışma saatlerinin daha uygun olduğu Federal Reserve Bank of New York'a geçti.

    Lisansını İTÜ Makine Mühendisliği'nden alan arkadaş, SDSU'da Operations Management üzerine MBA yaptı. Solar Turbines'de Project Engineer, Project Manager olarak çalıştı. Ortağıyla birlikte, kendi e-ticaret şirketlerini kurdular. 3 yıl arka arkaya, Amerika'nın en hızlı büyüyen ilk 5000 şirketi arasına girdiler.

    Lisansını İTÜ Makine Mühendisliği'nden alan başka bir arkadaş, USD'de Supply Chain Management ve Finance üzerine MBA, yine USD'de E-Commerce üzerine Masters in Information Technology yaptı. Önce senelerce bir fintech şirketi olan Intuit'te çalıştı. Sonra bir üstteki arkadaşla ortak e-ticaret şirketi kurdular. Aynı başarıyı paylaştılar.

    Lisansını Boğaziçi Makine Mühendisliği'nden alan arkadaş, SDSU'da Entrepreneurship üzerine MBA yaptı. Bir ve iki üstteki arkadaşların genel müdürü oldu.

    Lisansını İTÜ Endüstri Mühendisliği'nden alan arkadaş, SDSU'da Operations Management üzerine MBA yaptı. Toyota'da Planning Engineer, Novartis'te Planning Leader, Kraft Foods'da Planning Manager olarak çalıştı. Sonra kendi isteğiyle memlekete dönüp, Ülker'de Supply Chain Director oldu.

    Lisansını Yeditepe Kimya Mühendisliği'nden alan arkadaş, Rochester'da Finance üzerine MBA yaptı. Wyndham Worldwide'da Business Analyst, Heineken'da Business Analytics Manager olarak çalıştı. Şu an Verizon'da Business Intelligence Manager.

    Lisansını Bilkent Yönetim ve Bilişim Sistemleri'nden alan arkadaş, Cal State Fullerton'da Information Systems üzerine MBA yaptı. Kelley Blue Book ve Pacific Life'ta Business Analyst olarak çalıştı. Şu an Mattel'de Lead Business Analyst.

    Lisansını Mimar Sinan İstatistik'ten alan arkadaş, University of Western Georgia'da Accounting üzerine MBA yaptı. Bir Türk şirketinin New York'taki mağazasında Satış Temsilcisi olarak işe başladı. Zaman içinde, önce aynı mağazanın Satış Müdürü, sonra Ülke Satış Müdürü, sonra Ülke Müdürü, son olarak da Dünya Başkanı oldu (Türk patron, Türkiye'de, Türkiye'deki faaliyetleri yönetiyor. Arkadaş, Amerika'da, dünyanın geri kalanındaki faaliyetleri yönetiyor).

    İngilizce'yi önce SDSU ALI, sonra adını hatırlamadığım ucuz bir dil okulunda öğrenen, ön lisansını General Education üzerine Grossmont College'dan, lisansını Computer Science üzerine Cal State San Marcos'tan alan arkadaş, Southern States University'de Information Systems üzerine MBA yaptı. San Diego'nun çizgi altı dijital ajanslarında, lisansını aldığından beri Web Designer, yüksek lisansını aldığından beri Web Designer ve Social Media Specialist olarak çalışıyor.

    Lisansını Boğaziçi Moleküler Biyoloji ve Genetik'ten alan arkadaş, SDSU'da Health Services üzerine MBA yaptı. Regulatory Affairs Certification sertifikası aldı. Uzun yıllar, Amerika'daki ilaç şirketlerinde Regulatory Affairs Specialist'likten Regulatory Affairs Manager'lığa uzanan görevler yaptıktan sonra, şu an Parallaxis Consulting Group'ta Senior Regulatory Affairs Consultant.

    Biden'ın göçmenlik reformu tasarısındaki ana başlıklardan birinin "ABD'deki üniversitelerden STEM alanlarında yüksek derece alan kişilerin green card almasının kolaylaştırılması" olduğunu da düşünürseniz, mümkünse, hem lisans, hem MBA specialization'ınızın, matematik ağırlıklı, teknik bir alan olmasını tavsiye ederim.

    Zaten (dünyanın her yerinde aşağı yukarı aynı şekilde yapılan = evrensel) pozitif bilim ağırlıklı teknik bir alandan mezun olup, yeterli tecrübeye de sahip olmanız halinde, dünyanın hiçbir yerinde önünüzde durabilecek bir güç tanımıyorum.

    Akademik ve göçmenlik yaşamınızda başarılar...


  • @Bilalcan "Kalıcı olma olasılığı" ile ilgili de, başka bir başlık altında paylaştığım ve yine şahsen yaşanmış, somut, objektif gözlemlerime dayanan aşağıdaki yazıma bir göz gezdirmenizi öneririm. Saygılar...

    https://yesilkartforum.com/forum/topic/3430/dv2022-bekleme-odası/2494?_=1611431358103


  • @kingocali öncelikle yazdığınız uzun ve detaylı cevap için gerçekten çok minnettarım.bu süreci birebir deneyimleyip gözlemlemiş birinden dinlemek beni çok tatmin etti.diğer yazınıza da mutlaka göz atacağım.son olarak bir şey sormak istiyorum.dediğiniz gibi sayısal ağırlıklı bölümlerin mezunları iş dünyasında daha çok tercih ediliyor.bölümüm eşit ağırlık olduğu için seçebileceğim bölümlerden bazıları; işletme,ekonomi, yönetim bilişim sistemleri.siz olsanız,bu bölümlerden hangisini tercih ederdiniz? Tekrardan teşekkürlerimi sunuyorum,saygılar..


  • @Bilalcan Rica ederim.

    Bahsi geçen bilimlerin atası Ekonomi. İşletmelerin ekonomisi önem kazandıkça, İşletme, Ekonomi'den türemiş bir bilim dalı. İşletmelerde bilişim sistemlerinin kullanımı ve önemi arttıkça, Yönetim ve Bilişim Sistemleri, İşletme'den türemiş bir bilim dalı. Hangisinin seçilmesi gerektiği sorusuna verilecek cevap, sizin "sınırlı kaynakların en iyi şekilde yönetilmesi" sorunsalını hangi ölçekte ele almak istediğinizle doğrudan alakalı. Ülkeler, bölgeler (Makroekonomi), toplumlar, sektörler (Mikroekonomi) bazında ele almak istiyorsanız, Ekonomi; işletmeler (General Management), işletme tedarikçileri (Supply Chain Management), işletme müşterileri (Marketing), işletme departmanları (Management & Organization / Organizational Behavior), işletme çalışanları (Human Resource Management) bazında ele almak istiyorsanız, İşletme; İşletme biliminin gereklerini, dijital ortamda simüle, optimize, opere ve rapor etmek istiyorsanız, Yönetim ve Bilişim Sistemleri.

    Ekonomi mezunu, tam bir "generalist" oluyor. Çalışabileceği alanlar daha geniş, daha fazla (muhasebecilikten borsacılığa, kamu yönetiminden diplomatlığa kadar). İş bulması daha uzun sürebilir; iş güvenliği daha az olabilir. Yönetim ve Bilişim Sistemleri mezunu, tam bir "specialist" oluyor. Çalışabileceği alanlar daha sınırlı (Bilişim sistemlerini süreçlerinde yoğun olarak kullanan bir işletmede çalışacak). İhtiyaç büyük olduğu için, günümüz şartlarında iş bulması daha kısa sürer; iş güvenliği daha fazla olur. Benim son derece şahsi ve subjektif görüşüme göre, İşletme hem yeterince genel, hem de yeterince özel olduğu için, en optimali; en güvenlisi. Yalnızca lisans okuyacak olsaydım, İşletme tercih ederdim.

    Ancak siz MBA yapmakta kararlı görünüyorsunuz. Aynı şeyleri iki kere okumanın faydası sınırlı olacağı için, lisansta Ekonomi, yüksek lisansta İşletme sizin için mantıklı bir seçim olabilir. Ekonomi, İşletme, Finans mezunlarına MBA diplomasını daha kısa sürede veren okullar mevcut (Ekonomi, Finans derslerinden muaf tutup, bir senede MSBA (Master of Science in Business Administration) diploması veriyorlar). Bu, daha ekonomik bir seçim ve hayata atılmanın daha kısa bir yolu olabilir.

    Yine de, kendini geliştirmenin sınırı olmadığı için, Ekonomi - İşletme Çift Anadal seçeneğini değerlendirmekte fayda olabilir. Biri okunurken / okunduktan sonra, diğeri Açıköğretim'den bitirilebilir. Uzmanlaşma işi, yüksek lisans seviyesine bırakılabilir. Burada da belirleyici faktör, sizin kendinizi ne kadar zorlamak istediğiniz ve zorlamaya başladıktan sonra ne kadarına dayanabileceğiniz olacaktır.

    Seçiminizi etkileyecek değişkenler çok fazla olduğu için, tek ve mutlak bir cevap vermek mümkün de, doğru da değil. Bu yüzden, onun yerine, bütün ihtimalleri önünüze sermek istedim. Zaten bizim ülkede istediğiniz bölümü kazanacağınızın bir garantisi de yok. Bu sebepten, ben olsam, hem Ekonomi, hem İşletme yazar (yüksek lisans da planladığınız için, bu aşamada Yönetim ve Bilişim Sistemleri gibi uzmanlık alanlarına girmez), önce nereye yerleşebildiğime bakar, yol haritamı ona göre çizerdim. Hangisini kazanırsam, diğeriyle Çift Anadal yapmaya çalışır, olmuyorsa, diğerini Açıköğretim'den almaya çalışır, olmuyorsa, okul bittikten sonra işe girip, MBA için tecrübe biriktirirken Açıköğretim seçeneğini zorlardım.

    Son olarak, birini kazanmışken, diğerini zorlamamın sebebini de kısaca açıklayayım: İnsanın hayatı iyi mi gidecek, kötü mü gidecek, ne zaman iyi, ne zaman kötü gidecek, ne kadar iyi, ne kadar kötü gidecek; bilmenin imkanı yok. Kendinizi ne kadar çok geliştirirseniz, ihtimalleriniz ve şansınız o oranda artar. O yüzden, yaşınız genç, enerjiniz bolken, kendinizi zorlayıp, hayatınızın erken yıllarında mümkün olduğunca çok donanım edinmeniz önemli.

    Sebebini de, Amerika'da benimle aynı sınıfta MBA yapmış, ama kalıcı olamamış üç örnekle açıklayayım (Olumlu örnekleri daha önce vermiştim. Üç örnekten biri de benim):

    ODTÜ Fizik + SDSU MBA --> İşsiz
    İTÜ Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği + SDSU MBA --> İşsiz
    İstanbul Üniversitesi Makine Mühendisliği + SDSU MBA + İstanbul Üniversitesi MSc in Marketing Management --> İşsiz

    Yaşlar 42 ile 46 arasında değişiyor. Allah'tan hepimiz aileden varlıklıyız da, hiçbirimiz sıkıntı çekmiyoruz.

    Umarım aydınlatıcı ve faydalı olabilmişimdir...


  • @kingocali tekrardan teşekkür ederim yanıtınız için.evet, yeterince aydınlanmış oldum internette yüzeysel bilgilerden fazlasını bulamamıştım.dediğiniz gibi mba yapılacaksa üniversitede ekonomi lisansı bitirmek işletmeye göre daha mantıklı,sınav sonucuma göre bir yol çizmek kaldı artık.uzun uzun yazmanıza karşılık böyle kısa yazınca mahcup olmuyor da değilim açıkçası 🙂 ilgi alakanız için tekrardan çok teşekkür ediyorum, yazdıklarınızı abi tavsiyesi olarak alacağım.saygılar..


  • @Bilalcan Rica ederim. Yardımcı olabildiysem, ne mutlu.

    Madem çoğu zaman olduğu gibi boşa konuşmuyorum, o zaman, son olarak, önümüzdeki 25 sene boyunca artan miktar ve oranda ihtiyaç duyulacak (İşletme eksenli) uzmanlık alanlarını da ilginize sunayım. Duruma göre, lisans ve / veya yüksek lisans ve hatta doktora için aklınızda bulunsun.

    Supply Chain Management: Ticaretin hızla evrilmekte olduğu hal olan "Çok sayıda farklı tedarikçiden gelen, çok sayıda farklı kategoride, çok sayıda farklı ürünü, e-ticaret portalları üzerinden gelen online siparişler üzerine, en kısa zamanda, en düşük maliyetle, eksiksiz ve hasarsız olarak son kullanıcıya ulaştırma (ve iade halinde, tam tersi)" misyonunu en verimli ve en karlı şekilde yerine getirmek için yapılacak analizler, simülasyonlar, optimizasyonlar, operasyonlar ve raporlamaların (ve bu aşamaların mükemmele ulaşıncaya = sonsuza kadar tekrarı) tümü bu kapsama giriyor. Hangi ürün, hangi tedarikçiden, ne zaman, hangi fiyata alınmalı; hangi taşıyıcıya, ne zaman, hangi fiyata taşıtılmalı; hangi müşteriye, ne zaman, hangi fiyattan satılmalı sorularının en optimal şekilde cevaplanmasını kapsıyor. Bu işte iyi ve kalıcı olmak için, tedarik zinciri oyuncularını (tedarikçi, üretici, toptancı, perakendeci, son kullanıcı), arz ve taleplerini tanımanın, onlarla verimli, karlı, sürdürülebilir kişisel ve kurumsal ilişkiler kurmanın yanında, bu işi önümüzdeki 25 yıl boyunca da yapabilmek için, istatistik, istatistik programları, simülasyon, simülasyon programları ve ERP programları bilmek / öğrenmek gerekiyor.

    Operations Management: Endüstri mühendisleriyle rekabete girmek pahasına (Üretim, İşletme Fakültesi'nde de bir ana bilim dalıdır), ürünlerin, en verimli ve en karlı şekilde üretilmesi için yapılacak analizler, simülasyonlar, optimizasyonlar, operasyonlar ve raporlamaların (ve bu aşamaların mükemmele ulaşıncaya = sonsuza kadar tekrarı) tümü bu kapsama giriyor. Hangi hammadde ve / veya ara ürün, hangi tedarikçiden, ne zaman, hangi fiyata alınmalı; hangi üretim yöntemleri ve / veya süreçleriyle, ne zaman, hangi maliyetle üretilmeli; hangi müşteriye, ne zaman, hangi fiyattan satılmalı sorularının en optimal şekilde cevaplanmasını kapsıyor. Bu işte iyi ve kalıcı olmak için, üreticinin özelliklerine ve kapasitesine, ürün ağaçlarına, üretim yöntemleri ve / veya süreçlerine, piyasadaki arz ve talep trendlerine hakim olmanın, tedarikçi ve müşterilerle (üreticinin tercihine göre, "müşteriler", toptancılar ve / veya perakendeciler ve / veya son kullanıcılar olabilir) verimli, karlı, sürdürülebilir kişisel ve kurumsal ilişkiler kurmanın yanında, bu işi önümüzdeki 25 yıl boyunca da yapabilmek için, istatistik, istatistik programları, simülasyon, simülasyon programları ve ERP programları bilmek / öğrenmek gerekiyor.

    Business Analysis / Intelligence: Müşteri şikayetleri, müşteri talepleri, müşteri anketleri, müşterilerle yapılan focus group'lar, bayi şikayetleri, bayi talepleri, bayi anketleri, bayi toplantıları, CRM programları, sosyal medya, son kullanıcı tarafından kullanılmakta olan cihaz ve makinelerin IoT vasıtasıyla üreticiye gönderdiği geri bildirimler gibi veri kaynaklarından toplanan verilerin, müşteri şikayetlerinin ne olduğu, müşteri taleplerinin nereye gittiği, ürünün neye evrilmesi gerektiği, iş modelinin nasıl değişmesi gerektiği, işin nereye varması gerektiğiyle ilgili, üzerinde karar verilebilir bilgiler haline getirilmesini kapsıyor. Bu işte iyi ve kalıcı olmak için, araştırma yöntemlerine hakim olmanın, müşteri ve bayilerle verimli, karlı, sürdürülebilir kişisel ve kurumsal ilişkiler kurmanın yanında, bu işi önümüzdeki 25 yıl boyunca da yapabilmek için, CRM programları, sosyal medya takip, analiz ve raporlama programları, veri tabanı mimarisi, yönetimi, veri tabanı sorgulama programları, istatistik ve istatistik programları bilmek / öğrenmek gerekiyor.

    Accounting: Patronlar hesap, devletler vergi istediği sürece (insanlığın yaşam tarzında, avcı - toplayıcılıktan, tarım merkezli yerleşik düzene geçiş kadar köklü bir değişiklik olmadığı sürece) var olacak. İlgili ülkenin mevzuatını, şirket kullanıyorsa, ERP programını, artık her şey dijitalleştiği için, muhasebe programlarını, MS Office programlarını (ve / veya muadillerini) bilmek gerekiyor. Aslında dört işlem. Ama sorumluluğu ağır.

    Finance: Patronlar, ceplerindeki parayı harcamadan yatırım yapmak ve üretimde kazandıkları paralara da para kazandırmak istedikleri sürece (insanlığın yaşam tarzında, avcı - toplayıcılıktan, tarım merkezli yerleşik düzene geçiş kadar köklü bir değişiklik olmadığı sürece) var olacak. Finansman ve yatırım enstrumanlarına hakim olmanın, finansal hesaplama yöntemlerini bilmenin yanında, bu işi önümüzdeki 25 yıl boyunca da yapabilmek için, finansal analiz programlarını, kriptopara ve blockchain teknolojilerini öğrenmek gerekiyor.

    Emin olun, ilk paylaşımımda verdiğim olumlu örneklerin, ikisi hariç tamamı, bilmek / öğrenmek gerekiyor dediğim şeylerin (kendi alanlarıyla ilgili) tamamını bilir / öğrenmiş durumdadır. İki istisnadan birinin insan ilişkileri insan üstüdür; diğeri de zaten çizgi altıdır 🙂

    Son paylaşımımda olumsuz örnek olarak verdiğim, bilmek / öğrenmek gerekiyor dediğim şeyleri bilmeyen / öğrenmeyen, bilemeyen / öğrenemeyenlerin ise, biri Kuşadası'nda bir yandan çocuğuna bakıyor, diğer yandan kaptan kocasının seferden dönmesini bekliyor. Diğeri Datça'da bir yandan zıpkınla balık vuruyor, diğer yandan DV-2020 talihlisi olup, Trump Başgan memleketi göçmenlere kapatmadan önce Amerika'ya giriş yapıp, green card'ını cebine koyabilenlerden olduğu için, kara kara Amerika'da ne iş yapacağını düşünüyor. Sonuncusu ise, bir yandan kendine Erdek ya da Şarköy'de denize sıfır müstakil ev bakarken, diğer yandan DV-2021 sırası kendisine gelecek mi diye bekliyor. Amerika'da ne iş yapacağının kaygısı onda da yok değil 🙂


  • Kendimin 30 yıl önceki hali geldi gözümün önüne. Endüstri mühendisliği okumuş ama bankacı olmuş biri olarak nacizane tavsiyem, ne alan, bölüm, vs. seçerseniz seçin, sevdiğiniz işi yapın. Ya da daha doğrusu seveceğiniz bölümü okuyun. İş bulabilir miyim, kalıcı olabilir miyim, iyi para kazanabilir miyim, bunlar tabii ki önemli ve doğru sorular. Ama en önce, ben ne istiyorum, neyi seviyorum diye bir sorun kendinize. Sevmeden yapacağınız bir iş iyi para kazandırıyor olsa da, bir süre sonra hayattan soğursunuz. Yazdığınız bölümleri seviyor ve istiyorsanız, süper.
    Sayın Kingocali çok güzel yazmış. Kısaca 1. MBA yapacaksanız, işletme okumaya gerek yok. Ekonomi iyi bir seçim olur. 2. Çift anadal, eğer bu olmazsa, Açıköğretim'de ikinci üniversite olayı, çok iyi fikir. 3. MBA'deki uzmanlık alanınızı seçerken, lisansta daha sevdiğiniz veya başarılı olduğunuz dersleri de dikkate alın. 4. İngilizce bildiğinizi varsayıyorum. Mutlaka ikinci bir yabancı dil öğrenin. Ben 35 yaşında Rusça öğrendim. Hiçbir zaman geç diye düşünmeyin. 5. Önde olsanız dahi, olduğunuz yerde takılır kalırsanız, arkadan gelenler sizi geçer gider. Sürekli kendinizi geliştirin. 6. İş bulabilir miyim diye stres yapmayın. Verecek bir şeyleri olan için, alan her zaman bulunur.
    Bol şans ve başarılar.


  • @sensei73 Dediğiniz gibi bölüm seçerken maddi olanaklarındansa ben bu işi severek yapacak mıyım diye düşünülmeli.İşletme, ekonomi gibi bölümlere ilgim var.Fen derslerini hiç sevmiyorum diyebilirim.çap düşünüyordum ama zor olduğu için hep bir ihtimal olarak görüyordum,sizler açık öğretim dedikten sonra gayet mantıklı geldi.buraya yazarken pek bir ümidim yoktu açıkçası. "Aynen kardeşim iyidir yap","şimdiden bunları düşünme sınavına bak","işletme okunur mu git çalış tıp kazan" gibi genel geçer değersiz yanıtlar alırım sanmıştım.size ve @kingocali 'ye gerçekten teşekkür ederim.umarım hayatınızın geri kalanında her şey gönlünüzce olur 🙂 saygılar..


  • Karı - koca uzman hekim olan iki arkadaşım var. Koca Anestezi Uzmanı (Amerika'nın en çok kazandıran mesleği). Eşi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı (Amerika'nın en çok kazandıran 3. mesleği). İkisi de Türk (Bu detay birazdan önem kazanacak). Amerika'nın sağlık çalışanlarına en çok ihtiyaç duyduğu şu günlerde Amerika'ya gittiler. Hackensack, NJ'de Rus pastanesi açıyorlar. Sakın Tıp okuma kardeşim 😃

  • ⭐⭐⭐⭐⭐

    @kingocali @Bilalcan Tıp konusunda @kingocali katılıyorum. ABD'de çalışmak hayaliniz varsa Türkiye'de tıp okumayın. Hekim lisansı/denkliği almak çok zor, hatta yeni bazı değişiklikler nedeniyle imkansız denebilir.


  • @kingocali :)) abi zaten yurt dışı hayalim olmasaydı üniveristeyi fazla sallamazdım e-ticarete atılırdım.özellikle giyim sektöründe güzel gelir var.modern kölelik yapıp 3-5 kazanacağıma kendi işimin patronu olurum.


  • @sensei73, içinde söyledi: Amerika'da MBA yapmak?

    Kendimin 30 yıl önceki hali geldi gözümün önüne. Endüstri mühendisliği okumuş ama bankacı olmuş biri olarak nacizane tavsiyem, ne alan, bölüm, vs. seçerseniz seçin, sevdiğiniz işi yapın. Ya da daha doğrusu seveceğiniz bölümü okuyun. İş bulabilir miyim, kalıcı olabilir miyim, iyi para kazanabilir miyim, bunlar tabii ki önemli ve doğru sorular. Ama en önce, ben ne istiyorum, neyi seviyorum diye bir sorun kendinize. Sevmeden yapacağınız bir iş iyi para kazandırıyor olsa da, bir süre sonra hayattan soğursunuz. Yazdığınız bölümleri seviyor ve istiyorsanız, süper.
    Sayın Kingocali çok güzel yazmış. Kısaca 1. MBA yapacaksanız, işletme okumaya gerek yok. Ekonomi iyi bir seçim olur. 2. Çift anadal, eğer bu olmazsa, Açıköğretim'de ikinci üniversite olayı, çok iyi fikir. 3. MBA'deki uzmanlık alanınızı seçerken, lisansta daha sevdiğiniz veya başarılı olduğunuz dersleri de dikkate alın. 4. İngilizce bildiğinizi varsayıyorum. Mutlaka ikinci bir yabancı dil öğrenin. Ben 35 yaşında Rusça öğrendim. Hiçbir zaman geç diye düşünmeyin. 5. Önde olsanız dahi, olduğunuz yerde takılır kalırsanız, arkadan gelenler sizi geçer gider. Sürekli kendinizi geliştirin. 6. İş bulabilir miyim diye stres yapmayın. Verecek bir şeyleri olan için, alan her zaman bulunur.
    Bol şans ve başarılar.

    Kesinlikle katiliyorum. Ben de oncesinde bilgisayar okumus, sonrasinda yine bilgisayar ve network guvenliginde devam etmis birisi olarak, bu alanda calismak istemedigimden dolayi, finans uzerine MBA yaptim. Finance/Accounting/Auditing alaninda calismaktayim ve cok memnunum. Hangi alanda calismak istiyorsaniz, o alana odaklanmada fayda var.

  • ⭐⭐⭐⭐

    @kingocali, içinde söyledi: Amerika'da MBA yapmak?

    Karı - koca uzman hekim olan iki arkadaşım var. Koca Anestezi Uzmanı (Amerika'nın en çok kazandıran mesleği). Eşi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı (Amerika'nın en çok kazandıran 3. mesleği). İkisi de Türk (Bu detay birazdan önem kazanacak). Amerika'nın sağlık çalışanlarına en çok ihtiyaç duyduğu şu günlerde Amerika'ya gittiler. Hackensack, NJ'de Rus pastanesi açıyorlar. Sakın Tıp okuma kardeşim 😃

    Yaş 36. İngilizce sıkıntılı SDSU da yüksek lisans nasıl yaparım? Bu arada bilgisayar mühendisliği mezunuyum. Kredi 2.76 bilmem gerek var mı.


  • @denizci10 Öncelikle, pandemi yokmuş gibi cevap vermek durumundayım. Zira, pandemiden sonra işlerin nasıl yürüdüğüne dair en ufak fikrim yok. Umarım vereceğim bilgiler pandemiden dolayı güncelliğini çok kaybetmemiş olur ve işinize yarar.

    Sonralıkla, Amerika'da yaşın mevzu olduğunu hiç görmedim. Hatta, Amerika'ya 32 yaşında gelip, 33 yaşında dil okulu, 35 yaşında Grossmont College'da General Education alanında ön lisans, 39 yaşında California State University San Marcos'ta Computer Science alanında lisans, 43 yaşında Southern States University'de MBA bitiren, sonra da Amerika'da kalan arkadaşım var.

    En son olarak da, MBA başlığı altında yazdığınız için, MBA yapmak istiyormuşsunuz gibi; hangi alanda yüksek lisans yapmak istediğinizi belirtmediğiniz, ama hangi alanın mezunu olduğunuzu belirttiğiniz için, kendi alanınızda yüksek lisans yapmak istiyormuşsunuz gibi iki ayrı cevap vereceğim -- ki, zamanında düşünmediğim bir olasılık için, bir iterasyon daha yapmak zorunda kalmayalım.

    MBA yapmak istediğiniz varsayımıyla: SDSU'da ALI (American Language Institute) adında bir enstitü var. Çok geniş kapsamlı bir dil okulu. International Business English gibi, Teaching English as a Second Language gibi, Teaching English as a Foreign Language gibi programları olduğu için, 40'lı, 50'li yaşlarında bile öğrencileri var. ALI, English for Academic Purposes ve Pre-MBA programlarından birine (ya da ikisine birden) başvurur, program(lar)ı devamsızlık yapmadan ve başarıyla tamamlamayı, TOEFL ve GMAT zorunluluğunu oraya gittikten sonra yerine getirmeyi taahhüt ederseniz, SDSU'daki MBA programına şartlı kabul sağlıyor. Ona uygun bir I-20 yolluyor. Konsolosluk da, hem dil okulunu, hem de yüksek lisansı SDSU'da yapacakmışsınız gibi bir vize veriyor. İngilizce'deki "sıkıntı"nızın seviyesine göre, 1 dönemde mi, 2 dönemde mi halledersiniz; kendiniz karar verir, ona göre başvuru yaparsınız. Mesela, benim özel okuldan 7 senelik sağlam bir İngilizce temelim vardı. Ama hiç İngilizce pratiğim, hiç hayat tecrübem yoktu. Evimden, ailemden ilk kez uzak kalacaktım; tek başıma ilk kez yaşayacak, kendi işimi ilk kez kendim görecektim. Hem yeterli İngilizce pratiğini kazanmak, hem de geçiş dönemini nispeten hafif atlatmak için ALI'a iki dönem gitmeyi tercih ettim. Önce English for Academic Purposes (EAP), sonra Pre-MBA programlarına yazıldım (Şartlı MBA kabulüm, bunlarla birlikte geldi zaten). Pre-MBA'i beklemeden, EAP'nin sonunda TOEFL'a ve GMAT'e girdim. İkisini de ilk denememde hallettim. Pre-MBA'e kafam rahat gittim. Ertesi dönem de, tüm şartları sağlamış olduğum için, direkt MBA'e başladım. ALI, GMAT skoru 540'ın (SDSU'nun MBA programına girmek için gereken minimum skor. Ortalama 610) altında olan, ama devamsızlığı olmayan, ödevlerini zamanında ve eksiksiz teslim etmiş, çalıştığı, çabaladığı her halinden belli olan öğrencileri için, SDSU Graduate Business Advisor'a referans mektubu yazabiliyor. Her şeyiniz dört dörtlükse ve bir GMAT'e takıldıysanız, önünüzü açabiliyor. GPA konusunda, Amerikalı öğrenciler için minimum 2.85, uluslararası öğrenciler için minimum 3.00 (Ortalama 3.40) istiyorlar. Ama sitede "should" denmiş; "must" denmemiş. CV'niz, iş veren(ler)inizden alacağınız referans mektupları, sizin yazacağınız niyet beyanınız sağlam olursa, bunun da esnetilebileceğinden eminim. Bunun örneğini de, bir sonraki başlıkta vereceğim.

    Kendi alanınızda yüksek lisans yapmak istediğiniz varsayımıyla: Öncelikle, bir önceki paragrafta anlattığım şartlı kabul süreci, MBA dışı yüksek lisanslar için de aynen geçerli. Yalnızca, Pre-MBA programı yerine, Pre-Masters programına (Benim zamanımda yoktu; artık var) kayıt olacaksınız; GMAT yerine, GRE'ye gireceksiniz. Sürecin geri kalan tüm aşamaları aynı.

    Ben MBA'e girmeye çalışırken, yine SDSU'nun Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği bölümünde (ikisi aynı bölüm) yüksek lisansa girmeye çalışan bir Türk arkadaş vardı. Erzurumlu'ydu. Lisansı Doğu Akdeniz Üniversitesi Elektrik - Elektronik Mühendisliği bölümünde bitirmişti. GPA'i, GRE'si, neredeyse hiçbir şeyi programa girmeye yetmiyordu. Ama arkadaşta (kelimelerimi dikkatli seçmeye çalışıyorum) "medeni cesaret" vardı. Bölümünde Türk hoca olduğunu keşfetmiş (o zaman bir tane vardı); tabiri caizse, günlerce adamın kapısında yattı. "Hocam, bana referans ver" diye ısrarcı oldu. Adam da sonunda dayanamadı; verdi. Oğlan programa kabul aldı. Bir şekilde de bitirdi. Babam (İstanbul Üniversitesi'nde 3000 göstergeli öğretim görevlisi) ayda 300 milyon, annem (İstanbul Üniversitesi'nde 3600 göstergeli öğretim görevlisi) ayda 400 milyon, Deloitte'ta çalışan yeni mezun (Bilkent Üniversitesi İşletme) arkadaşım ayda 560 milyon, Good Year'da çalışan yeni mezun (Boğaziçi Üniversitesi Yönetim ve Bilişim Sistemleri) arkadaşım ayda 1 milyar 300 milyon kazanırken, Ericsson'da ayda 5 milyara işe girdi. Özetle, doğru kişiden alınacak referans mektubu, epey bir kapı açıyor.

    İyi haber şu ki, şu an SDSU'nun Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği bölümünde 4 Türk öğretim üyesi var. Lazım olursa diye, bölüm directory'sinin linkini aşağıya bırakıyorum.

    Umarım faydalı olabilmişimdir...

  • ⭐⭐⭐⭐

    @kingocali hocam eline emeğine sağlık açıkçası MBA yapmak için yazmıştım ama şimdi diğer seçenekte fena gelmedi. Açıkçası yaş sıkıntı olur diye düşünmüştüm vize almak için. Çünkü konsolosluk ne işin var orada bu yaştan sonra diyebilir diye çekincem vardı o gitti. Çok teşekkür ederim. Açıkçası niyetim bi şekilde gidip orada kalabilmek bunun için her yolu deneyeceğim. Mesela kanada ya okul için gidip sonrasında kalabilmek gibi niyetim de var. Tüm tuşlara basacağım bakalım ne çıkacak.


  • @denizci10 Rica ederim. Konsolosluk hala "Ne işin var orada bu yaştan sonra?" diye sorabilir. Soracaktır. Sormalıdır. Sormak görevi ve en doğal hakkıdır. Önemli olan, kendilerine özgüvenli, güçlü ve kararlı bir cevap verebilmek. Bence "Kariyerimde hedeflediğim üst pozisyonlara ulaşabilmek için, kendime yatırım yapmam gerektiğini, Amerika'da yapacağım yüksek lisansın da, bu yönde yapılmış iyi bir başlangıç olacağını düşünüyorum. Ama bu demanding atmosferde başarılı olabilmek için, önce İngilizce'mi kusursuzlaştırmam gerekiyor. Ardından, akademik gelişimime odaklanacağım" gayet güçlü ve ikna edici bir cevap. Şartlı kabul de, bunun resmi belgesi ve tartışılmaz kanıtı.

    Vizeler konusunda bilgili ve tecrübeli forumdaşların sıkça söylediği gibi, zor olan, konsolosluğa dil okulunu kabul ettirebilmek. Bence şartlı kabul, dil okulunu da legitimize ediyor. Yüksek lisans konusunda, zaten kimse yaşa takılmaz. Zira, kariyerin ne zaman gerektirirse, paranı ne zaman denkleştirirsen, yüksek lisansı o zaman yaparsın. Bunu da, eğitim orada ticari ve çok büyük bir sektör olduğu için, dünyada en iyi Amerikalılar bilir.

    15 senede, Amerika'nın göçmenlik politikası mutlaka değişmiştir. Trump zamanında ne hale geldiğini zaten biliyoruz. Biden'ın henüz kendi düzenini oturtamadığını zaten görüyoruz. Ama benim orada bulunduğum 2001 - 2004 yılları arasında, ALI'dan geçtiğini gördüğüm 31 Türk (bu sayıyı, aklıma yeni insanlar geldikçe edit'leme hakkımı saklı tutarım) içinde, konsolosluğa, reddetmelerini zorlaştıran en sağlam senaryoyla giden kişi bendim. Yüksek lisansa şartlı kabul almıştım. Şartları yerine getirmem için yürümem gereken yol belliydi. Hem dil okulu, hem yüksek lisansı kapsayan F1'i pasaportuma basıverdiler. Geriye kalan 30 Türk'ün tamamı, Amerika'ya yalnızca dil okulu vizesiyle gelmişti. Dil okulundan sonra, aralarından 5'i ön lisansa (içlerinden yalnızca 1'i lisans ve yüksek lisansa kadar devam etti), 4'ü (Marketing, E-Commerce falan gibi) bir takım sertifika programlarına, 4'ü yüksek lisansa kabul aldı. 1'i, Çevre Mühendisliği bölümündeki Türk hocalardan (o zaman 3 tane vardı; şimdi hiç kalmadı) biriyle evlendi. Kalanlar, bir yere giremeyip, memlekete döndü. 30 Türk'ün 5'i 10'lu yaşlarının sonunda (üniversite okuma hayaliyle gelmiş), 20'si 20'li yaşlarının başında (yüksek lisans yapma hayaliyle gelmiş), 3'ü 20'li yaşlarının ortalarında (yüksek lisans yapma hayaliyle gelmiş), 2'si 30'lu yaşlarının başındaydı (biri üniversite okuma hayaliyle gelmiş; diğerinin ne olduğu, niye geldiği belli değil). Hepsi de, yaşa takılmadan, hem de dil okulu için verilmiş F1 vizesiyle gelebilmişti.

    Aklımızdan çıkarmamamız gerekir ki, ben yalnızca, öyle ya da böyle, konsolosluk memurunu ikna edip, vizesini cebine koyabilmiş olanları gördüm. Vizesi reddedilenlerden, onların senaryolarından, ret sebeplerinden haberdar değilim. Dolayısıyla, aktardıklarım pek objektif sayılmaz. Yine de, dil okulunda gördüğüm Türk profillerinin heterojenliğinden, okulun şartlarını sağlayıp, gereken paraya da sahip olduktan sonra, hele ki şartlı kabul durumunda, vize almanın hala çok zor olmayacağı konusunda ümitliyim.

    Hangi yolu seçerseniz seçin, Allah yolunuzu açık etsin... Saygılar...

  • ⭐⭐⭐⭐

    @kingocali çok teşekkür ederim. Son zamanlarda artısıyla ve eksisiyle her şeyi söyleyen ender kişilerden birisisiniz. Elinize sağlık.


  • Türkiye'de yüksek lisans mezunuyum. Yüksek lisans yapmam ve uluslararası dergilerde makalelerimin olması ABD'de direkt doktora yapabileceğim anlamına gelmiyor değil mi? Keşke orada direkt doktoradan devam edebilsem. Var mı bir yolu yoksa tekrar yüksek lisans mı yapmam gerekiyor?
    Üniversite / Bölüm: Pamukkale Üniversitesi / Tekstil Mühendisliği


  • @Ghost Ne geliyor, ne gelmiyor. Öncelikle belirtmeliyim ki, Amerika'da doktora yapabilmek için, Amerika'da yüksek lisans yapmış olmak gibi bir kaide yok (Hatta çoğu kez, lisansta çok başarılı olmak, araştırmalar, yayınlar yapmış olmak kaydıyla, yüksek lisans yapmış olmak gibi bir kaide bile yok). Ama herhangi bir yerde yüksek lisans ve uluslararası dergilerde yayın yapmış olmanız, Amerika'da doktora yapabilmenizi de garantilemiyor. Başvurmak istediğiniz okulun doktora şartlarına bakıyorsunuz. Sağlıyorsanız, o okulda, araştırma yapmak istediğiniz konuda çalışmaları olan bir doktora danışmanı buluyorsunuz. "Ben şu konuda araştırma yapmak istiyorum. Danışmanım olur musunuz?" diye iletişime geçiyorsunuz. Neden o konuda çalışmak istediğinizi, hangi metodolojiyi kullanmayı düşündüğünüzü, sonunda nasıl bir sonuç elde etmeyi hedeflediğinizi ve bu sonucun bilime / dünyaya ne gibi bir katkısı olacağını anlatan bir "doctoral proposal" yazmanız, hocanın sizi ciddiye almasına yardımcı olacaktır. Bazı okullarda, doctoral proposal yazılması zaten kabul şartlarından biri. Hoca konuyu ve teklifinizi beğenirse, geri kalan aşamalar (TOEFL'mış, GRE'ymiş, referans mektubuymuş, niyet beyanıymış) kolaylaşıyor. Bazı şartları sağlamasanız bile, hoca Admissions'a "Ben bu adamı / kadını istiyorum" dedi mi, kapılar açılıyor.

    Önce hocayı bulup, sonra okulun şartlarına da bakabilirsiniz. Ama çok iddialı bir okulsa ve sizin şartlarınızla okulun kabul şartları arasında uçurumlar varsa, hocanın sözü yetmeyebilir.

    Bazı okullar / hocalar, belli araştırma konularında devletten, özel kişi veya kurumlardan fon almış, dolayısıyla, araştırmalarını o konuda yoğunlaştırmak zorunda olabiliyor. Bu durumda, okulun / hocanın web sitesinde "Şu konuda araştırma yapacak doktora adayları aranıyor" şeklinde ilanlar yayınlanıyor -- ki, bu şekilde doktora programlarına başvuran doktora öğrencilerine, (yerli olsun, yabancı olsun) çoğu kez bir burs da sağlanıyor.

    Özetle, Amerika'da doktora yapabilmeniz, yalnızca hocanın / okulun, size özel koşulları (mezuniyet ortalamanız çok yüksek olabilir; GRE skorunuz çok yüksek olabilir; uluslararası dergilerde yayınlanan makalelerinizi çok beğenebilirler; teklif ettiğiniz araştırma konusu ve yöntemini çok beğenebilirler; onların ilanına başvuran tek aday siz olabilirsiniz; danışmanınız Pamukkale Üniversitesi'nden oraya gitmiştir; danışmanınız memleketliniz çıkar, vs) beğenmesi ve kabul etmesine bağlı. Yukarıda örnek verdiğim koşulların hepsinin gerçek olması halinde, Türkiye'de yalnızca lisans mezunu olsanız bile, Amerika'da doktoraya kabul edilmeniz olası.

    Naçizane, ilgi duyduğunuz konuda uzmanlaşan okul ve hocaları araştırmaya başlamanızı, onların araştırma konularında neleri ve nasıl araştırabileceğinize çokça kafa yormanızı, "Ben bunu böyle, böyle yapacağım. Sonucu şu olacak ve dünyada şunu değiştirecek" şeklinde bir metin kaleme almanızı (internette formatları, örnekleri mevcut) ve nihayetinde, kabul alma olasılığınızı arttırmak için, birden fazla okula başvurmanızı tavsiye ederim.


Benzer Başlıklar

  • 7
  • 2
  • 1
  • 18
Forum kurallarına uymayan veya forum düzenine aykırı davranan üyeler uyarılmadan forumdan çıkarılabilirler. Özellikle gereksiz yeni başlık oluşturacakların dikkatine!

107
Çevrimiçi

40.2k
Kullanıcı

4.3k
Konu

420.1k
İleti


| | | |

Powered by NodeBB | Copyright © 2023 Yesilkart Forum