Geçen sene bu zamanlarda her gün saatlerce forumda zaman geçirip geçmiş mülakat deneyimlerini okurdum acaba bana da kısmet olacak mı derdim:) Çok şükür ki nasip oldu, umarım isteyen herkese de nasip olur. Bu forumdan çok fazla şey öğrenmiş biri olarak kendi tecrübelerimi de ilerde bizle aynı süreçten geçecek arkadaşlar için paylaşmak istiyorum. Oldukça uzun bir yazı olacak, süreci baştan aşağı detaylı yazmaya çalışacağım, umarım sıkılmazsınız.
Öncelikle DV-2020 süreci şüphesiz ki Green Card çekilişi tarihine geçecek yıllardan biri olacak. Burda ne kadar zor bir süreç geçirdiğimizi yazmaya çalışsam yine de tam anlatamam, hani derler ya yaşayan bilir diye işte aynen öyle, yaşayan bilir. Hepinizin bildiği gibi süreç Nisan ayına kadar herhangi bir yasak olmadan devam etti fakat dünyayı etkileyen Covid-19 Pandemisiyle gelen yasaklar yüzünden bir bilinmezliği girdi. Daha sonra Trump'ın imzaladığı Executive Order'lardan dolayı yaklaşık 5-6 ay boyunca hiç kimse vizesini alamadı. İlk imzaladığı EO 22 Nisan tarihindeydi ve 2 ay sonra yani 22 Haziran tarihinde bitecekti. Bütün DV-2020 kazananları olarak varolan yasağın 22 Haziran tarihinde bitip, kendi kendini imha etmesini bekliyorduk. Ne yazik ki öyle olmadı, Trump yeni bir EO daha imzaladı. Bu imzaladığı yeni EO yıl sonuna kadardı yani bizim için bir nevi artık süreç bitmişti. Bu olaylardan sonra birçok insan süreci takip etmeyi bıraktı artık bu işin olmayacağına karar verdi. Onlara hak veriyorum, çok zor birkaç ay geçirmiştik ve imzalanan yeni kararla çok büyük bir hayalkırıklığı yaşamıştık. Fakat bu işi durdurabilecek hala bir mecra vardı, Amerikan adaletiydi. Bizim elimizde olmayan sebeplerden dolayı yaşanan bir durumdan dolayı insanların yıllardır kurduğu hayallerinin elinden alınması tabi ki doğru değildi. Ortaya birden fazla avukat göçmen avukatı çıkıp bu durum için savaşacağını söyledi. Bunlardan özellikle hukuk profesörü olan Charles Kuck ve mandamus davalarıyla bilinen Curtis Morrison'dı. (Bu avukatların dışında bir çok değerli avukatlar var AILA avukatları, Curtis'in ortağı Rafael ve sayamadıklarım). Charles Kuck'ı ilk duruşmada dinlerken söylediği bir sözü hala unutamıyorum sanırım hayatım boyunca da unutmayacağım. Charles hakime şöyle dedi: "Judge, you stand at the gate... you are the only person that can let them come to America". Bu söz beni gerçekten çok etkilemişti. Bu duruşmadan sonra yaklaşık 2-3 duruşma daha oldu ve 4 Eylül günü, hakim geniş kapsamlı bir davadan sadece DV-2020 kazananlarına yönelik bir pozitif karar verdi. Diğer bütün vize tipleri için istenilenleri reddetti. Yani tam olarak herkes için olumlu bir sonuç olmasa da bizim için yani DV-2020 kazananları için bu dava bir zaferdi.
Trump'a karşı açılan dava kazanılınca herkes gibi bu sefer bir başka beklemeye başladım. Her gün saatlerimi geçirdiğimin forumun yerini Twitter'daki avukatların hesapları yer almıştı artık. Sürekli yeni bir gelişme var mı diye telefon elimden bırakmıyor, bir umut güzel bir gelişme için bekliyordum. Ve o gelişme 11 Eylül 2020'nde ais üzerindeki randevu alma yerinin açılmasıyla oldu. Hemen sistemden 18 Eylül 2020, saat 10:30 tarihine bir randevu aldım. Artık zor olanı başarmıştım. 1 Nisan mülakat iptalimden sonra aylardır beklediğim randevuyu almıştım. Hemen Unganlardan sağlık raporu için randevu aldım. 15 Eylül Salı günü saat 10:15 idi randevu tarihim. Şimdi aşağıda 2 farklı paragrafta ilgilenen arkadaşlar için sağlık raporu ve mülakat deneyimlerimi yazacağım.
14 Eylül'ü 15'ine bağlayan gece İstanbul'dan Ankara'ya yola çıktım. Sabah 9:30 civarı Unganların bulunduğu binanın önündeydim. Daha randevuma 45 dk olduğu için hemen yan tarafta kalan Kuğulu Park'ta biraz oturup zaman geçirdim. Randevum saatimden bi 10 dakika önce 4. kattaki Mehmet Ungan yazılı odanın kapısını çaldım. Görevli bayan oturduğu yerdeki bir butonla kapıyı otomatik açtı. Evraklarımı teslim ettim ve benden 3. kattaki düzen laboratuvarında testler yaptırmamı istedi. Düzen laboratuvarında 117.5 dolar gibi bir para ödedim. Kan verme, idrar ve akciğer röntgeni testlerinden sonra tekrar 4. kata çıktım ve görevli bayanla konuştum. Bu sefer sağlık raporundaki son aşama olan Dr. Mehmet Ungan'ın muayenesi için saat 14:30 gibi gelmemi söyledi. Muayeneye daha çok olduğundan biraz etrafta zaman geçirmek istedim. Saat 12:30 gibi Unganlardan gelen bir telefonla eğer yakınlardaysam şuanda muayene olabileceğim söylendi. Neyseki çok uzakta değildim yaklaşık bi 10 dakika içerisinde tekrardan Unganların yazhanesine gidebildim. Az bir süre bekledikten sonra görevli bayan eşliğinde muayene odasına girdim. Önce kilo ve boy ölçümleri yapıldı daha sonra ameliyat önlüğü tarzı bir şey giyerek doktoru beklemem söylendi. Aradan 1 dakika geçti geçmedi ki Dr. Mehmet Ungan odaya girdi. Geçmiş deneyimlerde okuduğum kadarıyla çok fazla soru soran Mehmet Ungan bana sadece birkaç basit soru sordu: "Daha önce ameliyat oldun mu?" "Düzenli kullandığın ilaç var mı?" "Herhangi bir kronik hastalığın var mı?" bu kadar. Bu soruları sorarken ben daha anlamadan 2 tane aşı yaptı. Muayeneden hemen sonra 280 dolar ücreti ödedikten sonra Unganlardaki işlemlerim bitti, aynı gün içerisinde de İstanbula geri döndüm.
Şimdi geldik mülakat gününe, 17 Eylül gecesi yine sağlık raporuna gittiğim gibi İstanbul'dan Ankara'ya doğru yola çıktım. Sabah tam 8:55'de unganlara uğrayıp sağlık raporumu aldım. Daha sonra 10:30 olan randevum için bir süre beklemeye başladım. Tabi beklerden kafamda bin tane senaryo kuruyorum işte mülakatta söyle bir soru sorarsa şunu derim, şöyle yaparım vs gibisinden. Saat 10:00 da konsolosluğun yanındaki bir kafeye gidip emanet bırakmak istediğimi söyledim, sağolsun herhangi bir ücret almadan emanetlerimi kabul ettiler. 10:15'de de mülakatıma girmek için konsolosluğun önünde oldum. Görevli bayan dışarı çıkıp ismimi ve saat kaç randevusu olduğumu sordu, cevapladım. Tamam dedi, hemen girişteki Covid-19 ile ilgili olan formu doldurmamı istedi. Bu forumda Covid semtompları yaşadınız mı, son 14 günde başka bir ülkeye gittiniz mi tarzı sorular vardı. Formu doldurdum ve beklemeye başladım. Yaklaşık 20 dakika sonra içerideki bir arkadaş çıkınca beni aldılar. Görevli avuç içlerime şeffaf bir şeyi sürdü, ne işe yaradığını bilmiyorum açıkcası. Sonra güvenlik kontrolünden geçip mülakatların yapıldığı alana doğru ilerlemeye başladım. Girmem gereken yere gelince içerdeki görevli kapıyı otomatik açarak beni içeri aldı. Pasaportumu istedi ve pasaportuma bir barkod yapıştırıp 9 numaralı yerin benim numaram için yanmasını beklememi söyledi. Oturma yerlerine geçip büyük bir heyecanla beklemeye başladım. Yaklaşık 10 dakika sonra numaram yandı ve evraklarımı teslim etmeye gittim. Görevli önce pasaportumu istedi ve bilgisayara bazı bilgiler girdi. Daha sonra o evrakları istedikçe ben de teslim etmeye başladım. Teslim ederken bir yandan da eksik bir evrak kaldı mı diye kontrollerimi yaptım. Alması gereken bütün evrakları aldı sadece ais kaydını almadı, ben de bunu almadınız almamanız gerektiğine emin misiniz dedim evet ona gerek yok sistemden görebiliyoruz dedi. Tamam dedim. Evrak teslimi bitince yine yerime geçip 330 dolar ödememi yapmam için numaramın tekrar yanmasını bekledim. Numaram yandı, gidip ödememi yaptım, bir fiş verdi daha sonra yine oturup beklemeye başladım. Artık o büyük ana adım adım yaklaşıyordum. Numaram son bir kez daha yandı ve mülakatımın olacağı yere gittim. Sarışın Amerikalı bir beyfendi vardı. Mülakatı ingilizce yapmak istediğimden direkt kendim ingilizce olarak gider gitmez selam verdim. O da selam verdi daha sonra bilgisayardan bazı bilgiler girdi. Yaklaşık 1 dakika sonra sağ elimi kaldırıp yemin etmemi istedi. Söyledikleri şeyleri kabul ettiğime yemin ettim. "Hangi eyalete gideceksin?" dedi "Texas, Houston" dedim. "Neden oraya gitmek istiyorsun?" dedi, çok yakın arkadaşlarım var başlangıçta bana yardımcı olacaklarını söyledim. "Daha önce başka bir ülkede bulundun mu dedi?" Evet Erasmusla Almanya'da 5.5 ay kaldığımı söyledim. Bunu duyunca bana Almanca olarak "Kannst du Deutsch sprechen?" yani Almanca konuşabiliyor musun dedi. Ben Almanya'da kaldığım süre boyunca Almanca dersi aldığımdan ve Alman bir şirkette çalıştığımdan Almanca seviyem iyi düzeyde. Almanca olarak hemen evet konuşabilirim dedim. Güldü, tamam dedi. Yüz tipi olarak Almanı da andırmıyor değildi, belkide Almanyadan Amerika'ya göçmüş bir ailenin çocuğuydu. İngilizceye tekrar geri döndük. Biraz bekleteceğim dedi, tamam dedim. Bilgisayara bazı bilgiler girdi. Daha sonra bana dönüp vizeni onaylıyorum, 3 iş günü içerisinde eline gelir dedi. Çok teşekkür ettiğimi söyledim, inanılmaz bir duyguyla, tabir-i caizse uçarak konsolosluktan ayrıldım.
Benim deneyimlerim bu kadar, bu forumdan çok fazla şey öğrendim özellikle @crazycells ve @Muhtaradana ya çok teşekkür ederim. Hiç sıkılmadan bütün süreç boyunca desteklerini esirgemediler, yazdığımız bütün sorulara ellerinden geldiğince cevap verdiler. Umarım başta muhtaradana olmak üzere kalan diğer bütün arkadaşlar süreç uzatılıp sorunsuz bir şekilde vizelerini alır.