@MySea Benim sorunum kendisinin öznel ve göreceli deneyimlerinin, genelgeçer ABD kaidesiymiş gibi aktarmasında. Bu çok sık yapılan bir hata. 330 milyonluk nüfusu, 10 milyon km2 toprağı olan, 50 devletten oluşan bir devletler topluluğundan bahsediyoruz. Hangi Amerika arkadaş? Amerika denmesindense spesifik olarak eyaletin ve şehrin belirtilmesi ve deneyimlerin, gözlemlerin bu eyaletle/şehirle sınırlı olduğunun belirtilmesi taraftarıyım. Ayrıca her şey beklentilerde ve yaşam standartlarında bitiyor. Kendisi sanki herkes ABD’ye ilk gidişinde SF, NY veya Washington D.C.’ye taşınıp 1+1 eve $2000 ödemek zorundaymış gibi yansıtmış. Kendisinin yaptığı en basit tabirle dezenformasyon ve propagandadır. İster isteyerek yapmış olsun ister istemeyerek. Dolayısıyla bu videoyu izleyen insanlarda ABD boktan, TR’de nasıl bir cennette yaşıyormuşuz da haberimiz yokmuş gibi bir algı oluşuyor. Framing effect’de son nokta. Ama bu dediklerimden tam tersini yapılmasını desteklediğim gibi bir mana çıkarılmasın. Yani ABD’nin sadece iyi yönlerini gösteren, aşırı optimist, polyannacı bir tablo çizilmesine de karşıyım. Gerçekçi ve objektif olunmalı, sonuçta işin ucunda insanların hayatları, gelecekleri var. Hayal satarak ya da hayattan soğutarak onlara iyilik yapmış olunmuyor.
Haliax tarafından gönderilen en iyi iletiler
-
RE: Amerika'da Green Cardla Yaşayanların Tecrübeleri
-
RE: Amerika'da Yaşanacak Eyalet ve Şehrin Seçimi
Öncelikle ABD'de yaşamadığımı belirteyim. Ben de sizin gibi green card ile ABD'ye taşınıp ABD'de sıfırdan yeni bir hayata başlayacak biri olarak; kendi araştırmalarımı, gözlemlerimi ve fikirlerimi paylaşayım. Her şeyden önce bence gerçekçi olunmalı. ABD konusunda önceden olumlu ya da olumsuz herhangi bir önyargıya sahip olunmamalı. Bu önyargılardan kastım; filmlerin framing effectinin yarattığı "ütopik ülke ABD", Hollywood etkisinin "tozpembe" perspektifi veya gidip de dönen kişilerin sürekli karalama yapıp, zihinlerde ABD'nin dünyanın en kötü ülkesi olarak yer edinmesine sebep olmaları gibi. Hiçbiri olmamalı, tamamen nötr olunmalı. Onun dışında olası Kültür Şoku'na hazırlıklı olunmalı, çünkü değil bir ülkeden ötekine taşınmak, aslında bir şehirden diğer şehre taşınıldığında bile adaptasyon süreci zor olabiliyor ve aynı ülke içinde bile "kültür şoku" yaşanabiliyor. Detay için:
https://yesilkartforum.com/forum/topic/1696/kultur-soku/
Bir de bence gidilmeden önce en az birkaç ay idare edecek para ve yetkin olunan alanda, mesleği ilk başta yapamama ihtimaline karşı kişinin delivery, Lyft vb. gibi işleri yapmaya hazır olarak gitmesinde fayda var. Çünkü bir laf vardır, "Hayat, siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir" diye. O açıdan sürprizlere de açık olmak lazım.
Kısaca 2 başlık altında inceleyebiliriz eyalet/şehir seçimini:
1- Veriler, 2- Beklentiler.
1-) Veriler:
Eyaletin gelir vergisi oranı
Eyaletteki işsizlik oranı
Eyaletteki benzin vergisi/benzin fiyatları(Elektrikli araba düşünenler yormasın kendini )
Eyaletteki satış vergisi oranları
Eyaletteki suç oranı
Eyaletteki enflasyon
Eyaletteki yaşam maliyeti
Eyaletin demografik yapısı
Eyaletteki doğal afetlerin durumu(fay hattı, kasırga vs.)
Eyaletteki iş olanakları ve sektörlerin dağılımı/durumu
Araştırmalar sonucu eyaletleri bu ve buna benzer verilerle karşılaştırdıktan sonra en çok öne çıkan eyaletlerin bu sefer de en popüler şehirlerini üstteki kriterlere göre tekrar kıyaslamak gerekiyor bence. Mesela Texas eyaletindeki 3 popüler şehri kendi içinde kıyaslamak: Austin, Houston ve Dallas. Aynı eyaletteki bu 3 şehir arasında bile muazzam farklılıklar var. Austin IT alanında öncü, bir diğeri bir başka alanda. Houston'a kasırga gelebiliyor, Austin'e gelmiyor, gibi. Bu tarz kriterler sonucu epey eleme yapılacağı için, filtreden geriye birkaç eyalet ve şehir kalacaktır.
https://yesilkartforum.com/forum/topic/393/amerika-da-yaşayanlardan-yaşam-maliyeti-örnekleri/ (Yaşamak istediğiniz eyaletin/şehrin yaşam maliyetleri hakkında fikir vermesi için)
Ardından 2. başlığa geliyoruz.
2- Beklentiler
Beklentiler doğrudan kişinin yaşam tarzı, düşünme şekli ve inançları tarafından şekillendiği için çok önemli. Mesela sizin için neler önemli? Hangi işi yapacaksınız? Gündelik hayatınız nasıl geçiyor, eyaletin size nasıl bir hayat sağlamasını bekliyorsunuz? Nasıl bir iklim seversiniz, iklim sizin için önemli mi? Hangi görüş size yakın, muhafazakar mısınız modern mi? Şehir insanı mısınız, köy insanı mı? Hareketli bir hayat mı istersiniz, sakin mi? Bu tarz sorulara doğru, gerçekçi ve içten bir cevap verdikten sonra elde kalan eyaletler içinden en çok hangisi kişiye uyuyorsa, o eyalet ve şehri bir de orada yaşayanların, kişinin kafa yapısına benzer kafada olan insanlardan dinlemekte fayda var. Bu konular hakkında faydalı olduğunu düşündüğüm birkaç kaynak:
https://yesilkartforum.com/forum/topic/1642/eyaletlerin-vergi-oranlari
-
RE: California
San Francisco, California’da 9. ayina girmek uzere olan ve henuz gecen hafta taze bir sekilde suca maruz kalmis birisi olarak; sucun deneyimlerimi, algimi ve dusuncelerimi nasil etkiledigini paylasayim, biraz da dert yanayim istedim.
Delivery yapmak icin kiraladigim bir Prius var. Bu Prius’u henuz 2 haftadir kullaniyorum, ondan once 2 ay Civic, ondan da once 5 ay bir baska Prius kiralamistim. Satin almak yerine kiralamamin sebebi gerek Reddit’te, gerekse de forum ortamlarinda Prius’un catalytic converter’inin calindigini okumamdi. Yine onca arabanin icinden Prius kiralamamin sebebi, gecici olarak yaptigim delivery isleri nedeniyle hem yakit verimliliginin cok yuksek olmasi, hem de dayanikli olmasi.
Asagi yukari 5.5 aylik toplam Prius kiralama surecimin sonunda, her ne kadar oldukca guvenli, sakin ve huzurlu bir mahallede yasasam da, evimin onune park ettigim arabamdan catalytic converter gecen hafta maalesef calindi. Arabanin anormal bir sekilde kukremesi ve arabanin altindaki parcalardan bariz bir sekilde calindigi belliydi.
Arabayi sahibine goturdum, sigortayla konusuldu, araba tamir edildi ve ek koruma takildi.
Sigorta parayi odedi, uzerine duseni yapti. Buraya kadar her sey olumlu, sevindirici. Deductible nedeniyle claim yaptigim icin $250 odemem gerekti. Aylik $162 odedigim, full coverage oldugu iddia edilen bir sigortam var. Ama anladigim kadariyla claim basina yine de para odeniyor. Henuz yeterince arastirma yapmadigim, bilgimin ve deneyimimin olmadigi konu.
Geldik zurnanin zort dedigi yere. Hem galeri sahibine, hem tanidiklara, hem de ulasabildigim herkese ne yapmam gerektigini, mutlaka durumu polise bildirip tutanak tutturmak istedigimi, giden parcalarin ve paranin umurumda olmadigini; umursadigim tek seyin, suclularin yanina kar kalmamasi, adaletin yerini bulmasi oldugunu soyledim. Cunku “Dunya bu haldeyse, kotuluk yapanlardan degil, ona seyirci kalanlardan” diye dusundugumu belirttim. Naiflik pahasina bile olsa. Cunku insan; bildigi, tanidigi her seyi ve herkesi birakip, bir basina dunyanin obur ucuna gocunce, kendi geri kalmis; medeniyetsiz ve yozlasmis ulkesinin aksine, yeni gittigi gelismis, “medeni” ve hukuk dolu ulkede, islerin farkli olmasini ve islemesini istiyor, umuyor.
Tum olumsuz yorumlara ve polis vakit kaybi tavsiyelerine ragmen, ayni gun aksam eve donunce saat 6-7 gibi ev sahibimle polis karakoluna gittik. Karakol freeway’in dibinde, acayip gurultulu ve pek kalabalik olmayan bir yerdi. Sirada iki uc kisi, iceri girilmeyen, sadece bir pencere olan ic kisimda da tek bir polis memuru vardi. Memur biz iceri girince direkt bizi cagirdi ve durumu sordu. Durumu acikladigimizda internetten raporda bulunursak daha rahat olacagini ve ozunde ayni sey oldugunu soyledi.
Bu olduktan sonra icten ice bir bok olmayacagini anlamistim. Ev sahibim eve dondukten sonra kamera kayitlarina bakti ve olayin oldugu saati ve ani yarim da olsa bulabildi. Sans bu ya, evin onune park eden kamyonet kameranin gorus acisini blokladigi icin hirsizlar arabadan indikten sonrasi karamboleydi. Plaka ve yuzleri de gorunmuyordu.
Bunun uzerine daha yakin ve iyi bir acidan arabaya dogru bakan 3-4 kamerasi olan komsuyla iletisime gectik. Kendisi “ne demek, tabii ki kontrol edip size haber verecegim” dese de, birkac saat sonra “kameramda bir sey bulamadim” yalanini soylemesi cok surmedi.
Ki kulliyen yalan ve imkansiz. Arabayla kameralarin arasinda 3-4 metre ya var ya yok, ev sahibimin kamera kayitlarinda, onun kamerasinin hirsizlarin hareketi nedeniyle flaslari yaktigi ve kayda basladigi gorunuyordu. Anlayacaginiz o ki, polis bir, komsu iki hayal kirikligi yaratti.
Ama asil hayal kirikligi yaratan, 800 bin civari nufusu olan; dunyanin en evrensel, refah ve modern kentlerinden biri olan San Francisco’da, polisin adeta iflas etmesi, suclularin kendi hukumranligini istedikleri gibi surdurmesi, durust ve iyi niyetli insanlarin ise polisten umutlarini keserek, “enayilik” ve cezalandirilmislik hissiyle kendi baslarinin caresine bakmalari. Diger gelismis ve refah ulkelerin birkac kati nufusa sahip metropollerinden (Paris, Berlin, Londra) kat kat daha fazla suc oranlarina sahip olmasi. ABD icinde bile Chicago gibi Gotham’i aratmayan suc cehennemini bile sollayip zirvelere oynamasi.
Bu demek degil ki Bati Avrupa veya diger gelismis ulkelerdeki metropoller mukemmel. Ama ABD kentlerinde esine az rastlanir turden kronik bir suc problemi var. Yuksek nufusa sahip olup gorece az suca sahip olan kentlerin sayisi bir elin parmagini gecmiyor. Bir ornek ise San Diego.
11.000 KM otede, 10 saat geride, pratikte gerek refah, gerek imkanlar, gerekse de potansiyel acisindan TR’den onlarca yil ileride olan ulke, yine de sucu engelleyip, kurallari uygutayip, adaleti tecelli ettiremiyor.
Tipki Turkiye’de oldugu gibi, burada da cakallik yapanlar, her turden kurali surekli olarak cigneyenler fazlasiyla var. Butun bunlari gordukten sonra buraya “Buyuk Turkiye” demeye basladim. Cunku cok fazla inkar edilemez benzerlik var. “Medeniyet ve gelismislik” kavramlarini sorgulatacak kadar.
Ornegin, “medeni ve gelismis” ulkede, gupegunduz sokak ortasinda onlarca insanin muhtelif uyusturucularla kendinden gecmesini, ustelik polis karakolu ve belediye meclisinin onunde, bekler misiniz?
Toplu tasimasinin asiri pis, tuhaf, ve de tehlikeli olmasini? Peki ya sokaklarinda (sehir merkezi dahil), aksinin yapilmasini soyleyen ve bizzat kanunun numarasini belirten onca uyariya ragmen pek cok bilimum insan ve hayvan diskisi dahil her turden copun ve atigin bulunmasini? Hatta sirf bu durum icin site yapilmasini?
Sehrin her yerinde surekli kargo/paket calinmasini ve insanlarin surekli bundan yakinmasini? Arabanizda camlar patlatilip icindekiler calinir diye gonul rahatligiyla hicbir sey birak(a)mamanizi, ve sehrin adeta her yerinde boy boy “Magdur olmak istemiyorsaniz arabanizda kati suretle hicbir sey birakmayin” yazilmasini?
Iste butun bu sorular donup, dolasip, toplanip, “medeniyet ve gelismislik” kavramlarini sorgulamaniza sebep oluyor. Gore gore, kirila kirila, arastira arastira, yasaya yasaya, alismaniza ve adapte olmaniza sebep oluyor. Anliyorsunuz ki, insan, her yerde insan. Kusurlar, her ulkede fazlasiyla var. Gelmeden once arastirdiginiz, gordugunuz o butun istatistikler, endeksler ve raporlar, kendi anekdot ve deneyimlerinizle taslarin yerine oturmasini sagliyor. Daha kirgin, ama daha olgun ve deneyimli bir sekilde hayatiniza ve gocmenlik yolculugunuza kaldiginiz yerden devam etmek icin ugrasiyorsunuz.
Ve ben, gelmek icin ayri, kalmak icin ayri bedeller odedigim ve odemeye devam ettigim bu ulkede, butun bu olan bitenlere ragmen, her seyin daha iyiye gidecegine, bu ulkenin icinde gercek anlamda “medeni ve gelismis” yerler ve insanlar bulabilecegime dair inancimi koruyorum, korumaya calisiyorum. Naiflik pahasina bile olsa.
-
RE: California
@Haliax, içinde söyledi: California
@Haliax, içinde söyledi: California
San Francisco, California’da 9. ayina girmek uzere olan ve henuz gecen hafta taze bir sekilde suca maruz kalmis birisi olarak; sucun deneyimlerimi, algimi ve dusuncelerimi nasil etkiledigini paylasayim, biraz da dert yanayim istedim.
Delivery yapmak icin kiraladigim bir Prius var. Bu Prius’u henuz 2 haftadir kullaniyorum, ondan once 2 ay Civic, ondan da once 5 ay bir baska Prius kiralamistim. Satin almak yerine kiralamamin sebebi gerek Reddit’te, gerekse de forum ortamlarinda Prius’un catalytic converter’inin calindigini okumamdi. Yine onca arabanin icinden Prius kiralamamin sebebi, gecici olarak yaptigim delivery isleri nedeniyle hem yakit verimliliginin cok yuksek olmasi, hem de dayanikli olmasi.
Asagi yukari 5.5 aylik toplam Prius kiralama surecimin sonunda, her ne kadar oldukca guvenli, sakin ve huzurlu bir mahallede yasasam da, evimin onune park ettigim arabamdan catalytic converter gecen hafta maalesef calindi. Arabanin anormal bir sekilde kukremesi ve arabanin altindaki parcalardan bariz bir sekilde calindigi belliydi.
Arabayi sahibine goturdum, sigortayla konusuldu, araba tamir edildi ve ek koruma takildi.
Sigorta parayi odedi, uzerine duseni yapti. Buraya kadar her sey olumlu, sevindirici. Deductible nedeniyle claim yaptigim icin $250 odemem gerekti. Aylik $162 odedigim, full coverage oldugu iddia edilen bir sigortam var. Ama anladigim kadariyla claim basina yine de para odeniyor. Henuz yeterince arastirma yapmadigim, bilgimin ve deneyimimin olmadigi konu.
Geldik zurnanin zort dedigi yere. Hem galeri sahibine, hem tanidiklara, hem de ulasabildigim herkese ne yapmam gerektigini, mutlaka durumu polise bildirip tutanak tutturmak istedigimi, giden parcalarin ve paranin umurumda olmadigini; umursadigim tek seyin, suclularin yanina kar kalmamasi, adaletin yerini bulmasi oldugunu soyledim. Cunku “Dunya bu haldeyse, kotuluk yapanlardan degil, ona seyirci kalanlardan” diye dusundugumu belirttim. Naiflik pahasina bile olsa. Cunku insan; bildigi, tanidigi her seyi ve herkesi birakip, bir basina dunyanin obur ucuna gocunce, kendi geri kalmis; medeniyetsiz ve yozlasmis ulkesinin aksine, yeni gittigi gelismis, “medeni” ve hukuk dolu ulkede, islerin farkli olmasini ve islemesini istiyor, umuyor.
Tum olumsuz yorumlara ve polis vakit kaybi tavsiyelerine ragmen, ayni gun aksam eve donunce saat 6-7 gibi ev sahibimle polis karakoluna gittik. Karakol freeway’in dibinde, acayip gurultulu ve pek kalabalik olmayan bir yerdi. Sirada iki uc kisi, iceri girilmeyen, sadece bir pencere olan ic kisimda da tek bir polis memuru vardi. Memur biz iceri girince direkt bizi cagirdi ve durumu sordu. Durumu acikladigimizda internetten raporda bulunursak daha rahat olacagini ve ozunde ayni sey oldugunu soyledi.
Bu olduktan sonra icten ice bir bok olmayacagini anlamistim. Ev sahibim eve dondukten sonra kamera kayitlarina bakti ve olayin oldugu saati ve ani yarim da olsa bulabildi. Sans bu ya, evin onune park eden kamyonet kameranin gorus acisini blokladigi icin hirsizlar arabadan indikten sonrasi karamboleydi. Plaka ve yuzleri de gorunmuyordu.
Bunun uzerine daha yakin ve iyi bir acidan arabaya dogru bakan 3-4 kamerasi olan komsuyla iletisime gectik. Kendisi “ne demek, tabii ki kontrol edip size haber verecegim” dese de, birkac saat sonra “kameramda bir sey bulamadim” yalanini soylemesi cok surmedi.
Ki kulliyen yalan ve imkansiz. Arabayla kameralarin arasinda 3-4 metre ya var ya yok, ev sahibimin kamera kayitlarinda, onun kamerasinin hirsizlarin hareketi nedeniyle flaslari yaktigi ve kayda basladigi gorunuyordu. Anlayacaginiz o ki, polis bir, komsu iki hayal kirikligi yaratti.
Ama asil hayal kirikligi yaratan, 800 bin civari nufusu olan; dunyanin en evrensel, refah ve modern kentlerinden biri olan San Francisco’da, polisin adeta iflas etmesi, suclularin kendi hukumranligini istedikleri gibi surdurmesi, durust ve iyi niyetli insanlarin ise polisten umutlarini keserek, “enayilik” ve cezalandirilmislik hissiyle kendi baslarinin caresine bakmalari. Diger gelismis ve refah ulkelerin birkac kati nufusa sahip metropollerinden (Paris, Berlin, Londra) kat kat daha fazla suc oranlarina sahip olmasi. ABD icinde bile Chicago gibi Gotham’i aratmayan suc cehennemini bile sollayip zirvelere oynamasi.
Bu demek degil ki Bati Avrupa veya diger gelismis ulkelerdeki metropoller mukemmel. Ama ABD kentlerinde esine az rastlanir turden kronik bir suc problemi var. Yuksek nufusa sahip olup gorece az suca sahip olan kentlerin sayisi bir elin parmagini gecmiyor. Bir ornek ise San Diego.
11.000 KM otede, 10 saat geride, pratikte gerek refah, gerek imkanlar, gerekse de potansiyel acisindan TR’den onlarca yil ileride olan ulke, yine de sucu engelleyip, kurallari uygutayip, adaleti tecelli ettiremiyor.
Tipki Turkiye’de oldugu gibi, burada da cakallik yapanlar, her turden kurali surekli olarak cigneyenler fazlasiyla var. Butun bunlari gordukten sonra buraya “Buyuk Turkiye” demeye basladim. Cunku cok fazla inkar edilemez benzerlik var. “Medeniyet ve gelismislik” kavramlarini sorgulatacak kadar.
Ornegin, “medeni ve gelismis” ulkede, gupegunduz sokak ortasinda onlarca insanin muhtelif uyusturucularla kendinden gecmesini, ustelik polis karakolu ve belediye meclisinin onunde, bekler misiniz?
Toplu tasimasinin asiri pis, tuhaf, ve de tehlikeli olmasini? Peki ya sokaklarinda (sehir merkezi dahil), aksinin yapilmasini soyleyen ve bizzat kanunun numarasini belirten onca uyariya ragmen pek cok bilimum insan ve hayvan diskisi dahil her turden copun ve atigin bulunmasini? Hatta sirf bu durum icin site yapilmasini?
Sehrin her yerinde surekli kargo/paket calinmasini ve insanlarin surekli bundan yakinmasini? Arabanizda camlar patlatilip icindekiler calinir diye gonul rahatligiyla hicbir sey birak(a)mamanizi, ve sehrin adeta her yerinde boy boy “Magdur olmak istemiyorsaniz arabanizda kati suretle hicbir sey birakmayin” yazilmasini?
Iste butun bu sorular donup, dolasip, toplanip, “medeniyet ve gelismislik” kavramlarini sorgulamaniza sebep oluyor. Gore gore, kirila kirila, arastira arastira, yasaya yasaya, alismaniza ve adapte olmaniza sebep oluyor. Anliyorsunuz ki, insan, her yerde insan. Kusurlar, her ulkede fazlasiyla var. Gelmeden once arastirdiginiz, gordugunuz o butun istatistikler, endeksler ve raporlar, kendi anekdot ve deneyimlerinizle taslarin yerine oturmasini sagliyor. Daha kirgin, ama daha olgun ve deneyimli bir sekilde hayatiniza ve gocmenlik yolculugunuza kaldiginiz yerden devam etmek icin ugrasiyorsunuz.
Ve ben, gelmek icin ayri, kalmak icin ayri bedeller odedigim ve odemeye devam ettigim bu ulkede, butun bu olan bitenlere ragmen, her seyin daha iyiye gidecegine, bu ulkenin icinde gercek anlamda “medeni ve gelismis” yerler ve insanlar bulabilecegime dair inancimi koruyorum, korumaya calisiyorum. Naiflik pahasina bile olsa.
Serinin devamini getireyim, son olan bitenleri aktarayim istedim.
Bu yaziyi yazmamin uzerinden butun Amerika deneyimimin ve cogunlukla harika giden gocmenlik seruvenimin aniden, ve beklenmedik bir sekilde tepetaklak olmasi, dibe vurmasi gibi seyler gerceklesti.
Yasadiklarimi anlatmadan once ABD’ye gelmeden once ABD’den donenleri, is bulamama, her seyin ters gitmesi, bir turlu duze cikamama gibi durumlardan bahsedenleri pek kaale almayan, anlattiklarini gercek disi olmasa bile, abarti bulan biri oldugumu belirtmek isterim. Bunu da hicbir konuda fanatik ve bagnaz olmayan, en gonulden bagli oldugu konu ve kisilere karsi bile elestirel, objektif ve notr yaklasan biri olarak yapardim. Ama insanin duyup okumasiyla, birebir, bizzat yasamasi bambaska seylermis.
Dil okulu kapsaminda ogrenci vizesiyle geldigim ABD’de acentamin sayesinde kendim arasam bulamayacagim kadar konforlu, guvenli ve keyifli bir ailenin yaninda, aile yani konaklama seklinde pembe ve sirin bir evde yasiyordum.
Evdeki odalari kiralayan aile tam o evin karsisindaki asil evlerinde kaliyor, benim kaldigim evi ise tamamen ogrencilere, acentalar araciligiyla kiraliyorlardi. 10 aylik balayi gibi gecen bol samimiyet, yakinlik ve evdeki ogrencilerle dolu dolu unutulmaz anilarin ardindan ev sahiplerinin maskeyi dusurup gercek yuzlerini gostermeleri uzun surmedi. $30’lik isitici masrafi yuzunden, ki 10 ay boyunca her ay kirayi eksiksiz ve erkenden yatiran; sorumlu, durust ve duzenli, adeta ruya gibi bir kiraci olmama ragmen, evden kovulmus oldum. Butun olay da benim yaz kis sogugu ve ruzgariyla unlu olan S.F.’de, aksamlari isitici acilmasini talep etmemdi. “Masrafli” olarak gorulup, engelimle alay edilip, turlu hakaretler esliginde evden cikarildim. Turkiye gibi geri kalmis ve sefil ulkelerde bile olan basit konforlarin burada “luks” ve “asiri masraf” olarak gorulmesi sadece gulunc.
Evden ayrilmamla olaylarin yokus asagi artan bir hizla yuvarlanip gitmesi uzun surmedi. Hayatimda hic yasamadigim, yasacagima dahi ihtimal vermedigim pek cok seyi, cok kisa sure icinde yasadim, yasamak zorunda kaldim. DoorDash yapmak icin kiraladigim arabada, kira suresi bitmeden once 5 gun uyudum. Hic tanimadigim, gorunus olarak yaniltici bir sekilde guven vermeyen ve suphe uyandiran, ama aslinda icten ice iyi niyetli olan Agrili ve Meksika sinirindan ulkeye girmis biriyle, 3 haftadan fazla, berbat bir odada kalmak zorunda kaldim.
Varos ve mide bulandirici bir banyoda, igrenerek banyo yapmak zorunda kaldim. Geceleri butun ilaclamalara ragmen bana misin demeyen bocekler, daha dogrusu bed buglar yuzunden asagilik hissederek, yarim yamalak ve isiriklarla dolu bir sekilde uyumak zorunda kaldim.
Turk restoranlari, In-N-Out, Chipotle, Shake Shack, Applebee’s, McDonalds, Starbucks da dahil, akliniza gelen gelmeyen 200’un uzerinde sirkete bulasikcilik dahil basvurdum ve simdiye kadar da hepsinden de red yedim. Isvicre’deki bir sirkete remote olarak calismis bir yazilim muhendisi olarak pek hayal ettigim ve bekledigim isler ve kariyer olmasa da, yine de hayatta kalabilmek ve sifirdan bir hayat kurabilmek icin butun bu durumlara katlandim, goz yumdum.
Bir sekilde hem para kazanayim hem de mesgul olayim diye kiraladigim motorun egzozu trajikomik bir sekilde calindi ve kendime ait olan UberEats hesabiyla yaptigim motorlu delivery macerasi da tamamen zararla sonuclandi.
Bunlari kendimi acindirmak ya da pes ettim demek icin yazmiyorum. Hayatin bir gercekleri ve de gocmenlik surecimin bir parcalari olduklari icin, butun ciplakligiyla, sansurlemeden ve utanmadan yaziyorum.
Cunku anladim ki, her insanin gocmenlik hikayesi, essiz ve kisiye ozgudur. Sadece ama sadece onu yasayanlar anlayabilir. Asla ama asla, yargilamamak gerekir.
Isitme kaybim nedeniyle yasadigim, TR’den farkli olarak burada yasamayacagimi dusundugum ama yine de yasadigim negatif ayrimciliklara; krizlere, travmalara ve kayiplara ragmen, gelmek icin ayri, kalmak icin ayri bedeller odedigim ve odemeye devam ettigim bu ulkede, butun bu olan bitenlere ragmen, her seyin daha iyiye gidecegine, bu ulkenin icinde gercek anlamda “medeni ve gelismis” yerler ve insanlar bulabilecegime dair inancimi koruyorum, korumaya calisiyorum. Naiflik pahasina bile olsa.
Her sey her daim kotuye gitmiyormus. Hayatta krizler oldugu kadar, mujdeler de oluyormus. Dipler oldugu gibi, ansizin dipten cikislar da oluyormus. Onemli olan; dip goruldugunde, her sey bitmis, her sey imkansiz gorundugunde bile, umudun her zaman oldugunu animsamakmis. Cunku; hayat varsa, umut da varmis.
Bu yasadiklarimin ardindan sosyal medyadan tanistigim Deniz isimli bir tanidigimin araciligiyla sehrin en merkezi ve turistik yerlerinden biri olan, Painted Ladies’e yakin bir yerde bulunan havali mi havali bir Victorian evinde oda bulup orada yasamaya basladim. Gerek ev sahibi, gerek kaldigim oda, gerekse de evin konumu, tek kelimeyle efsanevi.
Bu surecte @caglaror, Deniz isimli tanidigimin ve annemin cok destegi ve yardimi oldu. Onlarin da katkisiyla Adobe’nin San Francisco ofisinin mutfaginda ise girdim, 3. haftami bitirdim. Isin mutfagindan baslamis oldum.
Yaptigim is bulasikcilik da olsa, asil isim olan muhendislik mulakatlarina hazirlanmam icin gerekecek olan konforu ve zamani bana saglayacak. Adobe’de calismanin yan haklarinin, imkanlarinin ve isin istikrarli ve stabil bir gelir ve is saatleri sunmasinin (DoorDash’a kiyasla ilac gibi), ayrica calistigim ekibin de iyi olmasinin hatrina, isi katlanilabilir bulmaya calisiyorum, katlaniyorum. Butun bunlarin hepsi de daha parlak, daha mutlu yarinlar icin. Degmesi ve gerceklesmesi umuduyla!
-
RE: Amerika'da yaşayanların sosyal hayatı
@Drywall Dediklerinize katılmıyorum. İnsanlar Türkiye'de doğdu diye Türkiye'de ölmek, Türkiye'ye hapsolmak zorunda değil. Üçüncü milenyumun ikinci on yılında, Dünya hiç olmadığı kadar birbirine yakın, hiç olmadığı kadar bir bütün halde. Dolayısıyla Dünya Türkiye'den ibaret değil. Kişinin aylık geliri 15 bin lira bile olsa, gerek alım gücü, gerek hayat standartları gerekse de dolar bazındaki geliri üzerinden bakıldığında, Türkiye'de aylık 50.000+ TL (Hoş, bence ne kadar kazanılırsa kazanılsın yine de değmiyor) kazanmadıkça Türkiye'de yaşamaya değmiyor. Neden? Çünkü bu ülkenin tarihi krizlerle dolu. Siyasi, ekonomik, askeri ve gündelik krizlerle. Ne dünü bugünden iyiydi, ne de yarını bugünden iyi olacak. Dolayısıyla insanların konfor alanından çıkıp, daha iyi bir hayat ve gelecek hayaliyle yeni maceralara atılmak istemeleri ve bunun peşinden koşmaları kadar doğal bir şey olamaz. Birkaç veri sunayım:
Öncelikle yukarıda bahsettiğim krizlere dair sadece son 7 yılın bir kesitini sunayım ki durumun vahameti açığa çıksın:
Dünya Mutluluk Endeksi (Sayfa 27'ye bakabilirsiniz), Türkiye, Libya-Honduras-Kazakistan-Pakistan-Tacikistan ve Karadağ gibi ülkelerin bile gerisinde, tam olarak 79. sırada:
2019 İnsani gelişme endeksinde ise Türkiye yine çok gerilerde, Brunei'nin, Umman'ın, Arjantin'in, Uruguay'ın, Romanya'nın, Karadağ'ın, Barbados'un, Palau'nun bile gerisinde, tam olarak 59. sırada.
Yolsuzluk algısı endeksinde Türkiye'nin durumu çok vahim. (Yolsuzluk ve torpilin artık yeni norm haline gelmesiyle bu sonuç şaşırtıcı değil.) 180 ülke arasından, TR, tam 91. sırada. Neredeyse tüm geri kalmış ülkelerden bile geride. Bu haritaya baktığınızda ileri&gerçek demokrasinin olduğu ülkelerdeki yolsuzluğun minimum seviyede olduğunu rahatlıkla görebilirsiniz.
TR'nin CDS primi (kabaca borçlunun borcunu ödeyememe riskinin yüksekliği) her zaman yüksekti ama hiç bu kadar yüksek olmamıştı. TR, Kırılgan Beşli'nin daimi üyesi olarak hayal kırıklığına uğratmıyor ve yine bu konuda da zirvelere oynuyor, gelişmiş ülkelerin CDS'si hep 10-100 arası. TR'nin son zamanlarda hep 500+. 700'e yaklaşmışlığımız var. Bu, kabul edilebilir ve normal bir durum değil:
https://i.imgur.com/ICC3Rq0.png
Türkiye $ bazındaki ekonomik hacim sıralamasında 19. sıraya geriledi. 2023'te ilk 20'de olacak mı o bile belli değil. Kişi başına düşen 9 bin $ gelir ile, Meksika'dan bile kötü bir durumda:
Bu son zamanlara has olan bir durum da değil. TR tarihi boyunca hiç gelişmiş ve refah bir ülke olamadı ne yazık ki. Kişi başına düşen gelir ($ bazında) sıralamasında TR hep istikrarlı bir şekilde daha da geriye gidiyor. Şu video acımasız gerçekliği tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor (1960-2019 yıllarını kapsıyor):
Sadece kişi başına düşen milli gelirle de sınırlı değil, TL de uzun vadede hep dolara karşı değer kaybetme eğiliminde. Alttaki grafikte TL'nin 18 yılda ne kadar değer kaybettiğini görebilirsiniz:
https://i.imgur.com/8yQo5hl.png
2014'te yazılmış ve hâlâ geçerliliğini koruyan bir yazı:
Dolayısıyla tüm bu bilgiler ışığında, Türkiye'de kalmak için rasyonel tek bir sebep bile göremiyorum. Vatan, doğduğunuz toprak parçası değil, değer gördüğünüz, ait olduğunuzu hissettiğiniz, seçtiğiniz yerdir bana göre. Ve yine bence; her insan medeni, refah ve gelişmiş bir ülkede yaşama, çocuklarını bu ülkede, güzel bir gelecek düşüyle hayata getirme hakkına sahip. Ne mutlu bu hayalin peşinden koşup ona sahip olabilenlere!
-
RE: California
ABD’ye ilk defa uc gun once gelmis biri olarak, S.F. hakkindaki ilk izlenimlerimi yazayim.
S.F.’in mimarisine, estetigine ve karakteristigine bayildim. Boyle birbirinden guzel binalar, mahalleler ve ortamlar varken yerli halkin cogunun mutsuz ve nesesiz olmasini beklemek gercek disi olurdu. Daha sadece Embarcadero, Fisherman’s Wharf, Lombard St., Golden Gate Park, Japanese Tea Garden taraflarina gidebildim. Meshur In-N-Out’dan bir double double, Ton’y’s’den de kafam kadar porsiyonlu dilim NY Cheese gomdum. McDonalds’da ilk defa gercek anlamda etin tadini alabildim, hem de yogun bir sekilde. Bu yemeklerin hepsi birbirinden lezzetli ve organikti, TR’ye kiyasla.
TR’deki kaostan, halkin mutsuzlugundan, nesesizliginden, kasintiligindan sonra bu halkin umursamazligi, cilginligi, nesesi ve mutlulugu cok iyi geldi. Mutluluklari yuzlerine yansiyor, cogu hep guluyor.
Cok cilgin aktiviteler ve etkinlikler vardi sehir merkezinde. Jesus Loves You’cu siyahi misyoner/evanjelist ablalardan, Tofas ceteleri gibi toplanip 1000 dB motor gurultusuyle etrafindaki herkesin kulagini kanirtan ve kendine sovduren motor cetelerine, ciplak gay’lerine, kizilay dagitmis gibi adim basi gorulen Tesla’larina, rengarenk ve evrensel bir dunya var burada.
-
RE: Dr. Mehmet Öz 8 Kasım 2022'deki Senatör seçiminde Cumhuriyetçi parti adayı
Oz'u TV'de ilk kez bir programda gördüğümden beri kendisi hakkındaki fikirlerim hiç değişmedi. Kendisini son derece sahte, yapmacık ve itici buluyorum. Bu konu, Oz'un siyasete girerken ruhunu nasıl şeytana sattığını ve makyavelistliğini gözler önüne serdiğinin güzel bir özeti olmuş.
-
RE: California
@Haliax, içinde söyledi: California
San Francisco, California’da 9. ayina girmek uzere olan ve henuz gecen hafta taze bir sekilde suca maruz kalmis birisi olarak; sucun deneyimlerimi, algimi ve dusuncelerimi nasil etkiledigini paylasayim, biraz da dert yanayim istedim.
Delivery yapmak icin kiraladigim bir Prius var. Bu Prius’u henuz 2 haftadir kullaniyorum, ondan once 2 ay Civic, ondan da once 5 ay bir baska Prius kiralamistim. Satin almak yerine kiralamamin sebebi gerek Reddit’te, gerekse de forum ortamlarinda Prius’un catalytic converter’inin calindigini okumamdi. Yine onca arabanin icinden Prius kiralamamin sebebi, gecici olarak yaptigim delivery isleri nedeniyle hem yakit verimliliginin cok yuksek olmasi, hem de dayanikli olmasi.
Asagi yukari 5.5 aylik toplam Prius kiralama surecimin sonunda, her ne kadar oldukca guvenli, sakin ve huzurlu bir mahallede yasasam da, evimin onune park ettigim arabamdan catalytic converter gecen hafta maalesef calindi. Arabanin anormal bir sekilde kukremesi ve arabanin altindaki parcalardan bariz bir sekilde calindigi belliydi.
Arabayi sahibine goturdum, sigortayla konusuldu, araba tamir edildi ve ek koruma takildi.
Sigorta parayi odedi, uzerine duseni yapti. Buraya kadar her sey olumlu, sevindirici. Deductible nedeniyle claim yaptigim icin $250 odemem gerekti. Aylik $162 odedigim, full coverage oldugu iddia edilen bir sigortam var. Ama anladigim kadariyla claim basina yine de para odeniyor. Henuz yeterince arastirma yapmadigim, bilgimin ve deneyimimin olmadigi konu.
Geldik zurnanin zort dedigi yere. Hem galeri sahibine, hem tanidiklara, hem de ulasabildigim herkese ne yapmam gerektigini, mutlaka durumu polise bildirip tutanak tutturmak istedigimi, giden parcalarin ve paranin umurumda olmadigini; umursadigim tek seyin, suclularin yanina kar kalmamasi, adaletin yerini bulmasi oldugunu soyledim. Cunku “Dunya bu haldeyse, kotuluk yapanlardan degil, ona seyirci kalanlardan” diye dusundugumu belirttim. Naiflik pahasina bile olsa. Cunku insan; bildigi, tanidigi her seyi ve herkesi birakip, bir basina dunyanin obur ucuna gocunce, kendi geri kalmis; medeniyetsiz ve yozlasmis ulkesinin aksine, yeni gittigi gelismis, “medeni” ve hukuk dolu ulkede, islerin farkli olmasini ve islemesini istiyor, umuyor.
Tum olumsuz yorumlara ve polis vakit kaybi tavsiyelerine ragmen, ayni gun aksam eve donunce saat 6-7 gibi ev sahibimle polis karakoluna gittik. Karakol freeway’in dibinde, acayip gurultulu ve pek kalabalik olmayan bir yerdi. Sirada iki uc kisi, iceri girilmeyen, sadece bir pencere olan ic kisimda da tek bir polis memuru vardi. Memur biz iceri girince direkt bizi cagirdi ve durumu sordu. Durumu acikladigimizda internetten raporda bulunursak daha rahat olacagini ve ozunde ayni sey oldugunu soyledi.
Bu olduktan sonra icten ice bir bok olmayacagini anlamistim. Ev sahibim eve dondukten sonra kamera kayitlarina bakti ve olayin oldugu saati ve ani yarim da olsa bulabildi. Sans bu ya, evin onune park eden kamyonet kameranin gorus acisini blokladigi icin hirsizlar arabadan indikten sonrasi karamboleydi. Plaka ve yuzleri de gorunmuyordu.
Bunun uzerine daha yakin ve iyi bir acidan arabaya dogru bakan 3-4 kamerasi olan komsuyla iletisime gectik. Kendisi “ne demek, tabii ki kontrol edip size haber verecegim” dese de, birkac saat sonra “kameramda bir sey bulamadim” yalanini soylemesi cok surmedi.
Ki kulliyen yalan ve imkansiz. Arabayla kameralarin arasinda 3-4 metre ya var ya yok, ev sahibimin kamera kayitlarinda, onun kamerasinin hirsizlarin hareketi nedeniyle flaslari yaktigi ve kayda basladigi gorunuyordu. Anlayacaginiz o ki, polis bir, komsu iki hayal kirikligi yaratti.
Ama asil hayal kirikligi yaratan, 800 bin civari nufusu olan; dunyanin en evrensel, refah ve modern kentlerinden biri olan San Francisco’da, polisin adeta iflas etmesi, suclularin kendi hukumranligini istedikleri gibi surdurmesi, durust ve iyi niyetli insanlarin ise polisten umutlarini keserek, “enayilik” ve cezalandirilmislik hissiyle kendi baslarinin caresine bakmalari. Diger gelismis ve refah ulkelerin birkac kati nufusa sahip metropollerinden (Paris, Berlin, Londra) kat kat daha fazla suc oranlarina sahip olmasi. ABD icinde bile Chicago gibi Gotham’i aratmayan suc cehennemini bile sollayip zirvelere oynamasi.
Bu demek degil ki Bati Avrupa veya diger gelismis ulkelerdeki metropoller mukemmel. Ama ABD kentlerinde esine az rastlanir turden kronik bir suc problemi var. Yuksek nufusa sahip olup gorece az suca sahip olan kentlerin sayisi bir elin parmagini gecmiyor. Bir ornek ise San Diego.
11.000 KM otede, 10 saat geride, pratikte gerek refah, gerek imkanlar, gerekse de potansiyel acisindan TR’den onlarca yil ileride olan ulke, yine de sucu engelleyip, kurallari uygutayip, adaleti tecelli ettiremiyor.
Tipki Turkiye’de oldugu gibi, burada da cakallik yapanlar, her turden kurali surekli olarak cigneyenler fazlasiyla var. Butun bunlari gordukten sonra buraya “Buyuk Turkiye” demeye basladim. Cunku cok fazla inkar edilemez benzerlik var. “Medeniyet ve gelismislik” kavramlarini sorgulatacak kadar.
Ornegin, “medeni ve gelismis” ulkede, gupegunduz sokak ortasinda onlarca insanin muhtelif uyusturucularla kendinden gecmesini, ustelik polis karakolu ve belediye meclisinin onunde, bekler misiniz?
Toplu tasimasinin asiri pis, tuhaf, ve de tehlikeli olmasini? Peki ya sokaklarinda (sehir merkezi dahil), aksinin yapilmasini soyleyen ve bizzat kanunun numarasini belirten onca uyariya ragmen pek cok bilimum insan ve hayvan diskisi dahil her turden copun ve atigin bulunmasini? Hatta sirf bu durum icin site yapilmasini?
Sehrin her yerinde surekli kargo/paket calinmasini ve insanlarin surekli bundan yakinmasini? Arabanizda camlar patlatilip icindekiler calinir diye gonul rahatligiyla hicbir sey birak(a)mamanizi, ve sehrin adeta her yerinde boy boy “Magdur olmak istemiyorsaniz arabanizda kati suretle hicbir sey birakmayin” yazilmasini?
Iste butun bu sorular donup, dolasip, toplanip, “medeniyet ve gelismislik” kavramlarini sorgulamaniza sebep oluyor. Gore gore, kirila kirila, arastira arastira, yasaya yasaya, alismaniza ve adapte olmaniza sebep oluyor. Anliyorsunuz ki, insan, her yerde insan. Kusurlar, her ulkede fazlasiyla var. Gelmeden once arastirdiginiz, gordugunuz o butun istatistikler, endeksler ve raporlar, kendi anekdot ve deneyimlerinizle taslarin yerine oturmasini sagliyor. Daha kirgin, ama daha olgun ve deneyimli bir sekilde hayatiniza ve gocmenlik yolculugunuza kaldiginiz yerden devam etmek icin ugrasiyorsunuz.
Ve ben, gelmek icin ayri, kalmak icin ayri bedeller odedigim ve odemeye devam ettigim bu ulkede, butun bu olan bitenlere ragmen, her seyin daha iyiye gidecegine, bu ulkenin icinde gercek anlamda “medeni ve gelismis” yerler ve insanlar bulabilecegime dair inancimi koruyorum, korumaya calisiyorum. Naiflik pahasina bile olsa.
Serinin devamini getireyim, son olan bitenleri aktarayim istedim.
Bu yaziyi yazmamin uzerinden butun Amerika deneyimimin ve cogunlukla harika giden gocmenlik seruvenimin aniden, ve beklenmedik bir sekilde tepetaklak olmasi, dibe vurmasi gibi seyler gerceklesti.
Yasadiklarimi anlatmadan once ABD’ye gelmeden once ABD’den donenleri, is bulamama, her seyin ters gitmesi, bir turlu duze cikamama gibi durumlardan bahsedenleri pek kaale almayan, anlattiklarini gercek disi olmasa bile, abarti bulan biri oldugumu belirtmek isterim. Bunu da hicbir konuda fanatik ve bagnaz olmayan, en gonulden bagli oldugu konu ve kisilere karsi bile elestirel, objektif ve notr yaklasan biri olarak yapardim. Ama insanin duyup okumasiyla, birebir, bizzat yasamasi bambaska seylermis.
Dil okulu kapsaminda ogrenci vizesiyle geldigim ABD’de acentamin sayesinde kendim arasam bulamayacagim kadar konforlu, guvenli ve keyifli bir ailenin yaninda, aile yani konaklama seklinde pembe ve sirin bir evde yasiyordum.
Evdeki odalari kiralayan aile tam o evin karsisindaki asil evlerinde kaliyor, benim kaldigim evi ise tamamen ogrencilere, acentalar araciligiyla kiraliyorlardi. 10 aylik balayi gibi gecen bol samimiyet, yakinlik ve evdeki ogrencilerle dolu dolu unutulmaz anilarin ardindan ev sahiplerinin maskeyi dusurup gercek yuzlerini gostermeleri uzun surmedi. $30’lik isitici masrafi yuzunden, ki 10 ay boyunca her ay kirayi eksiksiz ve erkenden yatiran; sorumlu, durust ve duzenli, adeta ruya gibi bir kiraci olmama ragmen, evden kovulmus oldum. Butun olay da benim yaz kis sogugu ve ruzgariyla unlu olan S.F.’de, aksamlari isitici acilmasini talep etmemdi. “Masrafli” olarak gorulup, engelimle alay edilip, turlu hakaretler esliginde evden cikarildim. Turkiye gibi geri kalmis ve sefil ulkelerde bile olan basit konforlarin burada “luks” ve “asiri masraf” olarak gorulmesi sadece gulunc.
Evden ayrilmamla olaylarin yokus asagi artan bir hizla yuvarlanip gitmesi uzun surmedi. Hayatimda hic yasamadigim, yasacagima dahi ihtimal vermedigim pek cok seyi, cok kisa sure icinde yasadim, yasamak zorunda kaldim. DoorDash yapmak icin kiraladigim arabada, kira suresi bitmeden once 5 gun uyudum. Hic tanimadigim, gorunus olarak yaniltici bir sekilde guven vermeyen ve suphe uyandiran, ama aslinda icten ice iyi niyetli olan Agrili ve Meksika sinirindan ulkeye girmis biriyle, 3 haftadan fazla, berbat bir odada kalmak zorunda kaldim.
Varos ve mide bulandirici bir banyoda, igrenerek banyo yapmak zorunda kaldim. Geceleri butun ilaclamalara ragmen bana misin demeyen bocekler, daha dogrusu bed buglar yuzunden asagilik hissederek, yarim yamalak ve isiriklarla dolu bir sekilde uyumak zorunda kaldim.
Turk restoranlari, In-N-Out, Chipotle, Shake Shack, Applebee’s, McDonalds, Starbucks da dahil, akliniza gelen gelmeyen 200’un uzerinde sirkete bulasikcilik dahil basvurdum ve simdiye kadar da hepsinden de red yedim. Isvicre’deki bir sirkete remote olarak calismis bir yazilim muhendisi olarak pek hayal ettigim ve bekledigim isler ve kariyer olmasa da, yine de hayatta kalabilmek ve sifirdan bir hayat kurabilmek icin butun bu durumlara katlandim, goz yumdum.
Bir sekilde hem para kazanayim hem de mesgul olayim diye kiraladigim motorun egzozu trajikomik bir sekilde calindi ve kendime ait olan UberEats hesabiyla yaptigim motorlu delivery macerasi da tamamen zararla sonuclandi.
Bunlari kendimi acindirmak ya da pes ettim demek icin yazmiyorum. Hayatin bir gercekleri ve de gocmenlik surecimin bir parcalari olduklari icin, butun ciplakligiyla, sansurlemeden ve utanmadan yaziyorum.
Cunku anladim ki, her insanin gocmenlik hikayesi, essiz ve kisiye ozgudur. Sadece ama sadece onu yasayanlar anlayabilir. Asla ama asla, yargilamamak gerekir.
Isitme kaybim nedeniyle yasadigim, TR’den farkli olarak burada yasamayacagimi dusundugum ama yine de yasadigim negatif ayrimciliklara; krizlere, travmalara ve kayiplara ragmen, gelmek icin ayri, kalmak icin ayri bedeller odedigim ve odemeye devam ettigim bu ulkede, butun bu olan bitenlere ragmen, her seyin daha iyiye gidecegine, bu ulkenin icinde gercek anlamda “medeni ve gelismis” yerler ve insanlar bulabilecegime dair inancimi koruyorum, korumaya calisiyorum. Naiflik pahasina bile olsa.
-
RE: Doların 6 TL görmesi hk.
Türkiye’nin asıl sorunu çok daha derinlerde yatıyor. Köklerinde, temelinde, konumunda, tarihinde... Osmanlı’dan miras alınan cahil ve fakir halkın kılığını değiştirip medeni, elit vatandaşlar gibi düşünmesini, davranmasını beklemesinde. Miras kalan harabeyi kalburüstü tamir edip yepyeni bir ülke yarattık denmesinde. Ama halbuki ortaya çıkan eser; son derece kusurlu, derme çatma bir ülkedir. Ve işte, tüm sorunlar, bu derme çatma harabelerin üzerinde yükselen ülkenin, eski İmparatorluk kullarıyla yeni Cumhuriyet vatandaşlarının bitmek bilmeyen çatışmasındadır. Doğu’yla Batı’nın, eskiyle yeninin, İmparatorlukla Cumhuriyetin, laiklikle dinin çatışmasıdır bu. Hangi tarafa ait olduğunu bilemeden, karar veremeden, sürekli bu uçlar arasında bir oraya bir buraya sallanan, kendi kısır döngüsüne hapsolmuş bir ülkedir Türkiye. Geleceği, geçmişi tarafından zincirlenmiştir. Kaderi, Ortadoğu bataklığı tarafından lanetlenmiştir.
Yukarıdaki videolarda da görebileceğiniz üzere Türkiye gelişmemekte direten, Ortadoğu bataklığına saplanıp kalmış bir ülke. Tekrar bir devrim olmadan ve bu devrim halk tarafından getirilip, halk tarafından içselleştirilmeden aksini beklemek kanımca mümkün değil.
Edit:
Yukarida anlattiklarimi kusursuz bir narratifle sunan, ozetleyen ve gelecek projeksiyonu yapan bir kult belgesel. Turkiye’nin onceki yuz yilini ve onundeki yuz yillari mukemmel bir sekilde aktaran, mutlaka izlenmesi gereken bir basyapit.
-
RE: Amerika'da tutunamayıp geri dönenler var mı?
@newman, içinde söyledi: Amerika'da tutunamayıp geri dönenler var mı?
ABD'nin ekonomik cokuste oldugunu soyleyen "Road To Ruin" ve "The New Great Depression" isimli kitaplarin yazari James Rickards gibi pek cok saygin Amerikali ekonomist'i burada siralayabilirim. ABD'nin borcu gayri safi milli hasilasinin (GDP'sinin) %135'i ne ulasti. Bu denli borclu su an Dunya'da Yunanistan, Lubnan gibi ulkeler var. ABD icin olmasa bile genel kural; borc, %110 seviyesini gectiginde ulkeler icin iflas tehlikesi basliyor.
Bence kaçırdığınız nokta, diğer hiçbir ülkenin para biriminin küresel rezerv para birimi olmaması. Unutmayın, ABD'nin borcu sadece kendisi için değildir aslında, tıpkı ABD Merkez Bankası'nın bastığı paranın sadece ABD'yi etkilememesi gibi. Küresel liderlik ve süper güç rolünü üstlenmiş ülkenin, üstüne üstlük para birimi hala küresel rezervken, borç oranları bana çok da absürt gelmedi.
-
RE: Amerika'da Yaşayanlardan Yaşam Maliyeti Örnekleri
@nicely, içinde söyledi: Amerika'da Yaşayanlardan Yaşam Maliyeti Örnekleri
ABD de para değerli ama asgari ücret aylık sabit degil bu kötü, saatlik ücretler çok düşük hizmet sektoru için, köle gibi calıstırıyorlar adamı ama en azından evine etini sütünü alıyorsun, Türkiye'den cok daha iyi ama sanırım iskandinav ulkeleri bu konuda daha iyi yaşam kalitesi anlamında. ABD de sağlıklıysanız geberene kadar calıstırıyorlar suyunuzu cıkarttırıyorlar aylık $2000 kazancam diye calıs aslanımmmm.
Sabit olması daha kötü. Haftada 7 gün çalışan da, 6 gün çalışan da, 5 gün çalışan da aynı maaşı alıyor. Saatlik olduğunda en azından asgari bir saatlik ücreti olduğu için, çalıştığınız kadar alıyorsunuz.
Onun dışında İskandinav modelini deneyen eyaletler de var. ABD dediğimiz, 50 federe devletten oluşan bir federasyon, ülkeler topluluğu, bir nevi Avrupa Birliği yani. O yüzden eyalet/devlet bazında kıyaslamak daha makul. İskandinav modelinde vergiler çok daha yüksektir, bireyselci değil, toplumsalcı politikalar vardır. Dolayısıyla bütün olay politikaların yaklaşımında.
California veya Oregon, İskandinav modeline daha yakın eyaletler; vergiler yüksek, daha toplumsalcı ve kapsayıcı politikalar var. Texas ise bireyselci bir yaklaşıma sahip, vergiler düşük, bireyler kendi ihtiyaçlarını vergilerden arttırdığı paralarla fonlasın, istedikleri şeylere para ayırsın ve çoğunlukla özgür olsunlar mantalitesinde. İkisinin de avantajları ve dezavantajları var.
-
RE: San Diego
@kingocali Doğma büyüme ABD'li olanların bile böyle özenli, detaylı ve kaliteli bir bilgi ve gözlem aktarımı yapabileceğini sanmıyorum. Ellerinize sağlık, her bir satırı ayrı güzel, her bir detayı ayrı bir özenli. Forum sizin gibilerin yaptığı paylaşımlarla değerleniyor ve güzelleşiyor. Teşekkürler!
-
RE: DV2021 Bekleme Odası
@nothing34, içinde söyledi: DV2021 Bekleme Odası
Selamlar arkadaslar ABD Başkanı Donald Trump, koronavirüs nedeniyle, ABD'ye göçü geçici süreliğine askıya alan bir kararname imzalayacağını twitterdan duyurdu.. suan detayli bir bilgi yok ama ögrendigim gibi paylasicam ( sadece trumpın attıgı twet var )
Internet Explorer gibisiniz.
-
RE: Amerika'da Green Cardla Yaşayanların Tecrübeleri
+90 kanalını her zaman beğenmişimdir. Kaliteli, orijinal ve çoğu zaman da tarafsız içerikler üretirler. Son videolarında da Green Card sayesinde ABD'ye gitmiş, başına talih kuşu konmuş bir talihlinin ABD serüvenini kameraya almışlar:
Sorum özellikle ABD'de yaşayanlara. Sizler ne düşünüyorsunuz bu talihlinin anlattıkları konusunda? Haklı olduğu noktalar nereler? Hatalı olduğu noktalar var mı, varsa nedir? Kendisi, ABD ve ABD'deki yaşam hakkında çok karamsar bir tablo çizmiş. Kendisinin abarttığını/yanıldığını düşündüğüm birkaç nokta var, daha sonra sizlerle yorum olarak paylaşacağım.
-
İnanç Sebebiyle İltica Başvurusu
Son çare olarak diyelim bir kişi ABD topraklarına geldi, inanç sebebiyle iltica başvurusunda bulundu. Reddedildi, temyize götürdü, yine reddedildi. Bu durum, statü değişikliği yapması ya da daha sonra ABD'ye tekrar geri gelmesi veyahut Türkiye'ye ileride gitmesi konusunda problem yaratır mı?
Bir diğer sorum ise şu, iltica eden ve ilticası kabul olup belli bir zaman sonra ABD vatandaşı olan kişinin daha sonra, TR'ye turistik (ya da ailevi -ölüm kalım, evlilik vs.-) amaçlarla kısa süreli ziyaretlerde bulunması mümkün mü? Yani kişi iltica ederek ABD'de Green Card alırsa ya da vatandaş olursa, TR'ye bir daha hiçbir şekilde, hiç ziyarette bulunamıyor mu? Bunun bir süresi, kuralı vs. var mıdır?
Son sorum ise, iltica ile alınan Green Card ile normal yollarla alınan Green Card arasında tam anlamıyla bir fark var mı? Bildiğim kadarıyla tek bir Green Card var, sadece bunu edinmenin farklı yolları var. Asıl merak ettiğim, iltica ile Green Card alındığında, şirketler/toplum/devlet kurumları vs. bu durumu öğrenip, önyargılı ya da ayrımcılık sergileyen bir tutum takınabilir mi? Teşekkürler şimdiden.
-
RE: Amerika'da Yaşanacak Eyalet ve Şehrin Seçimi
@vecihi San Francisco. Ama cogunlukla toplu tasima pis ve tuhaf tiplerle dolu.
Ote yandan aylik $81’a tramvay, cable car ve otobusleri sinirsiz kullanabildiginiz bir ulasim paketi var. $17 daha odeyip $98’a hem Muni (ustte saydigim araclari) hem de metroyu San Francisco icinde bir ay boyunca sinirsiz kullanabiliyorsunuz.
Dar gelirli, engelli veya yasli iseniz de $81’lik paket icin ciddi indirim almaniz/ucretsiz kullanmaniz mumkun.
Ayrica 18 yas ve alti olan gencler icin Muni (bu ornekte cable car haric) ucretsiz.
Dolayisiyla toplu tasima fazlasiyla ulasilabilir ve uygun.
-
RE: Amerika'da Yaşayanlardan Yaşam Maliyeti Örnekleri
@MySea, içinde söyledi: Amerika'da Yaşayanlardan Yaşam Maliyeti Örnekleri
@Orhan-Cabarov Zaten baska ulkelerle fiyat karsilastirmasi yaparken birim fiyat uzerinden degerlendirmek daha dogru olur.
Mesela, yasanmis bir ornek vereyim:
Burada bir arkadasim gecenlerde 2018 model Toyota Corolla (25 bin mileage) $18K odeyerek aldi.
Turkiye'de bir arkadasim ise 3 hafta once 2017 model Toyota Corolla (80 bin km = ~50 bin mileage) 187K TL = ~$20K odeyerek aldi.
Baska hicbirseye para harcamasalar, buradaki arkadas arabaya odedigi o parayi 2 ayda kazaniyor; oradaki arkadas ise 2 yilda!
Hayır, ikisini de $ üzerinden ve ülkedeki asgari ücret üzerinden kıyaslamak gerek. Aslında bu da tam olarak doğru bir yöntem değil, zira ülkelerin işgücünde asgari ücretle çalışan personel sayısı aynı değil. En doğru yöntem medyan kişi başı düşen gelirlerine göre kıyaslamak ama pratik değil.
Birim bazında kıyaslamanın bir anlamı yok çünkü bir karşılığı yok. Bir kilo altınla bir kilo taşı veya bakırı kıyaslayıp, birim bazında adil bir kıyas yaptığımızı düşünebilir miyiz? Hayır, çünkü ikisi birim ve ölçü bazında aynı olsa da, değer bazında değişkenlik gösterir.
Mesela Japonya'da (tamamen fuzuli bir örnek) bir birim Big Mac 290 Yen, ABD'de $4. Bu örnekte birim bazında kıyas yapılamıyor çünkü ülkelerin enflasyon seviyesi, para biriminin değeri ve asgari ücretleri hakkında hiçbir fikir belirtmiyor.
-
RE: Absürd, Detaycı, Obsesif, Cevaplanması Şart Olmayan Ama Kimine Göre Cevabı Önemli Sorular
Anlam veremedigim, acayip gercek disi ve sacma gelen bir durumu sormak istiyorum.
ABD’deki ayakkabi kaliplari ve olculeriyle ile ilgili. TR’de iken 42-43 giyiyordum.
Bu ayakkabinin 9-9.5-10 numaralarini denedim ama yanlar cok dar geldi ve sikti.
Bu ayakkabinin da 10 numarasini denedim ama yanlar yine dar geldi, sikti.
Su an giydigim Skechers’in ilk once 9 numarasini denemistim, onda da yanlar dar gelmisti. 9 Wide aldigimda her seyi tam anlamiyla tam geldi. Ama iste her ayakkabida Wide opsiyonu yok. Cogunda yok hatta. Internette ve magazada normal numaranizin yarim numara ustunu alin diyorlar yanlarin tam gelmesi icin, ki 9.5 oluyor benim durumumda, onlar bile tam gelmiyor. 1 numara buyugu 10’u denedim onlar da tam gelmedi. Bunun sebebi ve cozumu nedir? ABD'de sadece Wide ayakkabilari giyebileceksem isimiz var demektir.