dün , abd vizesi için randevumuz vardı. açıkça söylemek gerekirse, başvuruların kabul ya da reddi konusunda herhangi bir net kriter olmadığını düşünüyorum; tamamen şansa kalmış bir süreç gibi görünüyor. eğer o anki konsolosluk görevlisinin "onay verme ruh haline" denk gelirseniz, vizeyi alabiliyorsunuz.
türkiye’nin kalbinde, istanbul’da, ulusal kanallara programlar üreten ve kanıtlanabilir iş bağlantıları olan bir yapım şirketimiz var. bu arka planla, üstelik önemli bir abd film festivalinden yapımcılığını üstlendiğimiz filmin gösterimi için davetiye aldığımız halde reddedildik. üçümüz de bu filmin yapımcısı ve yapım departmanının önemli sorumluları olarak davetiyelerimizle başvurduk, fakat sonuç değişmedi.
abd vize süreciyle ilgili sıkça duyduğumuz "bağlarınız güçlü değil," "kendinizi ifade edememişsiniz," ya da "güvenlik soruşturması" gibi açıklamalar sadece bahaneden ibaret. bizde her türlü bağ da var, kendini ifade sanatı da. sorun burada değil; asıl mesele, bu sürecin adeta bir kazanç kapısı haline gelmiş olması. görevli, sizinle ilgili 10 dakika içinde bir ret raporu yazıyor ve o günkü ret kotalarını dolduruyor.
orada görüşme sırasında şahit oldugum 100 kişi varsa 98’i ret alıyordu, ve bu kişilerin çoğu iş sahibi, nitelikli insanlardı. onay alan birkaç kişi ise çoğunlukla yabancı uyrukluydu. randevu al, form için para yatır, görüşme için sıraya gir – bu süreç aslında tam anlamıyla formalite bir gelir kapısı. youtube’da izlediğiniz "bunu giyin, şunu yapmayın" tarzı önerilerin çoğu boş. insanlar şansa denk gelip vize alıyor; sonra kendilerince yol gösterdiklerini sanıyorlar aslında abd vizesin de yol yok.
görüşme sırasındaki izlenimim, konsolosluktaki görevlilerin adeta bir düzen içinde ret verdikleri yönünde. belli ki bazen biri “sen bugün 3 onay ver, ben bugün 1 onay vereyim” gibi bir düzen içinde çalışıyorlar. görüşme sonunda, elimize nezaketle bir kâğıt tutuşturuyorlar; bu, umutlandığınız ve “belki hata yapmışımdır, yeniden başvurayım” diyerek tekrar para harcamanız için bir taktik.
ülkenin ne durumda olduğunu biraz açayım karar sizin olsun. 10 dk ankarada mülakat yaptık. amerika'da uluslar arası saygın bir film festival yönetiminin davetiye mektuplarını gördü inceledi. filmimizi avrupada topladığı ödülleri gördü. turkiyede ki bütün ulusal kanallara programlar yapıyoruz bunlarida gördü. kultur bakanlığının resmi ajansiyiz bunu da gördü. turkiyede kurumsal sürekli göz önündeki markaların reklamlarını çektiğimizi gördü resmi belgelerle vs pasaportlarımızda avrupaya karış karış dolandigimizi gördü yazdı çizdi en son aynen şunu söyledi "maalesef bugün vizenizi onaylayamiyoruz" biz donduk anlam veremedik. yüzümüze de pek bakamadı sürekli suçlu gibi gözlerini kaçırdı bizden.bu olaydan anlaşılan nedir? daha sen vizeyi kime hangi şartla vereceksin.
açıkçası, tekrar başvurmayı düşünmüyorum. eğer bir daha başvursam, deniz şortuyla gidip tek bir belge bile götürmem. madem bağlarımızı araştırıyorlar, buyursunlar, istanbul’un göbeğindeki mal mülkümü kendileri bulsunlar. bizim milletin genel özelliğidir; kendi bildiğini okur, her zaman "öyle değil böyle" diyerek kendi deneyiminden yola çıkar. benim gözlemlerim bu şekilde. yani bu benim deneyimim.
ülkede gerçekten milletine hizmet eden
bir siyasetçi varsa elcilige gidip bizzat baş konsolosa sorsun : madem ülke insanını sevmiyor vize vermek istemiyorsunuz burda ne işiniz var neden türlü uyduruk bahanelerle türk insanlarını oyalıyorsunuz.
son olarak; ret alan herkes, konsolosluğa “sağlıklı bir açıklama borçlusunuz” demeli mail atmalı . amerikanın senin 185 doları na ihtiyacımı var masalını söylemesin lütfen. elçilik önünde bir gün geçirin sadece bir günlük 185 doların boyutunu bir görün. biz sahipsiz bir ülke olduk afganların bile bedava akın akın girdiği bir ülkeyiz. bu işin ardında, sadece para kazanma güdüsüyle çalışan bir sistem olduğunu, başka baska siyasi sistem sorunları ile birlikte aslında gerçekten vize vermek gibi bir niyetleri olmadığını, bu nedenle içi boş bahanelerle retde dayalı stratejiler geliştirdiklerini ifade etmeli.
Niyet anlaşılmasın diye arada ağza parmak çalar gibi verilen vizeler var.
orada bir arkadaşı tam 30 dakika soruya tutup ret verdiklerini de gördüm. konuşmaları dinlediğimde kendi durumumuz kadar şaşırdığım bir olaydı.
Ekleme :
Vize başvuru sürecimizi, Türkiye'nin alanındaki en iyi isimlerinden biriyle yürüttük. İş ilişkilerimiz sayesinde fazlasıyla ilgilenen bu değerli kişi, görüşlerime katılmakla birlikte, Türkiye’de vize reddi oranının %80 gibi oldukça yüksek bir seviyede olduğunu belirtti. Ne yazık ki, Türk hükümeti bu konuda somut adımlar atmak yerine, içi boş açıklamalar yapmayı tercih ediyor.
Kendileri, bu sorunun toplumun geniş bir kesimini derinden etkilediğini; ailesiyle yurtdışına çıkmak isteyen, iş ve eğitim olanakları arayan vatandaşların bu zorluğa maruz kaldığını vurguladı. Olayın boyutunu ve sonuçlarını tam anlamıyla kavrayamamış olmaları ise üzücü.