UNGANLAR
Mülakat mailinden (28 Temmuz 2022)hemen sonra eve gittim ve 3 saat sonra unganlar için en erken tarihe randevu aldım 11 ağustos günü yani 31 gün öncesi. Unganlara gitmeden önce hastaneden spontan pnömotoraks (akciğerde fiziksel bir rahatsızlık) için epikriz raporu aldım 2 farklı hastaneden kaşeli imzalı şekilde. Randevu günü 09:10' daki randevuma 9' da geldim ve binaya girmek üzere yürümeye başladım girişte sol tarafta banko gibi bir bölüm vardı içerideki beyefendilerden unganların nerede oldugunu sordum onlarda kat numarsını söyleyerek beni yönlendirdiler. Binada 2 adet asansör var bir tanesi 1-3-5 diğeri 2-4-6 katlara çıkıyor ikisi de yanyanaydı ardından doğru olan kata çıktım çelik kapıyı buldum ve tıklattım içeri girdim ve tam karşıda bekleyen 3 kişilik böyle hastanelerde olan kayıt açma bölümü gibi bir yer vardı direk oraya yöneldim. Bankoda çalışanların hepsi kadındı bu arada içerideki doluluk oranı %60 gibiydi oradaki hanım efendiyle konuştum durumu anlattım. Orada bulunan çalışanlar yardımcı olup yönlendirmeye başlıyorlar ardından gerisi geliyor zaten. Sırasını tam hatırlamamakla beraber fotoğraf çekme, akciğer filmi, idrar testi ve muayene oluyorsunuz. İdrar testi ve akciğer filmi ayrı katlarda oluyor, idrar için çıktıgınız kat laboratuvar katı ve hatta o katta bulunan laboratuvarın camından baktığınız zaman filmlerdeki gibi beyaz önlük giymiş ve küçük tüplerle uğraşan insanları görebilirsiniz. İdrar ve akciğeri hallettikten sonra ilk geldiğiniz kata iniyorsunuz bunları hallettiğinizi söylüyorsunuz ve beklemeye başlıyorsunuz yaklaşık 40 dk sıkıcı ama heycanlı bekleyişten hatta arada birazda uyukladıktan sonra isminizle size sesleniyorlar ve bir hemşire size eşlik etmeye başlıyor. Koridordan geçip muayene odalarından birinin kapısına kadar eşlik ediyor ve ne yapmanız gerektiğini açıklıyor. Muayeneden önce iç çamaşırı kalacak şekilde üstünüzü çıkartıp %20-%30 transparan bir hasta önlüğü giyiyorsunuz ben siyah olanı giymiştim hasta yatağının üzerine çıkıp beklemeye başlıyorsunuz. Yaklaşık 10 dk orada bekledikten sonra doktor geldi ve selamlaştık ardından uzanmamı istedi ve akciğerimi dinledi sesi iyi geliyor dedi pnomötoraksın nasıl olduğunu sordu ben ise doktorumun bana söylediği şekilde anlattım ve tekrar sesi çok iyi geliyor dedi ardından başladı kutsal soruları sormaya; sigara kullanıyor musun?, alkol kullanıyor musun?, uyuştucu kullandın mı kullanıyor musun?, psikoloji ile ilgili bir soru sordu ama ne sorduğunu tam olarak hatırlamıyorum her soruya hayır hocam diye net cevap verdim heralde garibine gitmiş olsa ki oda bana ‘’yanlış anlama prosedür gereği soruyorum bunları.’’ Dedi ve ekledi ‘’okulunu ne yaptın?’’ diye sordu bende ‘’gideceğim için bıraktım.’’ Dedim. Bana hangi okul olduğunu sordu ‘’Neden bıraktın?’’ dedi bende ‘’zaman yoktu zaten bitiremezdim.’’ dedim. Sorular arasında boşluk olmadan devam ediyor ‘’Gittiğin zaman ne yapacaksın?’’ dedi bende ‘’arkadaşımın yanına gideceğim çalışırım herhalde.’’ dedim nereye gideceğimi sordu ve bu sırada bir tane aşı yaptı ve ardından iğneleri çöpe attı. Doktor tam odadan çıkarken soru sordum ‘’Pnömotoraks sorun yaratır mı hocam? Bir problem var mı?’’ dedim doktor ise şu şekilde yanıt verdi ‘’Sorun yok ama biz yinede dosyana eklicez.’’ dedi bende ‘’Tamam hocam teşekkürler.’’ Dedim, doktor gitti bende ardında giyinip beni getiren hemşirenin yanına gittim. Hemşire bana yarın 2 yada 3 ten sonra gelmemi o zaman dosyamı alabileceğimi söyledi bir sorun olması durumunda bu gün beni arayacaklarını da ekledi, oradan çıkıp otele gittim. Ertesi gün dedikleri saatte geri geldim, yine o çelik kapıdan içeriye girdim ama bu sefer kimse yoktu bomboştu, dosyamı almak istediğimi söyledim ardından ödeme yaptım 417 dolar, hem ödeme yaparken hem dosyamı alırken hem de aldıktan sonra 3 defa şu soruyu sordum ‘’Benim dosyamda bir problem var mı?’’ onlarda bana ilk soruda hiçbir sorun yok dedi 2. ve 3. de aynen şu cümleyi kurdu ‘’Dosyanızda bir problem olsa zaten bunu size veremiyo oluyoruz’’ bende teşekkür edip daha fazla ısrar etmeden çıktım oradan.
MÜLAKAT
Evet mülakat günü geldi çatı (12 eylül 2022), cebimde 330 doların TL karşılığı (1$ = 18.23TL) elimde evraklar ile konsolosluğun önünde sıraya girdim. Sıram geldiğinde evrakları güvenliğe verdim, içeride kontrol edip bana geri verdi sol taraftan (benim solum) güvenlik kontrolu için içeriye geçmemi söyledi. Erkek güvenlik içeriden kapıyı açıyor giriyorsunuz, bu arada sıradaki insanlar içeride değil dışarıda bekliyor bu sanırım kargaşa olmasını engellemek ve gözden kaçırdıkları bir şey olmasın diye yapılan uygulamaydı diye tahmin ediyorum. Cebinizdeki kağıt paralar dahil tüm her şeyinizi beyaz kutuya koyup sağ tarafta bulunan xray den geçiriyorsunuz sonra metal dedektörden geçince eşyalarınızı alıyorsunuz, ben arkamdaki insanlar zaman kaybetmesin diye kemerimi kontrolden geçtiksen sonra dışarıda takmıştım. Güvenlikten geçtikten sonra sağı ve solu çiçekler ile ekili olan dümdüz yoldan geçiyorsunuz. Yaklaşık 50m yürüyüp yolun sonunda ayakta bekleyen güvenlikle göz göze gelip kesiştikten sonra sola dönüp soldaki kapıdan içeriye giriyorsunuz ve yine sola dönüp bir kez daha dedektörden geçtikten sonra tam karşıda 3 kişinin durduğu banko vardı oraya gidip yardım istedim sağ olsun beni yönlendirdi anlattı. Paramı ödemek için sıraya girdim sıram geldiğinde en sağdaki bankoya gittim pasaportu verdim benden 330 dolar istedi bende ödememi TL olarak yapacağımı söyledim, 28 yaşında uzun boylu asla tebessüm etmeyen saçında jöle olan biriydi hemen TL olarak hesaplamaya başladı bana verdiği TL fiyatı dolara çevirdiğimiz zaman 360 dolar ediyordu bende yanımda bu kadar olmadığını söyledim bana hemen bir izin kağıdı yazdı, dışarıda atm olduğunu söyledi oradan çekip gelebileceğimi ve güvenliğe bu kağıdı göstermem gerektiğini söyledi. Hemen gidip eksik kalanı da çektim ve tekrar güvenlik kapısına geldim. Küçük kızlarıyla sıra bekleyen bir çift vardı. Ben camın ardından güvenliğe kağıdımı gösterdim güvenlikte bana parmağıyla 1 dk beklemem gerektiğinin işaretini yaptı. Tam o esnada sıradaki adam konuşmaya başladı, orta yaşlı, kahverengi turuncu arasında renge sahip saçları ve sakalı olan göbekli tam bir baba gibi giyinmiş, bana ingilizce bir şeyler söylemeye başladı herhalde sırada olduğunu ve benimde sıraya geçmem gerektiğini falan anlatmaya çalışıyordu bende belki anlar diye kağıdı gösterdim ve ingilizce bilmediğimi söylüyorum aynı zamanda işaretlerle kendi anlatımımı güçlendirmeye çalışıyorum. Kapıya bir adım daha yanaştı ve kibirli bir şekilde konuşmaya devam etti. Baktım ki olacak gibi değil anlamadığımı söylememe rağmen aksanıyla birlikte hızlı bir şekilde konuşmaya devam ediyor bende başladım Türkçe konuşmaya neden böyle olması gerektiğini kaşımda adeta bir Türk varmış gibi anlatmaya başladım şöyle bi 15 saniye şaşkın bakışlarıyla birlikte stunladıktan hemen sonra güvenlik beni çağırdı ve onu bekletti neyse hemen hızlıca ödeme yerine gittim. Ulan orda da iki ayrı çift ile sıra tartışması yaşadım sanki markete gelmişiz her şey okay bir tek sıraya girmek kalmış onu tartışıyoruz, ve yine önce beni aldı tabi ki ödemeyi yaptım ve bekleme alanına geçtim. Bu arada belki kaba bir davranış sergilediğimi düşünen olur diye eklemek istiyorum, izin kağıdının üzerinde bir saat yazılı o süreye kadar ödeme yapmam gerkiyor. Sıramın gelmesini bekledim numaram yandı ve gittim evrakları verdim Türkçe yapacağımı söyledim ve kadın bana ''tamam sorun değil'' dedi Türkçe kutucuğu işaretledi ve AP ye kalacağımdan habersiz bir şekilde oturdum beklemeye başladım. O sırada arkamda gruptan bir kaç kişi vardı muhabbetlerini dinliyordum ilk okul mezunu bir abi vardı çok endişeliydi ve onun numarası yandı gitti ve mülakata girdi çıkarken yüzünde kocaman bir gülümseme vardı kısa bir süre sonra benim numaram yandı ve kara haberi almaya gittim karşımda mavi gözlü, sarı saçlı ama biraz saçları seyrelmiş, gözlüklü türkçe konuşmaya çalışan biri vardı tam hatırlamamakla beraber sanırım önce selamlaştık sonra elimi havaya kaldırdım ve ne dediyse tekrar edip yemin ettim. İlk ''üniversite okuyorsun değil mi?'' diye sordu ben ise ‘’Amerikaya gidiceğim için okulu bıraktım.’’ dedim ''tamam'' dedi, ''nereye gidiceksin'' dedi bende ‘’California’’ dedim oda ama burada Florida yazıyor gibi bir şeyler dedi diyorum çünkü tam Türkçe konuşamıyor ve bu arada bilgisayarda bir şeyler dolduruyor bilgileri falan giriyor aynı zamanda bana bakıp beni dinliyor neden önce California’ya gideceğimi açıkladım, California da arkadaşım var önce onun yanına gidicem sonra birlikte Florida’ya gidicez diye el hareketleriye anlatıyorum ve ardından Florida’daki evin güvenli ev olduğunu o yüzden yazdığımı söyledim ve bana ''tamam anladım dedi'' ardından PC de bir tuşa bastı ve bir anda duraksadı ekran da bir şeyler görüyordu ama bir türlü ağzından laf alamadım benim idari işlemlere kaldığımı anlatmaya çalışıyordu tam 3 kez ona şu soruları yönelttim benim dosyamda bir problem mi var ''yok yok bir sorun yok (elleriyle işaret ederek)'' peki bende mi bir sorun var ? ''yok sende de bir sorun yok'' dedi, peki o zaman neden? diye sordum oda sistem böyle istiyor gibi bir şeyler söyledi ve ayağı kaltı sanırım onu sorularla köşeye sıkıştırdım gözüm dönmüştü o an, ayaktaydı ''idari işlem'' demek istedi ''eee'' falan yapıyordu ama Türkçesi yetmedi bana bir dakika dedi gitti ve gelirken yanında bir tercüman getirdi. Tercüman bir kadındı bana idari işlemlere kaldığımı mail gelmesi gerektiğini onu doldurup yollamam gerektiğini ardından beklemem gerektiğini söyledi tercüman Türk’ tü bu arada ve aynı soruları ona da sordum neden diye baskı yaptım bu arada ben yaptım ama sizin yapmanızı kesinlikle önermiyorum neyse kadın ekrana baktı sonra bana baktı şöyle bi söylemek istedi başta ama sonra ‘’Söyleyemem elimde değil.’’ gibi bir şeyler dedi ve ekledi ''DV süreci 30 eylülde bitiyor biliyorsunuz ki az kaldı dosyanız yetişmeyebilir çok az kaldığının bizde farkındayız.'' dedi ve ben yıkılmış bir şekilde oradan çıktım.
AP
AP sürecimiz başladı 2 gün sonra mail geldi DS5535 i doldurup yolladık 2 hafta yanıt gelmesini bekledik ama tık yoktu ve @gucarslan kullanıcı adıyla Uğur abi sürecin en başından son dakikasına kadar yanımızda oldu o olmasaydı bir cacık yapamazdık yine Uğur abinin sözüyle Ankaraya gittik son dakika bir şeyler olursa pasaportları yetiştirebilelim diye. Çarşamba gece arabayla tek başıma yola çıktım. Sabah saat 8' de Ankara’ ya vardım konsolosluğun yanındaki Starbucks’ ta telegram grubundan bir kaç kişiyle birlikte buluştuk ve hemen girişteki güvenlikle konuşmaya gittik. Bizim Ankara’ da olduğumuzu ve çağırdıkları takdirde hemen gelebileceğimizi hatırlattık aramızdaki konuşmalar ise kabataslak şu şekilde oldu: Merhaba biz AP ye kaldık CN' imiz bu içeriyle konuşma veya sorma imkanınız var mı ? biz geldik buradayız, gibi. Güvenlik abi Sordu sağolsun telefon açtı içeriye ve tek tek numarımızı aldı sordu sonra bize döndü ve ''size mail gelecek ondan sonra buraya geleceksiniz'' gibi bir cümle kurdu yani bizim zaten bildiğimiz şeyi bize söyledi. Starbucks’ a döndük ve beklemeye başladık o gün elimiz boş döndük otelimize. Ertesi sabah yine buluştuk sürecin bitmesine yalnızca bir kaç saat var sadece AP de 3 kişi kalmıştık Fatih abi, Ufuk ve ben üçümüz gittik yine güvenlikle konuşmaya ama bu sefer biraz sert cevaplar aldık: ''Sizi tanıyoruz kaç gündür buradasınız artık gelmeyin bizim de yapabileceğimiz bir şey yok'' dedi ve bizi resmen kovdu ardından yine gittik kafemize oturduk kara kara düşünmeye devam ettik. Aradan 2-3 saat geçti ve son 2 yada 3 saatin içerisindeydik bir anda fatih abinin telefonu çaldı 312 ile başlayan bir numara bu kim ulan derken ABD konsolosluğundan arıyorlardı zıplayıp sevindik sarıldık derken Fatih abiyi uğurladık kaldık 2 kişi saat yaklaşık 15 : 50 civarı, Ufuk ''ben kahve alıcam dedi'' masadan kalktı tam yanımdan geçerken kolunu tuttum ‘’Kahveyi her zaman içeriz hadi gidip tekrar şansımızı deneyelim belki başka bir güvenlik vardır.’’ dedim ve gittik, yine aynı adam iki elimi birbirine vurdum ''tüh be'' dedim ufuk geri dönmek istedi ben ise yine tuttum ‘’Gel şurada oturalım, kapanana kadar ben burada beklicem ne kaybederiz ki hem belki bize acırlar dedim.’’ ve oturduk göz ucuyla adamları kesiyoruz ha bu arada sadece ikimiz oradayız başka hiç kimse yok, ve ardından aklımdan hiç çıkmayacak o görüntü göz ucuyla kestiğim güvenlik abi, bize bakarak mikrofona usulca eğildi ve mikrofona konuştu ''Gençler ne işiniz var niye geldiniz?'' dedi, hemen yerimizden kalktık yanına gittik içeride 2 kişi vardı biri amir gibi bir şeydi sağda durup bilgisayarla ilgileniyordu diğeri bizimle konuşuyordu durumu anlattık bizim ismimizi sordu ve sağdaki abi yani amir gibi olan bize hiçbir şekilde bakmadan isimlerimzi boş bir A4 kağıdına yazdı bizi geri yolladı. Geçtik banka oturduk beklemeye başladık tam o sırada ufuk beni uyardı ''Bak elinde kağıtla gidiyor.'' Dedi. Evet binaya doğru gidiyordu bir an umutlandık o an ama sonra geri geldi ve hiçbir şey olmamış gibi yerine oturdu derken aradan 30 saniye geçti ve telefonum çaldı evet arayan konsolosluktu telefondaki kadındı ve Türk’ tü kibar bir şekilde kim olduğumu teyit etti nerede olduğumu sordu ve pasaportumu getirebileceğimi söyledi hemen koşarak gittim evraklarımı arabadan aldım. Güvenliği geçtikten sonra bahçede benimle birlikte içeriye giren iki kişi vardı ikisi de 27 yaşlarında erkekti ve neden geldiğimi sordu bana bankoya kadar eşlik etti. Gittiğimde bankoda 3 kişi vardı hepsi kadındı 2 si Türktü sohbet ediyorlardı diğerini bilmiyorum sadece pasaportu verdim teşekkür ettim çıktım dışarı çıktığımda dosyam AP ye dönmüştü. Saat 16:57 de kapıların kapanmasına 3dk kala aynı taktikle Ufuk da içeriye girdi ve birlikte hiç unutamayacağımız bir gün geçirip sürecimizi bitirdik.
Süreçte hepimize vizemizi aldıran (aldıran diyorum çünkü bu yardımın ötesinde bir şey…) Uğur abiye, zorlandığım kısımlarda birebir saatlerce konuştuğum İsmail abiye, Ankara’ da sırf destek amaçlı son saniyeye kadar yanımızda olan Derya abla ile eşi Tamer abiye ve içinde sonsuz umut ve neşe dolu İlknur abla ile eşi Can abiye teşekkür ederim…