Üyelik oluşturma ve foruma giriş konusunda sorun yaşayan üyelerimiz [email protected] adresine email gönderebilirler!

Amerika'ya gitme sebepleriniz ?

  • ⭐⭐⭐⭐⭐

    Balıkesir edremit akçay da yaşanmış bir olay aynı ülkede yaşayan kişilerin düşünce yapısı

    Geçenlerde, Akçay Halkbank önünde emekli maaşı kuyruğunda sıramın gelmesini beklerken tam arkamda duran ve kuvvetle muhtemel arkadaş olan iki vatandaşın konuşmaları dikkatimi çekti. Çok kıymetli hükümetimize muhalif görüşte olduğu her sözünden belli olan vatandaşımız, arkadaşına;

    Aklımda kaldığı kadarıyla ardı ardına şu soruları yöneltti.

    “Savunuyorsun savunmasına da cevap ver o zaman

    1. 2010 baharında büyük bir törenle insani yardım amacıyla Filistin’e Gazze’ye gönderilen Mavi Marmara gemisine İsrail’in müdahalesi ile 10 Türk gencinin şehit edilmesi üzerine, -siz kalkıpta Türkiye’den böyle bir insanı yardımı götürmek için günün başbakanına mı sordunuz- diyerek kendisini bu sorumluluktan arındırmaya çalışan siyasi lider kimdi ?”

    2. “Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almış bir iktidarız” diyen Hadi hepsini anladım da Türkiye Cumhuriyetinde “Türk Milliyetçiliğini ayaklar altına alıyoruz” diyen siyaset adamı kimdi?”

    3. “Vadettiklerini yerine getiremeyeceklerini anlayınca -Seçim kampanyalarında söylenenle, sorumluluk omuzlarınıza yüklenince söylemleriniz hiçbir zaman aynı olmaz. Bu siyasetin gereğidir. Siyaset ile hakikat her zaman birbiri ile örtüşmez” diyen AKP’li büyüğümüz kimdi ?”

    4. “1930’dan beri söylenilen İstiklal Marşımızın bestesini eleştiren siyasimiz kimdi?”

    5. “Atatürk’ün Halkçılık, Devletçilik anlayışı ile bizzat kendi emri ile kurulup Türkiye’nin iktisati büyümesini sağlayıp, Osmanlıdan kalan borçları dahi ödeyip bizlere sıfır borç ile teslim ettiği fabrikalar ve tersaneler hangi hükümet döneminde kapatıldı ?”

    6. “Cumhuriyet tarihinde hangi hükümet döneminde Türk Lirası, Dünya Paraları karşısında bunca değer kaybetti ?”

    7. “Mondros ve Lozan ile garanti altına alınan ancak bugün dahil her geçen gün Yunanlılar tarafından çatır çatır adeta işgal edilen burnumuzun dibindeki adaların elimizden uçup gitmesine Cumhuriyetimizin hangi kıskanılan hükümeti sessiz kaldı ve kalmakta?”

    8. Açlık sınırı bugüne kadar hangi hükümet döneminde insanları çıldırtacak hale geldi ?

    9. Cumhuriyet tarihinin hangi hükümeti döneminde PKK’lı teröristler sınır kapılarında törenle karşılanıp. Onlar için sınır mahkemeleri kurulup sonrasında affedilircesine muamele edildi ?

    10. Hangi hükümet döneminde yolcu garantili olarak “cebimizden bir kuruş ödeme yapmadan köprüler, yollar , hava alanları yaptırıyoruz” diyerek garantisi verilen yolcular geçmeyince de aradaki farkı, bu ülkeninin hazinesinden ceza nisbetinde yüklenici firmalara ödendi… Ve ödenmeye de devam ediliyor…”

    11. Hangi hükümet döneminde evlerine erzak götüremeyen insanlarımıza “öğünlerinizi azaltın” diye nasihatta bulunuldu?

    Gerçi daha da sorular sordu ancak aklımda kalanlar bunlardı. Bu sorular karşısında bunalan arkadaşı ise sert bir şekilde kendisine;

    “Nankörlük yapma, nankörlük yapma hangi hükümet döneminde yerli traktör, yerli araba üretildi. Ahanda bak marketlerde bile artık Arjantin, marjantin neyimden gelen nohutu, mercimeği yiyon . Ne zaman vardı böyle gavur ülkelerinin ürünleri. Bugüne kadar hangi hükümet seni aya, uzaya götürdüydü? Bak herkesin elinde ayfon falan neyim var. Aya gidecez inşallah, ismimizi gökyüzüne yazacaz. Hangi hükümet döneminde dronlar vardı? Hangi hükümet döneminde tarihini böylesine öğrendin. Bak Ertuğrulu öğrendik, Abdülhamit’i Padişahımızı öğrendik. Pusat nedir, Otağ nedir öğrendik. Yeter gayri ya, bay kemal gibi böyle konuşupta hükümetimizi yıpratmayın. Herşey güllük gülistanlık” dediği an bu sohbetten rahatsızlık duyan bir diğer vatandaşımızın yüksek sesle ikazını gerçekten takdir ettim.

    “Yeter yahu insanların kafasını şişirdiniz!” Haklıydı isyanında vatandaşımız. Ancak an geçmedi ki arkadan biri daha patlattı lafı “Kek var yer misiniz yanında çay da bedava?”

    Şaşırdım ve tedirgin oldum. O esnada sıra bana geldi ve güvenlik görevlisi beni içeri aldı.

    Ancak aklım ardımda bıraktığım sohbetteydi.

    3.800,- TL emekli maaşımı çil çil cüzdanıma koyup, rutin harcamalarımızdan sonra kalan parayla tasarruf olarak altın mı alsam, dolar mı alsam diye düşünmeye dahi fırsat kalmadan aklıma dışarıda tartışmanın kulağıma gelen son cümlesi olan “kek” geldi.

    Acaba kek üzümlü müydü yoksa cevizli mi?

    Aslına bakarsanız, boş laf bunların hepsi. Ahanda bakın Diriliş Ertuğrulum, Barbaros’ta oldu ancak anlamadığım şu var neden Ertuğrulumuzu Selçuklu da yapmadılar orası muamma? Esas düşünmemiz gereken bu ?

    Bir yerde bir hata var ?

    Halbuki bizim patron bana “Pusat’ta “ hediye etmişti.

    “Cemilemin kaşları kara” türküsü eşliğinde Fahriye Abla’ya sormak lazım bu durumu ?

    Haksızmıyım patron ?

    Layık olanlara selamlarımla,

    Ziya Burhan Sönmez / 18.11.2021


  • @uzaysan ama malesef ki. ne yazık ki Türkiyenin yönetimine oy kullanıyor. ABDninde yönetimine oy kullandığını duyduğuma üzüldüm

  • ⭐⭐

    Keyf için

  • ⭐⭐⭐⭐⭐

    Ne zamandır paylaşım yoktu bugünkü haber tam oturuyor.

    Adsız.jpg

  • ⭐⭐

    din denilen sey her gun eriyor,degisik amaclar icin kullaniliyor.


  • @freeworld, içinde söyledi: Amerika'ya gitme sebepleriniz ?

    Diger forumda yazmistim, burada da aynisini yaziyorum;

    (Kişisel fikirlerimdir)
    Asgari ücret 1.400 TL'dir ve gelir seviyesi çok değişkendir

    Kiralar değişkenlik göstersede en basit ve küçük ev için minimum 500 TL civarıdır

    35 yaşını geçtikten sonra herhangi bir işe kabul edilmek çok zordur, çünkü genç çok alternatif vardır

    Kendi işinizi kurmak tek başınıza oldukça zordur

    Devlet işine girmeniz için KPSS ile milyonlarca kişiyi elemek zorundasınız

    Türkiye'de de herzaman tek başınıza olacaksınız

    Nüfus çok olduğu için her alanda gereğinden fazla yarışmalı ve gayret etmelisiniz

    Medya Türk insanının zeka ve kültür seviyesini düşürmek için 24 saat çalışmaktadır

    Dolandırıcılık ve sahtekarlık hat safadadır

    Trafik terörünü her gün yaşarsınız

    Benzin fiyatında dünyanın en pahalı ülkelerinden biridir

    İşveren kanınızı emecektir ve hakkınızı vermeyecektir

    Paranız ne kadar azsa, tüm işleriniz o kadar engelli ve yavaş olur (Veya tam tersi, paranız ne kadar çoksa her işiniz o kadar kolay ilerleyecektir)

    Çoğu durumda siz haksızsınızdır, genellikle hakkınız yenir

    İnsanlar genellikle kendi kanunlarını kendileri oluşturur ve devlet bunu önleyemez

    Kadınsanız her an her mekanda tacize uğrayabilirsiniz

    Cahil ve işsiz gençler topluluğu bir hayli fazladır

    Eğitimini az olan imkanlar çerçevesinde tamamlayanlarda eğitimli ama işsizdir

    İhtiyaçtan fazla Üniversite vardır bu nedenle eğitim hayatından başlayan ve iş hayatına atılana kadar oldukça zor ve yorucu engelleri aşmak zorundasınızdır

    Oluşturulan bu yaşam ortamı nedeni ile her bir birey aşırı bencil bir varlığa dönüşmüştür

    Ülke genelinde çok değişken bir yaşam ortamı vardır (Yani ülkede üst, orta ve alt gelirli oranları dengesizdir)

    Ev ve araba gibi temel yaşam gereksinimlerine uygulanan vergiler astronomik safadadır ve bunlara sahip olmak için ömür boyu ödenecek kredi borçları altına girmek zorundasınız

    Geliri ile sadece aylık olarak faturalarını ödeyebilen ve karnını doyurabilen bir aile mutlu olur

    Ebeveynler çocuklarının uyanık ve hak yiyen davranışlarında onları överler. Bu nedenle sahtekarlık günlük hayatta normaldir

    Kadınlar şiddete sık sık maruz kalır

    Depresif ve ruhsal sorunlu günlük hayatta karşılaşacağınız bir çok insan bulunmaktadır

    Genelde insanların tek hobisi siyasettir. İstisnalar hariç insanların hobileri yoktur, olsa bile yalnızdırlar

    Bilime önem verilmez, teşvik yoktur

    Hayalinizdeki mesleği değil, imkanlar elverdiğine sahip olmak zorundasınızdır

    Üreticilik yoktur, tüketicilik hat safadadır

    Devlet ve onun her bir birimi bozuktur (Corrupted)

    Çoğu insanın sahip olduğu mantık "Az çalış, çok para al" şeklindedir

    İş hayatında çalışma kalitesinden çok insan (üstlerle) ilişkileriniz önemlidir

    Ülkeyi temsil eden, yöneten bireyler ülke halkını kandırmaktadır

    Eğitim süresince beyniniz yıkanacaktır

    İlişkileriniz veya konumunuz sayesinde oğlunuz mecburi askerlik görevinde şehit olmayacaktır. Fakirseniz Allah'a emanettir

    İnsana pek değer verilmemektedir

    Boğaz manzarasında simit yemek ve çay içmek bu ülkede yaşamın iyi olduğunu kanıtlayan bir unsur değildir. Sadece geçmiş hayallerde kalan güzel bir anıdır

    Düşünce ve dile getirme özgürlüğünüz yoktur. Karşı fikirliler tarafından her zaman bastırılmak, susturulmak isteneceksinizdir

    Çok daha fazla yazmak istiyorum ama yorucu olur.......

    @FreeWoRLD Bütün duygularımıza tercüman olmuşsunuz....


  • @sir-altan
    bu derdimi nasıl anlatırım bi türlü bulamıyorum bende


  • Muhtemelen "niye böyle oluyor" diye uzun uzun düşünüyorsunuz. Ama bir cevap bulamıyorsunuz. Ve "daha ne kadar sürecek" diye hayıflanıyorsunuz belki de.
    Yaşadıklarımız güzel şeyler değil ama zorunda olduğumuz şeyleri yaşıyoruz maalesef. Çok dramatik şekilde üstelik.
    Anlatayım...afamızdaki en büyük sorun muhtemelen "modern ve demokratik" Türkiye'nin asla yaşamaması gereken kalitesizliği yaşamasıdır. Fakat maalesef bir gerçeği atlıyoruz.
    Türkiye'nin modernizasyonu doğal yollarla gerçekleşmedi. Daha çok "tepeden" indi. En büyük şansımızdı aslında.
    Toplumların modernleşmesi bazı sosyolojik aşamalarla meydana geliyor. Avrupa da bir zamanlar tarıma bağlı feodal topluluklardan meydana geliyordu. Tepelerinde Kilise gibi çağdışı bir balyoz vardı. Bitmeyen savaşlar vardı. Ortadoğu gibiydiler yani. Ama bazı şeyler yaşadılar.
    En basitinden Kilise'nin otoritesini kırdılar. Bunun için pek çok acı çektiler. Galileo gibi bir adama "dünya düzdür" dedirttiler mesela. Bruno'yu yaktılar. Ama tüm bu acıların kattıkları deneyimlerle otoriteyi kırdılar ve ferdiyetçiliğin önünü açtılar.
    Bilim ve teknikte ilerlediler. Böylece sanayi devrimini başardılar. Toplumun büyük bölümü "tarlasını süren, geçimi için çok çocuk yapan, erkeğin gücüyle egemen olduğu tarım toplumu" iken şehirlerde fabrikalar kuruldu. Ve o fabrikalarda çalışmak için işçiler gerekti.
    Şehirler büyüdü. İşçiler çoğaldı. Artık yeni bir toplum ortaya çıkmaya başladı. Yeni toplumun yeni sorunları oldu. Güvensiz iş ortamı, uzun süre çalışan işçiler, sömürüler ve büyük haksızlıklar.
    Sonra sömürü ile mücadele başladı ve işçiler bu uğurda pek çok acı çektiler.
    Ama mücadele ettikçe talep ettikleri hakları yönetici sınıfa dayatıp kazanmayı başladılar. Dünya kadınlar günü bile haklarını talep ettiği için katledilen kadın işçilerin dramı üzerine kurulu bir gün.
    Özetle yeni toplum yeni realitelere kapı açtı.
    Kentte yaşayan, eğitim alabilen, ülke sorunlarına ilgi duyabilen, haliyle "irade gösterebilen" sosyal bir toplum ortaya çıktı. Haliyle yeni talepler.. Politika ile ilgilenmek gibi, oy gibi...
    Batılılar bu süreçleri adım adım yaşadılar ve taleplerini yöneticilere dayattılar.
    Bu dönüşümlerin büyük bölümü tabandan gelen ve mücadelelerle süren halk hareketleriydi. Mesela Fransız ihlali gibi... Önce isyanla başladı. Sonra ihtilalle sürdü. Ve nihayet bir inkılaba dönüştü.
    Oysa Osmanlı'da böyle mi olmuştur? Hayır.
    Osmanlı toplumu maalesef bu süreçleri yaşayamadı. Ülke sanayileşemediği için köylü kaldı. Kentlerde büyük işçi sınıfları doğmadı. İnsanlar köylerde eğitime gereksinim duymadan üreterek ve üreyerek hayatlarını sürdürdüler. Ta ki gelişen emperyalizm tarafından sömürülene dek.
    Osmanlı modernleşmesi tanzimatla başlamışsa da bu da Batı'da olduğu gibi tabandan gelen bir dalga değildi. Toplumda böyle bir gereksinim yoktu. Çünkü sosyal şartlar hazır değildi. Avrupalılar Osmanlı'ya bir tür şekilci bir modernizm dayattı. Saltanat da baskıya boyun eğdi.
    Bazı padişahların Batılılaşma merakı bile ülkedeki geri kalmışlığı ve askeri/ekonomik başarısızlıkları engellemek için tepeden inme girişimlerden ibaretti. Ama toplum o kadar hazır değildi ki tüm bu girişimler çıkarcı zümreler tarafından boğuldu.
    Sonra bir adam çıktı. Yanına aldığı bir takım idealist bürokrat, asker ve aydın sınıfıyla "toplumun hiç de arzulamadığı" hatta "ne olduğu konusunda pek fikri olmadığı" devrimleri tepeden inme şekilde takır takır yapmaya başladı.
    Şöyle örnek vereyim: 1923 yılında toplumda laiklik olsun, seçme seçilme hakkı olsun hatta kadın erkek eşitliği olsun... Kılık kıyafet veya harf devrimi olsun... Bunların hiçbiri yaygın bir talep değildi. Çünkü köylü toplumu bunların ne olduğunu bilmiyordu.
    Toplum, bu devrimleri kabullendi çünkü devrimleri getiren kişiye büyük saygı duyuyorlardı. Atatürk bu noktada çok büyük bir erdem göstermiştir:
    Dönemin yayın akımı olan "popülizme ve demagojiye" kayarak toplumu idare etmek yerine modernizmi getirmek gibi işe girişti.
    Hatta Atatürk öyle bazı devrimlere girişti ki, toplumda "kurtarıcı" gibi bir itibarı olmasaydı muhtemelen toplum büyük itirazlarda bulunurdu. Mesela şapka devrimi veya hilafetin kaldırılması gibi...
    Atatürk buna rağmen toplumun yararı için kendi kredisini kullanmıştır.
    Böylece Türk devrimi, Fransız devriminin aksine isyan/ihtilal/inkılap şeklinde gerçekleşmemiş, tepeden inerek kısa sürede gerçekleşmiştir.
    Buna, bildiğiniz "çağ atlamak" hadisesi diyebiliriz.
    Bu yöntemin belki de en güzel yanı toplumun acı tecrübeler yaşamadan nihai hedefe varması ve yıllarını harcamak zorunda kalmaması diyebiliriz.
    Kötü yanı ise toplumun tepeden inen bu devrimlerin kıymetini bilemiyor olmasıdır.
    Yapılacak iş, devrimleri indirdikten sonra toplumun onu özümsemesi için büyük bir propaganda ve eğitim devrimi başlatılmasıydı. Atatürk halk evleri ve millet mektepleri gibi aparatlarla bu işe girişse de pek istenilen kadar başarılı gidemedi.
    Mesela Atatürk döneminde bürokratlık yapan genç bir isim olan Ferit Celal, yıllar sonra o dönem için şöyle söylüyor:
    Kolay olmadı bu işler. Adam yok. Bugünkü bolluk yok. Bugünkü gibi binlerce gencin üniversite kapılarında beklediği bir dönem değildi. 210 öğrenci bile yoktu.
    Yani sözün özü, tepeden inen devrimler halka yeterince sirayet edemedi. Toplum bu devrimlerin manasını "Batılılar" gibi tam manasıyla anlayamadı. Kavrayamadı. Zaten Atatürk de zamansız gidince yerini yetersiz hükümetler aldı.
    Burada şunu düşünenler olabilir "Keşke ondan sonra İnönü gelmeseydi"
    Kim gelecekti ki.. Bilinenin aksine, İnönü, konsensüsle gelmiştir. Karşısına çıkabilecek iki rakip olan Bayar ve Çakmak da onu istemiştir.
    Bayar yıllar sonra anlatıyor. Atatürk'ün ölümüne yakın zamanlarda sürekli "Beni en yakınımdakiler bile anlayamıyor" diye dert yandığından bahsediyor.
    Bazen Atatürk 20 yıl daha yaşasaydı neler olabilirdi diye düşünüyorum.
    En basitinden Halk Evleri, Köy Enstitüleri, Eğitim Enstitüleri gibi müesseseler devrimi topluma yani tabana daha başarılı şekilde yayardı. Sanayi hamlesi yarım kalmaz, kentleşme daha sağlıklı şekilde yaşanırdı.
    Arabesk müzik bile bu kadar popüler olmazdı mesela.
    Çünkü arabesk müziğin de "köyden kente göçen" ama düzensizce göçen, gerekli sosyal sıçrayışı gerçekleştiremeyen, dar gelirli, yoksul ve kasabalılaşmış kentlilerin yaşadığı muhitlerde doğduğunu biliyoruz.
    Neler, neleri etkiliyor...
    İşte, bu kısaca anlatmaya çalıştığım nedenlerden ötürü Atatürk'ün Türk Devrimi yarıda kalmıştır. Tamamlanamamıştır. Kadınlar haklarını almıştır ama evin reisi erkektir. Okuma oranı hala düşüktür. Köylü toplum kentleşememiştir.
    Yani devrimin manasını tam anlayamamıştır.
    Şimdi yaşadığımız sorunlar maalesef yarım kalmış bu hikayenin getirisidir. Biz artık devrimleri acı çekerek, mücadele ederek kavramaya başlıyoruz.
    Ne yazık ki kadına şiddet vakaları bile bunun acı bir örneğini teşkil ediyor.
    Kadınlar okuyarak, iş sahibi olarak erkeğin "tarım toplumundan kalma güdümünden" çıkıyor. Yıllardır sahip oldukları hakları gerçek anlamda kullanmaya başlıyorlar. Ama bu devrimlerden nasibini almamış erkeklerin baskı ve zulmüne maruz kalıyorlar. Acı çekerek öğreniyoruz.
    Laikliğin kıymetini bile yeni yeni anlıyoruz aslında. Bunun için dinci eğilimleri olan bir otoritenin yarattığı rahatsızlıkları tatmak gerekiyordu. Oysa tepeden inen devrimleri vaktinde özümseseydik, yani nasihati anlasaydık, musibete gerek mi kalırdı.
    Biz maalesef Atatürk'ün acısız modernizasyonunun yarattığı fırsatı değerlendiremedik. Başa döndük. Şimdi acı çekerek öğreniyoruz. Bazı şeyleri ancak böyle kavrayabiliyoruz.
    Mesela bugün bir sanatçının "Atatürk'ü eskiden sevmezdim, şimdi kıymetini anladım" dediğini gördüm.
    Çünkü o bu modernizasyonun manasını öğretecek kaliteli bir eğitim almadı. Hepimiz böyleyiz aslında. Kıymetini öğrenemedik. Sonra başımızdan bazı badireler geçti. Ancak bu şekilde anladık. Ancak bu şekilde öğrendik.
    Şimdi kıymetini anlamaya başladık.
    İşte, hep soruyoruz ya "bunları neden yaşıyoruz" diye. Aslında şansımızı teptik. Ve Batılıların asırlar önce yaşadığı dramatik süreci şimdi biz (belki de daha acısız şekilde) yaşıyoruz.
    O yüzden ben umutsuzlardan değilim. Neticede yaşıyoruz. Devrimler öyle veya böyle yayılmaya devam ediyor. Fakat bunu da "kör ve topal" şekilde yapıyoruz.
    Türkiye "eğitime, liyakate ve bilime" eğilen bir idare ile bu süreci çok daha kolayca aşabilir.
    Bazı gericilerin "Almanya ferrari üretirken biz şapka inkılabı yapıyorduk" diyerek eleştirdiği şey aslında övülecek şeydir. Avrupalıların açtığı farkı biz onlar gibi kan dökmeden kısa yoldan kapamaya bakıyorduk. Onlara hızlıca yetişmeye çabalıyorduk.
    Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesi bile bir yönüyle buna hizmet ediyordu. Aradaki farkı kapatmak için savaşsız, tantanasız istikrarlı bir süreç arzuluyorduk.
    Burada şunu da unutmamak gerekiyor:
    Atatürk tüm bu mücadeleyi verirken kendisi için çabalamadı. Hatta toplumun bazı kesimlerinin tepkisini çekmek pahasına yine toplumu ilerletmek için "kurtarıcı" imajının sağladığı krediyi kullandı.
    Liderler çoğu zaman "kendi politik çıkarları" için toplumun faydasına olmayan işler yapar. Bazıları da "kendi çıkarı ile toplum çıkarını birleştirir.
    Bir liderin "kendi politik imajına zarar veren ama topluma fayda sağlayan" adımlar attığı çok nadir görülmüştür.
    Sonuç olarak bugün yaşadığımız sancılar, vaktiyle tepeden inerek kazandığımız ama manasını tam olarak kavrama imkanı bulamadığımız devrimleri anlayabilmek adına çektiğimiz sıkıntılardır.
    Z kuşağı dediğimiz gençlerin eğilimleri izlenildiğinde sürecin sağlıklı yürüdüğü açıktır
    Hiç endişeniz olmasın, her şeye rağmen muhakkak bir nura doğru yürüyoruz.
    Yapılacak en doğru şey yaşadığımız acılardan gerekli dersleri çıkarmak ve "sahip olduklarımızın" kıymetini tam manasıyla anlamaktır.
    "Umutsuz durumlar yoktur. Umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim."
    Mustafa Kemal Atatürk
    Twitter>Con Sinov (@lordsinov)

    Şimdi bu yazının çok uzun olduğunu biliyorum. Yazıyı beğenenler zaten derdimi anladı. Beğenmelerin kaybettikleri vakit için özür dilerim.
    Benim için özet şudur. Yazıyı yazan kişinin bi umudu var. Benim yok. Evladım ve sonrası için..

  • ⭐⭐

    Nedeni yok sadece hayaller var


  • @ayvalik10 Yalan yanlış gorseller paylaşmayın. Boyle bır kıtap bile yok. https://www.dogrulukpayi.com/dogrulama/diyanet-in-diyanet-ve-genclik-adli-bir-kitapta-cocuklarin-gelisimine-yonelik-ifadeleri-iddiasi

    Bu yaptıgınız hem buyuk bır cahıllık hemde aynı zamanda ıftıra atmaktır.

  • ⭐⭐⭐⭐⭐

    @nicely hakkında kısmına bakarsan ne olduğu belli olmayan bir sitenin kaynağını gösteriyorsan senin cahilliğin bence artık cevap yazma bu kadar aşağıya düşürecek insanları ben engelliyorum


  • selam, şurada 26 sayfa dolusu sebep okudum neredeyse tamamıyla aynı fikirdeyim, aynı şiddette gitme isteğinde bir insanım ama ne yazık ki gidebilmek adına bırakın kazanmayı çekilişe katılabilme şansına bile sahip değilim. (eşimle bu konuda aynı fikirde olmadığımız için) kapana kısılmış gibi hissediyorum. umarım benim de bir gün umutlanmak adına bir şansım olur...

  • ⭐⭐⭐⭐⭐

    @december ben de senle aynı haldeyim ancak ben almanya doğumlu olup babam tüm haklarımızı sattığı için kendimin kaybettiği ayrıcalığı ben de kendi çocuklarım için yapmamak için başvuru yapıyorum eşim mi ağzından tek bir kelime çıkıyor ...... git yolun açık olsun çünkü ailesi olsun arkadaşları olsun bırakamaz ondan dolayı kimseye bakma sen kendinden emin ol


  • @ayvalik10 peki diyelim ki GC çıktı, o zaman nasıl ikna olacak eşiniz? ya gelmezse?

  • ⭐⭐⭐⭐⭐

    @december ikna etmeyeceğim ki gelmeyecek zaten ondan ben herşeyi tek olarak yapacağım. Daha da ilginç bir şey söyleyim forum ailesinden olan kişiye bu soruyu sordum o da youtube videosunda bu soru hakkında video çekmişti


  • @december hayal kurabildiğiniz kadar yaşarsınız.. hayal kurduklarınızın birazcık ucundan tutsanız inanın ne demek istediğimi anlayacaksınız. bende sizin gibi düşünüyordum. Kapana kısılmış gibi ve eşimde istemiyordu.. Neredeyse amerikayla ilgili binlerce video izledim.. az çok iyi yada kötü yanlarını anlayabiliyorum ama yaşayınca nasıl olur bilemem.. en azından pasaportunuz yoksa pasaport çıkartın.. sonra videolar izleyin, eşinize ince ince güzel yanlarından bahsedin.. alıştığı zaman ince ince olumsuz yönlerinden bahsedin.. alışacaktır ☺🗽


  • @emtee Haklısınız zaten işim hep hayal.. boş durmadım elimden geleni yaptım, ailem avrupadan eski göçmen, oradan vatandaşlık işlemleri için bir adım attım (eşim başta buna bile karşı çıktı bu kadar parayı çöpe atıyorsun dedi) ilerde çocuklarım teşekkür edecekler dedim ve net durdum kabul etmek zorunda kaldı, bir kaç yıl sonra en azından avrupaya giriş kolay olacak. amerika için ise ben dediğiniz gibi yaptıkça daha da düşman oldu yabancı ülkelere. artık kafasına düşecek bir tuğlaya kaldı işim yani 🙂 yine de Allahdan ümit kesilmez diye hayal kurmaya, araştırma yapmaya devam ediyorum.


  • Ben olsam belki derdimki, ben gidiyorum, eğer gelmezsen kendin kaybedersin..... Derdim. Baktım sıkıntı cıktı, sonra geri vites yapardım 😃


  • @nicely 🙂 öyle bir yeme gelecek kişi değil, ayrıca bunu ne o bana yapar ne de ben ona. şimdilik konuyla ilgili youtube videoları atıyorum. izlemiyor, nolur izle fikrin değişmese bile beni anlarsın, belki önyargılı olduğun şeyleri fark edersin diyorum. olmuyo, olmuyo.


  • Ekonomi...


Benzer Başlıklar

  • 14
  • 15
  • 17
  • 39
Forum kurallarına uymayan veya forum düzenine aykırı davranan üyeler uyarılmadan forumdan çıkarılabilirler. Özellikle gereksiz yeni başlık oluşturacakların dikkatine!

77
Online

40.1k
Users

4.3k
Topics

420.1k
Posts


| | | |

Powered by NodeBB | Copyright © 2023 Yesilkart Forum