Üyelik oluşturma ve foruma giriş konusunda sorun yaşayan üyelerimiz [email protected] adresine email gönderebilirler!

  • Öncelikle herkese merhaba. Daha önce US'de ya da UK'de bulunmamama rağmen internet üzerinde çok fazla Amerikan ve İngiliz dostum olmasından dolayı gündelik hayatımda çokça onlarla takıldığım için oldukça şey öğrendim. Eminim birçoğunuzun işine yarayacaktır, talep görürse İngiliz ingilizcesine ait argoları da çıkarabilirim. Aşağıda paylaşacaklarım US ağırlıklı argolar olacak. Burada bilinmeyen slanglerden bahsetmeyeceğim çok kafa karışıklığı olmaması için, belki birçoğunuz biliyorsunuzdur bunları ama en azından belki yeni bir şey öğrenecek kişiler çıkar. Bir like bırakırsanız emeklerimin boşa gitmediğini göstermiş olursunuz, teşekkürler.

    Fam/homie: Dost
    Dog: (kelime anlamı köpektir ama o anlamda genel olarak insanlara karşı kullanılmaz) Kanka, ahbap, erkek-oğlan. Hey dog, when we hittin club?
    Hit: (kelime anlamı vurmaktır, silahlı ya da elle de vurulabilir ama yukarıdaki örnekteki kullanımı da vardır) Go to - gitmek. 2. slang anlamı ot içmek.
    What's up - whassup - wazzap - whaddup - sup: Naber/neler oluyor anlamında. Konuşma başlatmak için kullanılabilir onun haricinde size saygısızlık/kötü niyetle yaklaşan birisine karşı sinirli şekilde kullandığınızda hayırdır gibi bir anlama rahatlıkla dönüşebilir.
    How ya doing - howdy: Hemen yukarıdakiler ile aynı anlam naber/napıyorsun şeklinde ama how ya doing'e "I'm doing good/I'm doing fine thanks." şeklinde cevap verilir.
    No cap: Yalan yok. (cap burada yalan anlamında) - He's capping. ( o yalan söylüyor.)
    Toke: ot içme fiilinin (verb) slang hali.
    Dunno: Don't know - bilmiyorum.
    Foo(l): aptal fakat arkadaş ortamında kanka olarak kullanılıyor.
    For real: İnternette fr olarak görebilirsiniz bir şeye cevap olarak verilebilir ya da cümlenin sonunda kullanılabilir. Gerçekten, sahiden, harbi mi şeklinde.
    Hella / dumb: very. - Çok anlamı taşır. I got hella moolah.
    Moolah: para. (texaslı arkadaşım baya kullanıyordu)
    Rip off (isim) - to ripp off (fiil-verb): I was ripped of by seller. - kazık, kazıklamak. passive kullanımda kazıklanmak.
    Finna = going to = gone = will = gonna: Yapacağım-edeceğim. Gelecek zamanlar için kullanılıyor.
    Imma: I'm going to. Kendiniz için gelecek zaman şeyi.
    One-Time/Twelve(12)/five o/Fed: Polis(ler)
    Lit/Jumpin/Poppin: On numara, aşırı iyi. - Your new shoes look lit. - G, the club was jumpin last night!
    On god: Yemin ederim, harbiden. Cümlenin sonunda ya da soruya cevap verirken kullanılır.
    Say less = Say no more: Tamam tamam anladım. (karşıdaki kişi size bir şey anlatıyor fakat siz zaten olayı anladınız, fazla konuşmasına gerek olmadığını belirtiyorsunuz)
    Ex: Eski sevgili.
    Weird(o): Aptal. Ufak küfürlerden, weird derseniz sıfat olur weird guy dersiniz weirdo derseniz direkt aptal olur yani isim olarak seslenirsiniz.
    Cool: Güzel, on numara. If you asking this guy, he's cool yeah.
    I don't give a fuck: İnternet dilinde kısaltılışı idgaf. Kaba bir şekilde umrumda değil. Türkçesi s--imde değil, s--imden aşa kasımpaşa tam karşılığı olabilir.
    Real one: Gerçekten güvenebileceğin, bel bağlayabileceğin birisi, dost.
    Day one(day1): He's my day one, don't mess with him. Sizinle yolun başından beri beraber olan, gerekirse kötü zamanları sizle beraber yaşamış değerli kişi-dost.
    Appreciated = Much appreciated(daha cok) = much obliged = thank you: Teşekkürler, minnettarım.
    Flexing: Show off denilebilir. Elinizde olan bir şeyi (altın vb olabilir) rahatsız edici şekilde karşı tarafa göstermek.
    Tripping: Çıldırmak/ kafayı sıyırmak, mal mal konuşmak, kendine aksiyon aramak. If he keep trippin, imma pack him out, on god.
    High: Kafası güzel olmak. (genellikle ottan falan, alkol de olabilir.) He's high asf, he dont even know what he says. (dont-doesnt bir fark yok arkadaşlar cambridge ingilizcesi konuşmak için kendinizi kasmayın karşıdaki anlasın yeter)
    Strip: Soyunmaktan ziyade argodaki anlamı mahalledeki köşedir. Kaldırım tarafında kalan yer yani.
    Strap: Tabanca - Stick: makineli tüfek
    Beef: Mesele-kavga-tartışma-savaş. I ain't got no beef with that guy, no worries.
    Smoke: Yukarıdaki ile aynı anlam. Fiil anlamı ise silahla öldürmek. They don't want no smoke. - Imma smoke them on sight.
    Take your time: Acele etme, vaktin var. = No rush.
    No worries: Sıkıntı yok, endişe etme. = Don't sweat it.
    As fuck: asf ya da af şeklinde kısaltılışı vardır, bir şeyin olduğundan daha ileri seviyede olduğunu göstermek için kullanılır. I'm starving asf. açlıktan geberiyorum gibi. Sadece cümle sonunda kullanılır ve oldukça aşırı fazla kullanımı vardır.
    For fucks sake: Lanet olsun, tanrı aşkına. Sizi hayal kırıklığına uğratan ve sinirinizi bozan bir durumlarda kullanabilirsiniz. "ffs" şeklinde internet kısaltması da vardır. For god's sake yapısından türemiştir.
    What yerine fuck kullanmak: Fuck you looking at? Fuck you want? Soru sorarken what kullanmak yerine fuck kullanılması o an soruyu soran kişinin oldukça sinirli olduğunu ifade eder, soruyu sinirle sorar.

    Shout-out (to someone)
    Selam göndermek, saygı duymak anlamında. Genelde mesela bir televizyona çıktınız ya da izlenilen bir şeye çıktınız birisine selam göndermek istiyorsunuz. "Can I give shootout?" diye sorabilirsiniz. Onun haricinde shout out to my guy, benim adamıma saygı duyun, saygılar gibi kullanımı olabilir. Tam Türkçe'sini belirtemedim fakat kullanıldığı zaman nasıl kullanıldığını rahat anlarsınız. S/o to .... diye kullanımı da var kısaltılışı.

    To hang out. (fiil)
    Eğer birisi size genellikle nerede takıldığınızı soruyorsa (where you usually hang out) o kişi sizin boş zamanınız olduğunda nerede takılmayı tercih edeceğinizi bilmek istiyor. Bir nevi takılmak olarak kullanabiliriz.
    “Hey, it’s great to see you again.”
    “And you. We must hang out sometime.”

    To have a crush (on someone) (fiil)
    Birisinden hoşlanmak, ona bağlanmak gibi bir şey diyebiliriz.
    “I have the biggest crush on Simon. He’s so cute!”
    “Oooh, you’re so crushing on Michael right now!”

    ............................................................................................................................................................................................................................................

    İkinci bölüm burada. Aklıma geldikçe eklemeye devam edeceğim.

    Throw someone under the buss.
    Bencil nedenlerden dolayı arkadaşa ya da müttefiğe ihanet etme anlamına gelen argolardan biri. Karşınızdaki ile ilişkiniz tartışmalı & uygunsuz hale geldiğinde o ilişkinin kesilmesini tanımlamak için kullanılır. Bu deyim direkt satış koymak olarak da kullanılabilir.
    If you do that again, imma throw you under the buss, get it?

    Get it: Anladın mı? I get it ya da I got it şeklinde cevap verilebilir. I feel you olarak da cevap verilebilir. Seni anladım, olayı kaptım şeklinde.
    Bet: Cevap verirken anladım, katılıyorum, elbette, tamam gibi anlamları var. I bet you .... gibi kullanıldığında eminim, bahsine girerim sen .... gibi anlamı oluyor.
    Word (up): Evet, doğru, aynen gibi anlamları var. Oldukça fazla kullanılır. Genel olarak sadece cevap vermek için kullanılır, konuşma esnasında durumu onaylamak ya da size denilen şeyi okaylemek gibi.
    ASAP: Açılımı as soon as possible'dır. Yazı dilinin vazgeçilmez kullanımlarındandır. Mümkün olabildiğince kısa sürede, en kısa zamanda gibi anlamları vardır. Cümlenin sonunda kullanılır. Örnek kullanım birisine mesaj atıyoruz: Wya? (where you at kısaltılmışı) Call me ASAP. I gotta(have to) tell you something.
    Ounce: Slang olduğu söylenemez sadece bilginiz olsun diye yazıyorum. Ounce Birleşik Devletler ülkesinde (US) çok kullanılır ve anlamı bizdeki 28 gramdır. Ons gibi söylenişi de vardır, O da.
    Quad: 7 gram, 4 quad 1 ounce eder.
    Ion ya da I on't: I don't anlamına gelir.
    Digits: Telefon numarası anlamına gelir. Birisi size #? diye işaret ediyorsa o da telefon numarasını soruyodur. I need your digits real quick.
    Fuck with: Beğenmek, onla yatıp kalkmak. Kısaltılışı fw'dir ve oldukça fazla kullanılır. I fw the song u released yesterday, its lit fam no cap. (dün çıkardığın şarkıyı beğendim, on numara kanka yalan yok) - I don't fuck with them niggas. (o zencileri sevmiyorum) Nadir de olsa mess with olarak da kullanılabilir. Uğraşmak gibi ama birisiyle uğraşmak yani iş ile uğraşmak değil sıkıntı tip düşünün.
    Real quick: En en en çok gördüğüm slanglerden birisi olabilir. Genelde cümle sonunda kullanılır ve rq gibi kısaltılışı da vardır. Anlamı "very quickly"dir. Hızlıca. Man please leave the car real quick.
    Sure thing: Ayıpsın, rica ederim, tabii ki gibi anlamları var.
    Give someone lift ya da give someone ride: Arabayla ya da herhangi bir araçla bırakmak. Hey man, can ya give me lift? I'm tired as fuck, can't feel my legs been walking for hours.
    Smh: İnternet dili kullanımlarındandır, shake my head gibi anlamı var. Kullanımı ise mesela internette aptalca bir şey görürsünüz, arkadaşınız aptalca bir şey yazar. Tepkinizi smh yazarak belirtebilirsiniz. Facepalm gibi bir şeydir.
    Tryna: Trying to'nun kısaltılmış halidir. Konuşma dilinin vazgeçilmezlerindendir.
    Kick it: To chill, to hang out gibi anlamları vardır. Yani takılmaktır. I've been kickin it with crazycells in ma crib, you can pay a visit if you want.
    I'm down: Tamamdır, bu işin içinde varım demek. Birisi size gece onunla birlikte kulübe gelip gelmeyeceğini sorar, yes gibi cevap vermek yerine I'm down diyebilirsiniz. I'm down for whatever you say, sen ne diyorsan okay'im tamamım gibi anlamı var.
    Bill(s): Banknot anlamı var, genel olarak 100 dolar için kullanılır. Diğer adı Benjamin'dir. 1 dolar için de kullanıldığını görmüşlüğüm var bilen kişiler aşağıdan aydınlatabilir emin değilim 1 dolar için geçerli olup olmadığına.
    Paper: Para
    Lowkey: Çaktırmadan, ufaktan gibi anlamları var. Tam türkçeye nasıl vuracağımı bilmiyorum ama örnekte anlarsınız gibi. I low-key have a crush on Ayşe misal.
    True blue: Oldukça sadık. He's a true blue kid, don't worry about him.
    Zipperhead: Asyalılara karşı kullanılan hakaret. Uzak doğulu, asyalı piç gibi. Çekik gözlü birisiyle ters düşerseniz kullanabilirsiniz.
    Thot: Bitch, orospu.
    Call someone on the carpet: itin kıçına sokmak. He was/got called on the carpet for missing the deadline.
    Pop the hood: Arabanın kaputunu açmak.
    Opp: Opponent-opposition'un kısaltılışıdır ve oldukça fazla kullanılır. Düşman gibi bir şey.
    Dome: Kafa anlamına gelir. Nine to yo dome. Three 6 mafia'nın şarkılarından birisinin adıdır. Kafana dokuz milim mermi gibi anlamına gelir. Amerika'nın bazı bölgelerinde oldukça fazla kullanılır hatta bu argo İngiltere'ye kadar sıçramıştır.
    Bring it on: Hodri meydan, sıkıyorsa gel. used to express confidence in meeting a challenge.
    Pecker: Penis.
    It's on (motherfucker): Kavga başlatma sözlerinden biridir. Pek kullanılmaz ama yine de kullanıldığını gördüm nadir de olsa.
    Screw: Fuck yerine kullanılabilir. Screw up, screw it. (Fuck up, screw it)
    Fuck up: Mahvolmak, bitmek. We done fucked up. There's no point in talkin to dem boys any mo, forget bout it. (Screw up da diyebilirsiniz bunun yerine)
    Fuck it: S-ktir et -- a-mina koyim. (Screw it de kullanılabilir)
    Feel, feel me, do you feel me: (Beni) Anlıyor musun? I jus wanna get it over with, you feel me dog?
    Dip: Hızlıca ayrılmak. We dippin boys, stop wasting time.
    Pull up: Aşırı kullanılır ve tam olarak nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum bu slangi. Birisiyle aranız kötüdür ve düşmanınıza yazarsınız "I'm pulling up to your hood in a bit." diye. Arabamı sizin mahallenize çekicem - sizin oraya geliyorum gibi gibi ama yani tek düşman olarak değil. Arkadaşınız diyebilir pull up to(on) ..., we gonna throw a party there. Gitmek, gelmek için anlamlarda kullanılabilir.
    Hit up: Mesaj çekmek, aramak. Pass me your digits, imma hit you up tonite to talk bout that beef. It gotta be sorted by tomorrow.
    Top shelf: Çok kaliteli. I got hella topshelf products if ure interested.
    Jeez: Jesus Christ. Aman Allah'ım gibi bir şey. Jesus Christ kullanmanız daha iyi olur ama. Şaşkınlık-sinir gibi durumlarda kullanılır.
    ---------------------------------------------------------------.
    3. bölüm

    I go by (...) ve you can call me (...) Birisi size isminizi sorduğunda verebileceğiniz cevap alternatiflerindendir ve oldukça kullanılır.
    +Who you be bro?
    -I go by Kaan. (ya da You can call me Kaan.)
    Pick on: Sataşmak-bulaşmak.
    My boss picking on me all the time. If he keeps doing that I'll tear down his joint.
    No good: İşe yaramaz, boş kişi.
    No clue: I don't have any idea ile eş anlamlı, bilmiyorum-herhangi bir fikrim yok anlamında kullanılır.
    Be off to: Bir yere gidiyor olduğunuzu belirtmek için kullanılır.
    I'm off to school. (okula gidiyorum şu an)
    I'm off to Canada next week. (önümüzdeki hafta Kanada'ya gidiyorum)
    Jump on: Birisine aniden saldırmak, dövmek.
    Motherfuckers jumped on me while I was talking to my girlfriend on the phone. (kız arkadaşımla telefonda konuşurken or. cocukları bana saldırdı)
    Sit tight: Genelde polis çevirmelerinde kullanılır. Polis sizle konuşup arabasına geri döneceği esnasında size sit tight yani yerinde kal, kımıldama, otur oturduğun yerde diyebilir.
    Blow: Kokain
    Bare: Kelime anlamı olan yalından ziyade (bare foot-yalın ayak vb) argo anlamı verydir yani çok anlamına gelir. I got bare .... diye cümle kurabilirsiniz. Hella yerine geçebilir.
    Sing someone's praises: Övmek, övgüyle söz etmek gibi anlamları var.
    Brandy been singing your praises for days. We'll see whether he's right or not. (Brandy seni günlerdir övüyor (öve öve arşa çıkarıyor) onun doğru(haklı) olup olmadığını göreceğiz.
    Hit on: Yavşamak.
    I saw Ahmet hitting on my girlfriend yesterday bro! I was going to punch him in the fucking face but then I noticed that she was cheating on me tho! (Ahmeti dün kız arkadaşıma yavşarken gördüm. Onu tam yumruklayacaktım ana sonradan farkettim ki benim manita da beni aldatıyormuş!)
    Let me know: Oldukça fazla kullanılır, Lemme know gibi de kullanılır. Bileyim gibi anlamı vardır. İnternet dilinde LMK şeklinde kısaltılışı da vardır. Genelde arkadaşınızdan bir şey beklersiniz, müsait olduğunda ya da eline geçtiğinde beni haber et olarak kullanılabilir. Aslında her şey için kullanılabilir örneklerde anlarsınız.
    If you get any of those packages, let me know.
    If she wants to join the party as well, let me know.
    Let me know if you come to turkey bro.
    Catch someone slippin(g): Birini hazırlıksız- off guard yakalamak. Cops caught me slippin doe, I couldnt even do the dash 'cause my whip's key wasn't on me. Aynı zamanda düşmana ya da polise silahsız yakalanmak (onları vuramayacağın için) anlamı da vardır. Zenciler daha çok "Catch someone lacking" kullanır ve lacking onların jargonunda silahsız olmak anlamına gelir. I'm lacking doe. (silahım yok kanka.)
    Clap: Alkıştan ziyade sokaktaki anlamı birisini silahla vurarak öldürmektir.
    Fye: İnternet dili kullanımıdır, fire ateş ediyor gibi bir şey düşünebilirsiniz bizde de vardır fotoğrafların altına yorum attığımız şekil.
    Patdown: Üst aramasıdır ve oldukça fazla kullanılır.
    I got pat down by the cops three times in a row. If I get pat down once more, I'll do the dash. (üç defa üst üste polisler tarafından üzerim arandı. bir daha ararlarsa kaçacağım)
    Decent: Good, iyi-güzel.
    So long: Hoşçakal.
    Spit the truth: Gerçekleri tükürmek, gerçekleri konuşmak.
    When it rains it pours: Kötü şeyler üst üste gelir.
    Holla (holler) at me: Beni ara.
    I'mma holla at you when I'm available. (müsait oldugumda seni arıcam, sana mesaj cekicem, sana ulasıcam gibi anlamları olabilir)
    Cry me a river: Ufaktan sarcastic(iğneleyici) olarak ağlarsan ağla, aman ne acıklı! gibi anlamlara geliyor.
    Hold up (hollup): Bekle anlamına geliyor. Telefonda arkadaşınıza: Hollup a minute, am busy dealing with my mom right now. diyebilirsiniz.
    Take it easy: Sakin ol, görüşürüz anlamları var. İki şekilde de kullanılabilir. Daha çok sakin ol acele etme gibi olarak kullanılır.
    Don't get me wrong but...: Oldukça kullanılan bir sözdür. Beni yanlış anlama ama .... şeklinde devamını getirebilirsiniz.
    Chop shop: Amerika'da da Kanada'da da kullanılır. Çalıntı arabaların parçaların söküldüğü (hurdaya verildiği junkyard gibi düşünebilirsiniz) yerlere denir. Kuzey Amerika'ya özgü bir argodur.
    Out of the blue: Abruptly, unexpectedly gibi anlamlara gelebilir. Hop diye -birden bire demek.
    No face no case: Şarkılarda da duyabileceğimiz sözlerden. Polisler sizi araba çaldığınız için tutuklar ve sonra delil yetersizliğinden serbest bırakılırsınız. Polisler sizin %100 suçlu olduğunuzu bilse bile bir şey yapamaz. Her suç için geçerli olabilir. Tam anlamı kanıt yoksa dosya da yoktur tutuklama da yoktur. No face no case.

    .......................................................................................................

    1. bölüm
      Gazillion: Fazla sayıda ya da miktarda demek, vurgu için kullanılır.
      Gazillions of books.
      12 gazillion emails...
      Bustdown: Her zaman birisiyle ilişkiye girmeye hazır olan kadınlara denir.
      Simp: Ahmak, a*salak. (kızlara yalaklık yapan kişilere deniyor)
      Might as well/ May as well: Bari.
      Now that we know Edward is nasty, we MIGHT AS WELL delete his number from our cellphones.
      We might as well order a second cheesecake, since they are selling two for the price of one.
      In dribs and drabs: Ufaktan, azar azar gibi anlamları var. Örnekte kullanımını anlarsınız.
      Opening the doors, hopefully people will come in dribs and drabs.
      Go south: Amerikan arkadaşlarımdan baya duyduğum argolardan birtanesi. Durumun kötüye gitmesi gibi bir şey ve her yerde kullanılabilir.
      If this conversation goes south, we'll have to leave this place.
      Blunt force trauma (BFT): @knnrn yanlışsam beni düzeltebilir, kafaya ya da vücudun herhangi bir yerine sopa gibi şeylerle alınan darbe.
      Male asian suffering from blunt force trauma right now, come and help him.
      Shitstorm: Sadece tek birtane kötü şey oluyor anlamında değil, birçok kötü şeyin kısa zamanda oluyor anlamı var bu argoda. Üzüntülü, iğrenç, şanssız durumlarda kullanılabiliyor. Belalı gibi bir şey diyebiliriz.
      Q: How was work today?
      A: Sucked! It was one SHITSTORM after another!
      Push someone around: Birine kaba ve kötü davranmak, itmek/kalkmak.
      When we were kids, my older brother liked to push me around.
      Beat (ya da smash) someone to a pulp: Birisini öldüresiye dövmek.
      Beat (one) to the punch: Başka birisi yapmadan/söylemeden önce sizin yapmanız/söylemeniz ya da başka bir kişinin.
      He wanted to ask Mary to dance, but Ron beat him to the punch.
      I was going to suggest that idea to the boss today, but unfortunately one of my co-workers beat me to the punch. (bu fikri patronuma önerecektim bugün ama ne yazık ki benim meslektaşlarımdan birtanesi benden hızlı davrandı, o önerdi)
      Lash out at someone: Birden birisine sözlü ya da fiziksel saldırıda bulunmak.
      As a politician, he frequently lashed out at the press.
      Take up for: Birisinin tarafında, onun yanında olmak.
      I'm the only one that ever took up for you.
      Be even: Ödeşmek
      We're even now. (Şimdi ödeştik)
      Stand up guy: Sadık ve güvenilir arkadaş.
      Mulatto: Siyah-beyaz melezi. (annesi ya da babası birisi siyah diğeri beyaz, ortaya gelen çocuk mulatto)
      Cut someone some slack: Birisini rahat bırakmak, üzerine gitmemek.
      Cut me some slack, got already loads of works to do.

    ...............................................................................................................................................................................................................

    1. bölüm

    Wrap up: Bitirmek anlamında kullanılır. We can wrap this interview up if don't have anything to say.
    Run one's mouth: Kışkırtıcı şekilde boş gevezelik yapmak. Örneği internetten çaldım:
    He likes to run his mouth, but he won't do anything. If she keeps running her mouth at the referee, she's going to be ejected from this game.
    Make someone's day: Birisinin gününü gün etmek. Birisi sizin için çok güzel bir şey yapar, size çok sevindirici bir haber verir. You literally made my day bro diyebilirsiniz örneğin.
    Sick: Hasta olmaktan ziyade on numara demek. Aynı zamanda güzel kızlara da dendiğini gördüm.
    Whip (ingilizler de hooptie der): Araba.
    Ew: Direkt bizim kullandığımız ıyyyyyyy olayının İngilizce versiyonu. Tiksindirici şeylere diyorlar. Çok aptalca bir şey gördüklerinde de bunu söyleyerek/yazarak tepki verebiliyorlar.
    Period: Bizdeki nokta olayı. Açacak olursam biz bazen deriz, bu iş burada bitti nokta. Onlar da period kullanıyor, üstüne söylenecek söz yok. This is the best metal band in the world, period.
    Shrink: Psikiyatristlere diyorlar. Shrink daha yaygın bir kullanım.
    Give it a shot: Denemek. You should give painting a shot.
    Give benefit of the doubt: Son zamanlarda en çok karşıma çıkan kalıplardan. Tam Türkçe karşılığı yok ama verdiğim örnekle iyi anlayacaksınız:
    Polis sizi yüksek hızdan dolayı çevirdi diyelim. Polis size neden yüksek hız yaptınız diye soruyor, bu durumda siz hızlıca bir bahane uyduruyorsunuz işte ne bileyim çocuğum hasta falan. Polis pek inanmıyor ama yine de sizin dediğinizi kabul edip size ceza yazmıyor. I'll give you benefit of the doubt but next time please be careful. diye cevap verebilir.
    Gucci: Efsane / on numara demek.
    Orale: Amerika'nın güney yakasında hispanik (meksikan) abilerimizden duyabileceğimiz bir laf. Genelde tamam anlamına gelir, bir fikre katıldığını beyan eder. Orale wey de kullanılır, wey önceki argolarda bahsettiğim fool (kanka) anlamına geçer.
    Right on: Orale kelimesinin aynısı, İngilizce versiyonu. Oldukça kullanılır.
    Link up: Buluşmak. I'll link you up in the parking lot.
    Suck: Çok kötü, berbat anlamında. It sucks ifadesi çok kullanılır.
    Tough luck: Şansına küs.
    Clusterfuck: Karmakarışık/hatalarla dolu/yanlış yönetilmiş bir olay.
    Ambulance chaser: Direkt turengden aldığımı bırakacağım. Kötü avukatlara takılmış bir lakaptır aynı zamanda, sadece aşağıdaki değil.
    Yaralanmayla sonuçlanan kazaları takip ederek mağduru tazminat davası açmaya teşvik eden/mağdura hukuki tavsiye vererek iş almaya çalışan avukat.
    Getting laid / clapping cheeks: İlişkiye girmek.

    ........................................................................................................................................................................................................................................................

    Üyelerin paylaştığı argoları da buraya koyuyorum, aramanıza gerek kalmasın diye. Ekleme yapıp destek verenlere teşekkürler.

    Ringing a bell: Hatırlatmak, tanıdık gelmek. That name is ringing a bell (o isim bana tanidik geliyor).

    That'd be all: Alışveriş yapınca, kasada ödeme yaparken "Hepsi bu mu veya hepsi bu" anlaminda. Ben bunu Florida'da hem çok duyardım hem çok kullanırdım.Delaware'de hiç duymadım şu ana kadar. O yüzden kullanmaz oldum.

    Beef up: Extra bir şeyler eklemek/doldurmak. You need to beef up your fridge with beers. (Dolabını bira ile doldurmalısın.)

    Go nuts: Delirmek/kafayı yemek. He went nuts with his new job. (O yeni işinde delirdi, kafayı yedi)

    Piss off: Sinirlenmek. My brother pisses me off. (Kardeşim beni sinirlendirir)

    Drive crazy: Çıldırmak/çıldırtmak. My boss drives me crazy. (Patronum beni çıldırtıyor)

    Running late: Geç kalmak. He is running late for the school today. (O okula geç kalıyor bugün)

    credit: @MySea

    Sağlık sektöründe sık kullanılan birkaç ifade. Tıbbi terim gibi gelse de vatandaşlar tarafından da yaygın bir şekilde kullanılıyor.

    PRN: Lüzum halinde
    BM (bowel movements): barsak hareketi, dışkılama
    PO: oral, ağızdan
    Follow up: Takip randevusu
    Flu shot: Grip aşısı
    BID: günde iki defa
    Throw up: kusmak
    Rx: reçete
    Dx: tanı, teşhis
    Tx: tedavi
    Bx: biyopsi
    Sx: cerrahi, ameliyat
    CAT scan: bilgisayarlı tomografi, BT
    Blood draw: kan almak

    credit: @knnrn

    ben de bir kaç kısaltma ekleyeyim. Yazı dilinde kısaltma kullanmayı çok seviyorlar.

    Fyi: For your information (Bilginize)
    Brgds: Best regards (Saygılarımla)
    Afaik: As far as I know (Bildiğim kadarıyla)
    Imho: In my humble opinion (Naçizane benim görüşüm..) (kişisel yorumum ben daha çok imo görüyorum humble kullanılmadan)
    Brb: Be right back (hemen döneceğim - cumaya gittim gibi birşey 🙂
    eta: estimated time of arrival (kelime anlama tahmini varış zamanı olsa da , bir işin ya da sorunun tahmini bitiş süresi için de kullanılır.. "do you have an eta for the fix? gibi)
    FIFO: First in first out (ilk giren ilk çıkar)
    LIFO: Last in first out (son giren ilk çıkar)
    John Doe: Kimliği belirsiz ya da açıklanması istenmeyen erkek kişi. Kadın: Jane Doe
    TBA: To be announced (Sonradan duyurulacak)

    credit: @goblis

    Restoranda içecek icin "easy ice" (with or without ice?) Az buzlu -içecek icin.

    credit: @caglaror

    Fixing to: Going to ya da about to anlamı var. Tamir etmek gibi anlamı yok. I was fixin to go to Forth worth.

    Gazlı şekerli içeceğe de soda diyorlar. Bizim maden suyu gibi değil

    loonie: 1 dolar
    toonie: 2 dolar= Kanada için.

    Making buck: Para yapmak
    Takin the gravy train: Kısa yoldan fırsat bulup köşe olmak, Kısa yoldan yırtmak birşeyi lehine kullanarak yırtmak.

    10-4: anlaşıldı, tamam.


  • Zaman içinde ara-ara konuyu güncelleyeceğim ve güncelleme notlarını burada paylaşacağım, aklınıza takılan soru olursa yazmaktan çekinmeyin.


  • @kaanvercetti, içinde söyledi: Bilinmesi şart temel argolar. (slang guide)

    Öncelikle herkese merhaba. Daha önce US'de ya da UK'de bulunmama rağmen internet üzerinde çok fazla Amerikan ve İngiliz dostum olmasından dolayı gündelik hayatımda çokça onlarla takıldığım için oldukça şey öğrendim. Eminim birçoğunuzun işine yarayacaktır, talep görürse İngiliz ingilizcesine ait argoları da çıkarabilirim. Aşağıda paylaşacaklarım US ağırlıklı argolar olacak. Burada bilinmeyen slanglerden bahsetmeyeceğim çok kafa karışıklığı olmaması için, belki birçoğunuz biliyorsunuzdur bunları ama en azından belki yeni bir şey öğrenecek kişiler çıkar. Bir like bırakırsanız emeklerimin boşa gitmediğini göstermiş olursunuz, teşekkürler.

    Fam/homie: Dost
    Dog: (kelime anlamı köpektir ama o anlamda genel olarak insanlara karşı kullanılmaz) Kanka, ahbap, erkek-oğlan. Hey dog, when we hittin club?
    Hit: (kelime anlamı vurmaktır, silahlı ya da elle de vurulabilir ama yukarıdaki örnekteki kullanımı da vardır) Go to - gitmek. 2. slang anlamı ot içmek.
    What's up - whassup - wazzap - whaddup - sup: Naber/neler oluyor anlamında. Konuşma başlatmak için kullanılabilir onun haricinde size saygısızlık/kötü niyetle yaklaşan birisine karşı sinirli şekilde kullandığınızda hayırdır gibi bir anlama rahatlıkla dönüşebilir.
    How ya doing - howdy: Hemen yukarıdakiler ile aynı anlam naber/napıyorsun şeklinde ama how ya doing'e "I'm doing good/I'm doing fine thanks." şeklinde cevap verilir.
    No cap: Yalan yok. (cap burada yalan anlamında) - He's capping. ( o yalan söylüyor.)
    Toke: ot içme fiilinin (verb) slang hali.
    Dunno: Don't know - bilmiyorum.
    Foo(l): aptal fakat arkadaş ortamında kanka olarak kullanılıyor.
    For real: İnternette fr olarak görebilirsiniz bir şeye cevap olarak verilebilir ya da cümlenin sonunda kullanılabilir. Gerçekten, sahiden, harbi mi şeklinde.
    Hella / dumb: very. - Çok anlamı taşır. I got hella moolah.
    Moolah: para. (texaslı arkadaşım baya kullanıyordu)
    Rip off (isim) - to ripp off (fiil-verb): I was ripped of by seller. - kazık, kazıklamak. passive kullanımda kazıklanmak.
    Finna = going to = gone = will = gonna: Yapacağım-edeceğim. Gelecek zamanlar için kullanılıyor.
    Imma: I'm going to. Kendiniz için gelecek zaman şeyi.
    One-Time/Johnnies/The Jakes/Twelve(12)/five o/Fed: Polis(ler)
    Lit/Jumpin/Poppin: On numara, aşırı iyi. - Your new shoes look lit. - G, the club was jumpin last night!
    On god: Yemin ederim, harbiden. Cümlenin sonunda ya da soruya cevap verirken kullanılır.
    Say less = Say no more: Tamam tamam anladım. (karşıdaki kişi size bir şey anlatıyor fakat siz zaten olayı anladınız, fazla konuşmasına gerek olmadığını belirtiyorsunuz)
    Ex: Eski sevgili.
    Weird(o): Aptal. Ufak küfürlerden, weird derseniz sıfat olur weird guy dersiniz weirdo derseniz direkt aptal olur yani isim olarak seslenirsiniz.
    Cool: Güzel, on numara. If you asking this guy, he's cool yeah.
    I don't give a fuck: İnternet dilinde kısaltılışı idgaf. Kaba bir şekilde umrumda değil. Türkçesi s--imde değil, s--imden aşa kasımpaşa tam karşılığı olabilir.
    Real one: Gerçekten güvenebileceğin, bel bağlayabileceğin birisi, dost.
    Day one(day1): He's my day one, don't mess with him. Sizinle yolun başından beri beraber olan, gerekirse kötü zamanları sizle beraber yaşamış değerli kişi-dost.
    Appreciated = Much appreciated(daha cok) = much obliged = thank you: Teşekkürler, minnettarım.
    Flexing: Show off denilebilir. Elinizde olan bir şeyi (altın vb olabilir) rahatsız edici şekilde karşı tarafa göstermek.
    Tripping: Çıldırmak/ kafayı sıyırmak, mal mal konuşmak, kendine aksiyon aramak. If he keep trippin, imma pack him out, on god.
    High: Kafası güzel olmak. (genellikle ottan falan, alkol de olabilir.) He's high asf, he dont even know what he says. (dont-doesnt bir fark yok arkadaşlar cambridge ingilizcesi konuşmak için kendinizi kasmayın karşıdaki anlasın yeter)
    Strip: Soyunmaktan ziyade argodaki anlamı mahalledeki köşedir. Kaldırım tarafında kalan yer yani.
    Strap: Tabanca - Stick: makineli tüfek
    Beef: Mesele-kavga-tartışma-savaş. I ain't got no beef with that guy, no worries.
    Smoke: Yukarıdaki ile aynı anlam. Fiil anlamı ise silahla öldürmek. They don't want no smoke. - Imma smoke them on sight.
    Take your time: Acele etme, vaktin var. = No rush.
    No worries: Sıkıntı yok, endişe etme. = Don't sweat it.
    As fuck: asf şeklinde kısaltılışı vardır, bir şeyin olduğundan daha ileri seviyede olduğunu göstermek için kullanılır. I'm starving asf. açlıktan geberiyorum gibi. Sadece cümle sonunda kullanılır ve oldukça aşırı fazla kullanımı vardır.
    For fucks sake: Lanet olsun, tanrı aşkına. Sizi hayal kırıklığına uğratan ve sinirinizi bozan bir durumlarda kullanabilirsiniz. "ffs" şeklinde internet kısaltması da vardır. For god's sake yapısından türemiştir.
    What yerine fuck kullanmak: Fuck you looking at? Fuck you want? Soru sorarken what kullanmak yerine fuck kullanılması o an soruyu soran kişinin oldukça sinirli olduğunu ifade eder, soruyu sinirle sorar.

    Shout-out (to someone)
    Selam göndermek, saygı duymak anlamında. Genelde mesela bir televizyona çıktınız ya da izlenilen bir şeye çıktınız birisine selam göndermek istiyorsunuz. "Can I give shootout?" diye sorabilirsiniz. Onun haricinde shout out to my guy, benim adamıma saygı duyun, saygılar gibi kullanımı olabilir. Tam Türkçe'sini belirtemedim fakat kullanıldığı zaman nasıl kullanıldığını rahat anlarsınız. S/o to .... diye kullanımı da var kısaltılışı.

    To hang out. (fiil)
    Eğer birisi size genellikle nerede takıldığınızı soruyorsa (where you usually hang out) o kişi sizin boş zamanınız olduğunda nerede takılmayı tercih edeceğinizi bilmek istiyor. Bir nevi takılmak olarak kullanabiliriz.
    “Hey, it’s great to see you again.”
    “And you. We must hang out sometime.”

    To have a crush (on someone) (fiil)
    Birisinden hoşlanmak, ona bağlanmak gibi bir şey diyebiliriz.
    “I have the biggest crush on Simon. He’s so cute!”
    “Oooh, you’re so crushing on Michael right now!”

    Emeğine sağlık 👍


  • Çok güzel teşekkürler. Gerçekten lazım oluyor özellikle mesajlarda kullandıkları kısaltmaları anlamak icin Google’a yazıyorum sürekli 🙄


  • @kaanvercetti, içinde söyledi: Bilinmesi şart temel argolar. (slang guide)

    As fuck: asf şeklinde kısaltılışı vardır, bir şeyin olduğundan daha ileri seviyede olduğunu göstermek için kullanılır. I'm starving asf. açlıktan geberiyorum gibi. Sadece cümle sonunda kullanılır ve oldukça aşırı fazla kullanımı vardır.

    Elinize sağlık, güzel paylaşım.

    Yukarıda alıntıladığım argo için 'AF' kısaltması kullanıldığını görüyorum genelde. Ek not olarak belirtmiş olayım.


  • Cok yararli bir paylasim olmus tesekkurler.


  • Güzel paylaşım

  • ⭐⭐⭐⭐⭐

    @kaanvercetti, içinde söyledi: Bilinmesi şart temel argolar. (slang guide)

    Zaman içinde ara-ara konuyu güncelleyeceğim ve güncelleme notlarını burada paylaşacağım, aklınıza takılan soru olursa yazmaktan çekinmeyin.

    elinize saglik, cok guzel bir liste olmus.


  • emeğine sağlık çok güzel olmuş ara ara tekrar okuyup kafaya yerleştireyim sunları. favorim kasımpaşalı olan mükemmel 🙂


  • Ustekileri okuyunca, asagidakiler de benim aklima gelenler:

    Ringing a bell: Hatirlatmak, tanidik elmek. That name is ringing a bell (o isim bana tanidik geliyor).

    That'd be all: Alisveris yapinca, kasada odeme yaparken, "Hepsi bu mu veya hepsi bu" anlaminda. Ben bunu Florida'da hem cok duyardim hemde kullanirdim. Delaware'de hic duymadim su ana kadar. O yuzden kullanmaz oldum.

    Beef up: Extra birseyler eklemek/doldurmak. You need to beef up your fridge with beers. (Dolabini bira ile doldurmalisin)

    Go nuts: Delirmek/kafayi yemek. He went nuts with his new job. (O yeni isinde delirdi, kafayi yedi)

    Piss off: Sinirlenmek. My brother pisses me off. (Kardesim beni sinirlendirir)

    Drive crazy: Cildirmak/cildirtmak. My boss drives me crazy. (Patronum beni cildirtiyor)

    Running late: Gec kalmak. He is running late for the school today. (O okula gec kaliyor bugun)

  • ⭐⭐⭐⭐⭐

    Ben de sağlık sektöründe sık kullanılan birkaç ifade yazayım. Bazıları tıbbi terim gibi gelse de sade vatandaşlar tarafından da yaygın bir biçimde kullanılıyor. Aklıma geldikçe ekleme yaparım.

    PRN: Lüzum halinde
    BM (bowel movements): barsak hareketi, dışkılama
    PO: oral, ağızdan
    Follow up: Takip randevusu
    Flu shot: Grip aşısı
    BID: günde iki defa
    Throw up: kusmak
    Rx: reçete
    Dx: tanı, teşhis
    Tx: tedavi
    Bx: biyopsi
    Sx: cerrahi, ameliyat
    CAT scan: bilgisayarlı tomografi, BT
    Blood draw: kan almak


  • Iyi gunler dilemeyi hep "Have a nice day" gibi ogrettilerdi, TX staylasi "Have a good one"

  • ⭐⭐⭐⭐⭐

    @caglaror, içinde söyledi: Bilinmesi şart temel argolar. (slang guide)

    Iyi gunler dilemeyi hep "Have a nice day" gibi ogrettilerdi, TX staylasi "Have a good one"

    Öyle demelerinin sebebi tembellik 🙂 Sabah mıydı, öğlen miydi, akşam mıydı düşünmekle uğraşmak yerine her zaman "have a good one" diyorlar, artık sen nasıl istiyorsan öyle anla anlamında.


  • @knnrn Bence de oyle olmali, zira cok fazla yuvarlama, tekillestirme, kolaylastirma egiliminde TXlilar. Bir tanesi Have a good afternoon dediydi, afallamistim.


  • İkinci bölümü ekledim ve yorumlarda ekleme yapılan slangleri de konuya ekledim. İkinci bölüm aşağıda. Destek veren herkese minnettarım.

    Throw someone under the buss.
    Bencil nedenlerden dolayı arkadaşa ya da müttefiğe ihanet etme anlamına gelen argolardan biri. Karşınızdaki ile ilişkiniz tartışmalı & uygunsuz hale geldiğinde o ilişkinin kesilmesini tanımlamak için kullanılır. Bu deyim direkt satış koymak olarak da kullanılabilir.
    If you do that again, imma throw you under the buss, get it?

    Get it: Anladın mı? I get it ya da I got it şeklinde cevap verilebilir. I feel you olarak da cevap verilebilir. Seni anladım, olayı kaptım şeklinde.
    Bet: Cevap verirken anladım, katılıyorum, elbette, tamam gibi anlamları var. I bet you .... gibi kullanıldığında eminim, bahsine girerim sen .... gibi anlamı oluyor.
    Word (up): Evet, doğru, aynen gibi anlamları var. Oldukça fazla kullanılır. Genel olarak sadece cevap vermek için kullanılır, konuşma esnasında durumu onaylamak ya da size denilen şeyi okaylemek gibi.
    ASAP: Açılımı as soon as possible'dır. Yazı dilinin vazgeçilmez kullanımlarındandır. Mümkün olabildiğince kısa sürede, en kısa zamanda gibi anlamları vardır. Cümlenin sonunda kullanılır. Örnek kullanım birisine mesaj atıyoruz: Wya? (where you at kısaltılmışı) Call me ASAP. I gotta(have to) tell you something.
    Ounce: Slang olduğu söylenemez sadece bilginiz olsun diye yazıyorum. Ounce Birleşik Devletler ülkesinde (US) çok kullanılır ve anlamı bizdeki 28 gramdır. Ons gibi söylenişi de vardır, O da.
    Quad: 7 gram, 4 quad 1 ounce eder.
    Ion ya da I on't: I don't anlamına gelir.
    Digits: Telefon numarası anlamına gelir. Birisi size #? diye işaret ediyorsa o da telefon numarasını soruyodur. I need your digits real quick.
    Fuck with: Beğenmek, onla yatıp kalkmak. Kısaltılışı fw'dir ve oldukça fazla kullanılır. I fw the song u released yesterday, its lit fam no cap. (dün çıkardığın şarkıyı beğendim, on numara kanka yalan yok) - I don't fuck with them niggas. (o zencileri sevmiyorum) Nadir de olsa mess with olarak da kullanılabilir. Uğraşmak gibi ama birisiyle uğraşmak yani iş ile uğraşmak değil sıkıntı tip düşünün.
    Real quick: En en en çok gördüğüm slanglerden birisi olabilir. Genelde cümle sonunda kullanılır ve rq gibi kısaltılışı da vardır. Anlamı "very quickly"dir. Hızlıca. Man please leave the car real quick.
    Sure thing: Ayıpsın, rica ederim, tabii ki gibi anlamları var.
    Give someone lift ya da give someone ride: Arabayla ya da herhangi bir araçla bırakmak. Hey man, can ya give me lift? I'm tired as fuck, can't feel my legs been walking for hours.
    Smh: İnternet dili kullanımlarındandır, shake my head gibi anlamı var. Kullanımı ise mesela internette aptalca bir şey görürsünüz, arkadaşınız aptalca bir şey yazar. Tepkinizi smh yazarak belirtebilirsiniz. Facepalm gibi bir şeydir.
    Tryna: Trying to'nun kısaltılmış halidir. Konuşma dilinin vazgeçilmezlerindendir.
    Kick it: To chill, to hang out gibi anlamları vardır. Yani takılmaktır. I've been kickin it with crazycells in ma crib, you can pay a visit if you want.
    I'm down: Tamamdır, bu işin içinde varım demek. Birisi size gece onunla birlikte kulübe gelip gelmeyeceğini sorar, yes gibi cevap vermek yerine I'm down diyebilirsiniz. I'm down for whatever you say, sen ne diyorsan okay'im tamamım gibi anlamı var.
    Bill(s): Banknot anlamı var, genel olarak 100 dolar için kullanılır. Diğer adı Benjamin'dir. 1 dolar için de kullanıldığını görmüşlüğüm var bilen kişiler aşağıdan aydınlatabilir emin değilim 1 dolar için geçerli olup olmadığına.
    Paper: Para
    Lowkey: Çaktırmadan, ufaktan gibi anlamları var. Tam türkçeye nasıl vuracağımı bilmiyorum ama örnekte anlarsınız gibi. I low-key have a crush on Ayşe misal.
    True blue: Oldukça sadık. He's a true blue kid, don't worry about him.
    Zipperhead: Asyalılara karşı kullanılan hakaret. Uzak doğulu, asyalı piç gibi. Çekik gözlü birisiyle ters düşerseniz kullanabilirsiniz.
    Thot: Bitch, orospu.
    Call someone on the carpet: itin kıçına sokmak. He was/got called on the carpet for missing the deadline.
    Pop the hood: Arabanın kaputunu açmak.
    Opp: Opponent-opposition'un kısaltılışıdır ve oldukça fazla kullanılır. Düşman gibi bir şey.
    Dome: Kafa anlamına gelir. Nine to yo dome. Three 6 mafia'nın şarkılarından birisinin adıdır. Kafana dokuz milim mermi gibi anlamına gelir. Amerika'nın bazı bölgelerinde oldukça fazla kullanılır hatta bu argo İngiltere'ye kadar sıçramıştır.
    Bring it on: Hodri meydan, sıkıyorsa gel. used to express confidence in meeting a challenge.
    Pecker: Penis.
    It's on (motherfucker): Kavga başlatma sözlerinden biridir. Pek kullanılmaz ama yine de kullanıldığını gördüm nadir de olsa.
    Screw: Fuck yerine kullanılabilir. Screw up, screw it. (Fuck up, screw it)
    Fuck up: Mahvolmak, bitmek. We done fucked up. There's no point in talkin to dem boys any mo, forget bout it. (Screw up da diyebilirsiniz bunun yerine)
    Fuck it: S-ktir et -- a-mina koyim. (Screw it de kullanılabilir)
    Feel, feel me, do you feel me: (Beni) Anlıyor musun? I jus wanna get it over with, you feel me dog?
    Dip: Hızlıca ayrılmak. We dippin boys, stop wasting time.
    Pull up: Aşırı kullanılır ve tam olarak nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum bu slangi. Birisiyle aranız kötüdür ve düşmanınıza yazarsınız "I'm pulling up to your hood in a bit." diye. Arabamı sizin mahallenize çekicem - sizin oraya geliyorum gibi gibi ama yani tek düşman olarak değil. Arkadaşınız diyebilir pull up to(on) ..., we gonna throw a party there. Gitmek, gelmek için anlamlarda kullanılabilir.
    Hit up: Mesaj çekmek, aramak. Pass me your digits, imma hit you up tonite to talk bout that beef. It gotta be sorted by tomorrow.
    Top shelf: Çok kaliteli. I got hella topshelf products if ure interested.
    Jeez: Jesus Christ. Aman Allah'ım gibi bir şey. Jesus Christ kullanmanız daha iyi olur ama. Şaşkınlık-sinir gibi durumlarda kullanılır.


  • @kaanvercetti başarılı, tebrikler

  • ⭐⭐

    Güzel başlık. Slang olarak açılmış ben de bir kaç kısaltma ekleyeyim. Yazı dilinde kısaltma kullanmayı çok seviyorlar.

    Fyi: For your information (Bilginize)
    Brgds: Best regards (Saygılarımla)
    Afaik: As far as I know (Bildiğim kadarıyla)
    Imho: In my humble opinion (Naçizane benim görüşüm..)
    Brb: Be right back (hemen döneceğim - cumaya gittim gibi birşey 🙂
    eta : estimated time of arrival (kelime anlama tahmini varış zamanı olsa da , bir işin ya da sorunun tahmini bitiş süresi için de kullanılır.. "do you have an eta for the fix? gibi)
    FIFO: First in first out (ilk giren ilk çıkar)
    LIFO: Last in first out (son giren ilk çıkar)
    John Doe: Kimliği belirsiz ya da açıklanması istenmeyen erkek kişi. Kadın: Jane Doe
    TBA: To be announced (Sonradan duyurulacak)


  • Döktürmüşsün biladerim, güzel rehber.


  • Boyle dusununce aklima gelmiyor ama geldikce yazalim sonra derleyip ilk mesaja surekli guncelleme yapilir.
    Restoranda icecek icin "easy ice" (with or without ice?) Az buzlu -icecek icin.


  • @caglaror, içinde söyledi: Bilinmesi şart temel argolar. (slang guide)

    Boyle dusununce aklima gelmiyor ama geldikce yazalim sonra derleyip ilk mesaja surekli guncelleme yapilir.
    Restoranda icecek icin "easy ice" (with or without ice?) Az buzlu -icecek icin.

    bunun yanında alkollü içecek alırken (özellikle viski) genelde neat = buzsuz, on the rocks = buzlu demek tabi alkolsüz içeceklerde de geçerli mi bilmiyorum. elimde baya konuya ekleyecek şeyler birikti yarın hepsini ekleyeceğim. katkınız için teşekkürler.


Benzer Başlıklar

Forum kurallarına uymayan veya forum düzenine aykırı davranan üyeler uyarılmadan forumdan çıkarılabilirler. Özellikle gereksiz yeni başlık oluşturacakların dikkatine!

82
Çevrimiçi

40.1k
Kullanıcı

4.3k
Konu

420.0k
İleti


| | | |

Powered by NodeBB | Copyright © 2023 Yesilkart Forum