Üyelik oluşturma ve foruma giriş konusunda sorun yaşayan üyelerimiz [email protected] adresine email gönderebilirler!
  • ⭐⭐

    @Ercan-Tekoglan waoowwww maşallah 🙂 sansınız bol olsun 🙂


  • @Ercan-Tekoglan nasibiniz varmış


  • @FreeWoRLD Aramizda kalsin ama Akdeniz ve Ege'de de gorulen bir turu var. Bizimkiler de kendi capinda zehirli. Vaka fotograflari hic icacici degil 🙂


  • green card için amerika'ya gittiğim zaman, yani kasım 2018'de, Boston'ın biraz dışında nispeten düşük gelirli ailelerinin kaldığı bir bölgede airbnb tuttum birkaç günlüğüne. yeni gelmişim amerika'ya zaten, hani tam uzaylı modunda herşeye sanki benim ülkemde yok sanki ilk defa görüyormuşum gibi bir açlıkla bakıyorum. ve bu maceraperest ruh haliyle bir benzin istasyonundaki markete daldım. neler var, fiyatları neler fln gibi. şimdi normalde benzin istasyonuna ihtiyaç dışında gidilmez dimi? 🙂 ben de işte bu afacan ruh haliyle bi video çekeyim ve anneme göndereyim istedim. marketin içinde telefonumun kamerasını açtım, videoyu çekmeye başladım bir yandan konuşuyorum bir yandan abur cuburun fiyatlarını gösteriyorum fln fln. neyse sonra hiç beklemediğim bi anda bi tip omzuma dokundu ve yüzümü görünce benimle ispanyolca konuşmaya başladı. ben direkt gülümseyen bir suratla "ben ispanyolca bilmiyorum" dedim, sonra adam "siz biraz önce video mu çektiniz" dedi. ben de gayet pozitif "evet abur cuburları çektim" dedim. sonra adam ağaçkakan misali tekrar ederek "videoyu gösterin bana, videoyu silin, videoda ben varım, videoyu silin" şeklinde konuşmaya başladı ama ses tonu bağırma şeklinde değil. sadece düşünün ki devamlı böyle konuşan bi tip var. bu arada adam beyaz amerikalı değildi, latin olduğunu zannediyorum, ama üstü başı oldukça hırpani bir haldeydi. sonra ben de "tamam tamam siliyorum bakın" diye gayet gülümser bir şekilde adama göstere göstere videoyu sildim. adam bu sefer de "sizin bu konuşma tonunuz oldukça kaba ve ayrıştırıcı" demez mi?! baktım adam başıma bela olacak, daha ilk günden amerika hayallerine veda etmemek için gayet tarzanvari bir ingilizceyle "herşey süper herşey ok, hiç bir sıkıntı yok herşey yolunda!!" diyerek koşar adım marketten uzaklaştım.

    bu beni epey korkuttu ama. adamın görüntülerimde yer aldığının farkında bile değildim ama adam görüntülerinin çekilmesinden rahatsızlık duyduğu için gelip videoyu sildirdi. ve işin gıcık edici kısmı, aslında buna hakkı var. bu görüntüye alınma meselesinin abd'de epey hassas bir konu olduğu bilmediğim bir şey değildi ama böyle daha dk 1 gol 1 şeklinde olunca hazırlıksız yakalandım=) devam eden günlerimde çekinerek görüntü aldım valla yalan yok =))) yani siz siz olun, kameranızı çalıştırırken insanların rahatsız olabileceğini aklınızdan çıkarmayın 🙂


  • @mulus Yanlis hatirlamiyorsam halka acik alanda istediginiz gibi video-photo cekebilirsiniz. Buna kimse itiraz edemez. Youtube da FBI binasini elinde kamera acik acik ceken bir avukatin deneyi var. Sadece sorabiliyorlar ne cekiyorsunuz diye o kadar. Ama teyide muhtac bu bilgilerim.


  • @caglaror zaten daha sonra konuyu evinde kaldığım airbnb ev sahiplerine anlattığım zaman adamın fazla paranoyak veya gizleyeceği birşey olduğu için bu kadar tepki göstermiş olabileceğini, normalde bir sıkıntı olmaması gerektiğini söylediler. ama yine de bu tarz bir durumla karşılaşabileceğimin de uyarısını yaptılar. ben de rahatladım tabi bu açıklamaların ardından ama o iki gün yaşadığım korku bana yetti 🙂😸


  • bir diğer ilginç deneyim de uber şoförü ile yaşadığımdı..

    Boston'da kaldığım dönemde bindiğim bir Uber şoförü aksanımdan ve tutuk İngilizcemden oralı olmadığımı anladı 🙂 kendisi de brezilyalıymış aslen, epey süredir Amerika'da yaşıyormuş ama "Burayı (Boston) hiç sevmiyorum" dedi. Ben de biraz sohbetin verdiği o kısa süreli samimiyete binaen "e peki dönmeyi düşünmüyor musunuz?" diye sordum. O da "Ama ne olursa olsun burada insan gibi yaşıyorum ve emeğimin karşılığını alıyorum" dedi.

    Bu şoför abim artık vatandaş da olmuş zaten, tecrübeli göçmen yani. greencard ile geldiğimi söyledim, hemen "hoşgeldin, herşey süper olacak!" diye moral vermeye başladı 🙂 ama esas en büyük tavsiyesi şu oldu: Aklından çıkarma sakın. İllaki sana aksanın nedeniyle, tipin nedeniyle, veya herhangi bir başka nedenle ayrımcılık yapmaya, seni ezmeye kalkanlar olacaktır. O zaman mutlaka "ayrımcılık" kozunu kullan! "Sizin bu yaptığınız ayrımcılığa giriyor ve ben bu söylediklerinizden çok alındım" dediğin zaman yasalar senin tarafında merak etme. Bir de şunu sakın unutma! Onlar da buraya göçmen olarak geldiler, yani esasında senden çok da bir farkları yok, sadece senden "birazcık" önce geldiler 🙂 Bu toprakların esas sahiplerinin kim olduğunu biliyorsun heralde 🙂

    Galiba Amerika seyahatimden öğrendiğim en güzel ders buydu. Indianlar** hariç herkes bir vakitler göçmendi en nihayetinde. Biz de alışacağız, adapte olacağız bir zaman sonra 🙂 Bu abi sayesinde ayaklarım daha sağlam bastı kalan son iki günümde (ondan önceki 3 hafta boyunca neredeydin canım Uber abim 🙂 )

    ** 25.07.2020 editi: indian demek de ırkçılık aslında, native American dememiz daha doğru "n" word gibi küfür muamelesi görmese de, indian demek de ırkçı bir yaklaşım gibi algılanıyor. buradaki yorumumu da böylece editleyeyim istedim.

  • ⭐⭐⭐

    Bir sure once discide kanal tedavisi islemim oldu. Yaklasik 1000 dolar civari odeme çıktı ve %80 'lik kismini sigortam karsiladi.

    Fakat konu bu degil, iIginc olan kisim su;
    Bir kac gun once eve bir check geldi. $30 kusur bana geri odeme yapilmis dis hekiminin ofisi tarafindan ve nedeni ise fazla odeme almis olduklari. Cidden tuhaf buldum. O parayi, bulundugum bu yasa kadar kazandığım deneyimlerime gore, hic kimse zahmet edip bana geri yollamazdi.


  • Ailece (hanım ben iki çocuk ) New Yorkta taksiye bindik otelimize döneceğiz,6,50 USD tuttu . Şöföre 100 usd uzattım bozuk yok dedi bende kredi kartı ile ödeme yaptıp işlem sonunda 1 USD bahşiş vermek istedim pos makinesinde 1 e basıp enter yaptım. Adamın tepkisi just a penny !!!! . Bu evimizde hala ara sıra kullandığımız şaka oldu

  • ⭐⭐⭐⭐

    @mulus, içinde söyledi: Amerika'daki ilginc deneyim ve gozlemleriniz
    m siliyorum bakın" diye gayet gülümser bir şekilde adama göstere göstere videoyu sildim. adam bu sefer de "sizin bu konuşma tonunuz oldukça kaba ve ayrıştırıcı"

    Adamın bu tepkisini ilk okuduğumda bunun taksicinin size tüyo verdiği gibi, traş bir savunma haraketi ve ötesinde, azıcık deliliğe vurmuş, birilerini ırkçılıkla suçlayıp tazminat davası açabileceği bir gerginlik yaratıp yolunu bulmaya yönelik bir hamle olduğunu düşündüm. Biraz abartmışım komplo teorisini ama amerika tecrübem yok. Tahmin yürüttüm sadece.


  • @FreeWoRLD, içinde söyledi: Amerika'daki ilginc deneyim ve gozlemleriniz

    Bir sure once discide kanal tedavisi islemim oldu. Yaklasik 1000 dolar civari odeme çıktı ve %80 'lik kismini sigortam karsiladi.

    Fakat konu bu degil, iIginc olan kisim su;
    Bir kac gun once eve bir check geldi. $30 kusur bana geri odeme yapilmis dis hekiminin ofisi tarafindan ve nedeni ise fazla odeme almis olduklari. Cidden tuhaf buldum. O parayi, bulundugum bu yasa kadar kazandığım deneyimlerime gore, hic kimse zahmet edip bana geri yollamazdi.

    5 yasindayken oglumun disine dolgu gerekiyordu. Randevusu vardi ve gittik. Doktorunun o gun acil isi cikmis, yerine yardimcisi dolgu yapti. Igne yaparken sanirim cok acitti ve oglum bayagi bir agladi. Bende hemsireye birazcik complain yaptim. Bu arada dogdugundan beri hep ayni disciye gittigimiz icin herkes bizi taniyordu. Neyse, sigorta sonrasi bize dusen $300 odedik ve ciktik.

    2-3 gun sonra doktor aradi, oglumun nasil oldugunu sordu. Olanlar icin ozur diledi. 1 hafta kadar sonrada odedigimiz $300'lik bir cek ve kucuk bir notu mektupla gondermis. Notta hem ozur dileme yaziyordu hemde biz hesabi sigorta ile hallettik, sizin odemenize gerek kalmadi yaziyordu.


  • Okul bitmek üzere. Olursa iş, olmazsa staj arıyorum. Sabahtan akşama kadar, internet başında, Yahoo Jobs senin, Monster benim (o zaman bunlar vardı), ilan kovalıyorum. Haftada bir, okulun kariyer ofisine uğruyorum. Bir gün "Bölümün de ayrı bir kariyer ofisi var. Oraya gittin mi?" dediler. "Haberim bile yok. Nerede ki o?" dedim; yerini öğrendim; gittim.

    İşletme binasının en üst katında bir oda var. Ortasında bir masa var. Üstünde bir dosya var. İçinde hep POP ve gerilla pazarlama elemanı arayan ilanlar var. H1 getirecek hiçbir şey yok. H1 getirecek işe kaldıraç olacak staj da yok. Tam küfredip kalkıyordum; dosyanın arka kapağına ters konmuş bir ilan olduğunu fark ettim. Neymiş diye baktım. San Diego'nun en büyük 15, Amerika'nın en büyük 500 şirketinden, Amerika'nın en çok tercih edilen ilk 400 iş vereninden (o zaman ilk 100'deydi) biri olan Qualcomm'da bir staj var. 3 aylık proje. Projenin sonunda, bir kereye mahsus 800 Dolar para veriyorlar. Hemen aradım. "Yarın gel, başla" dediler.

    Henüz mezun olmadığım, OPT'ye hak kazanmadığım için, profesörlerden birinden aldığım "Bu staj, bu adamın akademik gelişimi için gereklidir" yazısı ve okuldan aldığım özel izinle gitmem gerekiyordu. Tamamlar tamamlamaz gittim. İnsan Kaynakları'nda girişimi yaptılar. Masamı, bilgisayarımı, telefonumu hazır ettiler. İş başı yaptım. Haftanın iki günü gitmeye başladım. 10 - 15 gün sonra okul bitti. Müdürüme, "Okulum bitti. Yapacak başka işim de yok. Sizden, anlaştığımızın dışında hiçbir şey istemiyorum ama, tam zamanlı gelebilir miyim?" dedim. "Olur" dedi. Bir yandan OPT işlemlerini tamamladım; diğer yandan işe her gün gitmeye başladım. Yasal statümü kaybetmemek için, OPT evrakını İnsan Kaynakları'na gönderdim. Haftanın sonunda, İnsan Kaynakları'ndan çağırdılar. "Zaten zar zor bulduk. Bu iş de buraya kadarmış" dedim; kurbanlık koyun gibi gittim.

    İnsan Kaynakları'nda, karşıma Çin göçmeni bir abla çıktı. "İş veren olarak, bizim standartlarımız var. Sen mezun olmuşsun. Biz yüksek lisans mezunu stajyeri 3 ayda 800 Dolar'a çalıştıramayız" dedi. Ben "Kısmetimiz buraya kadarmış. N'apalım?" falan derken, "Biz sana ayda 3.200 Dolar vermek zorundayız. Kabul ediyor musun?" dedi. "Sen ciddi misin? Bunu gerçekten soruyor musun?" dedim. Çinli olduğu için anladı; gülümsedi; "Ama ben bunu sormak zorundayım" dedi. "Tabii ki kabul ediyorum. Sen deli misin?" dedim.

    3 ayda 800 Dolar için anlaştığım işten, 3 ayda 9.600 Dolar kazandım (Belki mezun olmadığım ilk 10 - 15 günden kesinti yapmışlardır. Orasını çok net hatırlamıyorum. Üzerinden 18 sene geçti). Bu vesileyle, Qualcomm'un (o zaman) neden en çok çalışılmak istenen ilk 100 şirket arasında olduğunu da öğrenmiş oldum.

    42 senelik hayatımda, şansımın yaver gittiği (yalnızca) 3 olaydan biri olması hasebiyle, bu anekdotun bende ayrı bir yeri vardır. Bu 3 olaydan biri daha Amerika'da başıma geldi. Uygun başlık altında yeri gelirse, onu da anlatırım.


  • ...........................


  • @yalta Madem bu kadar merak uyandırdı, yazmaya söz vermiş olayım. Lakin, burada saat 05.50 oldu. Müsaadenizle şimdi yatayım. Yarın yazayım. Bu arada, bekleyişe biraz daha suspense katmak adına, Amerika'da geçen ikinci hikayenin de, yukarıda, forumdaşların hikayelerini paylaştıkları diş tedavisi ile ilgili olduğunu çıtlatmış olayım. Ama ben toplamda 3.200 Dolar kar ettim 🙂

    Bunun bu başlıkta ne işi var diye kızacak admin abileri de, doğrudan size yönlendireceğimi peşinen söylemiş olayım 😃

    Saygılar bizden...


  • ...........................


  • @HockeyUmpire2, içinde söyledi: Amerika'daki ilginc deneyim ve gozlemleriniz

    Amerika'ya ilk 5 sene önce balayı için gelmiştik. Newyork'ta inip nashville/TN 'ye iç hat ucusundan devam edecegiz. Neyse indik valileri aldık, iç hat seferi için klm ye gectik ucak yok diyor, ben diyorum valla var bak biletimize 😂😂 sonra dedi ki sizin bilet a.m 11 de... Yani arada 20 saatimiz var 😂😂 aslında güya biliyorduk am-pm i, gözümüzden kaçmıs bir taksi ye atlayıp queens 'te otelde kaldık, bzaten jetlag olmustum 😂😂 8:30 am de kalkıp otelin free shuttle ile havaalanına gectik 😂 her eyalette saat farkı da bana cok değişik gelmişti.. Böyle işte benden de ☺

    Vali değildir onlar Vali olsa duramazsınız 🤣


  • Merak ettiğiniz ikinci anekdotu göz önünde daha iyi canlandırabilmek için vermem gereken ön bilgiyle, "şanslı anekdotlar" bittikten sonra, sırf siz beni genelgeçer olarak "şanslı olmak"la itham etmeye başlamayın diye, hayattaki gerçek "şans"ıma dair vereceğim üç örnekten birinin detayı, bu başlığın kapsamı altına giriyor. Zannederim, başlıkla içeriği uyumlandırma işini, kimseyi üzmeden, kimseyi kızdırmadan halletmek mümkün olabilecek 🙂

    İkinci Anekdot İçin Ön Bilgi: San Diego'dan (ABD), Tijuana'ya (Meksika) giden karayolları (I-5 ve I-805) San Ysidro'da birleşiyor ve bizdeki köprü / otoban gişelerine benzeyen bir sınır kapısından Meksika'ya giriyor. Meksika dönüşü, ABD'li kardeşlerimiz, her şeritte bir memur olacak şekilde teşkilatlanmış. Memur, gelene geçene bakıyor. Tipini beğendiğine (California plakalı, içinde kadınlı - erkekli 1-2 beyazın bulunduğu binek araç), çoğu zaman pasaport bile sormadan, eliyle "Geç" diyor. Beğenmediğini (Meksika plakalı, içinde 3-4 esmer abinin oturduğu ticari araç) ikincil muayeneye gönderiyor. İkincil muayene (Secondary Inspection), pek güvende hissedilecek bir yer değil. Her yerde "Memur size gelmeden aracınızdan inmeyin. Aleyhinizde ölümcül güç kullanılabilir" falan gibi uyarı tabelaları var. Meksika'ya girerken ise, sınırda tek Allah'ın kulu durmuyor. Meksikalı kardeşlerimiz, sınır kapılarına köpek bağlama ihtiyacı dahi hissetmemiş. Öyle bir rahatlık 🙂 [Bu paragraf, 2001 - 2004 arası durumu özetlemektedir. Sonrasında, hele ki Trump zamanında, durumun nasıl olduğuna dair bilgi sahibi değilim.]

    İkinci Anekdot: Amerika'da 5. ayım. Hala dil okuluna gidiyorum. Hala yurtta kalıyorum. Amerika'ya gelmeden önce, diş hekimime gitmiş, gereken tüm kontrol ve tedavileri yaptırmışım; Amerika'dayken de dişlerime son derece iyi bakıyorum, ki gol yemeyeyim. Okulun zorunlu tuttuğu sağlık sigortasını yaptırmışım. Diş tedavisini kapsamıyor. Bir sabah, okula gitmeden önce dişlerimi fırçalıyorum. Dilime, dişlerimden birinin dünyaya bakan yüzünde bir oyuk takıldı. Hemen ağzımı çalkaladım. Dudakları çekiştirip, önce dişi, sonra deliği buldum. Çürümüş.

    Hakem penaltıyı vermiş. Gol kesin. Bari dedim, beraberliğe oynayayım; en kötü, az farkla mağlup olayım da, tur şansı ikinci maça kalsın. Dil okulunda, rahmetli Kyle Conroy'un Advanced Grammar sınıfından tanıdığım ve memleketinde (ama San Diego'dan 2.800 km uzakta olan Mexico City'de) diş hekimi olduğunu bildiğim Meksikalı kızı ("Kız" dediğime bakmayın. Ben 23 yaşındayım; o 29 yaşında) buldum. Durumu anlattım. "Daha rutin (6 aylık) kontrol zamanı bile gelmedi. Nasıl olur?" diye sordum. "Diş macununu, kullandığın, içtiğin suyun evsafını, yediğin yemeğin asit, şeker oranını değiştirirsen, böyle şeyler olabilir" dedi. Can havliyle, "Memleketinde diş hekimi olduğunu biliyorum. Ama Mexico City'de olduğunu da biliyorum. Acaba sınıf arkadaşlarından falan, Tijuana'da çalışan var mıdır?" diye sordum. "Ben haftasonları Tijuana'da diş hekimliği yapıyorum. Dil okulunun parasını oradan çıkarıyorum" dedi. Vallahi Allah gönderdi!

    Kız (Sarı boya saçlı, beyaz tenli. Ben zaten kumral, yeşil gözlüyüm. O zaman saç var; sakal yok) beni Cumartesi sabahı arabasıyla (California plakalı) yurttan aldı. Tijuana'ya götürdü. Dişlerimi muayene etti. 4 dolgu, 1 kanal tedavisi gerektirecek kadar berbat durumdaymışım. Ben dilimle çürüklerden yalnızca birini tespit edebilmişim. 7 seanslık işim varmış. Allah razı olsun; 7 hafta boyunca, beni her Cumartesi yurdun kapısından aldı. Tijuana'ya, Dra. Myrna Aguilar'ın ağız ve diş sağlığı polikliniğine götürdü. Dolguları kendisi yaptı. Kanal tedavisi için, endodonti uzmanına yönlendirdi. İşimiz bitince, Kuzeybatı Meksika'nın görülmeye değer yerlerine götürdü (ör: Rosarito Beach). (Ben polikliniğin terasında saatlerce kendisinin işinin bitmesini beklediğim için, o saate kadar kuruyan dolgular sağ olsun) Denemeye değer lezzetlerini tattırdı (ör: Sokak tezgahından fish taco, adını hatırlamadığım ünlü bir restorandan Meksika usulü steak). Sonra da getirip, yurdun kapısına bıraktı.

    Ömrümdeki ilk ve tek kanal tedavisini Meksika'da yaptırdım. Evveliyle, nasıl yapıldığına dair en ufak fikrim olmadığı için, İngilizce bilmeyen endodontist, çeneme, beni konuşamaz hale getiren uyuşturucuyu enjekte ederken; dişimi ortadan ikiye kesip, içini oyup, içine sinir ölsün diye zehir koyup, kapatırken; ertesi hafta açıp, ölü sinir parçalarını çıkarıp, kalan dokuyu mühürlemek için yakarken, üç buçuk atmadım değil. Ama 1. Amerika'da, tedaviden sonra geçirdiğim 3 yıl boyunca bir daha diş hekimi yüzü görmem gerekmedi, 2. Türkiye'ye döndükten sonra, olayı kendi diş hekimime anlattım; diş(ler)i kendi diş hekimime gösterdim; "Bundan daha iyi yapılamazdı" dedi. Panoramik ağız ve çene röntgeniyle de teyit etti.

    Aynı işi Amerika'da yaptırsaydım, bana maliyeti 4.000 Dolar olacaktı. (Tania olmasaydı) Canımı tehlikeye atıp, Meksika'da toplam 800 Dolar'a yaptırarak, 3.200 Dolar (zarardan) kar etmiş oldum (Yol masraflarını, aldığım bedava şoförlük ve tur rehberliği hizmetlerini, en önemlisi de, komple paketin "hayatı kolaylaştırma primi"ni saymıyorum bile). Allah Tania'dan razı olsun!

    Şimdi baktım. Dra. Myrna Aguilar da paranın nerede olduğunu fark etmiş. Bir yolunu bulup, muayenehaneyi Poway, CA'ya taşımış. Kendisine de hayırlı olsun...

    Üçüncü Anekdot: Bu, 2004'te Türkiye'ye dönüp, piyasada ayda 1.450 Lira'ya Satış Mühendisi, ayda 1.500 Lira'ya İthalat Müdürü, ayda 1.500 Lira'ya İhracat Müdürü olarak çalışıp, Türkiye'de bir halt olunamayacağını fark edip, kendi kendimi erken emekli ettikten sonra yaşanıyor (Aslında, bu iş hikayeleri de müthiş hikayeler ama, bırakın başlığı, maalesef forum kapsamına bile girmiyor). Sene 2009...

    Spora gittim. Antrenmandan sonra, çantamı omzuma asmış, spor salonundan eve yürüyorum. Hiçbir şeyden haberim yok. Eve vardım. Facebook'tan mesaj gelmiş. Orta Hazırlık ve Orta 1'de aşık olduğum kız, "Bugün evimin önünden geçtin. Balkonda kızımı uyutuyordum. Uyanmasın diye seslenemedim ama, müsait olduğunda bir kahve içelim mi?" yazmış. Kocasından boşanmış. Baba evine dönmüş. Ben evin önünden geçmişim falan... Kahveyi içtik. Devamı da geldi. Sırf o gün spora gitmiş olmam, çok uzun sürmemiş olsa da, güzel bir birlikteliğe vesile oldu. Orta Hazırlık ve Orta 1'den miras "içimde kalmışlık" son buldu.

    Amerika'da da buna benzeyen bir hikayem var ama, bende duygusal hiçbir iz bırakmamış olduğundan, benim için bir kıymeti yok. Doğal olarak, "şansımın yaver gittiği olaylar" listemde de değil. Üstelik, o bu kadar masum da değil. Onu buralarda kaleme almasam daha iyi 🙂

    Şimdi de, sırf Qualcomm'da 8.800 Dolar, dişçide 3.200 Dolar kar ettik; bir de, spora giderken kız arkadaş edindik diye, beni "şanslı" zannetmemeniz için, şansımın gerçekte nasıl olduğuna dair 3 örnek vermek isterim: Ben, normalde, ücretsiz staj yaptığı şirketten, 7. iş gününde kovulmayı (başlıkla ilgili olduğu için, birazdan detayına gireceğim); internette benimle yazışmaya başladıktan sonra, Facebook status'ını "How I Met Your Father" olarak değiştiren kızı elinden kaçırmayı; 13. denemesinde, green card çekilişini 38 bin küsuruncu sıradan kazanıp, onu da, bir virüsün dünyada 2,3 milyon insanı öldürüp, Trump'ın Amerika'ya başkan olduğu yıla denk getirmeyi başarmış / başaran / başaracak bir insanım. Yani, "Öyle şanslısın", "Böyle talihlisin" demeyin; külahları değişiriz 🙂

    Ömrümdeki tek kovulma hikayemi de anlatarak, paylaşımımı noktalayayım: Sene 2003. Okul bitmek üzere. Olursa iş, olmazsa staj arayışım sırasında, ama Qualcomm'dan önce, SMS.ac adında, pazara en hızlı giriş yapan şirket ödülü almış (Tabii, o zamanın şartlarıyla... Bugünün şartlarıyla kıyaslandığında, son derece ilkel) bir sosyal medya girişimine, sırf deneyim kazanmak için, ücretsiz stajyer olarak girdim. University Town Center'da, normalde patronun evi olan bir suite'in salonunda, SMS ve MMS üzerinden sosyal paylaşım yapılmasını sağlayan bir sosyal mecra yönetiyoruz. Ben Türkiye'deki partnerlerle ilişkileri yönetiyorum ( 2005'te, Türkiye'deki partnerde de işe girdim. O da fazla uzun sürmedi 🙂 ). Patronun (son derece fit), call girl fiziğinde (son derece fit), call girl isminde ("Brandi", with an "i") bir kız arkadaşı var. Abla, aynı zamanda, şirketin İş Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı. Gün içinde, sürekli, "Burada yeterince yerimiz yok", "Burada yeterince yerimiz yok" diye söyleniyor. 7. iş günümde işe bir geldim. (Müşteri İlişkileri Müdürü, Mali İşler Müdürü, Mühendislik Müdürü dahil) Şirketteki bütün şişmanların işine son vermişler. Ben stajyer olduğum için, bana para bile vermedikleri için, akşamdan beni arayıp, "Yarın hiç gelme" demeyi ihmal etmişler. Gittim. "Günaydın" dedim. "Kovuldun" dediler. Eve döndüm 🙂

    Şimdi baktım. Michael'la Brandi hala fit. Bruce hala şişman. Mali İşler Müdürü'yle Mühendislik Müdürü'nün isimlerini hatırlamıyorum 🙂


  • ...........................


  • Bakalım size de ilginç gelecek mi yaşadıgım olay; Corona Virüs öncesi 6 aylık bir Uber tecrübem var !Malum burada yalnızlık çekiyorsunuz ve bazen bi türk le karşılaşsanız sarılacagınız geliyorr Efendim olay şu; sen tam 6 ay Uber yap binlerce yolcu taşı ve bu süre içinde sadece bir tane Türk arabana binsin,ögrenci bir kardeşimiz ama ne yazık ki o da burada dogmuş ve ingilizce anlaşmak zorunda kaldık.Tek tavsiyem şu oldu ona; en kısa zamanda bir Türkiye ziyareti ve kabul etti ! Bundan çıkardıgım diger bir sonuç; milletimiz illa ki direksiyonda olmayı seviyor !


  • @kingocali abi yazilarinin muptelasiyim. Haberin olsun. Ayrica burasi ile ilgili (San Diego) yazilarini bu sehrin basligi altinda da okuyup tarzini cok sevdim. Keske bir Youtube kanalın olsaydı. Deneyimlerin altin degerinde.


Benzer Başlıklar

Forum kurallarına uymayan veya forum düzenine aykırı davranan üyeler uyarılmadan forumdan çıkarılabilirler. Özellikle gereksiz yeni başlık oluşturacakların dikkatine!

86
Online

40.1k
Users

4.3k
Topics

420.0k
Posts


| | | |

Powered by NodeBB | Copyright © 2023 Yesilkart Forum