Merhabalar,
Amerika’ya geleli yaklaşık 2 ay oluyor. Bu sürede başımıza gelen -pişmiş tavuğun başına gelemeyecek-olayları paylaşmak istiyorum sizinle… Kaç gündür konuşuyorduk Evin'le (eşim). Bir kaleme alalım dedik... Biraz uzun oldu ama iki ayda başımıza gelen bütün olumsuzlukları biraz da detayıyla yazmayı başardık, sabredip okursanız bir drama şahit olacaksınız
İlk aylar zor geçer diyordu herkes, bunu mu kastediyorlardı acaba? Yoksa gerçekten bizim üstümüzde bir kara bulut mu var?
-
Münih’te uçağımız 2.5 saat rötar yaptı. Münih’te uçağa binerken romatizmadan dolayı Evin’in ayağı şişti. Ağrıdan ağlıyordu, neredeyse uçaktan indireceklerdi. Uzatınca geçer falan deyip zar zor ikna ettik Alman kaptan ve mürettebatı.
-
San Francisco’daki aktarma uçağına koşa koşa gidip bavulları yetiştirdik; ama güvenlik kontrolünden geçerken görevli “hanımefendi” Atlas’ın oyuncak arabasını bıçak sandı ve el bagajımızı didik didik aradı. “O gördüğünüz oyuncak araba, bıçak yok çantada” dedim; çılgınca aramaya devam etti. Bıçak falan bulamayınca çıldırdı, gitti bir daha cihazdan geçirdi, bu kez hiç birşey bulamadı ve buyrun gidebilirsiniz dedi, bavul darmadağın tabi, onu topladık zar zor kapatmıştık zaten. Her neyse, kapıdan geçmemiz 10 dk kadar sürdü. Koşa koşa (Evin topallaya topallaya) kapıya gittik ama uçak çoktan gitmişti bile…
-
Bu arada bavullar Reno’ya gitti … Reno’ya bir sonraki uçak 11 saat sonraymış. Gece saat 23:00, "bu saatte bi yere gitmeyelim havaalanında kalıp dinlenelim, zaten uzun yoldan geliyoruz" dedik. Saat 12’de havaalanında ne kadar café restoran büfe varsa hepsi kapandı, biz aç... Çıktım dolaştım bütün havaalanını, bize yeni bileti veren servis gişesinde neyse ki biraz cips bisküvi su falan varmış. Onlardan otlandık biraz, sağ olsunlar…
-
Reno’ya uçtuk 1 saat kadar, uçak aşırı derecede sarstı iniş boyunca ve öyle bir indi ki piste, ona inmek değil resmen çakılmak denir.
Neyse dünden Reno’ya gelen bavulları almaya gittik.
Biz: - Merhaba dün gelen bavullarımızı almaya geldik…
Görevli: - Burda bavul falan yok, dün sahipsiz bavul gelmedi….
Haydaaa, koştur koştur oraya git buraya git… Bavullar, diğerleriyle birlikte banttan geldi… 6 bavul, 3’ü hasarlı.
Biz: -Bavulların tekerleri kırılmış…
Görevli: - Tekerler sigorta kapsamı dışında….
-
Neyse neyse, herşeye rağmen geldik ya… Oh çok şükür, yol bitti. Hadi eve gidelim. Uber? Nakit olmadı, kredi kartımı kabul etmedi, debit kartımı da kabul etmedi… Uygulamada mı sorun var acaba, oydu buydu derken yarım saat bir saat kadar kitlendik. Neyse en son bi taksiye binip gittik eve.
-
Reno’da toplu taşıma hak getire… Oturduğumuz mahalleden saatte 1 tane otobüs geçiyor… Neyse bindik bir otobüse merkeze gidelim dedik. Sokaklarda insan yok, olanı da homeless garipler. Çok sıcak yürünmüyor, bi taksiye binip markete gidelim eve öte beri alalım dedik. Abartmıyorum 2 saat taksi aradık o sıcakta. Taksi durağı diye birşey yok. Yoldan arada bir taksi geçiyor el kaldırıyoruz durmuyor. Boş olan da durmuyor. Sağolsun bi abla derdimizi anladı galiba, telefonla bir yeri aradı da bi taksi gelip bizi aldı.
-
Bu böyle olmaz bir araba alalım dedik. Ha deyince istediğin gibi bir araba bulunmuyor. Bu arada araba alıncaya kadar oraya buraya gitmek için bir araba kiralayalım dedik. Normalde günlük 25-30 dolarmış. “Efendim yaz sezonundayız çok talep var” dediler, bulabildiğim en ucuz araba 120 dolardı. Bir hafta kiralamak için gittik ama fiyat yüksek olduğu için 3 günlük kiraladım. 3 gün için 350 dolar verdik.
-
İlk oturduğumuz evi 1 aylığına kiraladık airbnb’den. Çevredeki wireless’lerde Türkçe bir isim gördük. Çok sevindik. Kimdir nerede oturuyordur acaba diye merak ediyorduk. Bir de baktık, günlerdir bizim Türkçe konuşmalarımıza şahit olan ama bir merhaba bile demeyen yüzümüze bakmayan yan komşumuzmuş. Biz de demek ki muhatap olmak istemiyorlar diye ses etmedik hiç.
-
Geldikten 1 hafta sonra SSA ofise gidip bizim SSN’lerin durumunu soruyoruz. Atlas’ın ve benimki yolda, ama Evin’in SSN başvurusu sistemde görünmüyor… Neyse sıfırdan başvuru yapıyoruz Evin için. 3 gün sonra Atlasla benim, 10 gün sonra da Evinin SSN’ler geldi.
-
Neyse 1 ayın sonuna geldik, ev bulmamız lazım, Atlas’a okul bulmamız lazım. Okula göre semt seçeceğiz tabii ki. Araştırdık Atlas’ın yaşı gereği gidebileceği 5 tane okul var Reno’da. Onlardan birine yakın bir ev bulduk, gittik gösterdiler çok beğendik. İki gün sonra kiralamaya gittik.
Görevli: -O ev 1 hafta önce kiralandı.
Biz: -Nasıl olur efendim, iki gün önce öyle demedi Melissa isimli arkadaşınız!!!
İçeri girdi çıktı falan…
Görevli: -No, ama isterseniz 1 ay sonra başka bi rev boşalacak orayı verelim…
Bu arada Melissa “Hanımefendi” içerde oradan konuşuyor arkadaşıyla, bizi de duyuyor, ama zahmet edip gelip bi “Sorry” demiyor.
Çözüm düşünüyoruz…
Biz: -Başka bir ev yok mu 1+1 falan? Girelim, başka evden çıkan olunca oraya transfer olalım???
Görevli: -O zaman transfer fee ödersiniz…
Biz: -Ne kadar?
Görevli: -Bilmiyorum şefime sorayım size mail atayım….
OK deyip çıkıyoruz… Bugün 1 ay oldu daha mail gelmedi….
- Neyse o semt olmadı, ara tara başka ev bulduk bambaşka bir semt Atlas’a bambaşka bir okul… Kirada anlaştık, admin fee vs için 150 dolar istediler…
-Peşin verelim?
-No.
-Kartala ödeyelim?
-No.
-Banka transferi yapalım?
-No.
-Eeee?
-Money order ya da check…
Hey Allah’ım... Hangi devirdeyiz?
Bayıldık 150 doları bekliyoruz, managerları tatilden gelecek de onay verecek evi kiralayıp kiralayamayacağımıza…
- Bu arada günü geliyor… Eşya almamız lazım, en yakın IKEA Sacramento’da; Reno’dan 2.5 saat uzaklıkta… Ve sadece Salı günleri Reno’ya getiriyorlar. Hafta sonu alışverişi yapalım ki, 18 Temmuz Salı günü, yani eve taşınacağımız gün IKEA ürünleri göndersin, IKEA’yı arıyoruz telefonla…
-Cumartesi alsak Salı teslim eder misiniz?
-Elbette!!!.
Bu arada hala onay bekliyoruz managerdan. Lease ofise gidiyorum geliyorum, arıyorum soruyorum hergün, onay yok hala. Anlaşmada kira 1470, depozito 400 dolar. 6 aylık kiraladığımız için aylık 50 dolar daha kaktırdılar kiraya, oldu 1520 dolar. OK hepsine OK dedik, yeter ki bir sonraki levele geçebilelim. Cumartesi manager tatilden geliyor, onaylanınca sizi arayacağım diyor eleman.
Cumartesi öğleden sonra IKEA’dan arıyorum lease ofisi..
-Noolddu hani arayacaktınız bu sabah?
-Manager gelmedi hala, hem ben size Cts değil Pts demiştim, ama sizin işte sorun olmaz onaylanır…
Allah’ım sen sabır ver…
- Neyse, IKEA’da istediğimiz herşeyi bulduk. 2 oda 2 banyo bir ev için minimum gereksinimlerimizi 2500 dolara ikeadan alıyoruz (sonra bi 500 dolar da walmarttan aldıklarımız tutu, toplamda 3000 dolara ev eşyalarımız tamamladık). Aldıklarımızı Reno’ya getirmeleri için de 300 dolar ödedik. Görevli: 18 Temmuz Salı ürünlerinizi teslim edeceğiz, arkadaşlar Pazar ya da Pazartesi sizi arayıp tam teslimat saatini bildirecekler
Biz: OK, have a good day.
Pazar geçiyor Pazartesi oluyor biz haber bekliyoruz IKEA’dan… bu arada green card’lar geliyor. Atlasın ve benim kartlar OK ama Evin’in kartında soyadı yanlış yazılmış. USCIS’i arıyoruz…
Biz: -Durum böyle böyle, ilk baştan beri devam eden bir soyadı yanlışlığı var.
Görevli:- I-90 form doldurun yenileyelim….
8-10 sefer düzeltme girişiminde bulunduk, DS-260’da düzelttik, vizede yanlış yazdılar, yeni vize aldık bu kez doğum yerini yanlış yazdılar, bi daha gönderdik bi daha vize verdiler, 3 vize geldi evine 2’si hatalı iptal edilmiş. USCIS fee ödemek için hesap açtık A number ve case number kullanarak. Bir baktık soyadı USCIS sisteminde de yanlış. Telefonla aradık, mail yazdık…
Biz: -Bakın bu böyle giderse green card da yanlış soy isimle gelecek, düzeltin lütfen.
Görevli: -Yok yok sorun olmaz, vizeniz pasaportunuz doğru sonuçta bizde hata görünmüyor…
Al sana green card yanlış soyadıyla geldi yine… Ne diyeyim bilmiyorum. Neyse Form I-90’yi online doldurduk, submit ettik bekliyoruz. Mail geliyor hesabınızda bir değişiklik oldu lütfen girip güncellemeleri kontrol edin. Parola şifre vs giriyoruz, 500 ERROR… Heralde düzelir canım diyoruz bekliyoruz birkaç saat, düzelmiyor… Ertesi gün USCIS’i arıyoruz, biz düzeltemeyiz diyor, teknik birimle konuşuyoruz, bizden kaynaklanmıyor diyor… 1 ay oldu hala hesaba giremiyoruz, IOS, android, chrome, internet explorer, safari, laptop tablet, telefon ,wireless, 3G…. denemediğimiz araç hat cihaz kalmadı. Ama sorun bizden kaynaklanmıyor diyor USCIS. Neyse eve mektup geldi gittik biometric appointment için… Yeni green card 7-8 ayda gelir dediler. Hayırlısı dedik, bekliyoruz… İnşallah doğru soyisim yazar yeni kartın üstünde…
- Bu arada IKEA’yı arıyorum, hani beni aricaktınız diye sormak için, yarım saat hatta bekliyorum açan yok…. 10dk sonra IKEA’nın nakliye firması arıyor…
-Kusura bakmayın sizin ürünleri yarın getiremiyoruz!!!!
-Neden???
-Şoför yok!!!
-What??? Şoför mü yok???
-Evet, şoför yok…
-Eee, ne zaman getirceksiniz??
-Haftaya, 25 Temmuz Salı…
YOK ARTIK…. Olur mu kardeşim 300 dolar para aldınız, ayrıca eve taşıncam ben, eşyamı getirmezseniz 1 hafta otelde kalmamız gerekecek çoluk çocuk… nerden baksan 500 dolar, her akşam dışarda yeme içme hariç… Kim tazmin edecek bu parayı???
-SESSİZLİK...
Kardeşim bir çözüm sunun, Salı gelmiyorsa, Çarşamba ya da Perşembe gelsin bari, bu hafta olmadı haftaya getirelim diye birşey yok!!
Biz nakliye firmasıyız bir sorununuz varsa IKEA müsteri hizmetlerini arayın…
Kapatiyoruz telefonu…
IKEA müşteri hizmetlerini arıyorum, yine 30 dk bekliyorum hatta, görevliye anlatıyorum durumu…
Görevli: -Aaa olur mu hiç öyle saçmalık, ben hemen görüşüyorum.
Bekliyoruz yine hatta bi 10 dk, tekrar açıyor,
Görevli: -Sorry durumu düzeltemedim.
Biz: -O zaman zararımızı karşılayın.
Görevli: -Benim yapacak birşeyim yok
Biz: -Ya yok mu sizin bi sorumlu müdürünüz falan?
Görevli: -Müdürlerimiz telefon görüşmesi yapmıyor, mağazaya gelmeniz lazım.
Biz: -“Hanımefendi, müdürünüz telefonla görüşmüyor diye derdimi anlatmak için benden 2.5-3 saat uzaklıktan mağazanıza gelmemi mi istiyorsunuz?
Görevli: -maalesef evet.
Biz: -Yok mu bi mail adresi falan bu müdürlerinizin?
Görevli:[email protected].
Kapatıyoruz. Mail yazıyorum, 4-5 gün cevap yok…
- Bu arada otele taşınıyoruz… 480 dolar…
Lease ofise gidip eve taşınma tarihimizi 1 hafta erteliyorum. Ayın 25’inden sonra taşınacağımız için Ağustosun kirasını da peşin istiyorlar extra 1520 dolar, eywallah diyoruz. Ha bu arada manager gelmiş, kredi skorumuzu kontrol etmiş ve taşınmamıza onay vermiş…. Amaaaaaaa ülkeye yeni geldiğimiz ve henüz pozitif bir kredi skorumuz olmadığı için 400 dolar olan depozitoya 1470 dolarlık bir kira bedeli daha ekleyip 1870 dolar yapmış…. Ne diyeyim… Nasıl olsa geri alacağız çıkışta paramızı diye ona da eywallah diyoruz…
- Yine Pazartesi oluyor arayan soran yok. IKEA’yı arıyorum, bi 30 dk daha hatta bekliyorum.
-Bizim eşyalar nooldu?
-Yarın gelecek.
-Ohhh… Rahat bir nefes alıyoruz.
Bu arada görevliye geçen hafta yaşananları anlatıyorum, bir hafta daha otelde kalamayacağımı kesin gelmesi gerektiğini söylüyorum. Görevli şok oluyor…
-Aaa olur mu öyle şey diyor, ben hemen bir manager’la görüştüreyim sizi…
10-15 dk hatta bekliyoruz… Tataaaa… Sorumlu bir manager telefonda, durumu anlatıyoruz, mail yazdık ona da cevap yok diyoruz… Özür diliyor… En hızlı telafi çözümü olarak 300 dolar nakliye parasını iade etmeyi teklif ediyor. Kabul ediyoruz. Anlaştık, mutluyuz.
- Lease ofis eve taşınmadan önce NV Energy’den elektrik ve gazı üzerimize almamızı istiyor. NV Energy’yi arıyoruz.
-Kaydınızı yapamayız…
-Neden?
-Green card’ınızı ve pasaportunuz noterden onaylatın fax gönderin.
-Neden?
-E yeni gelmişsiniz ülkeye…
-Tövbe estağfurullah diyoruz…. Noter, fax, onay alıyoruz.
25 Temmuz oluyor. Bankaya gidiyorum, 7 günlük Temmuz kirası 300 küsür dolar, Ağustos kirası 1520 dolar ve depozito 1870 dolar için ayrı ayrı 3 tane check alıyorum, her bir çek için 10 dolar bankaya ödeme yapıyorum. Lease ofise geliyorum.
Ben: -Günaydın, şu evi kiralayalım artık.
Officer: -evraklar ve checkler?...
teslim ediyorum.
Officer: -Ama depozitonuzu 1870 dolardan 1920 dolara çıkardık, 50 dolarlık daha çek vermeniz gerekiyor….
Ben: -Kardeşim siz ne yapmaya çalışıyorsunuz? Elinizde telefon yok mu? Bilgisayar yok mu? Madem değiştiriyorsunuz bi arayıp söylesenize… 50 doların canı cehenneme… bıktım artık zırt pırt birşeyleri kafanıza göre değiştirmenizden. 3500 dolarlık çek var masada… 50 doları da sonra getireyim, bitirelim şu işi artık.
Officer: -Managerıma bi sorayım….
Gidip geliyor…
Officer: -Sözleşmeyi imzalayabiliriz ama anahtarınızı veremem 50 doları almadan….
Ben: -Tövbe tövbeee… Ulen benim kağıt imzalamaya değil eve ihtiyacım var…. Sizin yapacağınız iş bu kadar işte, birazcık güvenin insanlara masanızda 3500 dolarlık çekim duruyor siz 50 dolar için beni arabamda 10 tane bavul yanımda 4 yaşında çocukla pinpon topu gibi bir oraya bir buraya savuruyorsunuz…
-SESSİZLİK.
Çıkıp bankaya sonra da western union’a gidiyorum. 50 dolarlık çeki de veriyorum ve imza kısmına geçiyoruz. Evin bu arada dil kursunda, sadece ben imzalıyorum kira sözleşmesini.
Ben: -Anahtarlar?
Officer: -Sadece 1 tane verebiliriz…
Ben: -Neden diğerini de vermiyorsunuz?
Officer: -Evin gelsin imza atsın öyle vercez ikincisini….
Allah’ım birini gırtlaklamadan çıkıp gideyim artık şurdan diyorum, anahtarı alıp eve gidiyorum.
-
IKEA söz verdiği gibi 25 Temmuz’da getiriyor eşyaları. Kurulum vs 2-3 gün uğraşıyorum. En son yatağı kuruyorum… Veee matress yatağa sığmıyor… Matress quenn yatak double, yanlış almışım raftan (bak bu benim hatam işte :))…. IKEA’yı arıyorum, gelin değiştirelim diyor…. Neyse haftasonu yine Sacramentoya gidip değiştiriyoruz. Mutlu son.
-
Gitmişken haftasonumuzu da San Francisco’da geçirelim dedik. San Francisco’yu görünce derin bir oh çektik. Biz büyük şehir insanıyız, bu Reno bize dar geldi gerçekten. İlk fırsatta inşallah deyip döndük köyümüze.
-
Okul kaydı sırasında kira sözleşmemiz henüz olmadığından sitenin adresini vermis ama daire numarasını boş bırakmıştık; kayıt yapanlar da sonra getirisiniz önemli değil demişti. Bu arada birth certificate de olmadığı için pasaport – green card ve hastaneden aldığımız doğum ve epikriz raporlarını sunmuştuk. İlk kez karşılaşıyorlarmış, ben de forumdan öğrenmiştim birth certificate yerine pasaportla kayıt yaptıran arkadaşlar vardı. Onu söyledim “ha tamam biz yine de bi araştıralım” dediler. 1 ay geçti ses etmediler… 2 haftadır da okula gidiyorum kira sözleşmesinin bir kopyasını vereyim diye ama okulda kimse yok. “14 ağustosta okul açılıyor, 7 Ağustos Pazartesi de veli toplatısı var kesin katılmanız gerekiyor” dediler okul kaydı sırasında. Gittik, sadece 3 veli var. Neyse toplantı falan. “Okul yarın açılıyor” dedi öğretmen… “Bi de sizin eksik evrak varmış” dedi. Verdik sözleşmeyi, “tamam” dedi bi yeri aradı. Telefondaki demesin mi “birth certificate de eksik!!!” Yahu anlayışsız mısınız nesiniz yok öyle bir evrak Türkiye’de diyorum içimden…. Neyse öğretmen koordinatörü aradı ulaşamadı falan ben size ariim dedi… Akşam 5’e doğru aradı. Doğumla ilgili ne evrak varsa getirin dedi. Hemen yetiştirdim 5 dkda… Tamam ben sizi aricam dedi… Tabii arayan soran yok o saatten sonra… Remind diye bir uygulama kurun demişti, oradan mesaj yazdık Atlas’ı yarın getirelim mi diye… “I’m sorry” dedi kendileri…. Okul başladı, bizim oğlan şu an evde… Dün yine sorduk durum nedir diye… “Evraklarınızı gönderdim onay alınca size haber vercem” dedi… Bekledik ses yok… 4 yaşında çocuk için ilk gün herkesle birlikte başlamak önemliydi… Bugün koordinatörü aradık, “2 dk önce çıktı hemen ulaşıp size aratayım, küçük bir pürüz kalmıştı onu da çözüyoruz, bu öğleden sonra size arayacağız” dediler. Bütün öğleden sonra arayan olmadı. Yarın sabah district ofise gitcem artık. Çocuk her sabah ağlıyor okula gitcem diye.
-
Ehliyet başvurusu yaptım. Yazılı sınavı hemencik geçtim. Dün sabah driving test vardı. Evrakları verdim bekliyorum… Bir sürü görevli var, bir tanesi öyle bir uyuz ki…. Dua ediyorum, inşallah bana bu denk gelmez diye…. ….. veee…. Anladınız siz onu….. Neyse çıktık arabaya gittik bir iki kontrol yaptı. Sol arka lastiğinin havası inik dedi. İdare eder dedim ikna ettim. Ön camda da alt kesimde boydan boya bir çatlak var. Altlarda olduğu için pek önemsemedim, değiştirmedim camı… Neyse teyze geldi bi oturdu koltuğa, boyu kısa olduğu için çatlak tam görüş hizasına denk geldi. “Benim görüş alanımı etkiliyor, başka araba getir ya da camı değiştir” dedi. Erteledi sınavı… O değil de bir başkası gelse şimdi sürüş sınavını da atlatmıştık…
-
Yeni eve taşındık internet paketi aldık bugüm Spectrum. Kendiniz kurabilir misiniz dediler. Elbette dedik. Geldik eve, kurduk, herşey nolmal. Aktivasyon için bi numarayı aradık. Bekle bekle internet hat sinyali gelmiyor… Hatta sorun var yarın teknik servis gelsin bi baksın dediler….
İşte böyle…. Türkiye’ye dönmemek için kendimizi zor tutuyoruz….
Siz de ilk geldiğinizde benzer sorunlar yaşadınız mı yoksa kendimizi çok özel mi hissetmeliyiz? Ne dersiniz?
EK: Üstteki yazıyı yazdıktan iki gün sonra....
Filmin devamında bugün yaşananları da aktarıp seriyi tamamlıyorum:
-
Sabahtan internet bağlantı sorunu için teknik servis gelecek diye evde bekledim, okula ya da district office'e gidemedim. Ama defalarca aradım okulu, açan olmadı.
-
Sonra teknik servis geldi. Adam başladı işe, kontrol yaptı, bazı kablo bağlantı parçalarını değiştirdi, aşağı inip kutuya baktı vs... Bi 15-20 dk kadar çalıştı... sonra telefonuna bir mesaj geldi, ona bakım "hayret noluyo ki acaba" falan dedi. o sırada benim tel çaldı. İşiniz iptal edildi size Roger isminde başka servis elemanı göndercez dedi ve kapattı otomatik bir ses. Adam kalktı ortalığı olduğu gibi bıraktı, alet edevatını topladı gitti. Haydaaa, nereye dedim. Beni başka göreve atadılar dedi, gitti... Başladık beklemeye yine... Aradım, böyle böyle oldu, bir açıklama yapın dedim. tamam local servis sağlayıcı sizi arayacak dedi kapattı. Arayan soran olmadı. 20 dk sonra Roger geldi. Olaydan habersiz adamcağız. Sağolsun sorunu çözdü ve gitti.
-
Sonra aldım Atlas'ı Pre-K Enrollment office'e gittim. Bi baktım alayı orda görevlilerin. Sabahtan beri arıyorum neden açmıyorsunuz dedim. Çok yoğunuz sorry dediler. Siz yoğunsunuz da bu çocuk 1 hafta dır okula gidemiyor, biraz da bizim işe yoğunlaşın dedim. Üzgün ve kızgın olduğumuzu görünce biraz işe koyuldular. Daha önceden verdiğim, doğum sonrası hastaneden aldığımız Doğum Raporu'nu gösterdiler. Burda ne yazıyor dediler. Okudum ben de hızlıca translate edip. Ha tamam, o zaman dediler. Biz evraklarınızı gönderdik onay bekliyoruz, biz onay veremiyoruz dediler. Bir arayıp soralım dedi koordinatör... Aradı... Tamam yarın okula başlasın dediler... Bir haftadır boşu boşuna karın ağrısı yaşattılar bize sizin anlayacağınız...
keywords: abd'de yasadigimiz talihsizlikler ve zorlu bir baslangic