Üyelik oluşturma ve foruma giriş konusunda sorun yaşayan üyelerimiz [email protected] adresine email gönderebilirler!

  • Yazdıklarının yarısı siyahilerin hood-ghetto kültüründen gelen kelimeler. Beyaz suburbanda yaşayan beyaz halk tarafından pek kullanılmayan şeyler aslına bakarsan. Diğerleri ortak ama yarısı dediğim gibi daha çok kültürel. Faydalı bir konu yine de. Gidecek birçok kişinin işine yarar.


  • @this-time89, içinde söyledi: Bilinmesi şart temel argolar. (slang guide)

    Yazdıklarının yarısı siyahilerin hood-ghetto kültüründen gelen kelimeler. Beyaz suburbanda yaşayan beyaz halk tarafından pek kullanılmayan şeyler aslına bakarsan. Diğerleri ortak ama yarısı dediğim gibi daha çok kültürel. Faydalı bir konu yine de. Gidecek birçok kişinin işine yarar.

    hocam kullanmak başka bilmek başka mesela bu "stick" olayını miami'de yaşayan beyaz amerikan dostumdan öğrenmiştim. trippin'i siyahiler freaking out'u beyazlar kullanabilir o konuda haklısınız ama bu slanglerin en az %80'inin beyaz amerikanlar tarafından kullanıldığına eminim. tek siyahi gözüyle bakmayın, ülkede "whigger" olarak yaşayan popülasyon azımsanmayacak ölcüde. whigger kendisi beyaz olan fakat zenci gibi davranan, aksanı-konuşma şekli zenci gibi olan kişiler. texas'lı bir beyaz kız arkadaşım olmuştu bir defa formal ingilizce konuştuğunu görmedim bu paylaştığım slanglerin en az yarısını kullandığını görmüşümdür. %80-90 beyaz amerikalılar tarafından kullanılan, %100 siyahi kişiler tarafından kullanılan kelimeler diyebiliriz paylaştıklarıma. zaten bu kelimeler herkes tarafından bilinir. 😂 görüşünüzü paylaştığınız için teşekkürler.
    düzenleme:
    elimden gelebildiği kadar beyaz amerikanların da kullandığı çok yaygın olan argoları kullanmaya çalıştım. istek gelirse bang dat, bleeder, bust down, do the dash, dusty, lackin gibi yoğunluk olarak siyahi popülasyonun kullandığı argoları paylaşabilirim. o argolar hakında da çok bilgim var birçok siyahi dostum olduğunundan, ama bir yandan ortak bilinen argolardan sapmak istemiyorum. zencilerin içinde büyümeyen birisinin hemen az önce örnekte verdiğim argoları pek bilmesine gerek yok ama istek olursa onları da açıklayabilirim.


  • @kaanvercetti Uzun cevap için teşekkürler. Yok yahu yanlış anlaşılmasın ben başlığı çok yararlı gördüm kızma 😃 Senin daha çok yabancı arkadaşın olmuş doğrudur yazdıkların sözüm yok 😃

  • ⭐⭐ Yasaklı

    fixin to var . I was fixin to go to Forth worth.
    Tamir etmekle alakası yok. Yapmak üzereyim anlamı var

    Gazlı sekerli icecege de soda diyorlar. Bizim maden suyu gibi degil

    loonie 1 dolar Toonie 2 dolar= Kanada

    Makin buck= Para yapmak
    Takin the gravy train= Kısa yoldan fırsat bulup köşe olmak, Kısa yoldan yırtmak birşeyi lehine kullanarak yırtmak


  • Konuya üyelerimizin belirtmiş olduğu kullanımları da ekledim ve uzun süredir eklemeye üşendiğim telefonumda not ettiğim şeyleri de konuya ekledim. Eklenmesini istediğiniz bilgi varsa yazmaktan çekinmeyin amacımız herkese yardımcı olabilmek. Yeni bilgileri konuya geçirdim bu post içinde de konuya eklenen 3. bölüm bilgilerini görebilirsiniz.

    I go by (...) ve you can call me (...) Birisi size isminizi sorduğunda verebileceğiniz cevap alternatiflerindendir ve oldukça kullanılır.
    +Who you be bro?
    -I go by Kaan. (ya da You can call me Kaan.)
    Pick on: Sataşmak-bulaşmak.
    My boss picking on me all the time. If he keeps doing that I'll tear down his joint.
    No good: İşe yaramaz, boş kişi.
    No clue: I don't have any idea ile eş anlamlı, bilmiyorum-herhangi bir fikrim yok anlamında kullanılır.
    Be off to: Bir yere gidiyor olduğunuzu belirtmek için kullanılır.
    I'm off to school. (okula gidiyorum şu an)
    I'm off to Canada next week. (önümüzdeki hafta Kanada'ya gidiyorum)
    Jump on: Birisine aniden saldırmak, dövmek.
    Motherfuckers jumped on me while I was talking to my girlfriend on the phone. (kız arkadaşımla telefonda konuşurken or. cocukları bana saldırdı)
    Sit tight: Genelde polis çevirmelerinde kullanılır. Polis sizle konuşup arabasına geri döneceği esnasında size sit tight yani yerinde kal, kımıldama, otur oturduğun yerde diyebilir.
    Blow: Kokain
    Bare: Kelime anlamı olan yalından ziyade (bare foot-yalın ayak vb) argo anlamı verydir yani çok anlamına gelir. I got bare .... diye cümle kurabilirsiniz. Hella yerine geçebilir.
    Sing someone's praises: Övmek, övgüyle söz etmek gibi anlamları var.
    Brandy been singing your praises for days. We'll see whether he's right or not. (Brandy seni günlerdir övüyor (öve öve arşa çıkarıyor) onun doğru(haklı) olup olmadığını göreceğiz.
    Hit on: Yavşamak.
    I saw Ahmet hitting on my girlfriend yesterday bro! I was going to punch him in the fucking face but then I noticed that she was cheating on me tho! (Ahmeti dün kız arkadaşıma yavşarken gördüm. Onu tam yumruklayacaktım ana sonradan farkettim ki benim manita da beni aldatıyormuş!)
    Let me know: Oldukça fazla kullanılır, Lemme know gibi de kullanılır. Bileyim gibi anlamı vardır. İnternet dilinde LMK şeklinde kısaltılışı da vardır. Genelde arkadaşınızdan bir şey beklersiniz, müsait olduğunda ya da eline geçtiğinde beni haber et olarak kullanılabilir. Aslında her şey için kullanılabilir örneklerde anlarsınız.
    If you get any of those packages, let me know.
    If she wants to join the party as well, let me know.
    Let me know if you come to turkey bro.
    Catch someone slippin(g): Birini hazırlıksız- off guard yakalamak. Cops caught me slippin doe, I couldnt even do the dash 'cause my whip's key wasn't on me. Aynı zamanda düşmana ya da polise silahsız yakalanmak (onları vuramayacağın için) anlamı da vardır. Zenciler daha çok "Catch someone lacking" kullanır ve lacking onların jargonunda silahsız olmak anlamına gelir. I'm lacking doe. (silahım yok kanka.)
    Clap: Alkıştan ziyade sokaktaki anlamı birisini silahla vurarak öldürmektir.
    Fye: İnternet dili kullanımıdır, fire ateş ediyor gibi bir şey düşünebilirsiniz bizde de vardır fotoğrafların altına yorum attığımız şekil.
    Patdown: Üst aramasıdır ve oldukça fazla kullanılır.
    I got pat down by the cops three times in a row. If I get pat down once more, I'll do the dash. (üç defa üst üste polisler tarafından üzerim arandı. bir daha ararlarsa kaçacağım)
    Decent: Good, iyi-güzel.
    So long: Hoşçakal.
    Spit the truth: Gerçekleri tükürmek, gerçekleri konuşmak.
    When it rains it pours: Kötü şeyler üst üste gelir.
    Holla (holler) at me: Beni ara.
    I'mma holla at you when I'm available. (müsait oldugumda seni arıcam, sana mesaj cekicem, sana ulasıcam gibi anlamları olabilir)
    Cry me a river: Ufaktan sarcastic(iğneleyici) olarak ağlarsan ağla, aman ne acıklı! gibi anlamlara geliyor.
    Hold up (hollup): Bekle anlamına geliyor. Telefonda arkadaşınıza: Hollup a minute, am busy dealing with my mom right now. diyebilirsiniz.
    Take it easy: Sakin ol, görüşürüz anlamları var. İki şekilde de kullanılabilir. Daha çok sakin ol acele etme gibi olarak kullanılır.
    Don't get me wrong but...: Oldukça kullanılan bir sözdür. Beni yanlış anlama ama .... şeklinde devamını getirebilirsiniz.
    Chop shop: Amerika'da da Kanada'da da kullanılır. Çalıntı arabaların parçaların söküldüğü (hurdaya verildiği junkyard gibi düşünebilirsiniz) yerlere denir. Kuzey Amerika'ya özgü bir argodur.
    Out of the blue: Abruptly, unexpectedly gibi anlamlara gelebilir. Hop diye -birden bire demek.
    No face no case: Şarkılarda da duyabileceğimiz sözlerden. Polisler sizi araba çaldığınız için tutuklar ve sonra delil yetersizliğinden serbest bırakılırsınız. Polisler sizin %100 suçlu olduğunuzu bilse bile bir şey yapamaz. Her suç için geçerli olabilir. Tam anlamı kanıt yoksa dosya da yoktur tutuklama da yoktur. No face no case.


  • Everything but little little into the middle. (Cem Yilmaz) - Donatin abi masayi herbiseyle 😁


  • basligi acarken cok bi sey beklemiyordum ama guzel icerik olmus, elinize saglik

  • ⭐⭐⭐⭐⭐

    Şimdi amcamla whatsapp yazışırken cümlenin sonuna 10/4 yazdı. Anlamadım tabiki de meğerse
    Tamam-okey-anlaştık gibi anlama geliyormuş


  • @ayvalik10 Telsiz argosu oluyor. 18 wos haulin oyunu vardı, oyunun en belirgin özelliği V tuşu ile telsiz diyalogları gerçekleştiriyorduk. Oradan aklımda kalmış, ABD konsolosluğunun önünden geçmişliğim yok.


  • Destek yorumları için teşekkürler, arada yenilerini eklemeye devam edeceğim. 10-4 radyo kodunu da konuya ekledim, güzel bilgi. Konu @MySea 'nın dediği gibi her şey ile donatıldı, dedim tek argolar ile kalmayalım güzel kullanışlı kalıpları da ekleyelim. 😂

    Gazillion: Fazla sayıda ya da miktarda demek, vurgu için kullanılır.
    Gazillions of books.
    12 gazillion emails...
    Bustdown: Her zaman birisiyle ilişkiye girmeye hazır olan kadınlara denir.
    Simp: Ahmak, a*salak. (kızlara yalaklık yapan kişilere deniyor)
    Might as well/ May as well: Bari.
    Now that we know Edward is nasty, we MIGHT AS WELL delete his number from our cellphones.
    We might as well order a second cheesecake, since they are selling two for the price of one.
    In dribs and drabs: Ufaktan, azar azar gibi anlamları var. Örnekte kullanımını anlarsınız.
    Opening the doors, hopefully people will come in dribs and drabs.
    Go south: Amerikan arkadaşlarımdan baya duyduğum argolardan birtanesi. Durumun kötüye gitmesi gibi bir şey ve her yerde kullanılabilir.
    If this conversation goes south, we'll have to leave this place.
    Blunt force trauma (BFT): @knnrn yanlışsam beni düzeltebilir, kafaya ya da vücudun herhangi bir yerine sopa gibi şeylerle alınan darbe.
    Male asian suffering from blunt force trauma right now, come and help him.
    Shitstorm: Sadece tek birtane kötü şey oluyor anlamında değil, birçok kötü şeyin kısa zamanda oluyor anlamı var bu argoda. Üzüntülü, iğrenç, şanssız durumlarda kullanılabiliyor. Belalı gibi bir şey diyebiliriz.
    Q: How was work today?
    A: Sucked! It was one SHITSTORM after another!
    Push someone around: Birine kaba ve kötü davranmak, itmek/kalkmak.
    When we were kids, my older brother liked to push me around.
    Beat (ya da smash) someone to a pulp: Birisini öldüresiye dövmek.
    Beat (one) to the punch: Başka birisi yapmadan/söylemeden önce sizin yapmanız/söylemeniz ya da başka bir kişinin.
    He wanted to ask Mary to dance, but Ron beat him to the punch.
    I was going to suggest that idea to the boss today, but unfortunately one of my co-workers beat me to the punch. (bu fikri patronuma önerecektim bugün ama ne yazık ki benim meslektaşlarımdan birtanesi benden hızlı davrandı, o önerdi)
    Lash out at someone: Birden birisine sözlü ya da fiziksel saldırıda bulunmak.
    As a politician, he frequently lashed out at the press.
    Take up for: Birisinin tarafında, onun yanında olmak.
    I'm the only one that ever took up for you.
    Be even: Ödeşmek
    We're even now. (Şimdi ödeştik)
    Stand up guy: Sadık ve güvenilir arkadaş.
    Mulatto: Siyah-beyaz melezi. (annesi ya da babası birisi siyah diğeri beyaz, ortaya gelen çocuk mulatto)
    Cut someone some slack: Birisini rahat bırakmak, üzerine gitmemek.
    Cut me some slack, got already loads of works to do.


  • müthiş olmuş fakat ''simp'' kızlara yalaklık yapan erkeğe deniyor haberiniz olsun :))


  • @dontoliver, içinde söyledi: Bilinmesi şart temel argolar. (slang guide)

    müthiş olmuş fakat ''simp'' kızlara yalaklık yapan erkeğe deniyor haberiniz olsun :))

    o yüzden a*salak ekledim ama haklısınız %99 kızlara yalaklık yapanlara deniyor açtığınız için teşekkürler düzeltiyorum


  • Burayı bir süre boşlamıştım. Ara ara konuyu doldurmaya devam edeceğim, eklemek istediğiniz bir şey varsa lütfen çekinmeyin.

    Wrap up: Bitirmek anlamında kullanılır. We can wrap this interview up if don't have anything to say.
    Run one's mouth: Kışkırtıcı şekilde boş gevezelik yapmak. Örneği internetten çaldım:
    He likes to run his mouth, but he won't do anything. If she keeps running her mouth at the referee, she's going to be ejected from this game.
    Make someone's day: Birisinin gününü gün etmek. Birisi sizin için çok güzel bir şey yapar, size çok sevindirici bir haber verir. You literally made my day bro diyebilirsiniz örneğin.
    Sick: Hasta olmaktan ziyade on numara demek. Aynı zamanda güzel kızlara da dendiğini gördüm.
    Whip (ingilizler de hooptie der): Araba.
    Ew: Direkt bizim kullandığımız ıyyyyyyy olayının İngilizce versiyonu. Tiksindirici şeylere diyorlar. Çok aptalca bir şey gördüklerinde de bunu söyleyerek/yazarak tepki verebiliyorlar.
    Period: Bizdeki nokta olayı. Açacak olursam biz bazen deriz, bu iş burada bitti nokta. Onlar da period kullanıyor, üstüne söylenecek söz yok. This is the best metal band in the world, period.
    Shrink: Psikiyatristlere diyorlar. Shrink daha yaygın bir kullanım.
    Give it a shot: Denemek. You should give painting a shot.
    Give benefit of the doubt: Son zamanlarda en çok karşıma çıkan kalıplardan. Tam Türkçe karşılığı yok ama verdiğim örnekle iyi anlayacaksınız:
    Polis sizi yüksek hızdan dolayı çevirdi diyelim. Polis size neden yüksek hız yaptınız diye soruyor, bu durumda siz hızlıca bir bahane uyduruyorsunuz işte ne bileyim çocuğum hasta falan. Polis pek inanmıyor ama yine de sizin dediğinizi kabul edip size ceza yazmıyor. I'll give you benefit of the doubt but next time please be careful. diye cevap verebilir.
    Gucci: Efsane / on numara demek.
    Orale: Amerika'nın güney yakasında hispanik (meksikan) abilerimizden duyabileceğimiz bir laf. Genelde tamam anlamına gelir, bir fikre katıldığını beyan eder. Orale wey de kullanılır, wey önceki argolarda bahsettiğim fool (kanka) anlamına geçer.
    Right on: Orale kelimesinin aynısı, İngilizce versiyonu. Oldukça kullanılır.
    Link up: Buluşmak. I'll link you up in the parking lot.
    Suck: Çok kötü, berbat anlamında. It sucks ifadesi çok kullanılır.
    Tough luck: Şansına küs.
    Clusterfuck: Karmakarışık/hatalarla dolu/yanlış yönetilmiş bir olay.
    Ambulance chaser: Direkt turengden aldığımı bırakacağım. Kötü avukatlara takılmış bir lakaptır aynı zamanda, sadece aşağıdaki değil.
    Yaralanmayla sonuçlanan kazaları takip ederek mağduru tazminat davası açmaya teşvik eden/mağdura hukuki tavsiye vererek iş almaya çalışan avukat.
    Getting laid / clapping cheeks: İlişkiye girmek.


  • @kaanvercetti

    Benefit of the doubt: Soylenen veya ifade edilen birseyin dogru olma ihtimali. Tum diger kosullar tersini gosteriyor ama yine de biraz dogru olma ihtimali var anlaminda.

    Mesela bir ise basvuruyorsunuz. Tum kosullari sagliyorsunuz ama bir tanesini ispat edecek belgeniz yok ama siz yerine getirmissiniz ve oyle beyanda bulunuyorsunuz. Isyeri size benefit of doubt vererek yani onu yerine getirmis olma ihtimalinizi kabul ederek, sizi ise alabilir.


  • Çok işimize yarayacak ,çok teşekürler,emeğinize sağlık...

  • ⭐⭐⭐

    @dontoliver, içinde söyledi: Bilinmesi şart temel argolar ve kalıplar. (slang guide)

    müthiş olmuş fakat ''simp'' kızlara yalaklık yapan erkeğe deniyor haberiniz olsun :))

    Bunun tam Türkçe karşılığı var: Meriç


  • @kaanvercetti kral harika bi arşiv gibi birşey olmuş 3 yıl olmuş yokmu bi dönüş yapman ya


Benzer Başlıklar

Forum kurallarına uymayan veya forum düzenine aykırı davranan üyeler uyarılmadan forumdan çıkarılabilirler. Özellikle gereksiz yeni başlık oluşturacakların dikkatine!

117
Çevrimiçi

40.1k
Kullanıcı

4.3k
Konu

420.0k
İleti


| | | |

Powered by NodeBB | Copyright © 2023 Yesilkart Forum