Chapter 13: "THE MÜLAKAT"
21 Eylül 2020 Pazartesi sabahı... Saat 10:00 gibi vize için bir fotoğraf çektirdim. Öğleden sonra 14:30'dan itibaren sıkıntılar her halükarda bitecekti; ya tamam, ya devam. Bu nokta zurnanın o meşhur detone noktasıydı ve bu ana gelebilmek için 23 ay beklemek zorunda kalmıştım. Buraya kadar ne belirsizliklerle, ne endişelerle, ne mücadelelerle, ne heyecanlarla gelmiştim/gelmiştik oysa ki... Sadece bu konudan dolayı bir AP'ye kalmak bile Green Card'a "bye bye" demekti, çünkü AP için vakit yoktu, vakit olsa da nakit yoktu. Gerçek olan tek şey, hesabımda 37,5k TL (o günkü kurla yaklaşık 4950 USD) olduğu ve bunun da 2500 küsür TL'sini (yaklaşık 330 USD'sini) birazdan bankadan hesap dökümü aldıktan sonra vize ücreti için çekecek olmamdı. Bankadan dökümü alıp sonrasında vize ücretini TL olarak hesaptan çektim. Yürüme 15 dakika olan konsolosluğa doğru ilk adımlarımı atmaya başlarken en kötüyü bile kabullenmişlik noktasına ulaştığımı hissettim. Artık vize alamamayı kabullendiğim için mülakata sadece aradan çıkarılması gereken birkaç dakikalık bir iş gözüyle bakmaya başlamıştım. Samimi olarak söylüyorum, konsolosluğa yaklaşırken önceden hissettiğim endişenin yerini umursamazlık, heyecanın yerini de rahatlık almıştı; sıfır endişe, sıfır panik, sıfır sıkıntı... Son düzlüğe girerken saatler 14:20'yi gösteriyordu. Kapıya geldiğimde gruptan tanıdıklar vardı ama herkes birbirini ilk kez canlı gördüğü için yeniden tanışıyorlardı. Herkes heyecanlı, endişeli, evraklarını kontrol ediyordu. Vize ücretini ödeyeceği Dolar'ın üzerinde mühür olduğunu fark edip bunun sorun olmaması için tekrar para değiştiren arkadaşlarla ayaküstü sohbete başlamıştık. Dışarıda bekleyen yakınlar, içeriye "bol şanslar"la uğurladığımız arkadaşlar, yavaştan süzülmeye başlayan yağmur taneleri... Saat 14:45 olmuştu ama görevli bir türlü çağırmıyordu. Aklımdan, acaba bunlar beni direkt eledi mi diye de geçirmeden edememiştim Derken, kapı girişine çağrıldım, hemen peşimde sohbet ettiğimiz arkadaşlar. Covid-19 formunu doldurduktan sonra çok beklemeden içeriye davet edildik. Sanki tıkalı musluğun giderinden suyu engelleyen çöpün kaldırılması gibi her şey hızlanmıştı. Saat hariç ne varsa çıkarıp X-Ray’den geçtik, ötünce kemeri de çıkardık. Bundan sonrası pasaport kontrolü, evraklar vs. derken kendimi hemen mülakat salonunda buldum. Tanıdık gelmişti; buradan hiç eli boş dönmemiştim geçmişte. İstanbul’da birkaç kez hezimete uğrasam da, burası hep uğurlu gelmişti. Plastik bir el çantamın içinde o kadar çok evrak vardı ki, evrakları alan görevliyi bekletmekten az kaldı reddi yiyecektim. Sabah çektirdiğim fotoğraf hoşuma gitmediği için onun yerine görevliye 3 yıl önce pasaport için çektirdiğim fotoğrafları göstererek "bunlar uygun mu" diye sordum. O da "fark etmez, senin fotoğrafın olsun yeter" dedi. Vize ücretini öderken, TL olarak benim yaptığım hesap tutmadığı için görevli para üstünü veremiyordu. Ben de birlikte içeri girdiğimiz arkadaşları işaret ederek "bunu onlardan bozdurabilir miyim" dedim, "tabi ki" dedi ve arkadaşlar da sağ olsunlar parayı tam da istediğim şekilde bozabildiler. Burayı böyle geçtikten sonra, mülakat salonunda mülakat penceresini beklemeye başladım. O pencereyi şu anda gruptan tanıdığım bir arkadaşım işgal ediyordu. Arkaya doğru dönünce kafa işaretiyle "noldu" diye sorunca, o da eliyle "tamamdır" işareti yapıp gülümsüyorduk. Bir anda sıra numarası değişti ve yüzündeki maskesinde "Chelsea" yazan görevli mülakat penceresinden bana elle "gel" işareti yapıyordu. O "merhaba" derken ben "hi" demiş bulundum ve mülakat İngilizce olarak başlamıştı bile, zaten Türkçe bilmediğini ise sonradan öğrenecektim. Evraklar, şunlar bunlar istendi, içi neredeyse boş olan banka dökümünü verirken içim cız ediyordu. Konuşmaya başlamadan gözleriyle evrakları tarayıp bilgisayar ekranına bir şeyler yazıyordu. Bilgisayar bana çapraz durduğu için görebiliyordum ekranı ama okuyamıyordum. Kısa kısa yazılar, karşı taraftan da aynı şekilde geliyordu. Bana dönerek "New York'ta arkadaşınız var mı" diye sordu, "yok" dedim. DS-260'ta verdiğim adres Brooklyn/New York'tu. Sonra, "verdiğim bilgiler 1 buçuk yıl öncesine ait, süreçteki belirsizlik yüzünden New York'a gitmeyi düşünmüyorum artık, Virginia'dan ehliyet ve SSN'imi yenileyeceğim, sonrasına o zaman karar vereceğim, başka bir yere gidebilirim ya da orda kalabilirim" dedim. Hemen devam ederek "bir konuya değinmek istiyorum" diyerek, anormal gelişen bu süreç içinde 10 gün sonrasına mülakat verilip bir de bu süre 5 güne düşünce apar topar hazırlıksız gelmek zorunda kaldığımı, maddi olarak gösterilmesi gereken miktarın planlarımı gerçekleştiremediğim için sağlayamadığımı, paraya çevrilebilecek şeylerim olsa da buna vakit kalmadığını ve vize alınmasının garanti olmadığı için zaten bunu yapmamızı KCC'nin de istemediğini söyleyince elinde tutmakta olduğu bir kalemle adli sicil kaydımı göstererek "bizim için önemli olan bu, Amerika'ya girişinize daha çok süre var, o sürede bunu halledersiniz zaten" dedi, üstünde bile durmadı. Devam etti, "bunun (arşiv kayıtlı adli sicil kaydının) İngilizce olanı yok mu yanınızda" diye sordu. Ben de talimatlarda İngilizce olmasının gerekli olmadığını (yanlış bilgi, zaten İngilizce olanı da alınabiliyormuş e-devletten, biliyordum ama atlamışım bu detayı) söyleyince "okay, no problem, one second" diyerek yerinden kalktı ve arkadan sarışın bir ablaya gösterdi belgeyi. O da parmağı ile kâğıdın bir yerini işaret etti, bizimki de orayı yuvarlak içine aldı; "arşiv kaydı yoktur." Sonra tekrar oturdu, bana "ne iş yapıyorsun?" dedi. "Bir dış ticaret şirketim var fakat şu an pandemi nedeniyle iş yapamıyorum" dedim. "Ne ile ilgili bu şirket" diye sorunca faaliyet konularını sıraladım; "Turizm ve Seyahat, Sağlık Hizmetleri, Tekstil, Gıda, Tarım, Hayvancılık ve İnşaat Malzemeleri, yalnız en çok sağlık turizmiyle ilgili çalışıyorum, estetik ameliyatlar, saç ekimi, burun, diş vs." diye devam ederken gözlerini açarak "Ankara'da bildiğin çok iyi bir yer var mı saç ekimi için" diye sordu. "hayır" dedim, "bizim mekan İstanbul, İstanbul'a gelirseniz yardımcı olurum" dedim, "telefon ya da e-mail adresinizi verirseniz iletişim kuralım" dedim, o da "maalesef bunu yapamıyoruz" dedi. "O zaman not alın" dedim ve iyi bir doktorun ismini ve adresini yazdırdım. Devam ettim, "bu doktor son teknikle çalışıyor, işte FUE yönteminin en son tekniğini yapıyor, şöyle iyi böyle mükemmel" diye devam ederken, saçını göstermeye başladı, tepesinin ve yanlarının açılmaya başladığını söyledi. Ben de "şu an gayet iyi görünüyor, bir sorun yok gibi duruyor" falan fıstık... O daha başka şeyler eklemeye devam ederken dayanamayıp araya girdim ve "şu an en merak ettiğim şey vize alıp almadığım, vizem onaylandı mı acaba" diye sorunca, "özür dilerim söylemeyi unuttum bu arada, vizeniz onaylandı, tebrikler" dedi. O anda adeta suya dalınca birden bütün seslerin kesilmesi gibi bir sessizlik hissettim. 2020'nin bütün belirsizliklerine rağmen, Trump'ın yasaklarına, Koronavirüse'e, bütün aksaklıklara, en çok da kendime rağmen nihayet vize alabilmiştim. O anda aniden bir heyecan ve stres bastı, nerdeyse terlemeye başlayacakken görevli bana sağ elimi kaldırtıp yemin ettirdi, neye yemin ettiğimi hatırlamıyorum. En sonunda "Amerika'da Green Card'ın geleceği adresi değiştirmek istiyorum" dedim, bana en sağ pencerenin sağ köşesinde bulunan pencereye gitmemi söyledi ve mülakatı bitirmiş olduk. O pencereden de adres değişikliği yaparak dışarıya doğru yöneldim. Çıkarken kapıdan benimle birlikte giren çift arkadaşlarım da yemin ediyordu. Herkes mutluydu, fire yoktu en azından şahit olduğum kadarıyla. Dışarı çıkınca, arkama dönmeye bile korkarak usul usul uzaklaştım olay yerinden; ya arkadan çağırıp "yanlışlıkla vize verdik" derlerse diye
turcouz tarafından gönderilen en iyi iletiler
-
RE: DV2020 Mulakat Deneyimleri
-
RE: DV2020 Mulakat Deneyimleri
Merhaba arkadaşlar,
Aşağıda geçen olaylar DV2020 sürecinde yaşanmış ve tamamen gerçek hikayeler serisidir, eksiği olabilir ama fazlası yoktur. 2020 All Rights ReservedChapter 1: AMERİKA HAYALLERİ
DV2020 sürecine, 5 Kasım 2018'de çektirdiğim uygun bir fotoğraf ile fiili olarak başlamıştım. 6 Kasım 2018 TSİ gece saat 01:30 - 02:00 arasında da başvurumu gerçekleştirmiştim. Gel zaman git zaman, takvimler 7 Mayıs 2019 tarihini gösterdiğinde "green card çekilişi açıklandı" haberiyle birlikte durumumu kontrol etmeye çalışsam da, yaşanan yoğunluk nedeniyle ancak 9 Mayıs 2020 akşamı öğrenebilmiştim. Kazandığımı öğrendiğim anda "yarın iş var" diyerek uyuyup ilerleyen günlerde artık bir taraftan ABD hayalleri, diğer taraftan da yapılması gerekenleri öğrenmekle zaman geçerken, Mayıs 2019'da doldurmaya başladığım DS-260 formunu (birçok adres değiştirdiğim için) ince eleyip sık dokuyarak ancak 20 Temmuz 2019 günü submit edebilmiştim. Bu tarih aynı zamanda bu değerli foruma üye olduğum gündü.Chapter 2: "HERŞEY YOLUNDAYSA BİR SORUN VARDIR"
Zaman ilerliyor, yavaştan evrak onayları, mülakat tarihleri alanlar oldukça vuslatın yakın olduğu duygusu hasıl oluyor, heyecanlanıyordum. Forum'da, Amerika'da yaşanacak eyaletlerin yanı sıra ne işler yapabileceğimizi konuştuğumuz, gerçek hayatta hiç görüşmediğim arkadaşlarım olageliyordu. Nihayet, 16 Ekim 2019 günü KCC'den bana da evrak talep e-maili gelmişti. Zaman daralıyor (!) diye düşünürken, case numarasına göre herkes gibi ben de hesap kitap yapıp mülakat sıramın Nisan ya da en geç Mayıs gibi geleceğini öngörüyordum. Zira açıklanan Visa Bulletin'ler harika bir şekilde ilerliyordu. 22k'da biri olarak, son açıklanan vize bülteninin 14k'dan 21k'ya zıplaması ve 3 Mart 2020 tarihinde bana yollanan evrak onay e-mailinin sebep olduğu 'her şey yolunda bilinçaltı sentezleri' beynime adeta her saniye "Mayıs 2020'de Amerika'dasın" telkinleri gönderiyor, adrenalin ve dopamin salgı frekansımı maksimuma çıkararak beni iyiden iyiye germeye, sevindirmeye ve heyecanlanmaya neden oluyordu. Çünkü 22k için gelecek bültende EU Bölgesi'nden sadece 1k bile artış olsa (ki bu kadar az bir sayının DV tarihinde vaki bile olmaması, tahminlerin en az 5k olmasından dolayı, vs.) sıra kesin bendeydi ve hemen mülakat sırasında gerekecek maddi, manevi, medeni, hukuki, idari, kırtasi ne varsa hazırlamalıydım.Chapter 3: "ŞOK VİZE BÜLTENİ, KORONAVİRÜS YASAKLARI"
Buraya kadar kusursuza yakın işleyen sürece ilk nazar Mayıs 2020'de mülakata girecek olanların cut off 'unu belirleyen Mart 2020'de açıklanan bültenle değdi, bülten adeta DV tarihine ihanet edercesine sadece artı 0.2k açıklanmıştı. Bu şoku atlatmaya çalışan DV2020liler, bunun aslında KCC'nin yeni bir sistem denediği için (ki gerçekten öyle bir şeyler yapılamaya çalışılıyordu) mantıklandırmaya çalışsalar da aslında bu tarih bir milattı, kara günlerin miladı... İşte tam da bugünlerde Koronavirüsgillerin en tehlikeli üyelerinden Covid-19, dünyayı tamamen etkisi altına almak için çıktığı bu lanetli yola, dünyanın en doğusundan; Uzak Doğu'dan yola çıkmıştı bile, duyulana kadar seri bir şekilde çoktan Orta Doğu, Avrasya, Doğu Avrupa, Kuzey Avrupa ve nihayet okyanusu geçerek Kuzey Amerika'ya kadar ulaşmış, dünyayı resmen bir kaos ortamına dönüştürmüştü. Çok geçmeden ülkelerin hükümetleri tedbir olarak bütün sınırlarını kapatmaya başlamıştı. Vakalar ve ölümler her geçen gün hızla artmaktaydı. İtalya ve İspanya'daki vakalar ve ünlü medyaların her köşede günlerce bekleyen ceset görüntüleri servis etmeleri, dünyayı adeta süper saçma Hollywood korku filmlerine döndürmüştü. Yani kimse ne olmakta olduğunu anlamasa da korkuyordu. Gezegenimiz modern tarihin en büyük krizlerinden birine bodoslama bir şekilde girmiş, kimse olayların nereye varacağını tahmin bile edemiyordu. Alışılagelmiş sosyo-ekonomik trend bir anda durmuş, piyasalar da buna aynı şekilde olumsuz karşılık vermeye başlamıştı. Çok geçmeden bütün ülkelerde bırakın şehirlerarası seyahat yasaklarını, sokağa bile çıkma yasakları getirilmişti. Memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar bir bir tedbir kararları açıklıyor; eczanelerde yıllarca kullanılmayan kolonya damacanaları, altın gibi değerlenmeye başlıyor, alışveriş sitelerinde yıllarca 20-30 TL olan 5lt'lik el dezenfektanlarının fiyatı birkaç günde 250-500 TL'ye peynir ekmek gibi satılmaya başlıyordu. Aynı şekilde plastik eldiven ve kimsenin takmasını bile bilmediği basit yüz maskeleri karaborsaya düşmüş, yüzde 500-700 zamlı satılmaya başlamıştı. Ülke ve Dünya genelinde fiyatı artmayan tek şey, belki de krizin ulusal sosyal medya ikonu olan "luppo" idi. Dezenfektan ve maske bulunamazken, fiyatları 300-500 yükselirken, tabi ki hükümet de boş durmuyor, vatandaşı için gerekli bütün önlemleri alıyordu (!) Bilmem kaç ülkeye bilmem kaç gross ton korona ile mücadele malzemeleri gönderiyordu, ama bizim sağlığımız için. TC Vatandaşı maske bulup takamıyordu ama tonlarca malzeme boş beleş dünyaya dağıtılıyordu ama olsundu, vatandaşın sağlığı her şeyden önemliydi sonuçta... -
RE: Amerika'da Tır Şoförlüğü?
Merhaba arkadaşlar,
- 15.11.2019 itibarıyla güncelleme yapılmıştır -
''Amerika'da Tır Şoförlüğü'' mesleği ile ilgili birkaç taze bilgi vermeye çalıştığım bu yazıda, elde edilen bilgiler tamamen uzaktan araştırmaya dayalıdır. Kaynaklar arasında, aralarında Türk şoförlerin de olduğu bazı insanların Roehl Transport Inc şirketindeki kişisel deneyimleri ve aynı prosedürü uygulayan diğer firmalarla olan kıyaslamaları da dikkate alınmıştır.
Kıyaslama yapmak için önce şunları bilmemiz gerekiyor: Kendi imkanlarınızla CDL sahibi olmak için yaklaşık 3-4 ay zaman, sürücü kursu eğitim ücreti için 3k-7k dolar para ve direksiyon sınavı için de bir adet 26001 ve üzeri pound olan tır bulmanız lazım.
Amerika'da Tır şoförlüğü, CDL denilen (Commercial Driver's Licence) ehliyeti ile yapılabiliyor. Bu yazıda CDL ile kastettiğim sınıf A sınıfıdır. Bir CDL sahibi olmak için de öncelikle bir CDP (Commercial Driver's Permit) izni almak gerekiyor. CDL sahibi olmak oldukça meşakkatli bir süreç olsa da bazı Amerikan taşımacılık şirketleri çeşitli teşviklerle süreci çok daha kolay ve pratik hale getirmişler.
Kursu, sınavı, öğrenmeyi, alışmayı ve iş bulmayı tamamen bedavaya getirmek için çoğu eyalette şubesi olan Roehl diye büyük bir taşımacılık şirketi, tırcılık yapmak isteyen uygun adayları 3 fazdan oluşan bir süreçte Get Your CDL programı ile CDL sahibi yapıyor. Bu süreçte cebinizden 5 kuruş (pardon 5 cent) harcamıyor hatta eğitim süresince ve sonrasında para kazanıyorsunuz.
1. Faz: 4 hafta süren bu süreçte şirket size günde 6 saat süren bir kurs veriyor. Bu kursu, içinde eğitim sınıflarının bulunduğu, tır sürüşü parkurlarının olduğu, orta ayar bir otelde konaklama yaptığınız, günde 3 öğün yemeğinizin verildiği ve A'dan Z'ye her kuralı, sınav için gerekli her bilgiyi öğrettiği kendi tesislerinde veriyor. Bu şirketin en önemli özelliği, ABD'deki şirketlerin arasında güvenli sürüş teknikleri veren en iyi firma olması. Arada bir 3-4 sürücü adayıyla beraber tıra çıkıp uygulama yapıyorsunuz. Bu süreç sonunda yazılı ve pratik sınava tam hazır hale geliyorsunuz. Bu fazın son haftasında CDL A (A sınıfı CDL ile B ve C sınıflarındaki araçları da kullanabildiğiniz) için hem yazılı hem pratik sınava girip geçiyorsunuz. Bütün sınav masrafı vs her şeyi şirket ödüyor. Bir güzel yanı da, şirket size 3. haftanın sonunda haftalık 500 dolardan yaklaşık 2000 dolar para ödüyor. Yani hem para hem vasıf kazanıyorsunuz. Bütün süreci başarıyla tamamladığınızda 'Defensive Driving Certificate of Completion' denilen, olası bir kahrolası federal çevirmesinde işinize çok yarayacak ayrıca bir belge sahibi de oluyorsunuz.
2. Faz: Sınavı geçtiniz ve CDP'nizi aldınız fakat elinizdeki CDP ile henüz tek başınıza tır kullanamazsınız. Şimdi, bu süreçte şirket sizi kendi bünyesindeki deneyimli bir şoförle yaklaşık 3 hafta eğitiyor (bu süreç eksi veya artı olarak kişiden kişiye değişebilir) yani co-pilot olarak deneyimli şoförün yanında yola gidiyorsunuz, tırın içinde uyuyorsunuz vs. Bu süreçteki eğitim 1. fazdaki gibi 3-4 kişi ile değil, sadece size özel eğitim veriliyor ve 2. haftanızın sonunda şirket size yine günlük 90 dolardan ödeme yapıyor, ayrıca günde 3 öğün sıcak yemek veriyor, sandviç, burger falan değil, gerçekten güzel yemek(miş).
3. Faz: Bu süreç aslında sizin tek başınıza araç kullandığınız, sorumluluğun sadece size ait olduğu yani profesyonel şoförlük hayatınızın başladığı ve mesleği bırakana kadar devam eden, gerçekten para kazanmaya başladığınız süreçtir. 2. fazın sonunda her şey tamam olduğunda şirket sizi uçakla veya araçla ilk tırınızı ve yükünüzü alacağınız yere gönderiyor, tabiki bileti vs şirket ödüyor. Evden en uzak ve en ağır çalışma şekli 11-14 gün yol - 3 gün ev şeklinde olan seçenek, yani bu en ağırı, diğer seçenekleri siz düşünün. Bundan sonrası artık size kalmış, ilk yıl biraz daha az olsa da, yıllık ortalama 50k, ustalaşınca 60k üzeri yeşil Amerikan Doları kazanıyorsunuz.
Önemli:
Roehl Transport Inc şirketi, sunduğu Get Your CDL programı çerçevesinde kursa katılırken sizinle sözleşme yapıyor. Bu sözleşmeyi mutlaka bilmeniz gerekiyor ki herhangi bir durumda haklarınızı hesaplayabilin.Firma, önceki yıllarda 6 ay olan zorunlu çalışma ölçütünü artık 75000 mile olarak revize etmiş. Bu sürece eğitimde geçen milleriniz dahil değil. Kontratınız, CDL'inizi alıp kendi aracınıza (yani şirketin sizin kullanımınıza verdiği araca) çıktığınız andan itibaren başlayıp 75 bin mil tamamlanınca sona eriyor. Bundan sonra millik ücretiniz yaklaşık 40 cpm (cent per mile) Yeni başlayanların aylık ortalama geliri (artı-eksi) 4k dolar oluyor fakat deneyim kazandıkça yıllık 60k üzerine çıkıyor. 75k millik bu süreç eğer tembel biri değilseniz yaklaşık 5 ayda bitiyor. Ortalama çalışmayla 7 ay sürebilir, sarf ettiğiniz efor burda çok önemli. Bu süreç sonunda ister devam edebilir, isterseniz hiç bir ücret ödemeden ayrılabilirsiniz, ancak ABD'de şirketler, eski işinizden 1 yıldan az çalışmışsanız altında nedenler arayabilir, makul bir neden elbette geçerlidir, kariyeriniz için buna dikkat etmenizde fayda var.
Diyelim ki 75k mili tamamlamadan ayrılmak istediniz. O zaman şirket sizden eğitim ve kurs ücretini (3100-3400 dolar) talep ediyor. Tabi Türk aklıyla; tırcılık ve CDL için nerden başlayacağımızı bilmediğimizi, başlangıçta paramızın olmadığını, sıfırdan meslek sahibi olduğumuzu düşünürsek, zaten 3 haftalık kazancımızla ödeyebileceğimiz bir ceza ile sözleşmeyi yaksak bile CDL A ehliyetimizi almak her halükarda müthiş avantajlı, fakat asla böyle bir suistimali de hiç bir şekilde önermiyorum, zaten mantığı da yok. Eğer memnunsak neden ayrılalım ki?
Tırcılık hayatını severseniz ve adam gibi çalışırsanız 1,5 - 2 yıl sonunda ikinci el olsa da kendi tırınızı alıp yine bu veya herhangi bir şirkette 2-3 katı para kazanabilirsiniz. Bu programı bu işe girmek isteyip de masrafları gözünde büyüyen ve nereden başlayacağını bilmeyen herkese önerebilirim. ABD'de her yıl artı 50 bin tırcıya daha ihtiyaç duyuluyor fakat çoğu Amerikalı bu işi yapmak istemediği için açık giderek artıyor. Ülkenin sadece tırcılık sektörü İsviçre'nin yıllık ekonomisinden daha büyük. Gelecek yıl ve sonrasında insanları bu işe daha fazla teşvik etmek ve açığı kapatmak için, mil başına olan ücretin önemli ölçüde artacağı söyleniyor. Zaten uzun olan yazı güncelleme ile upuzun olduğu için kusura bakmayın, sonuçta uzun ve geniş araçtan bahsettik
-
RE: DV2020 Mulakat Deneyimleri
Bir şey yazmayayım diyorum ama forum ağlama duvarına döndü. Yahu arkadaşlar bi sakin olun, Dünya ve Türkiye olarak şu içinde bulunduğumuz durumu atlatalım/hafifletelim süreç kaldığımız yerden devam edecektir. Kimseye vize ya da oturum verme ihtiyacı olmayan bir devlet, lutfetmiş bize bir olanak sağlamış. Şimdi bunu coronavirus bahanesiyle de alacak değildir. Korkmayın bu kadar, haklarımız insani durumun farkında olunarak korunacaktır. Sözüm süreçle ilgili sorusu olan arkadaşlara değil, ilk defa da böyle bir tavırla yazıyorum. Biraz olgun, sakin ve soğukkanlı olalım, herkes herşeyin farkında merak etmeyin.
-
RE: DV2020 Mulakat Deneyimleri
Washington DC Bölge Mahkemesinde 12 Ağustos 2020 günü gerçekleşen 10014 ve 10052 numaralı Trump'ın Presidential Proclamation'ına karşı açılan aynı amaçlı birkaç davanın ve yaklaşık 800 davacının temsil edildiği 2. birleşiminden bazı notlar:
- İlk 15 dakika selamlaşma ve günaydınlar...
- Hükümet Avukatları (HAv) sözlerine sürecin pandemi nedeniyle devam edilemeyeceğini savunarak başlıyor. Yaklaşık 800 davacının böyle bir süreçte sürecin devamının getirilmesi istemli bir dava açmasının anlamlı olmadığını iddia ediyorlar.
- Hakim Mehta, pandemi sürecinin ülkelerdeki süreçlerinin değişik şekillerde olduğunu, bazı ülkelerde neredeyse durum normale dönmüşken Amerikan Konsoloslukları'nın halen tamamen kapalı olduğuna çok şaşırıyorum diyor. HAv'a, pandemi süreci boyunca hiç bir vize işlemi ve/veya mülakat verilmedi mi diye soruyor.
- Bu sırada (Aker v Trump davasının avukatı) Charles Kuck söze giriyor ve 'şu anda dünya genelinde mülakata devam ediliyor, hatta bu sabah e-maille bildirilen vize yenileme randevusu yapılıyor derken hakim söze giriyor 'bu soruya HAv'ın cevap vermesini istiyorum diyor. HAv devamında bazı konsoloslukların devam eden bazı dosyalarla ilgili mülakat yapmaya devam ettiklerini, durumun ülkeden ülkeye hatta Amerika içinde bile günden güne değiştiğini, sürecin karmaşık olduğunu ve ayrıca bazı anlamsız ve muallak şeyler söylüyor.
- Hakim, HAv'ın söylediklerinden yola çıkarak hükumetin konsolosluklara covid-19 nedeniyle mülakatları askıya alma pozisyonunda olmadığını söylüyor. Ek olarak Gomez v Trump davasına ithafen (içeriğinin diğer davalardan biraz daha farklı ve kapsayıcı olduğu için) ulusal çıkarlar kavramına uygun olarak bazı istisnai kişilere vizelerin verildiğini ve mülakatların yapılmaya devam ettiğini bildiğini söylüyor. Daha sonra, genel vize işlemlerinin yavaşlamasının anlaşılır olduğunu fakat komple kapatılmasının anlaşılmaz bir durum olduğunu ekliyor.
- Bu kez HAv, dünyanın her yerinde konsoloslukların vize vermeye devam ettiğini, fakat hangi vizelerin verilmeye devam etmesinin hükumetin kararı olduğunu söylüyor.
- Hakim Mehta, bugün burda nihai bir karar için değil, sadece işlerin ne durumda olduğunu gözlemlemek üzere toplandık vs diyor.
- Diğer HAv söz alarak bu kadar kısa süre içerisinde davaya iyi hazırlanamadıklarını, bu nedenle yeni eklenen iddialara response için zamana ihtiyaçları olduğunu söylüyor ( vay i * o * i * )
- Hakim Mehta, HAv'ın bu sözlere karşı niyetinin ne olduğunu tamamen bildiğini söylüyor ve zaman kısıtı olmayan normal bir dava olsa durum anlaşılır olduğunu fakat burda herkesin bildiği gibi sınırlı bir süre içinde davanın sonuçlanması gerektiğini ekliyor.
- HAv, bununla response'larını zamanında yapmayacağı anlamı çıkarılmamasını fakat yeni bilgiler karşısında dayanaklarını araştırması için zaman gerektiğini söylüyor.
- Hakim, hükumetin vizelerin askıya alınmasıyla ilgili dış işlerine giden hangi kayıtlı talimat, bildirge ya da yazılarına göre hareket edildiğini soruyor.
- HAv, hükumet DV vizelerinin basımının durdurulması ile ilgili herhangi bir süreç, prosedür ya da uygulama olup olmadığı ile ilgili sorular sorduğunu söylüyor.
- Hakim, bu kadar davacı için, hele de sürecin bitmesine 6 hafta kadar süreleri kalan dv2020 kazananları için bu davanın 2. bir aşamasının olamayacağını söylüyor. Ayın 17'sindeki oturuma DOS'un KCC ve konsolosluklara gönderdiği talimatların kayıtlarını getirmelerini istiyor. Hakim savunma avukatlarına söz dahi vermeden bizzat kendisi sürekli hükumet avukatlarına sorular sorup sıkıştırıyor. Avukatlar muallak ve net olmayan laf kalabalığı yaparak cevap veriyorlar.
17 Ağustos 2020 oturumuyla güncelleme devam edecek. Şu an azalan gün sayısı hariç her şey yolunda gidiyor.
Mahkemeden sonra canlı yayında sorulan soruya Charles Kuck, kesinlik ifadesiyle 'hükumetin davayı kesinlikle kaybedeceğini söyledi'. Sürecin uzamasıyla ilgili olarak ise DOS'un KCC ve konsolosluklara gönderdiği talimatların kayıtları eğer anayasaya aykırı ise sürecin uzamasının mümkün olabileceğini ekledi.
-
RE: DV2020 Mulakat Deneyimleri
Chapter 14: "TO BE CONTINUED"
Şimdi sıra, PP10014 nedeniyle yıl sonuna kadar ABD'ye giriş yasağının bitmesini ya da kaldırılmasını beklemekteydi. Bu konuda halen davalar açılmakta, açılmış olan davalar da devam etmekteydi. Evet, 23 aylık uzun ve çok çetin bir süreci etraflıca fakat dolaylı da olsa DV2020 çevresinden ayrılmayarak kendi gözlemlediğim kadarıyla anlatmaya, daha doğrusu tarihe not düşmeye çalıştım. Mülakattan sonra insan bir şeylerin daha belirgin bir şekilde değişeceğini bekliyor ister istemez ama sanki hiçbir şey olmamış gibi alışkın olduğumuz şekilde beklemeye devam ediyorduk. Asıl vizeyi halen sonuçlanmayan, son kararı verilmeyen mahkemeden bekliyorduk. Yargıç Mehta, (TSİ) 1 Ekim 2020 gece 03:00 sularında yayımladığı kararla yine beklentilerin altında kalarak fakat tarihte bir ilk olarak, deadline'dan yani 30 Eylül 2020 tarihinden sonra basılmak üzere 9095 adet vize rezerve etmişti. Bu vizelerin ne zaman işleneceği, kimlere verileceği, öncelik olup olmadığı gibi detaylı sorulara ait cevapları halen kimse bilmiyordu. Göçmenlik avukatları paranın kokusunu 10 bin km öteden alabildikleri için bir yandan Trump'ın yasağını kaldırmaya, diğer yandan da sadece 9095 vize değil, hükümetten bütün talihlilere yetecek kadar vize almaya çalışıyordu. Bugüne kadar doğrudan bir yararını göremediğimiz AILA ise hükümetle daha farklı pazarlıklar içindeydi. Geçenlerde California'da bir şirketin H vizesi türüne sahip olan kendi çalışanları için açtığı "Nam" diye bilinen davada yargıcın sadece davada adı olanları kapsayan bir karar da olsa PP10014 için PI kararı vermesi herkesi heyecanlandırmıştı. Devam eden ya da yeni açılacak davalarda emsal teşkil edebilmeye aday olan bu gelişme ışığında umutlar halen bitmemişti, bitemiyordu. Tam da bu sıralarda ABD Başkanı Donald Trump, Covid-19 virüsüne yakalanıyor ve yaklaşık 1 ay sonraki Demokratlar'ın adayı Joe Biden (Sleepy Joe) ile olan başkanlık yarışının galibini etkileyebilecek belirsizliklere yol açmaya devam ediyordu. Kalan günlerde ABD seçim anketleri değişmezse çoğunluk Biden'ın kazanacağını düşünüyordu. Birkaç haftaya eğer Trump'ın gideceği resmileşirse, avukatlar DV2020 sürecinin yine ayağa kalkarak bu kez bütün vizelerin bitinceye kadar kullanılabileceğini söyleyerek umutlu konuşmaya devam ediyorlardı. Önümüzdeki en kolay kurtuluş yolu ise, başta kazanacağına olan inancım az olsa da, Joe Biden'ın seçimi kazanması ve yolumuzu açması gibi duruyordu. (DEVAM EDECEK) -
RE: DV2020 Mulakat Deneyimleri
Sayın @heroinchains,
Umutsuzluk kalbinizin derinlerine kadar girmiş ne yazık ki. Umarım bu durumunuz sadece bu süreçte değil sizi hayatınızda da çok zor durumlara düşürmez. Dünya umut üzerine kurulmuştur. İnsan doğduğu andan itibaren her gün ölüme yaklaşıyor. Bu yaklaşımınız minvalinde adeta 'eyvah, neden doğduk ki' gibi dövünmek yerine hayata ve umutlarımıza sımsıkı sarılıp, kendimize ve çevremize kalbimizdeki umut ışığını gözlerimizle göstermemiz gerek diye düşünüyorum. Naçizane tavsiyem biraz pozitif olun. Hiçbir şey bitmiş değil, ki zaten çok da olumsuz bir durum yok şu an ortada. Tek kaybettiğimiz şey zaman, o da bizim elimizde olmayan durumlardan ötürü. Bu süreçte bundan sonra artık bir takılma olmaz, olacak olan oldu zaten. Trump seçmenine gereken gazı konuşmasıyla pompaladı, zaten durmuş olan işleyişi durdurdu, aslına bakarsak hiç bir etkisi yok. Şu an en önemli şey Türkiye'nin normale dönmesi ki onun da tarihi netleşmeye başladı. Artık sırada mülakatların tıkır tıkır verilmesi, vizelerin de pasaportlara takır takır basılması süreci kaldı. Bu forumda siz de dahil birçoğumuzun güzel birer mülakat deneyimi paylaşmamıza az kaldı, biraz daha sabır -
RE: DV2020 Mulakat Deneyimleri
Chapter 4: "TRUMP, EXECUTIVE ORDER"
Evet. İşte, DV2020 talihsiz talihlileri, pasaportta vizenin yapıştırılacağı yaprak ile vize kağıdı arasına giren ve bu yüzden bir türlü yapıştırılamayan Amerika Vizesi için bu kapkara bulutun dağılmasını beklerken, dünyanın en güçlü ülkesinin en saçmasalak başkanı, göçmen düşmanı, ırkçı, dengesiz, egoist Donald Trump; ülkemizdeki KHK'lara eşdeğer apar topar bir karar alarak, 22 Nisan 2020 gecesi 60 günlük süre ile ABD'ye olan girişleri iptal ettiğini PP-10014 ile ilan ediyordu. Bu karar haberi, dünyanın içinde bulunduğu kaotik durum da dikkate alındığında geniş çapta bir infiale yol açmamıştı. Executive Order (EO) olarak yayımlanan bildirinin bizzat Trump'ın ifadeleri ile kabaca tercümesi (google) ve özeti şu şekilde idi: "22 Nisan 2020 tarihli 10014 Sayılı Bildiride (2019 Yeni Koronavirüs Salgını Sonrası Ekonomik İyileşme Sırasında Birleşik Devletler İşgücü Piyasasına Risk Gösteren Göçmenlerin Girişinin Askıya Alınması), ABD'nin müdahale olmaksızın potansiyel olarak uzun süreli bir durumla karşı karşıya olduğunu belirledim; işgücü arzının işgücü talebini geçmesi halinde sürekli yüksek işsizlikle ekonomik iyileşme. Sonuç olarak, 60 gün süreyle, bazı istisnalar dışında, göçmen olarak yabancıların girişini askıya aldım. Daha önce de belirttiğim gibi, yasal daimî ikamet edenler, göçmen vizeleri ile kabul edildikten sonra, ekonominin herhangi bir sektöründeki hemen hemen her iş için hemen rekabet etmelerine olanak tanıyan "açık piyasa" istihdam izin belgeleri alıyorlar. 60 günün Amerika Birleşik Devletleri işgücü piyasası için yetersiz bir süre olduğu, yeniden dengelenmesi için kısmi sosyal mesafe önlemleriyle hala durduğu ve işsiz Amerikalıları kıt işler için rekabet tehdidinden yeni yasalardan korumak için yeterli alternatif yolların bulunmayışı göz önüne alındığında daimî ikamet edenler, Bildiri 10014'te mevcut olan hususlar kalır."Chapter 5: "TAKTİK MAKTİK YOK"
Bu noktadan sonra, DV2020 Türkiye telegram grubunda adeta beyin fırtınaları esmeye başlıyordu. Sürecin tıngır mıngır işlediği daha önceki DV süreçlerinde olmayan bu anında iletişim ihtiyacı nedeniyle Yeşil Kart Forum, telegram grubu karşısında ikinci plana düşüyordu. Anlık soru-yanıt-öneri şeklinde kullanılabilen bu uygulama adeta biçilmiş bir kaftan gibiydi, çünkü kaybedilecek bir dakika bile yoktu. Herkesin aklında kara kara düşünceler, endişeler, umutsuzluklar... GC talihlisi olunması nedeniyle her kişinin, her ailenin kendi özel sıkıntılarının yanında şimdi de böyle büyük bir sıkıntı çıkmıştı. 2020 yılının kendisinin herkesle, her şeyle bir derdi vardı ve DV2020'ye de bunu reva görmüştü anlaşılan. PP-10014 kararına, Amerikan göçmen avukatları birliği (AILA) gibi bazı kurumlar tarafından itiraz edilmesine rağmen, ABD Başkanı Barrack Obama tarafından atanmış dönemin Washington DC Federal Bölge Mahkemesi Yargıcı Amit P. Mehta tarafından, EO kararın sadece DV2020 talihlilerine yönelik olmadığı ve sağlanan imtiyazlarını kısa vadede tehlikeye atmadığı gerekçesiyle dava reddedilerek tek celsede düşürülüyordu. Yalnız akıllarda kalan ve bir türlü netleşemeyen en büyük anlaşılmaz noktalardan biri girişlerin neden yasaklandığı değil, bunun sadece sınırlı süreli bir giriş yasağı olmasına rağmen vize basımının neden durduğuydu. PP-10014'te böyle bir yasak var mıydı? Hem yasağın bitmesine kalan günler azalıyor, hem de DV2020 vize basımı için son gün olan ilgili yılın mali yılsonu yani 30 Eylül (2020) yaklaşıyordu. DV2020 talihlileri 60 günlük yasağı içlerinde tam olarak kabullenemese de yakında bu belirsizlik bitecek ve her şey kaldığı yerden tekrar devam edecek diye umut ve dua ederek nihayet yasağın sonu günü olan 22 Haziran 2020 günü tribünlerdeki yerlerini alıp endişe, korku, heyecan ve merakla beklemekteydiler. Artık taktiklerin, tatbiklerin, beyin fırtınalarının yerini sadece dualar ve temenniler almıştı, finger crossed... Sadece bu bekleyiş bile o kadar yıpratıcıydı ki, bunu anlatan en güzel serzenişlerden bir tanesi yesilkartforum.com'da aynen şu şekilde yazılmıştı: "Amerika’daki yetkililer okuyorsa burasini, okuyupta bahsetmiyorsa üstüne, vicdanları kalmamıştır. İnsanlar hayatina yön veremiyor yön!" (22 Haz 2020 12:58, mkonca)Chapter 6: "THE DEADLINE WILL NOT BE EXTENDED"
Beklentiler yine de sürecin devamına yönelikti lakin talihliler biliyordu ki, bu dengesiz sarı çıyan işleri tekrar berbat edebilir ve bu kez geri dönüşü olmayan mağduriyetlere ve hayal kırıklıklarına neden olabilirdi. Velakin genel kanı, 330 milyonluk ülkenin başkanının seçim öncesi son rodeosunu yaptığı ve artık bu gibi basit şeylerle uğraşmayacağı yönündeydi. Hem yasağın süresini uzatacak olsa durup durup da son günde mi uzatırdı, olamazdı öyle bir şey (!) Ama oldu. Evet, Donald Trump 22 Nisan 2020'de başlattığı 60 günlük yasağın son günü olan 22 Haziran 2020 günü, bütün iyimser tahminlerin, yapılan hesap kitapların, kurulan hayallerin, seçilen eyaletlerin, atlas okyanusunun ve kot pantelonların içinden geçerek, yasağın bitimine birkaç saat kala (30 günlük tekrar değerlendirme periyotlarıyla birlikte, fakat hiçbir zaman tekrar değerlendirilmeyerek) aynı yasağı 90 gün daha uzattı Bu demek oluyordu ki 90 gün sonrası 22 Eylül 2020 idi ve bir şeyler olmazsa süreç bitmişti.net. KCC sadece "selam" yazılan e-maillere bile sürekli "the deadline will not be extended" ibaresini yazarak geri gönderiyordu. Trump, başkanlık yetkilerini kullanarak ve pandemi rüzgarını da arkasına alarak süreci sabote etmeyi aklına koymuştu bir kere. Yapılan onca hazırlıklar, kurulan onca rüyaların maalesef sonu gelmişti. Artık süreçte herkes aynı durumdaydı, bıçak gibi kesilen süreçte özellikle mülakata ramak kala iptal edilen 14-21k arası talihliler tam anlamıyla direkten döndükleri için mağduriyetleri üzüntüleri tarif edilemez bir haldeydi. Hatta ve hatta vizesini almış ama halen ABD'ye giriş yapmamış kişiler bile vardı, bunlar da tabiri caizse VAR kararıyla 5 dakika sonra iptal edilen gole benziyordu. Daha evrak onayı bile almayan onlarca insan umutsuzca sürece kendi noktasını koymuştu. Yani herkesin morali sıfır, sıfır, sıfırdı ama bu anda bile süreç halen arapsaçına dönmemişti. Bu ahval ve şerait içinde yapılabilecek ne var diye düşünürken, hayaller ülkesi Amerika nasıl olur da bizi görmezden gelirdi? Kime sorulsa "Amerika hakkınızı yemez, bir yol bulunur" diyordu, bizim durumumuzdan (hatta kendi durumundan bile) haberi olmayan göçmen ya da vatandaş Amerikalılar. Telegram grubundan kısmen de olsa organize olunup Beyaz Saray'dan yanıt alabilmek için imza kampanyası mı başlatılmadı, Twitter'dan First Lady'ye ve/veya kızına feryatlar mı edilmedi... Hakkımızı savunacak ve bu durumun büyük bir haksızlık olduğunu duyuracak biri, bir şey ya da bir güç lazımdı. Bu işi ancak mahkeme çözerdi fakat bu işlerden DV2020 talihlileri ne anlardı ki? Çok geçmeden AILA bu yasaklar için ikinci kez kolları sıvamaya karar vermişti. Yine tam da bu sıralarda, bir göçmen avukatı olan Baxter Law Office'ten Charles Kuck ile iletişime geçildiğinde Temmuz 2020 yeni başlıyordu. Bu avukatın 1 Temmuz 2020'de attığı bu tweet bir umut kıvılcımı olabilirdi belki de: "For all the #DVLottery applicants whose lives have been disrupted by the Trump Proclamation--Have just a little more patience. A number of lawyers and legal entities, are gearing up the litigation. This Proclamation is vulnerable and you have many people fighting for you!" (Trump Bildirisi nedeniyle hayatları sekteye uğrayan tüm #DVLottery başvuru sahipleri, biraz daha sabırlı olun. Davayı bir dizi avukat ve tüzel kişi hazırlıyor. Bu bildiri savunmasız ve sizin için savaşan birçok insan var.) (@ckuck tarafından, 1 Temmuz 2020) -
RE: DV2020 Mulakat Deneyimleri
Chapter 7: "HERŞEY DEZENFORMASYON, HİKAYELER BİLE"
İşte bu tweet; günlerdir, haftalardır hatta aylardır alınan en güzel haberdi. Sonunda biri çıkmış ve bir avuç göçmen adayı insanın sesini duymuştu. Avukat Charles Kuck açacağı davada, DV2020 talihlilerinin hakkını ABD Başkanı Donald Trump'a, ABD Dış İşleri Bakanı Mike Pompeo'ya ve ADB Dış İşleri Bakanlığı'na karşı savunacaktı. Avukattan gelen bilgilerin ilk günlerde (sanırım) şeffaf olmadığı için ya da yeterince iyi anlaşılamadığı için ya da daha başka sebeplerle, davaya katılacak kişilerin DV2020 sürecine, bulundukları noktadan geri dönüşü büyük zararlara, mağduriyetlere ve hayal kırıklıklarına yol açacak kişilerden, yani etkileyici hikayesi olanlardan seçilmesi gerektiğini, bunun da mahkemede yargıcı ikna etmede büyük bir rol oynayacağı şeklinde aktarılmıştı. Charles Kuck ve ekibi, mağduriyeti 4 ayrı kategoriye ayırmıştı. Bunların içinde özellikle Level1 (Mülakat tarihi alıp günler kala iptal edilenler) Charles'ın bahsettiği gruptu. İşte bu yüzden, telegram grubunda ve forumda avukatın "Level"lara ayırdığı yasaktan etkilenenler kategorisinde bulmanın en zor olduğu Level1 mağdurları için Türkiye, Rusya ve bazı Arap ülkelerinin telegram gruplarının yanı sıra, Twitter'dan ve büyük göçmen forumlarından harıl harıl Level1 mağdurları hikayeleri araştırılmaya başlandı. Bu süre sadece birkaç gündü ve yeterli sayıda hikaye bulunması gerekiyordu. Bu son şanstı, bu dava kazanılırsa davacı olan-olmayan herkes yararlanacaktı (!) Bu yüzden bendeniz de dahil gruptan birçok kişi, hikayesi güçlü olanları davaya adını yazdırması için adeta yalvarırcasına ikna etmeye, diğer yandan da çevirileri için onlara yardım etmeye çalışıyordu. İkna etmeye çalışıyordu çünkü kimse adının davaya karışmasını ya da bilgilerinin açığa çıkmasını (!) istemiyordu, zaten birileri hikayesini vs. yazar, biz de aradan yolumuzu buluruz düşüncesiyle hareket eden hiç kimseden ses çıkmıyordu. Davacı listesinin tamamlanacağı gece (nerden esti bilmiyorum), yeterince hikaye bulunup bulunmadığı hakkında kimseden bir bilgi alamayınca, bir e-mail ile Charles'a yeterli sayıda davacı olup olmadığını, bulamadılarsa benim de hazırladığım hikayem olduğunu ve isterlerse gönderebileceğimi söyledim. Ofisten anında dönüş yapan Daniella, hikayem hazırsa hemen göndermemi söyledi. Aslında ne yazılmış bir şey vardı ne de etkileyici bir hikayem. Aldığım o e-mailden sonra hazırda bir bilgisayar olmadığı için telefonla hemen bir şeyler yazmaya başlamıştım. Zaman zaman telefon klavyesinin azizliğine uğrasam da 15 dakika içinde ortaya yarısı hayal ürünü olan bir yazı çıkmıştı. Kurmaca ya da geçek, sonuçları ne olacaksa olsun fark etmezdi bu saatten sonra. Hemen göndermiştim, 5 dakika sonra Daniella'dan "great content, thank you" mesajı gelmişti. Gelecek günlerde, sadece etkileyici hikayesi olanların davaya katılabileceği bilgisinin eksik, yalan ya da yanlış anlamadan kaynaklı bir durum olduğu öğrenilince telegram grubunda bazı özel güncellemeler olacaktı...Chapter 8: "VİZEMİZİ VERİN"
Hayatımda ilk kez bir davaya katılmıştım, yaşadığım ülkenin bile mahkeme ve dava süreçlerini bilmiyordum, kaldı ki Amerika Birleşik Devletleri... Aklıma hep filmlerde gördüğüm gibi bir mahkeme olacağı geliyordu, davada dinlenen tanıklar, mağdurlar ve anlattığı hikayeler. Bakışlarıyla beyin okuyan avukatlar, savcılar, yargıçlar. Ya bana hikayemi tekrar anlattırırlarsa? Evet, hikayemde bazı filmlerden alıntılar olabilirdi. Ama ilerleyen günlere doğru bazı kısımları hayal ürünü de olsa, sürekli tekrar ettiğim için sanırım sanki gerçekten de öyle bir hikayem varmış gibi hissetmeye başlamıştım. Her neyse, bu dava da yine Washington DC'deki ilk AILA davasını düşüren Yargıç Mehta tarafından görülüyordu. Charles bu davayı açarken ya da açtıktan sonra farklı avukatlar tarafından (benim bildiğim) en az 5 tane daha aynı amaçlı dava açılmıştı, bu yüzden Yargıç Mehta bu davaları birleştirmiş, bütün avukatlar bir nevi bizi savunmak için aynı davada bulunuyorlardı. Günler geçiyor dava süreci hiç de düşündüğüm gibi işlemiyordu, davacıların davaya dosyaların arasında varsayılan isimleri dışında bir katılımı olmuyor, online bir şekilde karşılıklı taraflar itirazlarını sunuyordu. Hükümet avukatları (özellikle pepelek denilen güzel insan), hükümetin savunulacak bir yanı olmadığının bilincinde olduğundan mahkemede hiçbir varlık gösteremiyorlardı. Duruşmaları sesli olarak gruptan bazı güzel insanların sayesinde an be an takip edebiliyorduk. Mehta, hükümet avukatlarının çalışmadıkları yerlerden mantıklı ve zekice sorular sorarak hem bizim inancımızı pekiştiriyordu hem de avukatları sıkıştırıyordu. O kadar ki, hükümet avukatları bazı sorulara sadece "bir fikrim yok, ya da bilmiyorum" şeklinde cevap veriyorlardı. Günler geçmeye devam ediyor, deadline yaklaştıkça yaklaşıyor, tek kurtuluşun deadline'ın uzaması fikri kuvvetleniyordu, yoksa nasıl yetiştirilecekti bu kadar vize? Talihlilerin tutacak tek dalı, adaletin tecelli etmesiydi. Karar günü bir türlü gelmek bilmiyor, hepimiz daha fazla bekleyebilmek için birbirimize bol bol sabır diliyorduk. Güzel bir karar çıkacağını düşünüyorduk, hemfikirdik. Çünkü Mehta bizden yana olduğunun sinyallerini veriyordu iki lafının birinde. Belki de önümüzdeki bütün yasakları kaldıracaktı Mehta, sonra onun isminin dövmelerini yaptıracaktık bi yerlerimize. Son duruşmada, yargıcın en kısa sürede karar vereceğini açıklaması, heyecanımızı ve stresimizi doruğa çıkarmıştı. Bu en kısa süre olsa olsa ne kadar uzun olabilirdi ki? O gün, ertesi gün?Chapter 9: "BURSA'DAN GOL HABERİ VAR"
Aylarca açılmasını, haftalarca sonucunu beklediğimiz davada karar nihayet 5 Eylül 2020 tarihinde (TSİ) 00.30 sularında açıklandı. Karar tam 85 sayfa ve o kadar karışıktı ki avukatlar bile kaç günde ancak çözebildi. Hiçbir şey beklendiği gibi değildi. Mehta, çıkan kararın nihai olmadığını, Dış İşleri'nin DV konusunda iyi niyet gösterip göstermemesine bağlı olarak son kararı 30 Eylül 2020 tarihinde vereceğini de söylüyordu kararda. Son karar olarak beklediğimiz lakin son karar olmayan o karar sadece 30 Eylül 2020'ye kadar vize basımının devamı için çıkmıştı. Değil önümüzdeki engelleri kaldırması, avukatlar tarafından önceden defalarca, ısrarla herkesi kapsayacak diye belirtilmesine rağmen, case numarası fark etmeksizin sadece adı toplu davalardan herhangi birinde geçenlere ve mülakatları iptal edilenlere öncelik sağlıyordu. Karar, bir şekilde dava dosyalarında isimleri olanların yararına çıkmıştı en net ifade ile. Ayrıca kararda, bu önceliklendirmeden sonra zaman kalırsa normal süreçteki en son case numarasından başlayarak dava listesinde ismi olmayanlara da mülakat tarihi verileceği yazıyor deniliyordu. Dava haksızlığı gidermek için açıldıysa da, mahkemenin kararı bu kez kendi içinde haksızlıklar barındırıyordu. Dava avukatları talihlilere KCC'yi bir an önce harekete geçirmek için mahkeme kararını ekleyerek herkesin, dosyasının bir an önce konsolosluğa gönderilmesi amacıyla sürekli e-mail gönderin diye tavsiye veriyordu. Avukatların para hırslarından mıdır, bizi çok sevdikleri için midir bilinmez, dava üstüne dava açılıyordu. KCC halen harekete geçmemişti, yaklaşık 10 gün kimseye mülakat tarihi gitmedi, kimsenin dosyası at NVC'den bir yere hareket etmedi. Sonra bazı ülkelerden mülakat tarihi alındığı bilgileri gelmeye başladı, sonunda Türkiye'den de mülakat tarihi alanların haberleri gelmeye başlıyordu. Forumda ve telegram grubunda bu vizeyi o kadar çok hak eden kişiler vardı ki, insan şans eseri de olsa davaya katıldığı için mutlu olamıyordu. Dava dosyalarında adım geçtiği için mahkemenin kararı kendi adıma sevindiriciydi fakat genel anlamda tam bir hayal kırıklığıydı. -
RE: DV2020 Mulakat Deneyimleri
Chapter 10: "MÜLAKAT E-MAİLİ, BİR GECE ANSIZIN"
Günler, grupta tasarlanan dosya transfer isteği e-maillerini KCC'ye adeta saldırırcasına göndermekle geçerken, takvimler 15 Eylül 2020 tarihini, saatler ise 22:00'yi gösteriyordu. Vizeyi ennn az benim kadar hak edenlerden bir dostum beni arayıp, ilk cümlesi "e-maili okudun mu" diye sormak oluyordu. Ben hangi, nerede, kim e-mail diye(bile)meden "mülakat tarihin ne zaman" diye sormaya devam ediyordu. Sonra gerçekten de telefonun ekranında gelmiş bir e-mail olduğunu görüyor, açar açmaz mülakat tarihimin 25 Eylül 2020 saat 07:30'da olduğunu öğreniyordum. Sonradan, neredeyse gruptaki herkese aynı gün aynı saate mülakat tarihi verildiğini öğrenecektim, bu işte bir iş vardı... Sevinmekle daha telaşlı hale gelmenin ortasındaki bir duygu karmaşasıyla hemen AIS kaydımı yapıyor, sonra da 23 Eylül 2020 gününe Unganlar'dan bir doktor randevusu alıyordum daha doğrusu alabiliyordum çünkü çoğu kişi randevu için müsait saat bulamamıştı o kargaşada. Bir yandan seviniyordum, diğer yandan yaşadığımız bu hengamede arada kaynayan başka sıkıntıların aklımda büyük bir hızla tekrar filizlendiğini fark ediyordum. Ertesi gün (alışılagelmişin dışında) işten geç çıkıyor eve de geç gidiyordum, zaten hemen uyuyacaktım, yorgundum. Biraz sonra yine dün geceki gibi arkadaşım arıyor, mülakat tarihlerinin değiştiğini, hemen tekrar kontrol etmem gerektiğini söylüyordu. Eyvahhh! 21 Eylül 2020! Esas panik şimdi başlamıştı. Mülakat tarihini 10 gün kala verdiler diye söylenirken bu süre bir anda 5 güne düşmüştü, yani yeni mülakat tarihim 21 Eylül 2020 saat 14:30 olmuştu. Ya doktor randevusu? Hemen ona da bakmalıydım. Bu dakikaları iç ses anlatıyor: "20-19 Eylül hafta sonu, 18'e bak, full ***, 17'ye bak, 17'ye bak hemen, o ne, tek bir boşluk var, sabah 09:30, alsam mı acaba? Al tabi *! Tamam be kızma alıyoruz, aldık. Bu arada 17'si ne zaman ya? *! 17'si sabah işte, yani biraz sonra! Saat kaç, saat kaç? Saat 23:30! Sabah 9:30'da Ankara'da doktor randevum var. Yanlış mı hesaplıyorum acaba? Yarın işte yani biraz sonra 17'si ve ben İstanbul'dayım, ben İstanbul'da mıyım şu an? Evet, İstanbul'dasın ve yarın sabah Ankara'da olman lazım, anla artıkkk! Ama çok uykum var, yorgunum. Hayır değilim. Açım, değilsin *. Duş falan alsam bari! *. Peki "iş" ne olacak! Salla * * *! Hm hm hmmm. Dur, sakin ol, sakin ol, sakin ol. Uçak, uçak, Ankara’ya uçak, Amerika'ya uçak, bak Melih uçuyorsun, hadi uçak, bak hemen, bak, bak, bak! Yok, uçamıyoruz. Otobüs! Bak hemennn, Pamukkale, Metro, Kâmil Koç, Ulusoy! Hmm, iyi bari, otobüs var." Sonra, benden başkasının kaybolabileceği odamda, muayene ve mülakat için gerekli olan evrakları bu kadar sürede nasıl bulacaktım, benim odamdaki her şey her yerde olabilirdi! Neyse, gerekli her şeyi bulmanın en kolay ve hızlı yolunun genişçe biz valize, gözüme evrak gibi görünen ne varsa doldurmak olduğunu buldum. Saat 00:05, evden çıkıyorum. Saat 00:25, Alibeyköy otogardayım. "Abi en erken Ankara kaçta? 5 dakika. Tamam, bilet lütfen!"Chapter 11: "YAN ÇİZENLER, VAZ CAYANLAR"
Dediğim gibi, sevinememiştim mülakat tarihi aldığıma/alabildiğime. Bu karmaşık dava işleri ve pandeminin getirdiği belirsizlikler nedeniyle sağlam bir plan yapamamıştım. Ekonomik durumum (daha iyi nasıl anlatılır bilmiyorum ama) ülke ekonomimizden bile daha vahim bir haldeydi. Mülakatta banka hesabında tek kişinin en az 15k dolar göstermesinin istendiğini/beklendiğini düşününce, benim bu miktarı gösterebilmemin, hele de bu kadar kısıtlı bir süre içerisinde bunu sağlamamın imkanı yoktu. O yüzden para yerine alternatif seçeneklere hep ilk tercih olarak bakıyordum. Elle tutulur tek umutvari şey, yakın bir arkadaşımın Amerikalı hali vakti yerinde, yani sponsor olabilecek nitelikte bir tanıdığı olmasıydı. Benim de aylardır tanıdığım bu zat-ı muhterem, 2 ay kadar önce olası bir mülakat tarihi alabilirsem, arkadaşımın ricası üzerine bana sponsor olmayı "sorun olmaz, tabi ki" diyerek kabul etmişti. Nitekim ihtimal gerçeğe dönmüştü, bir şekilde mülakat tarihi almıştım. Görünürde sağlam ve güvenilir olan bu amca, mülakata birkaç gün kala bana " tamam, hafta sonu hallederim" deyip ertesi gün malesef sponsor olamayacağını, i-134 formunu doldurunca devlete kendi hakkında çok fazla bilgi vermiş olacağı için vazgeçtiğini uzunca bir whatsapp mesajıyla iletti. Devlete değil, hükümete güvenmediğini de ekleyen amcamızın, sağlam bir Trump seçmeni olduğunu her konuşmamızda en az bir kez belirtmesi ise çelişkilerle dolu zihnime yenilerini ekliyordu ama şu an ne yeriydi bunu düşünmenin ne de zamanıydı. Sonradan, amcamızı eşi hanım efendinin vazgeçirdiğini öğrenecektim. Buna bile şaşırmadım, çünkü bu süreçte hiçbir şey kesin değildi. Ama ihtimal de olsa aklımdaki bu seçenek de kaybolmuştu, şimdi tam anlamıyla elimde bir şey kalmamıştı. Bu ansızın verilen mülakat tarihi o kadar namüsait bir mahiyette tezahür etmişti ki... Mülakata birkaç gün kalmıştı ve maddi olarak hiçbir şey gösteremiyordum. Bu arada bir arkadaşımın, arkadaşının Amerika'da çalıştığı bir yerden anında "job offer" gönderebileceğini söylemesi üzerine biraz umutlanmıştım lakin bundan da fazla geçmeden geçmeden olumsuz haber gelmişti.Chapter 12: "ANKARA, UNGANLAR"
Otobüs AŞTİ'ye tam 7:30'da ulaştı. Gece boyu kara kara düşünmeye başlarken bir de baktım ki arka 5li boştu, derhal düşünmekten vazgeçmiştim. Muavin uyandırdığında saat 07:00'yi geçiyordu, 5 saate yakın rahat ve deliksiz uyumuştum. Hemen doktor randevusuna Unganların oraya gittim, randevuya 1 saatten fazla vardı. Hiçbir hazırlık yapmadığım için herhangi bir çıktı vs. de alamamıştım. Uzun bir süreden sonra Ankara'ya geliyordum, İstanbul'a döndüğümde Ankara'nın karakteristiği hakkında çok az şey bildiğimi anlayacaktım. Ankara sanırım geç uyanıyor, esnafların dükkanlarını en erken 09:00 gibi açmaya başladıklarını fark etmiştim. Bu saatte Kuğulu Park'ın o tarafta her yer, her mekan ya yeni açılıyordu ya da kapalıydı, o tarafta zaten kırtasiye gibi çıktı alacak bir yer bulmak da mümkün değil (sanırım), zar zor bir şekilde uyuyan internet kafeciyi esnafın birinin uyandırmasıyla çıktı alabilmiştim. Randevu için yarım saat erken Unganlardaydım. Çok kalabalık olmaya başlamadan kan, idrar, röntgen ve aşı işlerinin bir kısmını öğleden önce, bir kısmını da öğleden sonra bitirebilmiştim. Ertesi gün sonuçları 14:00'te alacaktım. Biraz erken gittim ve telegram grubundan tanıdığım bazı çok değerli kişilerle Unganların önünde ayaküstü güzel bir muhabbet etmiştik. Herkesin herkesi tebrik etmesinden ve bol şanslar dilemesinden sonra sonuçları alıp tekrar kaldığım otele gittim. İşte tam da bu sıralarda, mülakata son 2 gün kala, her şeyden umudu kesmişken durumu paylaştığım bir yakınım çok kısa bir süre için bana bir güzellik yaparak bir miktar para göndermişti. Yine fakat, çok karmaşık bazı sebeplerden dolayı bu paranın yalnızca bir miktarını kullanabilecektim. -
RE: Trump’ın Göçmenliği Durdurma Kararı (Nisan 2020)
Arkadaşlar, yazılacak çok şey var bu süreç hakkında lakin yazsak roman olur. Paylaştığımız bu çıkarımlar forumdaki bazı arkadaşlarımızla ve DV sürecine hakim bazı kişiler ile yaptığımız ortak çıkarımlardır. Belli bir persfektife göre değişken dinamiklerin ve gelişmelerin dikkate alınmasıyla ortaya çıkmış fakat hiç bir kesinlik içermeyen tahminlerdir.
Zaten iki ileri bir geri şekilde işlemeye çalışan DV2020 süreci içindeki olağanüstü gelişmelerden bir tanesi olan bu son Executive Order (EO) süreciyle, genel olarak sürece devam eden talihsiz DV2020 talihlilerinden en olumsuz etkilenebilecek olan grubun, halihazırda mülakatını yapmış ve vizesini almış fakat ABD'ye giriş yapmamış olan kişilerin/dosyaların olabileceğini düşünüyoruz. Sağlık raporu ile başlayan 6 aylık giriş süresi, önümüzdeki 2 ay içinde dolacak olanlar (bir uzatma daha olmazsa) süreyi tazelemek için en iyi ihtimalle belki tekrar bir vize görüşmesine gerek olamasa da tekrar sağlık muayenesinden geçecekler, yani yarım bir süreç daha yaşayacaklar diye düşünüyoruz.
Geri kalan talihsiz talihlilerinden case numarası belli bir sayının üstünde olanlar için ise malesef bir mülakat tarihi alamayabilecekleri riskinin hasıl olduğunu düşünüyoruz. İlk kez numarası yüksek olan case'ler için olumsuz bir düşünce paylaşıyoruz. Bu konuda Britt Simon da aynı fikirde ne yazık ki. Muhtemelen EO'nun imzalanmasından sonra açıklanacak bültende bütün case'lerin current olma olasılığı çok düşük de olsa hala var mı diye de gelişmeleri takip ediyoruz.
Gelelim aradaki güruha yani cut off sınırları içinde mülakat tarihi almayı bekleyen talihsiz talihlilere. Sanırız en şanslı değil ama en rahat olması gereken grup bu aralıkta olanlar. Trump'ın EO'su, ülkelerdeki konsoloslukların mülakatlarıyla ilgili değil (çok şükür ki). Mülakat tarihi alma olayı tamamen (ya da 90%) o ülkedeki mevcut coronavirus salgınının hafiflemesi ve hayatın yaşanabilir bir hale geri dönmesi ile ilgili. Bu da demek oluyor ki, konsolosluklar bu süreçte ABD içindeki duruma göre değil, bulunduğu ülke içindeki kısıtlamalara göre hareket etmekte. Nitekim birkaç gündür Cumhurbaşkanı ve bazı yetkililerin açıklamalarına göre hayatın normale dönüş süreci Ramazan Bayramı ile birlikte başlayacak. Bu, bizim olduğu kadar tabi ki konsoloslukların da takibinde ve gelişmelere göre aksiyon almak için beklemekteler. Büyük bir ihtimalle bayram sonrası ilk iş gününden itibaren (belki daha da erken, Mayıs'ın 3. haftası gibi) tekrar mülakat tarihleri verilmeye başlanacak ve süreç kaldığı yerden devam edecektir diye düşünüyoruz.
Süreç hakkında umutsuzluğa kapılan arkadaşların stres yapmamasını, morallarini bozmamasını ve mümkün olduğunca evde kalıp bir an önce ülkenin normale dönmesi için karınca kararınca destek vermesini umar ve temenni ederiz. -
RE: DV2020 Mulakat Deneyimleri
Merhaba arkadaşlar,
Son günlerde çokça konuştuğumuz göçmenlerin ABD'ye girer girmez bir sağlık sigortası yaptırma zorunluluğu ve bunun için talihliye ayrı bir masraf konusu olan mülakatta teminat gösterilmesi konusu Oregon eyaletinin Portland şehrindeki yetkili mahkemece iptal edildi...
Bu kararla yarın yürürlüğe girmesi beklenen Göçmen Sağlık Sigortası konusu mahkemenin bu kararıyla daha başlamadan son dakika kararıyla iptal edildi. Fakat bunun geçici bir karar olduğunu da belirteyim, tabi umarım tamamen iptal edilir. Bu güzel haberi Brit Simon kendi cümleleriyle şu şekilde müjde vermiş:
In a last minute court case a Judge (Judge Simon, ironically) has issued a TRO (temporary restraining order), that HALTS the implementation of the new healthcare iunsurance requirement, due to start tomorrow! Even though this is only a temporary block, it gives some relief to people about to sit their immigration interviews! This is fantastic news!
Ek olarak, eğer mülakat günü yakın olan arkadaşımız varsa, Brit Simon'ın da dediği gibi, konsolosluk memurlarının bu karardan haberi olmaması durumuna karşı (pek olası olduğunu sanmıyorum ama), mahkemenin karar raporu sayfasını bastırıp mülakatta yanında bulundurmaları hem sigorta konusunu netleştirme hem de süreci ciddi şekilde takip ettiğinizi gösterip olumlu bir izlenim bırakma adına yararlı olabileceğini düşünüyorum.
Kararın açıklaması: https://aila.org/advo-media/issues/all/healthcare-insurance-proclamation
Karar raporu: https://aila.org/advo-media/press-releases/2019/civil-rights-coalition-halts
-
RE: DV2020 (2020 Green Card Lotosu) Asamalari
Arkadaşlar an itibarıyla evrak onay e-maili geldi. Case 22k'nın ilk yüzlük kısmında
-
RE: DV2020 Mulakat Deneyimleri
@Muhtaradana işte beklediğimiz, özlediğimiz görüntüler bunlar. Şimdi o umudu olmayan yüksek numaralı arkadaşlarımız rahat bir nefes alsın, rahatlasın, çay demlesin, bi kendine gelsin ya (kamu spotu: sevinçten ağzınızı fazla açmayın --> coronavirus
-
RE: DV2020 Mulakat Deneyimleri
Trump reis çok yakında ABD kepenklerini açma niyetinde, son tweeti ile yoklama çekti, biraz da tepki aldı ama dediğinden geri adım attıracak bir tepki oluşmadı. İyimser tahminler bu ayın ilk yarısına kadar geriledi. Bloomberg'e göre, çin virüsü nedenli ölüm oranının sabitlenmesi ya da düşme eğilimi göstermesiyle birlikte uluslararası havalimanlarının ve borsada işlem gören yüksek bütçeli şirketler ile yiyecek içecek sektöründeki yerel üreticilerin hammadde ve yarı sanayi faaliyetlerini kademeli olarak normal kapasiteye çıkarması bekleniyor.
@realDonaldTrump
Once we OPEN UP OUR GREAT COUNTRY, and it will be sooner rather than later, the horror of the Invisible Enemy, except for those that sadly lost a family member or friend, must be quickly forgotten. Our Economy will BOOM, perhaps like never before!!! -
RE: DV2020 Mulakat Deneyimleri
@Muhtaradana Harika bir şekilde anlatılmış, emekleriniz için çok teşekkürler.
-
RE: Amerika'da Ehliyet Almak
Bu konu altında biraz komik, biraz tuhaf bir anımı paylaşmak istedim.
2009 yılında Richmond, VA'da ehliyet almadan önce ilk aracımı almıştım. Aradan 2 ay geçti, aracı kullanıyorum ama kulaktan duyma 'Türk ehliyeti burda 6 ay geçerliymiş' rivayetinin verdiği cesaretle
Aynı evi paylaştığım bir arkadaşımın ehliyet için çalıştığı bir kitapçık vardı, ben de bakıyordum arada. Learner's Permit'ini almıştı ama arabası yoktu. İzinli bir günümde DMV'ye gittim. Girer girmez çok sempatik ve güler yüzlü siyahi bir bana sınav konsolunu işaret etti, başlarken uyarıları, yanlış limitini falan öğrenmiş oldum, 25 soru vardı, 5 yanlış limiti, neyse ki geçtim.
Sonra bana bir çıktı verdi, o çıktıyla yarın test sürüşüne gireceksin dedi, adres kağıtta yazıyordu. Ertesi gün, zarfla birlikte gittim, girişte zarfı göstererek 1. kata çıktım. Yine başka bir siyahi hanım, hazırsan çıkalım teste dedi. Neyse 50-100 metrede sınavı geçtik. Bana test sonucunu verdi, yazılı sınav sonucu ile birleştirdi, şimdi DMV'ye git, ehliyetini al dedi. DMV'ye, elimdeki sarı zarfla gittim. Dünkü kadına, sürüş testi sonucunu getirdim dedim, hemen baktı, arkada beyaz fon olan bankoya geçti, fotoğrafımı çekti. Biraz bekle burda dedi, yaklaşık 10 dakka sonra bankoya geldi, elektronik bir ekrana imzanı at dedi, 5 dakka daha bekletti, tekrar bankoya gittim, 12 dolar dedi. Kredi kartı gibi yapışkanlı yarım bir kağıttan kopardığı ehliyetimi bana verdi. Üzerinde ehliyet yazıyordu. 'Learner's permit?' deyince, 'no need' cevabını aldım, teşekkür vs çıktım dışarıya, bu kadar.
Benim ehliyet hikayem böyle, tek eksik yanı hiç learner's permit'im olmadı. Ehliyet, pasaporttaki J1 vize sürem kadar verilmişti, halen cüzdanımın en güzel bölmesinde saklamaya devam ediyorum
-
RE: DV2020 Mulakat Deneyimleri
@turcouz, içinde söyledi: DV2020 Mulakat Deneyimleri
Merhaba arkadaşlar,
Case no 22 binin en başlarında, sanırım bu aralar şu meşhur 3-6 hafta arasında gelmesi gereken emailin gelmesi gerekiyor. Yavaştan halen gelmedi diye pimpiriklenmeli miyim sizce? KCC'yi telefonla arayıp gönderdiğim belgeler sisteminizde görünüyor mu diye sorup işi sağlama almak iyi olur mu?
Dosya numarası yaklaşan arkadaşlardan 21 bin üzerinde kimler onay emaillerini aldıysa buraya yazabilirler mi? Halen almayan arkadaşlarla da beraber hareket etmenin faydalı olabileceğini düşünüyorum.
@Muhtaradana Biraz önce KCC'yi aradım. Evraklarımın ulaşıp ulaşmadığını kontrol ettirmek için. Dosya numaramı, adımı vs bilgileri verdikten sonra dosyama bakan görevli ayrıntılar için dosyanızın içini göremiyorum dedi. Ve daha henüz cut off sizin numaranıza gelmediği için endişelenmeyin, önümüzdeki iki hafta içerisinde onay emaillerinin gönderileceğini söyledi. Bununla ilgili ayrıntı için email gönderirseniz ilgili departmanın dosyamı kontrol ettikten sonra istediğim cevabı verebileceğini söyledi. Bugün gönderirseniz ancak yarın okurum diye de ekledi.
Birazdan emaili de göndereceğim, durumu tekrar paylaşacağım. -
RE: DV2021 Bekleme Odası
DV2021'e başvuracak arkadaşlara bazı tavsiyelerim var. Baştan söyleyeyim kimse bunu ukalalık veya işgüzarlık olarak algılamasın. Bundan kastım vereceğim tavsiyelerin somut olan kısımları değildir. Arkadaşlar, öncelikle işinizi aceleye getirip yanlış bilgiler girmeden, oldu bittiye getirmeden, rahat bir zamanınızda formu doldurmanızdır. Bu yüzden acele etmeyin, pasaportunuzu ve fotoğrafınızı kendiniz çekip ayarlama yapacaksanız kural ve kaidelere dikkat etmeye çalışın.
Yeri gelmişken bir de anekdot paylaşmak isterim forum ahalisiyle. DV2020'ye başvururken Türkiye'de son başvuru tarihi, gün olarak bitmişti, Amerika saatine göre olduğu için son birkaç saat kala başvurabilmiştik. Daha doğrusu arkadaşım her şeyden çok istiyordu bunu kazanmayı, onun zoruyla ben de başvurmak zorunda kalmıştım. Demesine göre önceki yıllarda 'son günlerde başvuranların daha az şansı olduğu’ dedikodusu varmış, hatta çok geçmeden bu rivayetin doğru olduğu ortaya çıkmış, sonra KCC de sanırım bunu itiraf etmiş ve talihlileri belirleyen çekilişin algoritmasını o yıldan sonra tamamen homojen olarak gerçekleştirmeye başlamış. O günden sonra, artık ilk günlerde başvuranlarla son günlerde başvuranlar arasında bir fark kalmamış. Bahsettiğim yıllar çok eski değil birkaç yıl öncesi. Bunun mutlak kanıtı da bizzat bendenizim diyebilirim. Velhasıl, ben arkadaşımı kaybettim, o green card’ı kazanamadı, green card’ı ben kazandım. Zannımca herkes kendi kaybına daha çok üzülmüştür, o başka bir hikaye…
Asıl vermek istediğim mesaj ise, bu çekilişi kazanma umudunu hayatınızın merkezine koyup aksi bir durumda hayal kırıklığı yaşamanızı istemediğimdir. Şahsen, başvururken hiç ama hiçbir umudum yoktu, önem bile vermedim, kazanmış olduğumu düşündüğüm bir hayal bile kurmadım. Çünkü (halen de düşündüğüm gibi) her şeye rağmen, hayat bir şekilde devam ediyor, her geçen saniye hayatımızdan gidiyor. Yaşadığımız kadarı yanımıza kar kalıyor. Yani sürekli bir şekilde ilerisi hep daha iyi olacak şekilde kontrolsüz bir umutla yaşamak, insanın yaşadığı anın kıymetini bilmemesine neden oluyor. Ben bunun böyle olduğunu yaşayarak öğrenmiş biriyim. Evet, talih bize göz kırptı, doğru. Fakat hayattan aldığım dersleri de asla unutmayacağım, tabi ki geçmişle de yaşamayacağım. O yüzden DV2020'yi kazandığımı öğrendiğim an inanın öyle sıradan bir andı ki, hatırlayanlar bilir adeta 2002 Dünya Kupası'nda Hasan Şaş'ın Brezilya'ya attığı gol sonrasındaki kendi tepkisi gibiydi; hiçbir duygu yok, kendisinden başka herkes deli gibi seviniyor. 9 Mayıs 2019 gecesi, sabah erken kalkıp işe gideceğim için laptopu tam kapatacakken ‘’dur bir de şu sonuçlara bakayım’’ dedim. İlk iki denemede site hata verdi, üçüncü denemede randomly selected' ile başlayan o klasik yazıyı gördüm, bi anlam veremedim, sabah bakarım diyerek bilgisayarı kapatıp vurdum kafayı yattım. Ertesi gün de yine unutmuşum, öğleden sonra geldi aklıma neydi bu diye bakmak ve kazandığımdan tam emin olmak, işte sonrası da böyle devam ediyor... Tabi ki siz de böyle davranı demiyorum, normal olmayan zaten olan benim tutumumdur
Bunu anlatmamın sebebi ise; hayatta neye (ya da kime) çok önem verip arzulu, tutkulu bir şekilde istediğin zaman (en azından benim için) o şeyin her neyse olmuyor olduğunu söylemek istememdir. Her şey o şeyden tam da vazgeçecekken ya da onu kaybetmekten artık korkmadığın zaman oluveriyor. Herkes için geçerli değildir elbette ama dediğim şekilde en az bir tecrübesi olanlar belki daha iyi anlar. Ben şahsen daha önce de gittim, gezdim, gördüm, çalıştım orda. Bir yolunu bulup yine gitmeye tabi ki de çalışıyordum/çalışacaktım. Amerika'ya gelmek istiyorsanız, gözünüzde büyütmeyin. Bunu bir iş insanının günde 50 bin dolar kazanması gibi düşünün. Bu şartlarda çoğumuza hayal gibi geliyor değil mi? Ama orda bir yerlerde birileri günde 100 bin dolar kazanamadığı için her gün daha çok çalışıyor ama müspet olarak. Hiçbir şeyi gözümüzde büyütmememiz gerek aslında, hele de şansa kalmış bazı şeyleri hiç. Her şeyin olduğu gibi, umudun da fazlası zararlı. Umudu az tutup, şansa az güvenip, müspet olarak bir şeyler elde etmeye odaklanmak bütün emeklerin üstünde en saygın yerdedir kanımca. Tabi ki de kazananların hayat adlı oyunun bazı levellarını daha hızlı geçecek olması çok güzel, ama gerçekçi olalım, kazananlar her zaman çok az bir kısım olacak, genellemeye girecek olanlar ise (kaybedenler demek istemiyorum) kazanamayanlar olacaktır. Bütün bu uzun yazıyı okuyup bir umutla talihli olmayı bekleyen memleketimin güzel insanlarına ayrı ayrı bol şanslar dilerim. -
RE: DV2020 Mulakat Deneyimleri
@Muhtaradana Insallah. Umuyorum ki en gec Nisan ayinin son haftasina dogru mulakatlar icin guzel haberler gelecek. ABD'nin ulke olarak toparlanmasi icin ise Haziran ayinda umarim cok guzel haberler alacagiz. Surec icin moral bozmaya hic gerek yok, su akar yolunu bulur. Bu surecte biz kendimize ve cevremizdekilere dikkat edelim yeter.