Sorun büyük ihtimal özgürlük kavrayışında oluşuyor. Başkasının özgürlüğünü önemsemeden sadece kendimiz özgürüz diye düşünülüyor. Bir apartmanın orta kattakindeki çıkartıyor kilimi,halıyı pat pat silkeliyor. Aşa kattaki napıyorsun evi toz içinde bırakıyor. Orta kattaki özür dilemek yerine açıyor çenesini bir yandan söyleniyor bir yanda kilime, halıya vurmaya devam. İş bitince açıyor hortumu şapur şupur pencereyi yıkamaya. Sonra bir üst kattaki başlıyor aynını yapmaya başlıyor terbiyesi aşada insan oturuyor evin içi toz oldu diye bağırmaya. Bir sürü örnek verebilirim.
Müşterimin evinde bilgisayarı ile ilgili sorunu halletmek için çıktık yola. İşlek bir ara sokaktayız. Kaldırımdan yürüyorum oda sokağın ortasında yürüyor. İki de bir araç geçiyor onlarda yayıla yayıla giden adama sokağın ortasından çekilsin diye korna basıyor. Bu da her defasında arkasına bakıp bağırıyor. "Kaldırımdan yürü işte rahat rahat" dedim. "Babalarının yerimi arabalar sadece kullanıyor yolu" dedi. Arabasının yanına geldik. Bindik. Kemerimi bağladım. Bana güvenmiyormusun diye tuhaf tuhaf baktı. Almanya da arkada otururken bile kemer takarım. Çattık. Gidiyoruz. Yolda giden insanlara korna basıp "kaldırım varken yoldan yürüsenize hayvanmısınız" diye bağırıyor. Özgürlük böyle bir mi?
Hayvan demişken. İzmir de sahilde oturmuş arkadaş grubu olarak çiğdem (çekirdek) çitliyoruz. Kabuklarını elimde tuttum. Elim dolunca da biraz uzaktaki çöp tenekesine gidip döküp geldim. Oturdum yerine başladım çiğdem çitletmeye. Arkadaş "sen oraya niye gittin" diye sordu. Bende "çiğdem kabuklarını çöpe atmak için" dedim. Şaşırdı tuhaf tuhaf baktı. Sonra "sen hayvanmısın" dedi. Şaşırdım kaldım. "Niye "diye şaşkınlıkla benim niye sorum çöpü çöpe atmanın etrafı kirletmemin niye hayvanlık olduğu şaşkınlık. Gelen cevap. "Yere atsana". Yuhhhh tartışmadım bile.