Herkese selamlar. Mülakat deneyimimden sonra yaşadığım süreci de paylaşmak isterim, belki vereceğim bazı bilgiler birilerinin işine yarar.
12 Ağustos Perşembe günkü mülakatımdan dört gün sonra, 16 Ağustos Pazartesi sabahı vizeli pasaportum PTT şubesine ulaştı. Bundan sonraki planım, bulabildiğim en ucuz ve yakın tarihli biletleri alıp ABD’ye giriş-çıkış yaparak Green Card ve SSN kart basım süreçlerini başlatmaktı. Pasaportumu teslim alır almaz kredi kartımla USCIS’e 220 USD kart ücretini ödedim ve iki üç gün sonrasına bilet aramaya koyuldum.
Çok yakın tarihli biletler, özellikle THY ve Avrupalı taşıyıcılarınkiler inanılmaz pahalı, 1500 USD civarında dolanıyorlar malumunuz. Ama bazı OTA (online travel agency) sitelerinde bazı havayollarının boş koltukları doldurmak için fiyatları 24 saat kala filan indirdiği biletler olduğunu duyardım ama bunlara nasıl ulaşabileceğimi, hangisinin güvenilir olduğunu vs. hiç araştırmamıştım.
Ertesi gün (Salı) gözümü kararttım, yurt dışı seyahatte geçerli PCR testi yapma yetkisi bulunan yakındaki bir hastaneye (Yeditepe Üniv. Hastanesi) gidip test yaptırdım, akşam 6’da teslim almak üzere sözleştim. Eve döndüm, ETS’ye bağlı ucuzabilet.com’da ABD’deki herhangi bir noktaya en ucuz son dakika biletlerini kovalamaya başladım. Gerçekten de sabah 12 bin TL civarında fiyatlanan bazı biletler öğleden sonra 8 bin TL’ye filan geriledi. Covid testi üç gün geçerli olacağı ve biraz daha zamanım olduğu için bileti hemen almadım, akşama kadar fiyatların biraz daha düşmesini bekleme riskini almaya karar verdim. Akşam 18.00’de gidip negatif test sonucumu teslim aldım ıslak imzalı, damgalı, İngilizceli vs.
Ucuza bilet nasıl bulunur?
Eve geldim, aynı siteye girdim, ertesi gün 13.20 kalkışlı, Doha’da uzun süre beklemeli Qatar Airways İstanbul-Doha-Boston bileti buldum; 18 Ağustos gidiş, 20 Ağustos dönüş olmak üzere toplam 6260 TL’ye (735 USD) geldi. New York biletlerinin düşüp düşmeyeceğinden emin olmadığım için bu bileti kredi kartıyla alarak sırt çantamı hazırlamaya başladım. (Üzücü bilgi: New York bileti de 2 saat kadar sonra 6,600 TL’ye düştü, ama düşmeyebilirdi.)
Ertesi gün birer paket çerez ve bisküvi, tişört, çamaşır, tablet, laptop, şarj kabloları, pasaport, konsolosluğun verdiği zarf ve belgeleri sırt çantama tıkıştırıp İstanbul Havalimanı’na yol aldım. Sıra yok gibiydi, havayolu şirketi yetkilisi vizeye baktı, telefonuyla PCR testinin fotoğrafını çekti, check-in üç dört dakikada bitti. Katar, TC vatandaşlarından vize istemiyor; sadece aşı kartı veya test kafi.
Dört saatlik uçuşla sorunsuz şekilde Doha’ya vardım. Oradaki 12 saatlik bekleme biraz yordu elbette ama havalimanı içinde bulunan beş altı adet Quiet Room'daki şezlonglarda az da olsa uyuma şansınız var. Havalimanında WiFi ücretsiz ve ara ara duraklasa da genelde sorunsuz çalışıyor. Quiet Room'da uyurken çantanızı bir şekilde emniyete almayı unutmayın. Doha Hamad havalimanı ultra lüks markalarla dolu, ticaret odaklı ve çok pahalı bir havalimanı. Öncesinde mutlaka atıştıracak şeyler alın, uçaktayken az da olsa plastik su şişelerinizi doldurmaya çalışın. Zira havalimanında maske dışında hemen tüm Covid-19 tedbirleri kaldırılmış, alışveriş mağazalarda ve ultra pahalı restoranlarda tam gaz devam ederken nedense su sebilleri kapalı! (Boston’da hepsi açıktı). 500ml su dükkanlarda 4-5 USD! Qatar Airways belli ki asıl işine, yani yolcuyu emniyetli, rahat ve sağlıklı şekilde taşımaya değil daha çok para basmaya odaklanmış. Nitekim özellikle dönüşte Doha-İstanbul seferi tam bir kepazelikti. (Aşağıda biraz daha detaylandırdım. Özeti “Best airlines in the world, my ass!")
Boston’a varış ve beklenen an!
Boston uçağına boarding ve 14 saatlik uçuş genelde sorunsuz geçti, Boston'a indik. İşin en heyecanlı, vizenizin tek bir damgayla Green Card’a dönüştüğü an nihayet gelmek üzereydi. Pasaport polisi özellikle öğrencileri oldukça zorluyordu. Güney Asyalı (Hint, Paki, SriLankalı vs.) iki kişinin yaklaşık 15’er dakika sorguya çekildiğine, aynı sorunun defalarca farklı şekilde sorulduğuna (ne okuyacaksın, neden?), yakınlarının, okulunun telefonlarının adreslerinin birkaç kere istediğine, sonunda da “siz şurda bekleyin” diye farklı bir yere alındığına bizzat şahit oldum. Malum Boston üniversite şehri (MIT, Harvard, Tufts, Emerson vs. 35 tane üniversite, "kolej" ve partnerleriyle beraber 200 binden fazla öğrenci nüfusu), o yüzden öğrenci trafiği oldukça yüksek. Ama bu kadar ürkünç ve sorgulayıcı olabileceklerini sanmıyordum.
Başka bir öğrencinin arkasında uzun süre bekledikten sonra sıra bana geldi. Pasaportumu uzattım, “fresh immigrant here” dedim, iyi ki maske vardı da pişmiş kelle gibi sırıttığım görülmedi. Eleman vizeyi hızlıca inceledi, maskeyi indirtip kameraya baktırıp fotomu çekti, o esnada önündeki monitörde fotoğraflarım, parmak izlerim ve tüm diğer bilgilerimin olduğu ekranı göz ucuyla gördüm. Vize numarasını girer girmez bütün hayatınız ekranda önüne düşüyor yani elemanın.
Genel deneyimlerden farklı olarak benim bütün işlemlerimi o kabindeki arkadaş yaptı, başka bir odaya vs. götüren olmadı. Verdiğim konsolosluk zarfını açtı, tek tek belgeleri ayırdı, bir süre sarı doktor raporunu aradı, işaret ettim buldu, açtı baktı vs. Toplam 3-4 dakika sürdü hepsi; vizeme “Admitted” damgasını bastı, boş kısımlara Registration Number’ımı ve DV1 yazdığı anda artık Legal Permanent Resident olmuştum.
Sonrasında hangi posta adresini kullanacağımı sorunca aklıma geldi DS260 formundaki adresi değiştireceğim (arkadaşım taşındı, adresi değişti); yeni adresi cep telefonumdan gösterdim, aldı formalarda bir yerlere not etti. Sonra da bütün postaların bu adrese geleceğini, Green Card altı ay içinde gelmezse mutlaka USCIS’e bildirmem gerektiğini, altı aydan sonra seyahat edeceksem ve kart hala yoksa USCIS’ten seyahat izin belgesi almam gerektiğini, aksi halde hayatımın zorlaşabileceğini filan anlattı gayet dostane şekilde. Bu arada adresim New York olmasına rağmen neden Boston’dan giriş yapıyor olduğum sorulmadı, sorulmasını da beklemiyordum zaten.
Qatar Airways? Never again!
Boston’da bir hostelde kaldım bir gece için 89 USD ödeyerek. Pahalı bir şehir ama güzel, bir gece idare edilebilir. Ayrıca son 10-15 yıldır bu kadar rutubetli (%80-90 arası) bir şehirde herhalde bulunmamışımdır. Hem jetlag hem uykusuzluk yüzünden akşam 9 gibi duş alıp uyudum, ertesi gün sabah 8 gibi kalktım, hostelde kahve içtim, check-out yapıp şehri gezdim, akşam 10 uçağına bindim ve Doha’ya geri döndüm. Doha’da bu kez 2.5 saatlik kısa bir beklemeden sonra hayatımın en berbat uçak yolculuğuna çıktım. Havalandırması bozuk bir uçağa bile bile tüm yolcuları aldılar. Biz havalandırma açılacak herhalde diye beklerken üstüne 1 saat 15 dakikalık rötar da yiyerek, yaz zamanı, Doha’da havalandırması olmayan çelik bir zindanın içinde tam 2 saat inanılmaz sıcak (40 derece civarı) ve sağlıksız bir ortamda bekledik! Havalandıktan sonra da bu kez yüksek irtifadaki aşırı soğuk havayı içeri bastılar; millet battaniyelerle korunmaya çalıştı. Qatar Airways herkesi hasta etmek konusunda bir hayli iddialıydı yani. Yemekler de oldukça vasattı, hem Boston hem İstanbul seferlerinde.
Özetle Qatar Airways çok ışıltılı, petro-dolarlarla şişirilmiş, ama asli işini iyi yapmayan ve yapmaya da niyeti olmayan, insana saygısı namevcut tam bir islamo-kapitalist oluşum. Bu kafayı biz de Türkiye’de son 20 yıldır çok iyi biliyoruz. “Bir daha asla” diye söylenerek İstanbul’a gecenin bir vakti ayak bastım, E-10 ile evin yolunu tuttum.
Bu anlattığım üç günlük serüven bana biletler dahil toplam 850 dolara mal oldu. Şu an hem mutlu hem de bundan sonraki eşya satma ve taşınma sürecinin yorgunluğunu şimdiden hissetmeye başlayan bir US Permanent Resident olarak sözlerime son veriyorum. Süreç hassas olduğu ve ben de gaza geldiğim için yazı uzun oldu kusura bakmayın. Ayrıca ihtiyacınız olan bir eşya varsa mesaj atın, belki bende vardır
Forumdaki tüm “dreamer”lara sevgiler, yolunuz açık olsun.