@Abraham-Trust
Seneee geçen sene... Yok yok, 2001.. Bir arkadaş vasıtasıyla, Kanada diye bir ülke olduğunu öğrendim. O Alberta Edmonton da yaşıyordu. Sonra Torontoya taşındı. Dil eğitimi ile gidip kalıcı hale gelmek üzere girişimlere başlamıştı. Ben o sene üniversiteyi bırakıp çalışma hayatına dönmüştüm.
İş olarak Karaköy piyasasında elektronik malzeme tedariği alanında çalışıyordum. Birlikte oraya gidip geldiğimiz bir abi, Kanada göçmen alacakmış, bi bak ilgilen dediğinde, istiklal caddesindeki Kanada konsolosluğunun bulunduğu binayı buldum. Girişte koca koca harflerle bir kağıda yazı asmışlardı. ''Kanadanın işçi aldığına yönelik söylentiler asılsız olup göçmenlik konuları için cicca.gov ... gibi bir site adresi.. Adrese girip bir baktım ki Kanadanın en kalın zamanları, Express entry henüz yok o zaman ama, üniversite mezuniyeti, dil şartı, bilmem ne kadar masraf için para... Dil okuluyla gitmek en güzeli.
Ama yol gösterenimiz yok, hazır paramız yok. Hakikaten cahiliz. Yaş 21. Kanada eğitim fuarı var bir yerde, oraya gittik, okul fiyatları kalın kalın. Hep acenteler stand açmış, biriyle tanıştık. Taksimde ofisleri var, gittik. Anasının nikahını istiyorlar evrak ve para olarak. Bende ikisi de yok. Patron sigortamı yapmıyor. Maaşı zorla alıyorum..
Derken bir gün, piyasada tv satan bir dükkanın önünden geçerken, vitrinde televizyon açık, canlı yayında 2. uçak WTC nin 2. kulesine çarpıyor.
O zaman Amerika diye bir ülke olduğu geldi aklıma. Olay her ne kadar acı, bazı karanlık yönleri olan bir komplo, kimin ne yaptığına dair net kanıtları olmayan bir olay da olsa, görüntüler korkunç ve toz bulutunun içinden kaçmaya çalışan amerikalıların çaresizliğini hissettim o an. Başladım amerikayı araştırmaya. Küçük bir çocukken en büyük ablamın bir arkadaşı, üniversiteyi de azerbaycanda okumuş olup, posta yolluyla GC ye başvurmuş ve kabul edilmişti. Gitmişti sonra. Aklımd abu anı ile şimdi detaylarını hatırlamadığım bir zamanda bir başvuru yapıp sarı zarfı beklemeye başladım.
Bir yandan da farklı yolları araştırıyordum. Elektronik piyasasını kriz sebebiyle terk edip, 2002 yılında, ablamın muhasebeciliğini yaptığı Kalkavanların bir tersanede çalışmaya başladım. Bu firmanın gemi lojistik işi de vardı ve amerikaya nakliye yapıyorlardı. Patronun yiğeniyle bayağı samimi idim, Elektronikçi olduğumu öğrenince New York ofisinde daimi bir istihdam yapabileceğimizi söyledi. Çalışma izinleriyle falan uğraşmadan giden geminin birinde gidersin, limana çıkınca ofise geçersin, arada da giriş çıkış yaparsın, oradaki elektronikçimiz olursun diye bayağı işi ciddiye bindirdik. Pasaportumu çıkardım, hazırlıklara başladım. Annem olayı çakozlayınca ablama ''kızım bu gider, dönmez, yollatma'' deyiverdi. Ablamın müdahalesiyle amerika işi suya düştü..
2003 yılında yeniden GC başvurdum. Sonra 2005 de bir firma (muhtemelen dolandırıcı) ile 5 yıllık (güya) başvuru yaptım. Beni ne arayan ne soran oldu. Arada evlendim, çocuğum oldu, onların resimlerini nasıl yükleriz ki falan, adamlara gönderdim ama onlar '' he yaw he he'' demiş bi kenara atmışlardır evrakları. Bu süreçte mükerrer başvuru olup da diskalifiye olmayayım diye ben ayrıca başvuru yapmadım. Ayrıca evlilik hayatının mali yükleri, iş hayatının sorunları, 2008 in mortgage krizi, Türkiyedeki mali ve siyasi krizler, iş bulma sorunsalları felan, uğraşacak vaktim olmadı.
2006-2012 yılları arasında Afganistan, Katar, Libya ve Irak da iş deneyimlerim oldu. Afganistandayken amerikalı askerlerle çalıştığımızdan, onlara bol bol gc üzerine sorular sorabildim ama oradaki şartlarda orduya yazılmak, belki de mazlum afganları öldürmek gibi görevlendirmeler olabileceğinden rafa kaldırdım. Zannediyorum 2009 da DV2010 ile başlayarak her sene kesintisiz müracaat ettim. GC henüz çıkmış değil.
2007 de hurriyetusa web sitesinde e2 vizesi ile yatırımcı olarak amerikaya gelebilmek üzere satılık bir dönerci ilanı sayesinde e2 vizesini tanıdım. Mali olarak gücümüz yetmediğinden bir başlangıç yapamadım ama yıllar yılı bu vizeyi alabilmek için araştırma yaptım.
2018 sonunda turist vizesi ile 2016 dan beri sanfranciscoda yaşayan, giriş çıkış yaparak durumunu devam ettiren bir tanıdığın tavsiyesiyle biz de karı koca başvurup red aldık. Ardından 2019 da, 2015 den beri işlettiğimiz markette işler kötü gittiğinden dükkanı eşime bırakıp korsan taksiye başladım. Yaz boyu bodruma gelen korsan kullanan insanların büyük bir kısmı, amerikada akademisyen, avukat, elçilik çalışanı, öğrenci, shell çalışanı, e2 ile giden, gc ile giden, kaçak gidip bi şekilde legal olan, öğrenci vs yüzlerce kişinin öyküsünü dinleyince gene gaza geldim. Dükkanı biraz yoluna koyduk, para kazanmaya başladık. 2020 başında korona patladı. 2020 yazında da korsan yaptık. Yine aynı amerika öykülerini dinledim. Konsolosluklar kapandı ve beklemeye başladık. 2021 yazında işler daha iyi olmuştu. Korona bitmiş, turizm patlamış dükkanın işleri tavan yapmıştı. @denizci10 ile bulduğumuz şekerciler ile flörte başladık. Ağustos gibi onlarla anlaşıp peşinat verdik. Vizeler hala uzun süreçte randevu verdiğinden ve e vizelerinin görüşmeleri henüz açılmadığından, açıldığında da ciddi sıra olacağından aralık 2021 e ailece turist vizesine girdik. Gene red yedik. Şekerciklerdeki yatırımımızı geri çektik. Belki iyi ki de böyle olmuş.
Bu dönemlerde amerika ile ilgili bir şeyler yapmaya çalışırken bir yandan da kanada için eğitim, kuzey kalkınma bölgesi teşvikleri, yatırım gibi alanlarla bir vize elde edebilir miyiz diye araştırdık hep.
Mental olarak, ikiz kulelere saldırı olduğu zamandan beri istediğim bir şeydi. Eşim 2007 deki e2 zamanı da dahil pek gönüllü değildi. 2015 de bodruma yerleştiğimizde, bakış açısının biraz daha değiştiğini düşünüyorum. Hadi madem var öyle bir olanak, yap gidelim dedi. Bu esnada bile çok da gönüllü değildi de bana pes etmiş gibiydi. Fakat yıldan yıla onun da isteği arttı. Bence bunun sebebi Ankarada otururken, ev yaşantısı yoğun idi, çocukla ilgileniyor, ablasına oturmaya gidiyor, tabi ki evin iş yükü omuzunda ama dışarıdaki insanlarla teması az olduğundan, eve dışarıdan çalışıp kaynakları getiren (bendeniz) biri var. Bu yüzden halinden memnun idi. Sonra market vesilesiyle insanlarla çok yoğun muhatap olunca, haberleri daha fazla duyup, fiyat artışlarını görünce, birlikte izlediğimiz videolarda amerikadaki insanların yaşadığı, alışveriş yaptığı, yemek yemeye gittiği, gezdiği yerleri gördükçe, hevesi arttı. Kızımıza da orada iyi bir okulda eğitim aldırırız, iyi bir işi olur diye hayaller kurduk. Mental olarak hazırlanmaksa sadece hayaller bakımından değil, oraya gittik mi vasıfsız işçiyiz, ya bir sermaye ile pizza dükkanı açalım, en kolay en pratik en rağbet gören iş, ya arabayla doordash uber eats amazon dağıtıcılık yaparak çalışalım. günde 18 saat çalışalım elimize de 150-200 dolar para geçsin max. Ortalama 4-5 bin dolar geçsin elimize. Ayağımızı da yorganımıza göre uzatırız dedik. Ama hala hayaller cumartesi gerçekler ÇIKMAZ ayın son çarşambası.. Ne turist olabildik ne e2 yakalayabildik ne de GC. Umutluyuz. Bekliyoruz. Yaş 50 lere dayandı. Kalan çalışabilme zamanımız azaldı. Tam olarak vazgeçmedik ama hasta gibi de video izlemiyoruz. Bir dönem hepimiz aynı süreçten geçiyoruz. Gördüğümüz bir yeri Google map da buluyoruz. Oraya yakın ev okul iş olanaklarına bakıyoruz. Oranın denize nehire göle mesafesine bakıyoruz. Hafta sonu şuraya gider bi mangal yaparız diye düşünüyoruz. Craiglist de indeed de monsterde iş arıyoruz. Bir dönem tükenmişlik yağıyor üstümüze, olmayacak, hiç gerçekleşmeyecek. Dünyanın öbür yakasını göremeden göçüp gideceğiz deyip pes ediyoruz.
Yaptığımız en olumlu şey, başvurulara ve yöntem aramaya devam ederken video izlemeyi BIRAKMAK oldu. Bizim açımızdan videolar, bizi buradaki hayatımızın gerçekliğinden kopartıp, bu sefer kesin olacak gibi bir algının içine sokuyor ve gerçekleşmeyince derin bir üzüntüye sebep oluyordu. Buradaki iş okul ev hayatımızın tümünü ıskalamamıza sebep oluyordu. O dönemde ardı ardına, saatlerce ve yüzlerce video izleyip her detaya hakim olma hastalığı tamamen bitti. Şimdi bir konu ilgimi çekse ve videoya tıklasam, sarmıyor, sıkılıyorum. Zamanında nasıl bunları saatlerce izlemişim diye şaşırıyorum. Çok da kapılmamak gerek bu videolara bence.
Tabi hedefinde dirençli, bu videolar sayesinde bilenmiş, bir şekilde oraya bu sayede gitmeyi başarmış insanlar yok mudur, vardır tabi. Bize yaramadı sadece. Vize çıkmadı, gc çıkmadı. Meksika sınırından kaçak geçme durumumuz hiç yok. Bu durumda ya gc çıkacak ya ara ara turist vizesi deneyeceğiz, ya da kızı okula bi yere yazdırıp onun çatısı altında turist vizesi gibi bir şey almayı deneyeceğiz, ama kanada olur ama amerika olur. Belki de olmaz.. Ne diyim yaa.. Amma da yazdım. Kardeş sen de buraya kadar gözlerini yorup okudun, hakkını helal et. 