Son zamanlarda soyle bir algi cok populer bir hal aldi : "mutlu olmak zorundayim". Su Mark Manson'in meshur Kafaya Takmama Sanati kitabinda geciyordu yanlis hatirlamiyorsam. Eskiden dedelerimiz ninelerimiz zamaninda baslarina kotu seyler geldiginde, isler ters gittiginde "ne kotu bir gundu ama, isler sarpasardi" derler ama yine de bir yandan topraklarini hasat etmeye ya da iste ne isle ugrasiyorlarsa o isi yapmaya devam ederlerdi. Simdilerde ise populer kulturun yan etkileri olarak en ufak bir olumsuzlukta hayat basimiza yikilmis gibi hissediyoruz. Karalar baglayip caresizlik & kaygi icinde kivraniyoruz.
Yine bir yerde okumustum ingilizce bir soz sahibi kimdir bilmiyorum ama soyle diyor: "It's OK not to be OK sometimes !" Iste eskilerin yaptigi gibi bu mottoyu tekrar hatirlayabilirsek bu kultur sokunu atlatmak ve gri bulutlardan acik masmavi gunesli gokyuzune gecis yapmak cok daha kolaylasacak. Yani hayatimizin her doneminde mutlu olmak zorunda olmadigimizi diyorum... Basliga atifta bulunuyorum aslinda. Amerika'ya buyuk umutlarla gelip mutlu olmayabiliriz. Bunda bir sorun yok. Bir donem mutsuz olmamiz buyuk umutlarimizi gerceklestiremeyecegimiz anlamina gelmez ! Belli bir donemi alanen mutsuzluk, aci ve dert icerisinde gecirip o yolun sonunda "buyuk umutlarimiza" kavusmamiz gayet olasi.
Burada iki sey cok onemli. Birincisi o "buyuk umutlari" asla ve asla unutmamak. Ne kadar aci ceksekte hayat ne kadar sert vursa da... Yola cikis amacimizi unutmamali, hedeften sasmamaliyiz. Cunku biliyorum ki gundelik dertler, vatan & aile ozlemi, dil ogrenme guclukleri vs. bize cikis noktamizi cok kolay bir sekilde unutturuyor. Zihnimiz kolay olana guvenli olana kacma pesinde. Oyle programlanmis. Dolayisiyla da bu dertlerden bunalan kisinin zihnine bir kaygi perdesi iniyor. Yapamayacagim diyor. Neden geldim ki diyor. Sahiden neden geldigini unutuyor ve bir sure sonra hedefine yabancilasiyor. Donmek istiyor. Donen donuyor. Ama donen kisiler de bir sure sonra genelde "hedeflerini" tekrar kolayca hatirliyorlar Buna da tersine kultur soku deniyor. Bu sefer orada farkli bir cile baslamis oluyor. Hatta tekrar goc edenler bile cokca oluyor bu surecte. Defalarca vatani ve goc ettigi ulke arasinda mekik dokumus bir oraya bir oraya tersine goc etmis gocmenlerle mutlaka karsilasmissinizdir ki bu da surecin gayet olagan bir parcasi. Neticede zorluklarin, kultur-sokunun bize yola cikis amacimizi unutturmasina izin vermememiz cok ama cok onemli...
Ikincisi ise sabirli olmak. Yine ingilizce bir deyis: "whatever doesn't kill you makes you stronger" Bu donemde cekilen cile yasanilan mutsuzluk kaygilar stres uzuntu hepsi bir amac icin ve gunun sonunda guzel bir olguya donusecekler. Cocuklarinizin yillar sonra gunun birinde bir tesekkurune belki. Ya da kariyerinde zirve yapmis parmakla gosterilen bir profesyonele donusmenize. Belki de karavanina atlamis Amerika turuna devam etmekte bir maceraperest olarak Buyuk Kanyon'a karsi gunun dogusunu izlerken yuzunuzde olusan o tebessume.
Ne olursa olsun degecegine inaniyorum. Sagliginiz yerinde oldugu surece denemeyi birakmayin derim. Bir tane de Turkce deyisle bitirelim o halde: "Sabrin sonu selamet"