@AgeGuns başınız sağ olsun. Hayat bir şekilde devam ediyor değil mi?
İşinizde de kolaylıklar dilerim.
@AgeGuns başınız sağ olsun. Hayat bir şekilde devam ediyor değil mi?
İşinizde de kolaylıklar dilerim.
@gokcell siz dediğinizden beri ben de zaman zaman o gözle bakıyorum, şayet öyleyse (veya değilse) hangi sezonda açıklığa kavuşacak diye merakla bekliyorum, gerçekse buna hiç hazır olmadığımı düşünüyorum
Güldürdünüz bu arada
@gokcell sayın @gokcell ben de nasıl yaptığınızı anlatan bir video sandım. Güzel ve ilginç olmuş, "elinize sağlık" (: Eldeki malzemelerden mi yaptınız yoksa malzemeleri özel olarak sipariş mi ettiniz?
Bu arada karantina günleri nasıl gidiyor? Kafamdaki algıya göre Suudi Arabistan'ı beğenmezdim ama yazdıklarınıza göre pandemi döneminde aldıkları tedbirler epey sıkı sanırım
@ibrahimasar sayın @ibrahimasar harfiyen katılıyorum. Kırsaldaki insanlar ne yapacak? Durum normal değil ki doktorlar, sağlık ekipleri gidip en ücra yerdeki kişiye ulaşsın.
Okullar tatil edilince virüsü köyüne evine taşıyan gençler oldu muhtemelen. Sağlık çalışanları deseniz onlar zaten sürekli en yakın temastaki kişiler. Kendi sorumluluğunu alan bir grup insan dikkat ediyor belki ama yetmiyor işte. Devlet, yasa, düzenleme dediğin böyle zamanda lazım. Halkın cahilliğine mi yanalım yetkililerin izansızlığına mı bilemedim. Yine dönüp dolaşıp aldığımız bireysel önlemlere geliyoruz, kendimizi kurtarmaya bakıyoruz ve bunun bir adım ötesine geçemiyoruz. Günü kurtarıyoruz ve kurtardığımızla kalıyoruz. Yarın neyle karşılaşacağımız belirsiz.
Herkese sabır ve azami dikkat diliyorum bu süreçte ama özellikle çalışmak zorunda olan, işini bırak bir ay, bir hafta bile kapatsa zora düşecek kişiler umarım daha dikkatli ve sabırlı olur
@HockeyUmpire2 sayın @HockeyUmpire2 bu dönem giden herkes kötü bir zamana denk geldi. Tatlı tatlı okuduğumuz social security number başvurusu yaptık, ehliyet sınavına girdik, evimizi kiraladık, şu kadar sürede iş bulduk (1, 1.5-2 ay) gibi tecrübeler ve hatta gidene kadar insanların kafalarında şekillendirdiği buna benzer işler/takvimler/yol haritaları maalesef bu sefer alışık olduğumuz şekilde yürümüyor gibi duruyor.
Canınızı sıkmayın. ABD'ye ne zorluklarla geldim burada tutunacağım diye de hiçbir zaman kendinizi ve sevdiklerinizi riske atmayın. Normal zamanda herkesin yaşadığı zorluklar, kültür şoku gibi durumlar sizde de vardır ama şu an herkes gibi sizin de asıl önceliğiniz virüse karşı kendinizi korumak olsun.
Bulunduğunuz bölgede coronavirus'ten dolayı günlük hayat ne durumda? Siz ne gibi önlemler alabiliyorsunuz? Umarım bir sorun yaşamadan devam edersiniz.
New York, Washington State ve hatta California'daki arkadaşlar ne durumdalar, günlük hayatları nasıl? Umarım iyilerdir.
"New York, California ve Washington’ın Kovid-19 salgınından en çok etkilenen eyaletler olduğuna işaret eden Trump, 'Bu eyaletlerin virüsle mücadelesine yardımcı olmak için bu bölgelerde ulusal muhafızları aktivite ettik' diye konuştu."
Kimseyi gereksiz yere paniğe sürüklemek istemem, olan oldu zaten ama muhtemelen kendi dilimde olduğu için bu video daha çarpıcı oldu benim açımdan. Görünüşe göre öyle ya da böyle influenza grip gibi bu virüse de bir şekilde yakalanacağız ve atlatacağız belki ama çok dikkat edip yüksek risk grubundaki insanlara taşımayalım.
Kendimce hijyene dikkat ediyordum ama eksik bıraktığım şeyler olduğunu da düşünüyordum. Eve kaç gündür sadece su şişeleri, ekmek aldığımız bez torba ve birkaç ambalajlı gıda giriyor, çok az. Aklımda hep soru işareti, yıkamalı mıyım yoksa o kadar takıntı haline getirmemeli miyim diye. Olayın ciddiyetini kavramakla takıntılı olmamak arasında gidip geliyorum en başından beri. Bazı kişisel önlemleri, panik olmadan, iyileşen vakaların da çok olduğunu bilerek, en üst düzeyde alalım.
ekşi sözlük'te gördüğüm bir video, bağlantılarını bırakayım, muhtemelen birçok kişi görürdü zaten ama kendi düşüncelerimi de belirterek eklemek istedim:
Bir de coronavirus'ün gidişatıyla ilgili ne yönde açıklama okursam o yünde bir ruh haline büründüğümü fark ediyorum. Ben genç ve bağışıklığına güvenen birisi olarak yakalansam da atlatırım gibi düşünüyorum ama takıldığım tek nokta ben atlatabilirim belki ama ya benim yüzümden yaşlı birine veya bir çocuğa bulaşırsa? Bu noktada alınan önlemlerin yanında gençlere de çok iş düştüğünü düşünüyorum. Hoş bugünkü otogar manzaralarıyla hayal kırıklığına uğradım ama bir önceki iletimdeki videoda da bahsedildiği gibi bir kısım insanın rehavetle hareket etmemesi lazım.
Coronavirus'le ilgili denk geldiğim bir yazıyı da buraya alıntılamak isterim:
"Dünya çapında coronavirus COVIT-19 bulaşan kişi sayısı 114 809 kişi.
Bumlar dünyanın 115 farklı ülke ve bölgesinde yaşıyor.
Virüs nedeniyle ölen kişi sayısı 4031, iyileşen sayısı 64081.
Ağır ve kritik vaka sayısı 5711. (worldoneter)
En çok vaka Çin 80 754, İtalya 9172, Güney Kore 7513, İran da 7161 görüldü.
Ölümler de buna paralel - Çin 3 136, İtalya 463, İran 237, Güney Kore 54 kişi.
Çinde değilseniz ve yakın bir tarihte Çini ziyaret etmediyseniz, endişenizin % 94 atmanız lazım.
Gerçekten COVIT-19 size bulaştıysa, yine de paniğe gerek yok çünkü:
%81 hafif formda, %14 orta, sadece %5 kritik formda seyrediyor.
Atipik zatürede ölüm oranı %10, COVIT-19 da %3.4; elli yaş altı ise 0,2.
Yani elli yaş altıysanız, Çinde yaşamıyorsanız sizin aldığınız piyango biletine büyük ikramiye çıkması olasılığı COVIT-19 a yakalanma olasılığından daha yüksek. Bunda şansınız 1:45 000 000 dir.
10 Şubat pik günlerden birisiydi - Çinde COVIT-19 dan 108 kişi öldü.
Aynı gün:
26 283 kişi kanserden
24 641 kişi kalp hastalıklarından
4300 kişi diabetten öldü.
Her gün:
Sivrisinekler 2740
İnsanlar 1300
Yılanlar 137 kişinin ölümüne sebebiyet veriyor.
Gereksiz panik yapmayın, ucuz medya provokasyonlarına kanmayın.
Dünyanın sonu gelmiş gibi medikal malzeme, ilaç, gıda maddesi stoklamayın.
Kişisel hijyeninize dikkat edin, iyi gıdalar ve vitamin-minerallerle bağışıklık sisteminizi güçlü tutun ve hayatınızı yaşayın...
Dr. Veselin Yakov"
Şu videoya denk gelenler olmuştur belki ama izlemeyenler olduysa paylaşayım. İtalya'da Kıbrıslı bir tıp öğrencisi görüşlerini paylaşıyor. Çok güzel anlatmış. Ülkenin başındakilerden bu kadar güzel açıklama duyamıyorsunuz. Her bir cümlesi çok değerli. Evet başta 1 vaka, 2 vaka diye duyuyorsunuz ama bu sırada virüs başka insanlarda çoğalmaya devam ediyor ve duyduğunuz sayılar birer birer değil katlanarak artıyor. Önerilerini ve tecrübelerini, ne yapmamız gerektiği ve bizi nelerin bekleyebileceği konusunda değerli buldum:
@newman yok, salt onlara değil. Onu diyen insanlara tepki verebiliyorsunuz. Karşı argümanlarınızı sunuyorsunuz. İkna oluyor veya olmuyorlar ama yine de göz önünde açık bir konu.
Benim takıldığım nokta ise o kadar da fark edilmeyen, üzerine çok fazla konuşulmayan, etkisinin büyük olduğunu düşündüğüm bir konu. Ben elimden geleni yaptım (veya yapmadım) ama sonuç olarak bıktım gidiyorum gittim iyi ki de gittim, bundan sonra belli bir kesim devrilmeden oraya bir daha gitmem dendiği zaman ben bunu sorun olarak görüyorum. Çünkü bunu okuyanlar sanki bu kötü durumlar ülkenin kaderiymiş, dolayısıyla o belli kesimin devrilmesi de yine kaderle kendiliğinden olacak, fiili çabayla olmayacak bir şeymiş gibi algılıyor ve bu gibi söylemleri gördükçe durumu kanıksıyor. Bir sürü çaba göstermiş biri var ama bıkmış gitmiş ve de mutlu, o bile diyor ki bir gün devrilirse dönerim. Çaba göstermiş bir insan bile bunu söylüyor, bir gün devrilirse... Halbuki söyleyen kişi güzel işler yapmış ve yapıyor ama insanlar kendilerinin de hak verdiği kısma odaklanıyor, evet ülkenin durumu zaten bu ve bir şeyler kendiliğinden düzelirse, diyor.
Tüm bunlar konuşuldukça aydınlanıyor. Evet çaba gösterelim ama zaten insanların Türkiye'yle ilgili görüşlerinin çok kırılgan olduğu bu uzuuun dönemde yazdıklarımız söylediklerimiz biz farkında olmadan kötü gidişatı besleyebiliyor. Gösterdiğimiz çabanın yanında buna da dikkat edelim ki çabamız vicdanımızı biraz rahatlatan bir eylemden öteye geçebilsin. Sonra diyoruz ki ben hep çabaladım çok çabaladım ama olmadı değişmedi. Ben elimden geleni yapıyorum'un verdiği bir huzura kavuşuyoruz ama çevremize farkında olmadan bambaşka bir algı yayabiliyoruz. Amacım bu durumu biraz daha açıklığa kavuşturabilmekti
@knnrn Türkiye'de olanlar çaba harcıyor, olmayanlar harcamıyor demek bana göre de oldukça sığ olur. Daha önce de yazmıştım. ABD'ye giden biri de Türkiye için kısa veya uzun vadede birçok şey yapabilir. Siz de yapıyormuşsunuz, bunu daha yeni bu iletinizle öğreniyorum ancak mesele bu değil. Yapmayabilirsiniz de. Bana sorarsanız kişinin kendi tercihidir. Burada da hiçbir şey için çabalamayan insanlar olabilir. Bir tek kelime edemem onlara da.
Amatör tiyatroda bazen bazı grupların oyunlarında çok tartıştığımız sahneler olurdu. Çok basit, örneğin bir sahnede kadın bir erkek tarafından itilir yere düşer, ne o sahnede ne de oyun boyunca bu duruma bir tepki verildiği görülmezdi. Oyundan sonra saatlerce bunu konuşurduk. Sanki itilip kakılmak kadının kaderiymiş gibi, sahnede buna tepki verilmeyince izleyiciler de bu durumu kanıksamaya devam eder. Zaten toplumda bu yönde yerleşmiş algıyı kırmak için oyunda hiçbir çaba gösterilmemiş olur.
Türkiye için yaptıklarınızı bir önceki iletinizde yazmış olsaydınız, veya hiçbir şey yapmıyor bile olsaydınız, sözlerim değişmeyecekti. Türkiye'deki durumları, kötü gidişatı anlatıp üzerine de siyasal islamcıların devri bitmeden bir daha Türkiye'de yaşamak isteyeceğimi sanmıyorum dediğiniz zaman bir önceki paragrafta bahsettiğime benzer bir kanıksamayı desteklemiş oluyorsunuz. İnce bir nokta belki biliyorum ama üzerine konuşulmadan da olmuyor.
Biz mücadele ettik sen kaçtın gibi içi boş bir edebiyatı bence de kimse kimseye yapamaz, yapmamalı. Bir kimse hiçbir şey yapmayabilir de, bana göre kendi tercihidir, hiçbir kötülük görmem. Benim neye tepki verdiğimi daha iyi açıklayabilmişimdir diye umuyorum.
Bunların dışında, neler yaptığınızı anlatmanız da güzel, sevindim okuyunca. Bunlar da belirtilmeli ki başkaları da örnek alabilsin, yapabileceklerine dair fikir edinebilsin.
Umuyorum ki herkes yaşadığı yer her neresi olursa olsun oraya değer katmayı da amaç ediniyordur
@knnrn sayın @knnrn Türkiye'nin durumu ve gidişatı az çok herkesin malumu. Türkiye'de yaşamamak için herkesin az veya çok sebepleri olduğu da hepimizin malumu. Türkiye'nin durumuyla, insanların gitme sebepleriyle ve Türkiye'ye dönmek istememe sebepleriyle ilgili sayfalarca yazabilir, her daim saatlerce konuşabiliriz. Ancak Türkiye'nin içinde bulunduğu durumun düzelmesi için fiilen bir şeyler yapan biri olarak, ayırdığınız şekliyle -cıların, -cuların devri bittikten sonra Türkiye'ye gelmek isterseniz, geldiğinizde ben burada çaba harcarken sen yoktun diyecek insanlarla karşılaşabileceğinizi bilmenizi isterim.
İnsanların Türkiye'de yaşamak istememe sebepleri olabilir. İnsanlar buradan dibine kadar nefret ederek gitmiş olabilir. İnsanlar burayı çok ağır eleştirerek buradan gitmiş olabilir. Yıllar sonra dönmeye de karar verebilir. Bunlarda hiçbir problem görmüyorum. Sebepler kişiye özel olabilir ve değişebilir. Ancak lütfen giden veya gidecek olan kimse orada kötü gidişatın devri bitmeden geleceğimi sanmıyorum demesin çünkü o durumda burada fiilen çaba harcayan insanlara haksızlık etmiş olursunuz
@newman bana göre de iç huzur önemli konu sayın @newman ve birçok konuda karar verirken üzerine düşündüğüm bir konu.
Game of Thrones dizisini hiç izlemedim. Bilgisayardan açıp dizi film gömeyim, şu kadar bölüm izledim şu sezonu bitirdim gibi bir olayım hiç olamadı çok nadir, arada bir film seyrederim. Diziyle ilgili yazdıklarınızı kafamda canlandırmaya çalıştım, muhtemelen unutmayacağım ama benim için spoiler oldu sayılmaz çünkü diziyi izler miyim bilmiyorum
Demek meşhur Game of Thrones'ta da bu tema kendine yer bulmuş. Oldukça pahalı emek harcanan bir dizi diye biliyorum. Dur şunun şurasına da şu temayı ekleyelim diye haybeden koymamışlardır sanırım. Popüler kültürün etkisiyle bende diziye karşı bir merak oluşmuyordu ama bu bahsettiğiniz durum ilginç geldi.
Ben de size hayal meyal aklımda kaldığı kadarıyla bir film önerisinde bulunayım. Üniversite birinci sınıfta okulun sinema salonunda bir film gösterilmişti. İngilizce adını bilmiyorum, Türkçe adı ise yanlış hatırlamıyorsam Uzaklara Gidelim'di. Çok az sahne hatırlıyorum ama filmin tadı, yurtdışında yaşamayı düşünmediğim zamanlarda bile bana düşündürdükleri ve hissettirdikleri hâlâ aklımdadır. Muhtemelen bulup tekrar izleyeceğim ama henüz fırsat olmadı.
Aklımda kalanlar, filmin başında bir çift çocukları olacağını öğrenir. Yaşayacakları yere karar vermek için kadının hamileliği boyunca gezerler ama her gittikleri yerden ayrılırlar, gittikleri yerlere kadın bir türlü ısınamaz, karar veremez. En son büyüdüğü eve giderler ve oraya karar verir. En çok kadının bir yandan elma yerken karnı burnunda araba kullandığı sahneyi, arabayı durdurup arabadan çıkıp elmayı fırlattığı sahneyi, bir de en son vardıkları evin kullanılmayan virane gibi bir yer olduğu sahneyi hatırlıyorum. Burada da dizide bahsettiğinize benzer bir tema işlenmişti ve dediğim gibi yurt dışında yaşama fikrinin bende yer etmediği zamanlarda bile güzel şeyler düşündürtmüştür.
Son olarak Doğan Cüceloğlu bir kitabında çocukluk insanın ana vatanıdır diyordu. Ne kadar hayal kırıklığı, acı-tatlı tecrübe yaşarsanız yaşayın insanın dönüp sırtını dayadığı yer çocukluğudur, ana vatanıdır diyordu. Bu yüzden iyi bir çocukluk geçirmiş olmanın öneminden bahsediyordu. Dediğiniz şekilde insanlar da bir nevi ana vatanlarına dönüyor belki de
@Ali-Dmr ortaokulun sonuna kadar birlikte okuduğumuz arkadaşım biz liseye başlayınca annesi ve kardeşleriyle birlikte ABD'ye babasının yanına gitti. Üniversiteyi bitirdi çalışmaya başladı. Ara ara Türkiye'ye geldiğinde buluştuğumuzda bir Amerikalıyla derin bir dostluk kuramıyorsun, derinlikli bir sohbet edemiyorsun, naber nasılsın hafta sonu ne yaptın'dan öteye gidemiyorsun diyordu. Bu arada o bunu söylerken anne ve babası bir süredir altı ay Türkiye'de altı ay ABD'de kalıyordu ve şu an hâlâ öyle yapıyorlar.
Dayınızın bahsettiği yalnızlık ve ait olmama hissini anlayabiliyorum. Dört ay ABD'de yaşadım ve çalıştım. Ait olmama hissini bazen yaşasam da bu duygunun zamanla gelişebileceğini düşündüğümden üzerinde çok durmadım ancak yalnızlık konusu öyle değildi. Hem kendim orada yalnızlığı hissettim hem de oralı insanların bazılarında bunu gözlemledim. Arkadaşımın deneyimi üzerinden düşününce o da aitlikle ilgili çok bir problem yaşamıyordu ama bana yakındığı şey çoğunlukla yalnızlıkla ilgiliydi.
Tabii ki herkes aynı deneyimi yaşayacak diye bir durum yok ancak benim de karşılaştığım dönüş, dönmeyi isteme gibi konulardaki sebepler çoğunlukla yalnızlık üzerine. Ben de benzeri bir durumu kısa süreliğine de olsa yerinde deneyimlediğim ve gözlemlediğim için aktarılan deneyimlerden özellikle bu sebebi irdelemeye çalışıyorum. Bu bir geri dönüş sebebi belki ama gitmeyi düşünenler için de bir gidip gitmeme sebebi aslında
@FreeWoRLD o da güzelmiş, bir gün siz diktiğinizde de forumda paylaşırsınız umarım (:
Bildiğim kadarıyla nikah şekeri yaptırmak yerine Tema vakfından küçük çam fideleri de alınabiliyor. Değişik güzel uygulamaları var sanırım, bir bakmakta fayda var
@aysegul kopyala yapıştırla uğraşmaktansa kişinin profiline gidilerek de rahat bir şekilde okunabilir, o konunun daha kolay çözümleri var ama problem şu, çoğu kişi katılmadığı bir görüş olduğuna hükmetmiş ancak belki benim katıldığım bir nokta var ama insanlar beğenmediği için ben daha okuyamadan görmekte zorlanıyorum. Zaten "like-dislike" diye sunulduğunu düşünmüyorum, kullanıcılar tarafından öyle anlaşıldığını sanıyorum. Örneğin küfür yazılmıştır, kime söylendiğinden bağımsız olarak o kelimeyi görmek rahatsız edicidir ve admin müdahale edene kadar diğer kullanıcılar eksi verir ve görülmesini zorlaştırır. Ben böyle bir amaçla sunulduğunu düşünüyorum.
Diğer türlü sunulduysa o zaman forumda çoğunluğun beğenmediği bir şey burada barınamaz, yok olur görülemez gibi bir amaca hizmet etmiş olur ki bu forumun böyle bir bakış açısına sahip olduğunu düşünmüyorum.
Eksi konusuyla ilgili anlamadığım nokta bu başlıktaki iletilerimden bir tanesinin küçük bir kısmında alenen yazdığım bir cümleydi. Soru ve öneri olarak forumla ilgili hatalar görüşler başlığına yönlenebilirim.
@FreeWoRLD harikasınız! Aklından geçiren başkalarını da heveslendirir umarım, teşekkürler paylaşımınız için!
Ben de herhangi bir sebepten en az bir hafta kalacağım yerlerde bunu yapma hevesine büründüm. O dönem buraya da yazmıştım ama henüz mümkün olmadı.
Geçen aylarda tez dönemimde sürekli çıktı aldım ve tezin son halini verene kadar boşa giden bir sürü kağıt oldu. Ömrüm boyunca harcamadığım kadar çok kağıt harcadım, aylardır bir de bunun kahrıyla yaşıyorum çok dertliyim (: sırf onları yerine koymak için bile ağaç dikilir. İşi gereği çok fazla kağıt kullanan varsa belki bu da ağaç dikmeleri için sebep olur.
Bu arada nerelere dikiyorsunuz, hangi ağacı veya ağaçları dikiyorsunuz, bakım gerektiriyor mu, isim koyuyor musunuz, diktiğiniz ağaca yıllar sonra tekrar gidip bakıyor musunuz, ne düşünüyorsunuz ne hissediyorsunuz? (: Belki okuyanları heveslendirir diye sormak istedim
@newman haha teşekkür ederim sayın @newman , Voltaire'i severim (: onun kadar olamam ama onca aydının insanlığa kazandırdıklarını mümkün olduğu kadar (bir zahmet) üzerimde taşımak isterim. (bu arada unutmuşum bir ekleme yapayım, bahsettiğiniz söz Voltaire'e ait değil ama genelde ona atfedilen bir söz diye biliyorum, sevdiğim bir sözdür).
Eksi konusunu da anlamıyorum. "like-dislike" gibi görülüyor sanırım ama yazılanları göremiyorum ben insanlar nasıl okuyor da eksi veriyor
İnsanlar foruma yazarken çok rahat davranıyor. Günlük hayatta birbirlerinin yüzüne karşı vermeyecekleri tepkileri burada çok rahat verebiliyor. Anlamıyorum anne-babaya nasıl yaklaşılıyor örneğin veya sizin gibi görüşünün beğenilmediği, kafa yapısının uyuşmadığı, yaşa göre tepki verilmelidir demiyorum ama diyelim ki yaşı büyüklere, ne tepki veriliyor acaba? Hiç mi tahammül edilmiyor, de ki tahammül gerektiriyor, otobüste şurada burada? Sonra en az bir kişi bile olsa işte bu insanlar yüzünden gitmek istiyorum diyebiliyor, halbuki yapılan çıkarım sağlıklı değil. ABD'de veya Türkiye'de yıllarını geçirip başka yere gitmeye karar verirken yapılan çıkarımların sağlıklı olması gerekiyor.
Artık bu gibi forumlar, sosyal medya toplumun dijital çağdaki ortamları. Toplum gerçekte henüz isteyene istediğin tepkiyi verdiğin bir hale dönüşmedi bana göre. Ben iletilerinizi değerli buluyorum. Yazdıklarınızdan cımbızla kelime çekip söylemiyorum bunu. Katarsise düşmediğinizi düşünüyorum. "mutlu son" veya "beklenen son" hissini almıyorum sizin yazdıklarınızdan. Herkes filmin sonunun "olması gerektiği gibi" bitmesini beklediği, hep buna yönelik konuştuğu zaman başka bir yerden gelen bir fikir algılanamıyor, dikkate bile alınmıyor. Bana göre kimseyi ABD'de veya Türkiye'de iyi bir hayat beklemiyor, insanlar iç huzurunu yakalayamadığı veya algılardan kurtulup yeterince sağlıklı sebepler bulamadığı sürece
@FreeWoRLD kesinlikle katılıyorum sayın @FreeWoRLD keşke burada da yasayla düzenlenmiş bir halde olsa. Haberde dikilen ağaçların sadece %10'u bile hayatta kalsa bu iyi bir şey gibi bir açıklama vardı. Hiçbir şey mükemmel bir sonuç vermeyebilir ama harcanan çaba çok güzel.
Bireysel çabayla bir şeyler yapsak diye düşünüyorum ama yeterli olmuyor. Devlet gerçekten burada devreye girmeli. Yasayla düzenlenmeli. Örneğin plastik poşetler konusunda bireysel çaba gösteren insanlar mutlaka vardı ama yasayla düzenlenince herkesi ilgilendiren bir konu oldu. Gerçi bu sefer de ücretsiz olan poşetlerin kullanımı çok artmış ama en azından yasanın etkisini görmüş olduk (:
@gallifrey bilgilendirme için teşekkür ederim sayın @gallifrey (: umarım herhangi bir şekilde enfekte olmazsınız. Temizlik ürünlerine ulaşmada problem var belki ama benim gribe karşı en iyi önlemim turşu suyu ve yoğurt. Bunları da stoklamaya özen gösterin. Tanı için hastaneye gidemiyorsunuz, ilacı aşısı yok, şu durumda yapılacak en iyi hareket bağışıklığımızı güçlü tutmak sanırım. Ben kışı bu ikisiyle geçirdiğim için (turşunun tuzundan dolayı böbreklere de dikkat ederek) 4-5 yıldır hiç grip olmadım. Okulda insanların sırayla hasta olduğu zamanlarda bile yakınımdan dahi geçmemişti.
Genel olarak panik havası olmamasına da sevindim. Marketlerin talan edilmesiyle ilgili haberleri okuyunca öyle değilmiş gibi geldi. Siz de Seattle'dan bildirince özellikle sormak istedim. Bir gün ABD'de yaşarsam ilk sıralarda olmasa da iş durumuna göre düşünebileceğim bir şehir Seattle. Normalde örneğin doğu yakasında kasırga olduğu zaman ne gibi önlemler alınıyor, insanlar nasıl bilgilendiriliyor gibi konular hakkında fikir sahibi olabiliyoruz ama Seattle'da olağanüstü bir durum olduğunda neler oluyor bunu merak etmiştim.
Bu aralar biz de burada biri hapşırınca corona mısın diye espri yapıyoruz ama yaşanan sahneler sizin oradakiler gibi değil Grip olan varsa da herkes çok rahat tokalaşıyor. Burada salgın olursa bilmiyorum gidişat nasıl olur, süreci nasıl yönetiriz...
Yeni gelişmeler olursa yine yazarsanız memnun olurum. Bir de siz sakin anlatıyorsunuz, umursamaz değil ama çok da evham yapmadan yaklaştığınızı düşünüyorum. Hastalıklar konusunda benim de benimsemeye çalıştığım bir yaklaşım. Korkmamak ve dikkat etmek gerekiyor.
Umarım günlük hayatı aksatacak daha olumsuz bir senaryoyla karşılaşmazsınız