Güzel bir bahar akşamından herkese selamlar.
Az evvel psikoloji diye arattım ve Forumda bu başlığa yakın bir şey bulamadım (ben bulamadıysam sorry). İllaki başka başlıklar altında bu konuda yazan olmuştur ancak psikolojinin başlı başına bir başlığı hak ettiğini düşündüm. O halde kendi kişisel deneyimimi anlatarak bir başlangıç yapmak istiyorum ve bu konuda samimiyetle yazılacak her şey, her deneyim emin olun bundan sonra gelecekler için diğer başlıklar kadar değerli olacaktır inancındayım.
Kendi deneyimimi aktarmaya çalışacağım. Zira göçün beni büyüten ve olgunlaştıran bir deneyim olduğunu şimdi belli bir kafa rahatlığına ulaşınca daha net görüyorum.
İki buçuk yıl önce 30 yaşında bekar bir kadın olarak tek başıma geldim. Çoğu insanın yaptığı gibi burada bir tanıdık bulmaya çalışmadan halihazırda uzaktan akrabalarımız olmasına rağmen kendileriyle iletişime geçmeden her şeyimi kendim yapmak istedim çünkü kimseye minnet duymak istemedim. Hiç alakam olmamış tanışmadığım akrabalarıma ulaşıp yardım istemek bana göre olmadığı için bunu yapmadım. Ve iyi ki de yapmadım diyorum, tek başıma mücadele edince daha çok öğrendim ve kendime olan özgüvenim arttı ancak elbette hem buradan hem Telegram gruplarından yardımlar istedim hiç tanımadığım halde bana özelden yardımcı olan kişiler oldu, bunlar çok değerliydi benim için.
İlk geldiğimde kalacak yerim yoktu, mecburen Airbnb'ye 800 Dolarımı vermiştim bir hafta için. Neyseki ikinci haftamda ucuz bir oda bulmuştum Telegram grubunda bizden bir arkadaşın yardımıyla. O evde iki ay kaldım koşullar kötüydü, USAilan web sitesini öğrendim oradaki süreçte. Ve koşulları birtık daha iyi olan yine ucuz başka bir odaya geçtim. Oradaki koşullar da hayli kötüydü böylece daha iyi bir odaya yüksek bir ücretle çıkmış oldum. Bir yandan da çeşitli işlerde Part-time olarak çalıştım. İlk işimi de yine telegram gurubundan bir arkadaşın yardımıyla (Amazon deposu) buldum.
Birinci yılın sonunda çeşitli Parttime işlerde çalışmış, gidip kredi ile tek başıma faizinde pazarlıklar yapıp (telegram gurubundan bir arkadaşın özelden yazıp destek olmasıyla) araba alabilmiş, iyi koşulları olan Nj'in nezih bir semtinde güzel bir oda bulabilmiş, bir yandan da Türkiye'deki kredi kartı borçlarımı ödeyebiliyor bir durumda idim.
Gelin görün ki bunları yapmakta zorlananlar veya zorlanacağını düşüneneler için e daha ne olsun denilecek bir duruma kavuşmama rağmen iç dünyamda neler oluyordu. Zannediyorum ADHD'm olduğundan ve işler zaten hizmet sektöründen olup kendimi geliştirecek bir iş olmadığından hiçbir işte uzun süre kalamıyor sürekli iş değiştiriyordum. Her iş değiştirme sırasında stresler ve kaygılar yaşıyordum.
Türkiye'de kamuda ofis işinde çalışıyordum, İngilizcemde belli bir seviyedeydi burada her işimi halledebiliyorum ancak şöyle biraz uzun ve farklı konularda sohbet edecek bir İngilizcem hala yok. Maalesef basit düzeyde az sayıda cümleyi düzgün kuruyorum yalnızca. Yaşadığım bazı diğer kişisel deneyimler göçle birleşince inanılmaz bir kaygı yaşamaya başladım. Gözlerim sürekli doluyor, olumsuz duygu ve düşüncelerle boğuşuyordum çoğunlukla. Burada başarılı olamayacağıma dair, İngilizceyi hiçbir zaman konuşamayacağıma dair, ne yapacağımı bulamayacağıma, iyi bir iş edinemeyeceğime, sosyalleşemeyeceğime dair yoğun kaygı ve obsesifçe aşırı ve negatif düşünceler... Şimdi düşününce kendime iyi tahammül etmişim diyorum. Ama tabi biz insanlar ve belki canlılar demeliyim güçlü savaşçılarız, hayatta kalmak için farkında bile olmadan direnebiliyoruz türlü koşullara.
Koca bir yıl boyunca hiçbir şekilde İngilizce hiçbir şey okumadım, hiçbir video veya film izlemedim hiçbir uygulamaya girip 5 dakika İngilizce uygulamada vakit geçireyim demedim. Ayrıca kalıcı olarak ne iş yapabileceğimle ilgili sürekli değişen fikirlerim ve tüm bu duygu düşünce halim birleşince ve bir ev arkadaşımın seni iyi görmüyorum demesiyle terapi almam gerektiğini düşünebildim. Türkiye'den bir psikolog buldum ve online terapiye başladım. Her seansta hem anlatıyor, hem rahatlıyor, hem ağlıyor hem de dışardan bir bakışla yaşadıklarımın değerlendirilmesi, o destek düşünce yapımda iyileşmeye sebep oluyordu. böylece sekiz ay terapiye devam ettim. Ancak bir şeylerin hâlâ ters olduğunu anladım çünkü bazı günler zihnime asla hakim olamıyordum o olumsuz duygu ve düşünceler gelince onlara teslim olup hiçbir şekilde bunların şu an için normal olduğunu bunların kaygı olduğunu kendime anlatamıyor o halden kesinlikle çıkamıyordum. En korkuncu intihar düşüncelerimde vardı ancak onu yapamayacağımı bildiğimden o anlarda içinde olduğunu sandığım o çukurdan hiç kurtulamayacağımı sanıyor ve şiddetli duygusal bir acı çekiyordum. Ve bu ruh hali benim için yorucu ve verimsiz bir şekilde günlerimi geçirmeme sebep oluyordu. Sonunda ilaç sevmememe rağmen psikiyatriste danışmaya karar verdim. Psikiyatri ile terapilerime devam ettim yaklaşık 5-6 ay kadar. Hemen ilk seansta PMDD teşhisi aldım. Bu PMS den farklı ve bir hastalık. Amerika'da bazı eyaletlerde PMDD olan kadınların işlediği hafif suçlarda bu teşhis hafifletici unsur olarak kabul ediliyormuş. Kadınların menstrual döngülerinde yaşadığı ciddi olumsuz duygu değişimini ifade ediyor ve SSRI gurubu antidepresanlar ile tedavi ediliyor. İlaca mesafeli oluşum ve son derece doğalcı bir yapım olduğundan ilaca başlamam doktorumun yazmasıyla olmadı yaklaşık bir ay sonra başlayabildi. Burada ilacı yazdırmaya ve kan testi yaptırmaya gittiğim bir Türk aile hekiminin beni ikna edici konuşması, kendi doktorumunda güzelce izah etmesi sayesinde kendimi ikna ederek hafif dozlu antidepresan ilaca başladım. Üçüncü haftasında ilaç etkisini gösterdi, bir de ne göreyim meğer her şey bedenimdeki serotonin denen canım hormonun işte bu hastalık ve yaşam koşullarının birleşmesi ile yeterince salgılananmaması veya azalması gibi bir sebep kaynaklıymış. Yani ben bir gün İngilizceyi konuşabilir, kendime bir yol bulabilir ve başarılı olmak için çalışırsam herhalde bir gün hedeflediğim noktalara yaklaşabilirmişim. Tabi bunlar dışında sosyalleşmek, arkadaş edinmek, kültürel farklılıklar, inançsal çelişkiler gibi daha özel konulara girmemekle birlikte bir çok konuda yaşadığım kaygıların kaygı olduğunu anlayıp kendimce bir yol bulabileceğime kani oldum, eski umutlu kişiliğime kavuşup iyileşme evresine geçebildim. En önemlisi de intihar düşüncelerimde yok oldu. Bana ait olduğunu sanarken ilaca şans vermemle bunun fizyolojik sebebli olduğunu anlamakta benim için hayli rahatlatıcı oldu. Bu süreçte Türkiye'ye gidememekle ilgilide kaygılarım vardı, tamamen mantıksız bir şekilde ama güçlü olarak böyle hissediyordum. Türkiye'ye ikinci yılın yazında gidebildim. Sadece bir hafta kalmama rağmen ailemi görmem beni inanılmaz rahatlattı ve belki Türkiye'ye dönerim düşüncelerim yok oldu 😬ve bu da beni rahatlattı zira buraya odaklanmamı sağladı. Şimdilerde zannediyorum normale döndüm. Hala iyi İngilizce konuşamıyorum, iyi bir işe sahip değilim ve arada kaygılar kapımı çalıyor ancak ufak ufak da olsa çabalıyorum ve ilerleme kat edeceğimi biliyorum, inanıyorum. Arkadaş edinme ve sosyalleşme konusunda da yirmilerinde gelenler kadar şanslı olmamakla birlikte hala bir parça enerjiye sahip olduğum için bu anlamda da çabalıyorum. Ve gece erken uyuyup erken uyanmanın, sağlıklı besinleri belli bir düzende tüketmenin, gelen kötü düşüncelerid de susturmadan dinler gibi yapıp he he deyip geçmenin gerekliliğini öğrendim 🙂 Ve psikiyatristimin önerdiği kitaplar sayesinde uzun bir aradan sonra kitap okumaya başladım 🙂 kötü hissettiğim günler sevdiğim kişilerden yaşamla ilgili ya da o günki duygularımla ilgili bir podcast açıp dinlemeninde beni rahatlattığını keşfettim.
Neticede bizler daha sosyal olduğumuz için Türkler olarak ve burada Türkiye'deki kültürü bulamadığımız için (özellikle 30lardan sonra gelenler olarak) afallıyoruz. Zira buradaki diğer Türklerden de bunu beklemenin doğru olmadığını anladım. Çünkü herkes bir mücadelenin içerisinde ve neticede onlar da yabancı burada, ayrıca çok farklı türde insanlar var (gözlemlerime göre çıkarcılık ve kıyasçılık çok) kimse kimseye bulaşmak istemiyor ve ben artık buna alıştım hatta ben de öyle oldum (mesafeli) 😬 kafam da vicdanımda rahat. (Belli düzeyde eğitim ve kültüre sahip kendini bilenleri hariç tutuyorum)
Burada tanıştığım diğer yeni gelmiş Türklerde benzer zorlanmaların belirtilerini görebiliyordum. Herkes bir şekilde o adaptasyon sürecinde hayatta kalmaya çalışıyor ve illaki de başarıyor ancak ben kendi yolumdan memnun kaldım (terapi ve ilaç desteği) ve kafa göz yarmadan atlattım umarım. O sebeple kişisel olmasına rağmen hastalığımdan dahi bahsetmek istedim zira özellikle buraya yalnız gelen kadın arkadaşlara faydalı olacağına inanıyorum. Süreç içinde konuştuğum göçmenlerden Türk olsun diğer milliyetlerden olsun, kadın olsun erkek olsun, evli olsun bekar olsun ilk birkaç yılın adaptasyon ve zorluk ile geçtiğini herkesten duydum. Yaşadığımız fiziksel zorlukların aslında zor olan kısmı bizim psikolojimizdeki etkileri değil mi? O halde fizyolojik bir rahatsızlığımız olduğunda doktora koşar gibi psikolojik sağlığımız için neden doktora gitmeyi düşünmüyor buna bu kadar direnç gösteriyor yada utanıyoruz. Yeni nesilde sıkıntı yok herkesin bir terapisti var da 🙂 ben bu konuda demode düşünenlere ya da dirençli arkadaşlara sesleniyorum.
Sizde çekinmeyip psikolojik deneyimlerinizi ve nasıl baş ettiğinizi yazarsanız yeni gelenler adaptasyon sürecinde açıp okuyup hem rahatlarlar, yaşadıklarının normal olduğunu anlar/hatırlar hemde belki hikayelerimizde bulacakları benzerliklerle kendi baş etme süreçleri için ipuçları yakalayabilirler.
Sevgiyle, bilimle ve umutla... 🫶