Herkese merhaba! İnanılmaz bir Green Card süreci yaşadım ve bunu sizinle paylaşmam gerek Schengen bölgesine giriş yapamama ihtimalim mi dersiniz, sağlık muayenesi sonucumun mülakata girmeme yalnızca 5 dakika kala gelmesi mi, yoksa AP’ye (Administrative Processing) kalmam mı… Ve sonunda ertesi gün, vizemin onaylandığı haberini almak! Viyana, benim icin gerçek bir roller-coaster deneyimiydi ve bu unutulmaz süreci, tazeyken sizlerle paylaşmak isterim:
BORDO PASAPORT ILE VIYANA SURECI:
Bu konuyu çok fazla detaya girmeden, yazıyorum. Lütfen Schengeni nasıl aldığım hakkında soru sormazsanız sevinirim, çünkü tamamen şans meselesi olduğunu düşünmekteyim. Mülakat tarihimin yılbaşı ertesi bir zamana denk gelmesi, konsolosluk tatilleri, randevu bulamama sorunu ve bunun üzerine annemle birlikte Schengen vize başvurusu için tee Ankara’ya gitmek zorunda kalmamız işleri daha da karmaşık hale getirdi. Sonuçta, Bulgaristan üzerinden 16 gün boyunca geçerli tek girişli bir vize alarak bu süreci tamamladık.
———
VIYANA’DA KONAKLAMAK VE YASAM:
Booking’den gözlemlediğim kadarıyla, Viyana tam anlamıyla bir oteller şehri. Şehrin her köşesinde, farklı tarzlarda ve bütçelere uygun sayısız konaklama seçeneği bulunuyor. Bi ara stüdyoda kalmayı düşündüm, ancak kahvaltı hazırlama zahmetiyle uğraşmak istemediğim için otel tercih etmeye karar verdim.
Toplamda 7 gece boyunca Mooons adında bir otelde konakladım ve açıkçası otel mükemmel ötesiydi! Abartmıyorum, her detayı özenle düşünülmüş bir tasarım harikasıydı. Adından da anlaşılacağı üzere, otelin konsepti ay temalı ve tüm detaylarda minimal dairesel semboller öne çıkıyordu. (Eh tasarımcı biri olarak bu tür detaylara özellikle dikkat ettiğimi söylemeden geçemem.)
Kahvaltı hazırlama zahmeti istemediğim için oteli tercih etmiştim, ancak tek hayal kırıklığım otelin kahvaltısı oldu. Sadece vejetaryen seçenekler sunulan, minimal ve neredeyse ‘waste-free’ bir konsepte sahip kahvaltı, oldukça sınırlıydı. Kahvaltıda adeta 'bak az ye, bizde çeşit az, minimal zevklerle yetin' mesajı veren bir yaklaşımları vardı. Bana kalırsa, vejetaryen kahvaltı sunacaksanız zeytin, salatalık, biber, mantar vs. gibi temel malzemeler eksik edilmemeli. Otelin genel tasarımına ve konseptine hayran kaldım, ancak kahvaltı kısmında biraz daha düşünceli bir yaklaşım beklerdim.
Bu arada benim DV surecim, ocak ayina denk geldigi icin Viyana buzz gibiydi. Tram’den in-cik, aktarma yap tekrar bavul taşı, terle, sonra disari çık buz gibi havada otobüs bekle vs derken şifayı kaptım ve bi tik soğuk alginligim oldu. Aman dikkat, buraya gelirken kis ayi icin een kalın kiyafetlerinizle gelmeyi unutmayın. Aslında ne kadar kalın giyinsenizde bi sure sonra terleyeceğiniz icin hastalanabilirsiniz, bu yüzden yanınıza paracetemol, vitamin, takviye vs almayi ihmal etmeyin derim.
Birde Viyana'nin toplu taşıma olayını anlamak cok uzun sürmüyor. Tavsiyem, WienMobil uygulamasını indirip bu uygulamanın icinden 7 günlük (veya Viyanada ne kadar kalacaksanız) yükleme yapmak. Toplu taşımaya binerken kart okutmuyorsunuz, herhangi bir zamanda eğer bilet kontrolu olursa bu uygulamayı gösterirsiniz bakin biz 7 günlük toplu taşıma aldık vs diye (fakat sehrin biraz disina cikacaksaniz bu biletler geçerli olmuyor, dikkat) Ayrica forumda okuduğum uzere bircok kisi E-Sim tercih etmiş ama ben E-Sim olayına hic girmedim (telefonum nispeten eski, şarj dayanmıyor) Turk Telekomun 1 aylık 3 GB + 100 dk konuşma paketini 560 liraya aldım, gezim suresince olduca yetti.
———
SAGLIK MUAYNESI:
Molnar’da deneyimledigim saglik muayenesi, hayatımda yaşadığım en sakin ve en anlayışlı deneyimdi. Benim gibi 'crybaby' birinin daha olup olmadığını bilemiyorum, ama 'aşı' ve 'iğne' kelimelerini duyar duymaz ağlamaya başlayan ve bu tür işlemlerin düşüncesi bile rahatsız eden biri olarak, Molnar Kliniği’nde bu süreci en rahat şekilde atlattım. Birde tabii oncesinde @leylaa ve @rezanclz ile konu hakkinda onceden istişare etmistik, sağolsunlar bu konu hakkinda beni cok rahatlatmislardi.
Bu konuda ciddi bir hassasiyetim olduğu için, geçmişte Türkiye’de bu durumum genelde ciddiye alınmazdı. Özel hastanelerde bile, bu korkumu anlattığımda sanki dikkat çekmeye çalışıyormuşum gibi algılanır ve 'Kendi isteğinle geldin, yaptırmıyorsan kapı orada canım’ tarzında tavırlarla karşılaşırdım. Şu noktada ise, empati yeteneği yüksek doktorlarla karşılaşmanın ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha anladım. Biraz daha detaya inmem gerekirse, muayeneden önce sakinleşmek için Molnar Kliniği’nin tam karşısındaki küçük, butik bir kafeye oturdum ve yeşil çay içtim. Bu kısa mola bana gerçekten iyi geldi. Ardından içeri girdim. Klinik, oldukça sessiz ve sakin bir ortama sahipti; kimsenin olmaması sayesinde hastane gibi değil, tamamen özel bir klinik gibi hissettiriyordu. Sizinle birebir ilgileniyorlar ve herhangi bir hassasiyetiniz varsa, bu konuda sizi en iyi şekilde rahat ettireceklerinden emin olabilirsiniz.
Bir de ilginç bir detay paylaşmak isterim Benim için iğne, aşı veya kan alma gibi işlemler korkunun ötesinde bir durum. Bu nedenle, öncesinde eczaneden aldığım Emla isimli uyuşturucu kremi koluma sürdüm, ardından yine eczaneden aldığım soğutucu spreyi sıktım. Ayrıca gözlerimi sıkıca kapatıp kulaklıkla bir video açarak tamamen dikkatimi dağıttım. Acı eşiğim 10 üzerinden 0 olmasına rağmen, işlem sırasında sadece iğnenin girdiğini hissettim; gerçekten bittiğini anlamadım bile. Eğer sizin de böyle bir korkunuz varsa, bu yöntemi denemenizi şiddetle tavsiye ederim, çünkü bende harika bir şekilde işe yaradı! Birde tabii biricik annem benim yanimdaydi, duygusal destek onemli..
Hayatım boyunca karşılaştığım en anlayışlı ve en tatlı hemşirenin Molnar Kliniği’nde olduğunu söylemek abartı değil. İğne işlemi bittikten sonra Ivana Molnar beni muayene etti. Klinik ziyareti toplamda sadece 30-45 dakika sürdü, ancak bana sundukları ilgi ve anlayış, bu deneyimi unutulmaz kıldı.
Muayeneden sonra röntgen merkezine gitmeniz gerek. (Molnar Kliniği ile röntgen merkezi farklı yerlerde bulunuyor. Çıkışta size detaylı bir harita veriliyor ve hangi otobüse binmeniz gerektiği yazıyor.) Röntgen merkezi, adeta bir nüfus müdürlüğü kafasında. İlk olarak gişeden sıra numarası alıyorsunuz ve bu numara ile kaydınız yapılıyor. Ardından bekleme salonuna geçiyorsunuz. Ancak burada biraz sabırlı olmanız gerekiyor, çünkü içerisi oldukça kalabalık. Sıranız geldiğinde, soyadınızla size sesleniyorlar. Muayene sadece 5 dakika kadar sürüyor. Ancak, göğüs muayenesi CD’sini almak için içeride bir süre daha beklemeniz gerekebiliyor, işlem kısa sürse bile kalabalık nedeniyle bekleme süresi biraz uzuyor maalesef.
Kısacası, Viyana’daki sağlık muayenesi, şu ana kadar yaşadığım en anlayışlı ve rahatlatıcı deneyimdi. Umarım herkes hayatında böyle doktorlarla karşılaşma şansı bulur. Ve umarim herkesin sağlık taramasi, benimkisi kadar kolay geçer.
———
Bu arada istenilen belgelere değinmeyeceğim, benden once forumda yazan arkadaslar konu hakkinda detaylıca yazdiklarini biliyorum. Ben daha cok benim başıma gelen spesifik olaylar hakkinda iki kelam etmek isterim
———
MULAKAT DENEYIMI:
Ahh iste geldik zurnanın zırt dediği yere. Mulakat günü oncesi hala saglik raporum gelmemişti. Ertesi gun, saat 1’de mülakat var, ne yapacagimi sasırmistim. Hemen foruma yazdim, sagolsunlar okuyan herkes yol gösterip Molnar’a mail göndermemi tavsiye etti. Muayene sonucumla ilgili Molnar’a mail göndermistim, fakat konu hakkinda gun içinde onlardan geridonus alamama ihtimaline karsilik onları telefon ile aramaya karar verdim. Dikkat edin, Molnar ofisi DV hizmetleri icin yalnızca öğlene kadar calisiyor. Öğleden sonra yalnızca kendi müşterilerine hizmet vermeye devam ediyorlar bu yüzden konu hakkinda sorunuz varsa yalnızca öğleden once geridonus yapiyorlar.
Ertesi gun, yani mülakatın olacağı gun gözümü bir açtım, hala bana Molnar’dan saglik raporu sonucum hakkinda mail girmeyince yavaştan endişelenmeye başlamistim. Molnar’i sabah 9’da bir kere aradıktan sonra bana size geridonus yapacağız bizden mail bekleyin demislerdi. Saat 10 bucuk oldu hala mail konusunda gelen-giden yok. Molnar’i tekrar aradım, tekrar ve tekrar… Bu sefer telefonlarıma cevap almamaya başladım. Forumdaki arkadaslar, sizlere cok tesekkur ederim özellikle @gdv25 @Falcon 1 ‘e. (Bu arada Viyana’da usuttum bunlar yaşanırken ateşler icinde oldugum gibi bir detayda var.) Mulakat saatine hızla yaklaşırken Molnar ofise gidip neler oldugunu sormamı tavsiye ettiler. Toplam neredeyse 10 cevapsız Molnar arama denemesi sonucu mekana gitmeye karar verdim. Mülakata yetisememe korkusuyla taksiye güzel bir miktar odeme yaparak Molnar’in yolunu tuttum. Icerdeki kisilerin gercekten hicbir problemi yok gercekten tertemiz insanlar ve kan merkezinden bizde haber bekliyoruz bizlik bir sorun yok dediler. Fakat kan merkezi artık benim kan ornegimimi unuttu, veya acaba uzaylı dna’si taşıyorum bunu kimseye söyleyemeyiz amerikada uzerimde deney yapmak icin konu hakkinda toplantı yaptiklarindan dolayı mi sonucu göndermediklerini dusunmeye baslamistim çünkü artık ne olursa olsun saat 1’de Amerika konsolosluğuna gitmem gerekiyordu ve olay benim sorumlulugumda olmayan bir durumdu.
Mülakatlarda benim kadar rahat adamı göremezsiniz yani vardırda elbet, harbi asiri rahat girdim odaya. Artik ne olursa olsun kafası vardi çünkü, ben elimden geleni yapmiştim ve konsolosluğun benim saglik taramasından geçtiğimi bildigini biliyordum. Çünkü Molnar’daki beyefendi konsolosluğun sizin durumunuzdan haberi var demisti, bu yüzden icim rahattı.
Oncelikle sizden belgelerinizi vermeniz isteniyor ve tekrar oturup beklemeye başlıyorsunuz. Bu süreç boyunca toplam 4 saatte odanın her bir karisini ezberlemiş olabilirim. Iceride kendimle birlikte toplam 4 case vardi. Benim mülakatımin saat 1’de olmasina ragmen benden once ve sonra giriş yapan 3 case’ide dikkatli gözlemleme fırsatım oldu. Bu sure boyunca saat 3 olmuştu ve mailimi kontrol ettigimde saglik raporumun sonunda mailime geldigini öğrenmiştim.
———
MUCIZELERE INANIN VE KENDI SANSINIZI ZORLAYIN (ertesi gun):
Herkes bu hayatta kendi filmini çeker ve herkes kendi hikayesinin başrolüdür. Bu yüzden kendi degerinizi bilin ve kimsenin sizden rol calmasına izin vermeyin! Konsoloslarin bir film editöründen daha yüksek bir rütbede oldugunu asla dusunmuyorum. Hollywood’da keza konsolosların ismi degil yonetmenlerin, yaratıcı sektörün ismi duyulur ve hafızalara kazinir (bu şakaydı, ama sinirliyim konuya caktirmayin)
Hemen otelden check-out’umu yapıp rotamı konsolosluga doğru cevirdim. Hiçbir sorgulamaya gerek kalmadan vizemi birkaç saat icinde alabileceğimi soylendi. Bir saat kadar sonra gercekten denildigi gibi “Vizeniz hazirdir, pasaportunuzu gelip alabilirsiniz.” Maili geldi. Pasaportumu teslim alirken bana USCIS fee hakkinda bilgilendirme yapildi.
———
Tum bu olaylardan sonra 1-2 hafta kadar sizden kafa izni icin sure rica edecegim. Mesajlara dönemezsem bilinki ya özel hayatimla ilgileniyorumdur ya da sokak hayvanlarına yardim ediyorumdur. Buraya kadar sabırla okuduğunuz icin tesekkurler, umarım herkesin vize sureci daha az kan, ter ve gozyasi iceren bir deneyim olur.
Hepimize bol sans diliyorum ve sözlerimi Casey Neistat’in unlu videosuyla sonlandiriyorum: “Do What You Can’t!”